Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ayşe Yazıcıoğlu’ndan ‘68’in Kadınları’ Hayatı seven kadınlar 1968, Batı’da gençlerin, daha fazla özgürlük, daha yaşanılası bir dünya hayaliyle, düzeni değiştirmek için yola çıktıkları, hatta Fransa’da 1968 Mayısı’nda olduğu gibi sokaklara döküldüğü, taleplerini yüksek sesle dile getirdiği bir yıl. Batı’da bu gençlik hareketleri daha çok bireysel özgürlükler çerçevesinde ve Vietnam Savaşı’na yönelik protestolarla şekillenirken, Türkiye’de de benzer hareketlenmeler yaşandı. Ancak Türkiye’deki gençlik hareketlerinin merkezinde, bireysel taleplerden çok tam bağımsızlık ve sosyal adalet arayışı vardı. 68’in Kadınları, Türkiye’de 60’lı yıllarda gençlik hareketlerine katılmış, 70’li, hatta 80’li yıllarda da adaletsizliklere başkaldırmayı sürdürmüş bir kuşağın mensubu, on altı kadının (A. İnci Beşpınar, Birgül Akkoca Ergev, Büşra Ersanlı, Çimen Keskin Turan, Fatma Sayman, Ferai Tınç, Füsun Özbilgen, Hatice Yaşar, Hülya Karadeniz, Işıl Özgentürk, Işıl Uyar, Müfide Pekin, Okşan Kınış, Sema Bulutsuz, Sermin Çetiner, Şule Perinçek) dilinden bir döneme ışık tutuyor. Ë Hatun KARAY ayatı sevmek ile hayatın hakkını vermek birbirinden ayrı meseleler olmalı. Anı kitaplarını sıkça okuyabildiğimiz bugünler bunun ayırdına varabilmemizi sağlıyor. Ölümle sonlanan bu biricik hayatlarımızı ne çok sevdiğimizi ve ne kadar iyi yaşadığımızı sanarken bir de bakıyoruz ki, niceleri seslerini çıkarmadan sadece kendininkini değil başkalarınınkini de güzelleştirmek için yaşamış ve çabalamış. 68’in Kadınları işte bunun bir örneğini sunuyor bize. Dönemin devlet okullarının seviyesi de göz önünde bulundurulduğunda çok iyi bir eğitim aldıkları gözleniyor. Ama her şeyden önemlisi, hepsi öğrenmeye aç ve dünyaya merakla bakan bir kuşak. Onlar savaş görmeden doğup büyüyen ilk nesiller. İkinci Dünya Savaşı sonrası “68’in Kadınları” Türkiye’de 60’lı yıllarda gençlik hareketine katılmış doğan, ve Amerika’da ve daha sonra da adaletsizliklere başkaldırmayı sürdürmüş bi kuşağa ait kadınların hikâyesini anlatıyor. Çemberlitaş Kız Yurdu’nda “baby boom”(bedan bir grup (1968). bek patlaması) kuşağı nı haykırırken bulurlar. Türkiye’de de duolarak adlandırılan 68 kuşağı, dünya ekorum böyle miydi diye sorarsak, Batı’ya nomisinin iyileştiği, tüketimin kitleselleştioranla daha kısıtlı olsa da kentli insanı içiği, medyanın yaygınlaşmaya başladığı, külne alan bir hareket ve hız vardır. Bu noktatürün küreselleştiği ellili ve altmışlı yıllarda da 68’in ruhunu Amerika’da da soluma büyüyorlar. Altmışlar aynı zamanda her imkânı bulan Ferai Tınç ve Şule Perinşeyin büyüdüğü, dışarıya doğru açıldığı, inçek’in röportajları okuyucuya bu konuda sanların da kendi içlerinde, ailelerinden ve bilgi sunuyor. cemaatlerinden çıkıp birey olmaya başladığı bir on yıldır. AŞK VE DEVRİMİ BİRLEŞTİRMEK Savaş döneminin psikoloji altında, bu Ancak Türkiye için şunu mutlaka belirttoplumsal ve ekonomik ruh ile yetişen mek lazım ki TİP’in (Türkiye İşçi Partisi) 68’liler dünyanın her yerinde kendilerini 68 kuşağı üzerindeki katkısı yadsınamaz. kafalarındaki “Neden?” “Nasıl?” sorularıBu ortamdan 68’li kuşak önce üniversitedeki uygulamalara sonra da ülkedeki sorunlara başkaldırıyor ve sokağa çıkıyor. Bu hareketliliğin içinde kadınların yeri neredeydi, bu kitapta ou görmek mümkün. 68 hareketinin daha çok üniversite ve öğrenci eksenli olduğu ilk zamanlarında şiddetin de az olması nedeniyle, her açıdan daha demokratik bir hareketen bahsetmek mümkün olabilir. Şiddetin arttığı dönemelrde kadınların da sayılarının ve görevlerinin niteliksel Fatma Arda Sayman 1960’lı yıllarda (solda). Şule, Doğu, Mehmet ve ve niceliksel olarak azaldığını Kiraz Perinçek 12 Eylül tahliyesinin ardından birlikte (sağda). H görüyoruz. Füsun Özbilgen röportajında “Eylemlerde kızlar ve erkekler karışık ve eşittik. Herkes istediği gibi hareket ediyordu” diyerek noktayı koyuyor. Kitapta 68’li kadınların nasıl ailelerden geldiği, üniversiteye nasıl girdiği, nasıl bir ortamla karşılaştıkları, kimlerle yakın arkadaş oldukları, hapishanedeki yaşamları, 70’lerin izleri, bugünden