22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ rada da karakterin ismi yazarın köklerinin uzandığı Ege’nin simgelerine uzanıyor!) En nihayet katıksız sevgiyi bulduğuna inandığında onu şöyle tanımlıyor: “Gün ışığının değdiği, mehtabın dokunduğu, rüzgârın üzerinde gezindiği her şeyden güzeldi o. Aşk oydu.” Önce kaçtığı, ama kaçınılmaz olarak ölesiye âşık olduğu İmbat’la soluk kesici bir aşk yaşamaya başlıyor. Her şey mükemmele yakın. Tam ucuz roman kokuları burnunuza çarpmaya başladığı an karar vermek için acele etmemenizi fısıldıyor içinizden bir ses. Derin İmbatla Alaçatı’nın, Çeşme’nin, antik Eritrea kentinin, Sakız Adası’nın tüm güzelliklerini “kekik kokulu rüzgârlar”ın sarmalında yaşarken yöre insanının sıcaklığını, mübadelenin acılarını, yaşanan kara mizah yüklü hayat hikâyelerini de kâh içerden, kâh dışarıdan duyuruyor size. “Hüdai nabit” ot satıcısı Fadime ana, Amerikalı işadamı Alatsatianos (Alaçatılı!), Garip, Çukur Tevfik gibi alt karakterler de birbiri içine geçmiş olaylar örgüsünü varsıllaştırıyor. Derin, sonuna dolu dizgin koşarken geride hayatından daha büyük bir Alaçatı bıraktığını şu sözlerle aktarıyor okuruna: “Sabahın ilk ışıkları günü aydınlatmaya baş A Mehmet Coral yın Şiiri ARİF DAMAR lamıştı. Son kez geriye dönüp baktım. Ufkun geniş ucundaki tepeye dizelenmiş Alaçatı’nın değirmenleri hayat adı altında yaşadıklarımı dilimlere bölüyor ve zamanın arka penceresinden ebediyetin boşluğuna savuruyordu.” Kitabın bittiğini sandığınız anda birinci bölüme dönme isteği duyuyorsunuz. Sonra tekrar parmağınızı arasına yerleştirdiğiniz son bölümlere. Ve sona ulaştığınızda tüm ucuz roman kokularını Alaçatı’nın kekik kokulu rüzgarları dağıtıyor. Usta işi bir final, kitabı yeni baştan sindire sindire bir kez daha okumanızı dikte ediyor. Ama bu kez Alaçatı’da; Derin’le İmbat’ın gezdiği yerlerde. Onlarla ve Alaçatı’nın sıcak insanlarıyla konuşarak, “hayattan büyük yanılsamaların” yaşandığı farklı bir hayatı düşleyerek… ? Alaçatı’da Aşk/ Mehmet Coral/ Doğan Kitap/ 178 s. dünyasına eylem ve edimiyle Anadolu Aydınlanmasının kutup yıldızları olmuş bu insanların yanı sıra, uygarlık dünyasının göğünü süsleyen, insanlığın evrensel kültür dağarcığına eklemlenmiş diğer yerli ve yabancı kültür, sanat ve bilim insanlarının anlatıldığı biri dizi olacak. Her yaşam bir insanlık birikimi ve serüvenidir elbet. Ama kendi yaşamlarında insan soyunun evrensel birikim ve serüveninin gövdeleştiği insanların yaşamına dönüp dönüp bakmak, gezegen üzerinde kaynayan onca insanın ortak geleceğine bakmakla eşanlamlıdır. Saydam ve Öztürk, o yaşamların odağında bakışımızı kendimize, ortak geleceğimize çeviriyor. Yaşamı ve yarını anlamlı kılmak, yaşamı ve yarını insanca sahiplenmek için.” Kitabı okumaya yaklaşık bir yıl elim değmedi, başka okumaları öncelemeler, ertelemeler sonucunda elime alıp da bir çırpıda okuduğumda kendimi boşu boşuna bir yıl nasıl yoksul bıraktığımı gördüm. Kitap, alçakgönüllü fiziksel görüntüsü ve isminde vurgulandığı gibi öyle “portreler” deyip geçiştirilecek türden değil, çok daha fazlasını içeriyor ve esaslı bir övgüyü hak ediyor. Kitaba alınan 22 yüce insanın her birisi için yazılanlar tek başına birer monografi niteliği taşıyor. O isimler teker teker alınarak biraz kolajlama yoluyla, biraz fotoğraf eklenerek hacmi büyütülse kolaylıkla 22 Türk aydını için 22 ciltlik monografik bir ansiklopedi çıkar ortaya izlenimi veriyor. