22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER ¥ siz büyük resmi görebilen insanların hikâyesini anlatıyor. Tanrı Kent ve Yitik Şarkılar/ Jale Sancak/ Turkuvaz Kitap/ 160 s. İstanbul’un her köşesi bir hikâye barındırır. Hepsi birbirinden farklı binlerce hikâye, binlerce hayat gizlidir kuytu sokaklarında, pırıltılı binalarında. Aşklar, ihanetler, cinayetler, hırsızlıklar, mutluluklar ve mutsuzluklar gizlidir dört bir yanında. Jale Sancak “Tanrı Kent ve Yitik Şarkılar”daki öykülerinde İstanbul’un sokaklarını, semtlerini, insanlarını ve birbirinden farklı hayatları anlatıyor, bütün renkleriyle bir İstanbul portresi çiziyor: Yoksulu fakiri, Doğulusu Batılısıyla, göçmeni yerlisi, işsizi hırsızıyla, kadınıyla erkeğiyle İstanbullular var bu öykülerde. Kitap, İstanbul portresi, gizemli bir kentin derinliklerine açılan bir pencere olma özelliği taşıyor. 27 Mayıs: Bir İhtilal, Bir Devrim, Bir Anayasa/ Seçil Karal Akgün/ ODTÜ Yayıncılık/ 292 s. Türkiye Cumhuriyeti’nin duyurulmasından sonra ilk ihtilal olan 27 Mayıs, 1960 ilkbaharında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iktidarın anayasayı askıya alan uygulamalarına ve bunun halk arasında doğurduğu bunalıma son vermek üzere ülke yönetimine el koymasıdır. Siyasal ve toplumsal sıkıntıları çözeceği umularak getirilen 1961 Anayasası zamanla değişimlere uğradı, kimi zaman bol geldiği, kimi zaman lüks olduğu söylendi, kimi zaman rafa kaldırıldı. Sonunda bir başka askeri müdahaleyle büsbütün kaldırıldı. Bununla birlikte, getirdiği geri dönüşü olmayacak kadar benimsenen toplumsal haklar ve Meclis’te oyçokluğuna sahip olmanın bile Türkiye Cumhuriyeti’nin laik kimliğini ve ulusal bütünlüğünü gölgelemesine olanak vermeyen çağdaş kurumlar 27 Mayıs’ın günümüze taşınan armağanı oldu. Seçil Karal Akgün “27 Mayıs: Bir İhtilal, Bir Devrim, Bir Anayasa” isimli çalışmayı “o dönemi yaşamamış kuşakların yakın tarihi bir bütün olarak ele almalarına bir katkı yapabilmek amacıyla hazırladığını” söylüyor. Gelibolu: Denizden Saldırı/ Victor Rudenno/ Çeviren: Dilek Cenkçiler/ ODTÜ Yayıncılık/ 382 s. 19141915 yıllarında gerçekleşen Gelibolu Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın en çok tartışılan olaylarından biridir ve bugün bile hayal gücümüzün sınırlarını zorlamaya devam etmektedir. İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve Hintli kuvvetlerin oldukça iyi savunulduğu anlaşılan yarımadaya denizden yaptıkları bu ilk modern kara çıkarması, bireysel kahramanlık ve liderliklere ilişkin birçok öyküye kaynak olmuştur. Özellikle çok etkileyici olan kısmı ise, –tarih kayıtlarında bugüne kadar büyük ölçüde ihmal edilmiş olan– savaş öncesi ve savaş boyunca kullanılan donanmanın devasa boyutudur. Lojistik destek ve ilave ateş gücü sağlayan Deniz Kuvvetleri’nin Gelibolu’daki varlığı, başarıda bir süreklilik göstermese de denizaltıların ne kadar etkili olabileceğinin altını net olarak çizmiştir. Bu etkileyici ve ilginç kitap, Müttefiklerin tüm denizaltı