05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ bilinmeyen yüzlerce olaya yer veriyor Şakir Eczacıbaşı. Şakir Bey’in Eczacıbaşı Topluluğu’nda yayıncılık yaptığı ve burada Tıpta Yenilikler adlı bir dergi çıkardığını öğreniyoruz. Bu dergide de sanatsal duyarlığını gösterdiği görülüyor. Hem de bağışlamamacasına! Örneğin Ara Güler’den belli bir konu üstüne istediği fotoğrafı beğenmeyince bunu açıkça ünlü sanatçıya söylüyor. Elbette Ara Güler de ayrıntıları kitapta yer aldığı biçimde cevabını veriyor. Tıpta Yenilikler adlı dergiden sonra Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte kültür filmleri hazırlığına girişiyor. Bunlarda Renk Duvarları çok ilgi görüyor ve uluslararası festivallerde ödüle doyuyordu. Bu belgesel filmlerde Sabahattin Eyuboğlu’nun yanında Fransız Pieree Biro da bulunuyordu. Huysuzluğuyla ünlü Biro’nun İstanbul’da polislerle yaşadığı olaylar neredeyse skandala dönüşüyordu. Pierre Biro’nun, aynı zamanda Paris’te restoranı olan bir sinema belgeselcisi olduğunu öğreniyoruz. Özel dostlarına verdiği bir yemekte garson olarak içkisever bir ünlü ressam olan Oktay Günday’ı görevlendirmesi espri konusu olacaktı. Şakir Eczacıbaşı’nın yaşamında bir dönüm noktası da Abidin Dino ile tanışması. Şakir Bey, Seblâ Hanım’la yeni evlidir ve balayını geçirmek üzere Paris’e gider. Burada ilk aradıkları dost otellerine yakın olan Abidin Dino olacaktır. Yeni evli çift, Dinoların asansörsüz beşinci kattaki dairelerine akşam yemeğine kan ter içinde çıkar. Ama tüm bu terleri sıcak dostluklar dindirir, yumuşatır. Şakir Eczacıbaşı’nı heyecanlandıran bir başka gelişme 1965 yılında Onat Kutlar’ın önersiyle Sinematek’in kuruluşudur. Sinematek, ünlü yönetmenlerin filmlerini Türkiye’ye getirerek 1970’lerden bu yana adeta sinema tutkunu kuşaklar yetiştirmiştir. Sinematek’te, dolayısıyla Türkiye’de ilk kez filmleri gösterilen öncü yönetmenlerden bazılarını sıralayalım: François Truffaut, Jean Luc Godard, Alain Resnais, Louise Malle, Claude Chabrol, Erich Rohmer ve başkaları. Sinematek’in kurucuları ise adeta seçkin Türk aydınları koalisyonudur: Elbette başta Şakir Eczacıbaşı, Onat Kutlar, Muhsin Ertuğrul, Sabahattin Eyuboğlu, Mazhar Şevket İpşiroğlu, Macit Gökberk, Adnan Benk, Adnan Çoker, Cevat Çapan, Nijat Özön, Tunç Yalman, Tuncan Okan… Ne yazık… Bilmem Cevat Çapan, Adnan Çoker ve Nijat Özön’den başka yaşayan kaldı mı? Hayıflanmamak elde değil. Eczacıbaşı sanat fotoğraflarında daha çok insanı, onun elinin değdiği nesneleri araştıran bir bakışa sahiptir. Şakir Eczacıbaşı, Ara Güler’le giriştiği tatlı bir çekişme sonucu fotoğrafçılığa başladı. Kısa sürede bu sanatı tematik olarak geliştirdi. Eczacıbaşı Fotoğraf Yıllıkları’nı süsleyen bu fotoğraflar daha sonra çeşitli kitaplara dağıldı. An’larMoments (1983), Türkiye Renkleri (1997), Kapılar Pencereler (2001), Bir Seçki 19652005 (2005) bunların başlıcaları. Eczacıbaşı sanat fotoğraflarında daha çok insanı, onun elinin değdiği nesneleri araştıran bir bakışa sahiptir. Örneğin “kapılar” çekiliyorsa