olaylara bakışları ve iç hesaplaşmaları yer alıyor. Dikkat çeken durumlardan biri de aşk gibi içsel konularda konuşmakta ne kadar zorlanıldığını görmek. Kadınlar kendi aralarında bile bunu dile getirmekte tutuklar. Ancak 68 hareketine katılan kimi kadınların yakın arkadaşlarının kızlardan ziyade erkekler olması ilginç bir nokta. Aşk konusunda bugün artık anneanne ya da babaanne olan 68’li kadınların açıklamaları oldukça içten. Tek eşli bir süreç geçiren 68’liler, aşkı ve devrimi birleştirmiş. Devrimci olmayan birini hayatlarına kabul etmemişler. Hatta hareket de o kadar katılaşıyor ve sahiplenici hale geliyor ki, aşklar da fraksiyona dahil oluyor! Giyim kuşam meselesi de kitabın ilginç noktalarından biri ve bize ne kadar toplumun en aydın çevrelerini oluştursa da aslında mahalle baskısının ve otokontrolün her dönemde ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Öğrenci kızların işçilerle buluşmaları da kitabın ilginç noktalarından birini oluştuyor. Özellikle sol hareketin 12 Eylül’e uzanan kısmında sol harekette kalmış olan Ferai Tınç ve Sema Bulutsuz’un anıları 68’le başlayan yolun devamını gösteriyor. Bir kadın olarak yaşananlar, 68’in naif özelliğini geride bırakıyor. “BİR IŞIK ÇAKMASININ” YANSIMALARI Kitabın en eğlenceli bölümlerinden birisi de farklı fraksiyonlardan kadınların buluştuğu Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu. Hatta dönemin kadın lideri Behice Boran ya da yine dönemin önemli bir yazarı olan Sevgi Soysal’la buluşulan o koğuş. Sokaktan içeriye geçildiği bu noktada, kadınlar da ellerine daktilo yerine örgü şişi almaya başlıyor. Ama siyasete ara verilmiyor; hapishanede de mücadele devam ediyor. Aradan kırk iki yıl geçtikten sonra geriye dönüp bakıldığında neler görüldüğü ise röportajların sonunda yer alıyor. Geriye dönüp baktığımızda hayatı seven kadınlar görüyoruz. Aldıkları kaliteli eğitimi kendileri için değil, toplum için kullanmayı tercih eden, farklı sınıflarla beraber olmaktan mutluluk duyan, elmanın çürük olanını kendine saklayan, hem toplumsal mücadele veren hem de evde kadın olmaktan yüksünmeyen, hatta hayatın bütününde kadınlıklarını geri plana ata, kendilerini gizleyen ama inanılmaz bir enerji ile her işe büyük bir alçakgönüllülükle soyunan kadınlar görüyoruz. Kitabın kendisi de okunması kolay bir formata sahip. Özellikle fotoğraflar, röportajların daha rahat kavranmasını sağlıyor. Dönemin öğrenci hareketinin ne kadar naif olduğu, yaşamın kırılganlığı bu fotoğraflara da yansıyor. Bu sayede gerek metin gerekse de görsel olarak kitap kolay okunan bir sosyal tarih çalışması olarak karşımıza çıkıyor. Işıl Özgentürk’ün 68’i “bir ışık çakması” olarak görmekte haklı bulduğumu belirtmeliyim. Hatta o ışığın, kırk yıl sonra da adından bahsettirecek kadar güçlü olduğunu söyleyebiliriz. ? 68’in Kadınları/ Ayşe Yazıcıoğlu/ Doğan Kitap/ 200 s. KADINLARIN GÖZÜNDEN 68 KUŞAĞI Kitap, 68 öğrenci hareketlerine katılan on altı kız öğrencinin hikâyesine yer vermiş. Türkiye’nin farklı coğrafyalarından gelen kadınların yolu üniversitenin ardından Ayşe Yazıcıoğlu’nun hazırladığı 68’in Kadınları kitabında kesişiyor. Bu kitap, sadece 68’li kadınları içeren ilk kitap. 68 kuşağı daha önce hep erkek öğrencilerin gözünden ve siyasi açıdan ele alınmıştı. Bunu kıran örnekler de son dönemde meyve vermeye başladı. Bu kitapta da sadece kadınları, siyaset dışındaki soruları cevaplarken buluyoruz. Kitapta yer alan kadınlardan kimileri ismini duymadığımız, kimisi yakından bildiğimiz kimisi de ismini bildiğimiz ama aslında hiç tanımadığımız kadınlar. Kadınların kökenine baktığımızda genel olarak kentli ve CHP kökenli ailelerden geliyor. Aralarından ikisi mübadil, birisi Kürt, diğeri de tütün işçiliği yapan Ege’li bir ailenin kızı olarak 60’lı yılların sonunda üniversiteden içeri giriyorlar. Bu kadınlar genel olarak ailelerinin bu kadar üst düzey tahsil yapan ilk kadın fertleri. Liberal bir aile ortamından geldikleri anlaşılıyor. Dikat çeken bir diğer nokta da onlara güvenen figür olarak esas olarak babaların ön plana çıkması. SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1077