faaliyeti ve bağlantılı Alman denizaltı hareketlerine ilişkin tek kaynak olup, tüm kara, hava ve deniz kuvvetlerinin stratejileri ve harekâtları hakkında kapsamlı ve etSAYFA 28 kili bir analiz sağlamaktadır. Victor Rudenno’nun “Gelibolu: Denizden Saldırı”da yer alan devriye ve teknik raporları kişisel ifadelerle birleştiren anlatımı, Çanakkale Boğazı’ndaki savaşların hakkını tam olarak vermektedir. Her Yönüyle Yelken Kitabı/ Jeff Toghill/ Çeviren: Mehmet Çömlekçi/ Alfa Yayınları/ 192 s. Bir tekne nasıl hareket eder? Rüzgâr ve suyun gücü birleşerek hareketi ve sürati nasıl sağlarlar? Sıklıkla sorulan yanaşma ve demir atmayı da içeren yelken teknikleri ile ilgili birçok illüstrasyon ve diyagram. Demir atma, yanaşma ve denizde manevra yapmak, zor durumlarda bota hâkim olmak gibi konular hakkında pratik tavsiyeler. Havanın değiştiğine dair işaretler nasıl yorumlanır? Kötü havaya yakalanınca ne yapmak gerekir? Jeff Toghill’in yazdığı “Her Yönüyle Yelken Kitabı”, her türlü durum ve koşulda, kendinizden emin bir şekilde, bu enerjiden nasıl faydalanılacağı konusunda size yardımcı olmayı hedefliyor. Nanoist/ Umut Yaşar Abat/ Kanguru Yayınları/ 80 s. “Girdim uğundum bir gecenin içine zifir kırmızı/ patladı tomurcuklar ağzımda süt kokusu/ acı kadar ruhsuz dolaştım kederli sokaklarda/ anladım ki insafını kaybetmiş kimsesiz bir tanrı/ dökmez kıyısına son gözyaşlarını/ kendi içinde kıvrılan bir ırmak/ içimi böldüm içimde sen bir aynasın/ silik yüz çizgilerimi bana hatırlatan/ ölü bir hafızayım tarihin girdabında tortusunu kanatan/ portreyim şimdi kimliğini yitirmiş eski çağlardan/ yaşlı bir tanrıçanın gözleridir/ kırılan zamanın tünelinden bana bakan.” Umut Yaşar Abat “Nanoist”le şiirseverlerin karşısına çıkıyor. Underground Otopark/ küçük İskender/ Sel Yayıncılık/ 344 s. “Her şeyi açıklamanın, farklı olduğunu itiraf etmenin ve böylece isyanı belgelemenin zamanı geldiğinde ihtiyaç duyacağımız şey cesaret, ironi ve dürüstlük olacaktır. O zaman aşağılara doğru inip park edeceğiz. Orası sığınağımız mıdır, yuvamız mı, yoksa tek kişilik hücremiz mi? Önce sahne inşa edilsin; sonra karar veririz trajedi mi, komedi mi sahneleyeceğimize.” “The Kırmızı Başlıklı İstasyon Şefi”, “Belden Aşağı Aşk Hikâyeleri”, “Pop H’art” bir araya getirilirken gözden geçirildi; düzeltmeler yapıldı. Kimi yazılara ciddi şekilde müdahalede bulunuldu; eklemelerden kaçınılmadı. Sonuçta Türk yeraltı edebiyatının yapı taşlarından sayılabilecek, sokak çocuklarının temel ders kitabı “Underground Otopark” oluştu. Gül/ Ayten Altıntaş/ Hayykitap/ 184 s. Gül, Osmanlı hekimlerin ilacı, saraylı kadınların güzellik sırrıdır. Aroma terapide kullanılmıştır...Isparta’da binbir zahmetle üretilmiş ve tarih boyunca en önemli kavimler onun peşinden koşmuştur. Bebeklere, hamilelere verilmiş; yenilip içil miş ve yüze sürülmüştür. Ayten Altıntaş, gülün ‘tedavi edici’ ve ‘doğal güzelleştirici’ yönünü anlatıyor. Okuru gülle yeniden tanıştırıyor, onun şifa veren dünyasının kapılarını