bu kapılardan geçen insanlar, bu kapıların yaşadığı insani devinimlerdir anlatılmak istenen. “Pencereler” de aynı kaygılarla vizöre sığar. ŞAKİR ECZACIBAŞI KENDİNE ÖZGÜ BİR DERLEYİCİ Şakir Bey’in Bernard Shaw hayranı olduğunu biliyoruz. Bunun sanırım iki nedeni var: İlki onun tiyatrocu olması. Şakir Bey, Muhsin Ertuğrul’dan aldığı tiyatro aşkını, adeta Bernard Shaw zekâ ürünü oyunlarında sürdürür. İkinci neden ise Shaw’un mizah ve ironi yüklü özdeyişleri. Onun özdeyişleri, toplumsal hayatımızın zorunlu akışında kıyıdan atılan çakıl taşları gibi. Bu niteliğiyle yaşamın özünü kavramamızı sağlar. İşte Şakir Eczacıbaşı Bernard Shaw’un bu özgün deyişlerini derleyip Gülen Düşünceler adıyla (Remzi Kitabevi, 1995) yayımlamıştır. Aynı biçimde yine onun ilgiyle izlediği bir başka ünlü İrlandalı yazar Oscar Wilde’ın da özdeyişlerini derleyip çevirmiş Acılar, Tutkular, Gülümseyen Deyişler adıyla (Remzi Kitabevi, 2001) bastırmıştır. Şakir Eczacıbaşı’yla sinema festivalinde, tiyatro festivalinde, hemen her festivalin ödül töreninde karşılaşabilirsiniz. Sanatseverin çoğu onu görmüş, sanat tutkusuyla dolu bakışını üzerinde duyumsamıştır. Onun ömrü vefa etseydi anılarının ikinci cildinde İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın çeşitli dallarda düzenlediği kurumsallaşmış sanat etkinliklerini, güncel siyasal ve toplumsal konulara ilişkin sempozyumlarını, Hıfzı Topuz’la birlikte oluşturdukları Kültür Girişimi’ni de anlatacaktı. Olmadı. Artık bu görev yakın dostlarına ve İKSV’nin şimdiki yöneticilerine düşüyor. Özet olarak akılcı ve duygulu bir kişilik olan Şakir Eczacıbaşı, anılarında bir dönemin siyasal ve kültürel ortamını solumamızı sağlıyor. Öte yandan akıcı bir dille ülkemizdeki sanayinin filizleniş yıllarını, bunların yanı sıra özgün bir bakış açısıyla sanatçıların bilinmeyen yönlerini ve dostluklarla örülü renkli bir yaşamın sırrını paylaşıyor bizlerle. ? Çağrışımlar, Tanıklıklar, Dostluklar/ Şakir Eczacıbaşı/ Remzi Kitabevi/ 784 s. SAYFA 19 SPOR ETKİNLİKLERİ VE FOTOĞRAF SANATÇILIĞI Şakir Eczacıbaşı’nın çok yönlü bir kültür adamı olduğunu söylemiştik. 1966 yılına gelindiğinde Eczacıbaşı Grubu’nun voleybol, basketbol ve masatenisi takımlarını oluşturmak onun görevi oldu ve elbette kaçınılmaz olarak birçok başarıya ulaşmaları da kolay olacaktı bu takımların. Ben de burada kitapta yer almamış bir anekdotu anımsatmak istiyorum. Eczacıbaşı’nın en önemli rakiplerinden birisi de Altınyurt voleybol takımıydı. Altınyurt’u çalıştıran ise ünlü edebiyat eleştirmenimiz Memet Fuat’tan başkası değil. Zaman zaman birbirlerine takılmalarını, özellikle Şakir Bey’in yenilgi sonrası duygularını Memet Ağabey YAZKO günlerinde bize tatlı tatlı anlatır. Ne yazık ki bunları not olarak kaydedemedim. Ama Memet Ağabey’in oğlu Kenan Bengü aynı zamanda Altınyurt’ta oynadığı için daha geniş bilgiye sahiptir. Bu sohbetlerin bir başka tanığı ise Turgay Fişekçi’dir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1077
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle