Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tahir Musa Ceylan’dan ‘Elli Yıl Sonra Kül’ Agonya destanı... Tahir Musa Ceylan’ın elinden çıkma Elli Yıl Sonra Kül, yazarın ikinci romanı Kestane Kıranında Kadınlar’ın sonunda, annesinin onu doğururken öldüğü yeni doğmuş kız kardeşine sarılıp “dağlar öğretti bana, ölüm yok olmak değil, başkasına sofra kurmaktır, soyunu yaşatmak, mutlaktır” diyen Emin Zarifoğlu’nun olgunluk dönemiyle başlıyor. Kitap, kişiler ve mekânlar açısından ‘devam roman’ özelliği taşısa da, Kestane Kıranında Kadınlar’ı okuyamamış okuyucuların da çok keyif alacağı, özgün konusuyla kendi başına bir bütünlüğü olan bağımsız bir roman aslında. Ë Yücel BEKTAŞOĞLU lli Yıl Sonra Kül‘ün kahramanı Emin Zarifoğlu’nun kızları Hatice, Fatma ve Nuri Kallemci’nin oğulları Yahya ile Mehmet Emin arasındaki aşk, evlilik ilişkileri, ilişkilerdeki ironik zıtlık ana tema olsa da, değil. Bu öyle bir kitap ki yan olaylar ustaca ve işlevsel dönüşlerle mükemmel kurgulanmış ve romana dahil her bir kişinin de bu olayları taşıyabilme gücü var. İlişkiler öylesine sıkı örülmüş ki bunlardan birini bu dokudan soyutlamak çok zor. “Memlekette herkesin herkesle bağı vardı, iç içe giren, halka halka genişleyen milyonlarca insan. Türkiye bir çorbaydı” cümlesi adeta romanı özetliyor. Agonya Ovası’nın köylerinde başlayıp Yenice, Bursa, Balıkesir, İstanbul, İzmir, Ankara Manisa, Antalya hatta Amerika’ya kadar uzanan olaylarda, bu mekânlar arasında gidip gelen hayatlarda sanki kurgusal olanla gerçek olan arasında bıçak sırtı bir mesafe var gibi. Dil sağlamlığı, alegorik anlatım ustalığı dikkat çekici: “Düğün bitmiş Çakırobalılar yorgun argın köyden ayrılıyorlardı; içkiden, uykusuzluktan kafaları mayhoştu ve sanki ağızlarında heceler ölmüş de, kelimeler can çekişiyordu. Arduvaz taşlı bir kolye gibi tek tek sıralanmışken, Zarifoğlu konağının avlu kapısında, süt gibi teni, örgülü, simsiyah saçlarıyla, şimdi ısırılmış karamık gibi Hatice görünmüştü. Çakırobalı gurupta kolyenin taşı gibi duran Yahya, düğün boyunca ilk kez başını kaldırmış, buluttan az önce sıyrılmış ay gibi bakan kızın önünden bir vaşak gibi gözlerini ayırmadan ve bir yengeç gibi yan yan ama tökezlemeden geçmişti.” Tahir Musa Ceylan E Elli Yıl Sonra Kül, geleneksel köy romanının ötesinde, Latin Amerika romanlarının etkisinde gibi. Ancak Türklerin başka halkların kaderine benzemeyen önemli değişikliklerini, özel sosyolojik kaderlerini, kültür düzeyi yükseldikçe ya da değiştikçe yabancılaşmasını yazar, övülmeye değer bir sanatçı sezgisi ile çok iyi anlatmış. Ayrıca, Tahir M. Ceylan’ın kişilerinde yüksek ahlaki değerler köyde de kentte de kolay anlaşılmıyor, bu insanların psikolojik tutarsızlıkları hep var; sarsıcı deneyimler, yaşantılar. Romanı, sıra dışı kılan da bu aslında. Yaşam kavgası, kara sevdalar, hayatın yıpratıcılığına rağmen taze kalan aşklar, şehvet, ihtiras, hastalık, ölüm; kısacası insana dair her bir şey… Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, asker, öğretmen, zengin, fakir, madam ne olursa olsun, sıradanmış gibi görünen ayrıntılar, ayrıntıdan doğan retorik temalar, bir tarafta insanlığını unutan insanlar, diğer tarafta kendine has değerleriyle hayata kafa tutan bir avuç insan. Savaş etkileri, doğal afetler, parayla kazanılan unvanlar, romantik, alaycı, kimi zaman esprili bir bakışla kimi zaman da eleştirel bir derinlikte anlatılıyor. Anlatım gücünün başarısı anakronizm yaşatmıyor. Tahir Musa Ceylan’ın derin duyuş ve düşünüşü, diğer romanlarında da olduğu gibi, aforizmametaforve de paradoks özellikleri taşıyan içi dolu, anlamlı cümleleriyle de, sık sık okuyucuyu yeniden düşünmeye davet ediyor. Zarifoğulları ve Kallemciler, iki kız kardeşin diğer iki erkek kardeşle evlenmesinden sonra çok yönlü akraba olmuş ve de aileye katılan çocukların, Ayşe’den Mahir’e kadar, çocukluk dönemleri, aşkları, evlilikleri hayatları, “roman gibi” kaderleri de bütünlüğü bozmadan, yazarın kendine has dili ve üslubuyla destan gibi anlatılmış. Kitabın sonu belki mutlu son belki değil; biraz kül, biraz duman ama alınacak dersler var, yaşanmış ya da yaşanmamış olsun hiç bilmediğimiz hayatlara edebiyat penceresinden bakabiliyoruz ve en azından, okuduğumuz tecrübelere sahip olma şansımız, başka hayatlardan alınacak derslerimiz var. Yazar için, “o Agonya’nın Homeros’u; o, bir ozan! adeta destan yazmış” diye düşünmeden edemedim. ? Elli Yıl Sonra Kül/ Tahir Musa Ceylan/ Kanat Kitap/ 212 s. SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1077