aralıyor. Bu yolculukta kâh Osmanlı tıp kaynaklarına başvurup birçok hastalığa iyi gelen gülle tedavi usullerini öğreniyoruz kâh bugüne gelip kendi kendimize ev koşullarında uygulayabileceğimiz reçetelerle karşılaşıyoruz. Altıntaş, Osmanlı’dan gülbeşeker, gül macunu, gül balı, cüllab gibi tarifleri aktarırken; kendi özel formülleriyle gül şerbeti, gül sürmesi, gül kremi, gülsuyu, gül toniği, gül sabunu gibi ürünlerin evde nasıl üretileceğini paylaşıyor. Bir Saniye Sonra/ Wlliam R. Forstchen/ Çeviren: Barbaros Bostan/ Artemis Yayınları/ 504 s. Savaş, korkunç bir silah yüzünden kaybedilmişti: Elektromanyetik Darbe (EMD). Ve bu silah düşman güçlerin eline geçmiş olabilirdi.“Bir Saniye Sonra”, daha yayımlanmadan aylar önce, başta Amerikalılar olmak üzere tüm insanlığın okuması gereken bir roman olarak duyurulmuştu. Pentagon koridorlarında bu senaryonun, EMD’lere ve bu silahların Birleşik Devletler’i saniyeler içinde yerle bir edecek şok dalgaları yayabilme yeteneğine karşı gerçekçi bir komplo kurduğu konusunda tartışmalar yapıldı. Zira, EMD, Wall Street Journal’ın Amerika kıtasını ortadan kaldırabileceği konusunda uyarıda bulunduğu bir silah.William R. Forstchen Amerika’yı karanlık çağlara geri götürecek türde ağır bir yenilgiyle sonuçlanan savaşın sonrasında ailesini ve yaşadığı küçük Kuzey Carolina kasabasını kurtarmak için çabalayan bir adamın hikâyesini anlatıyor. Kadın Öykülerinde Karadeniz/ Yayıma Hazırlayan: Efnan Dervişoğlu/ Sel Yayıncılık/ 180 s. Karadeniz’i ve insanının özelliklerini bilen, gözleyen kadın yazarlarımız bu coğrafyayı öykülerine taşıdılar. Karayemiş dalları, fındık dipleri, kömür vagonları, alabildiğine yeşil yamaçları ve köpüklü dalgalarıyla, bu yurdun denizi insanına, insanı denizine benzeyen kuzeyini anlattılar. Yağmurda ıslanmış dar sokaklardan, rüzgârda salınan mısır tarlalarından, çağıldayıp giden derelerden geçtiler; geçtikleri yerlerden sesler, kokular getirdiler. Anılar yollara, yollar Karadeniz’e karıştı. Sevinci de öfkesi de başucunda duranları; seven, özleyen, çileyi “iş” bilenleri anlatan yirmi üç kadın yazarımız, öyküleriyle “Kadın Öykülerinde Karadeniz” adlı seçkide buluştu. Karpuz/ Marian Keyes/ Çeviren: Elif Subaş/ Artemis Yayınları/ 640 s. Claire Webster, kocası James’le birlikte, sıcacık bir Londra dairesinde, tam da düşleri süsleyecek bir hayat sürüyor. Harika bir de işi var. Fakat ilk çocuklarının doğumundan sadece birkaç saat sonra James ne yapıyor? Claire’den ayrılmak istediği bombasını patlatıveriyor! Claire, bir ad koymayı beceremediği bebeği, içine girmeyi bile başaramadığı kıyafetlerle tıka basa dolu gardırobu ve infilak etmiş özgüveniyle sığınabileceği yani saklanabileceği tek yerin Dublin’deki ailesinin şefkatli kolları olduğuna karar veriyor. Neyse ki ailesi hâlâ bıraktığı gibi. Çılgın bir baba, manyak bir kız kardeş ve doğru düzgün yemek pişiremeyen bir an¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1015
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle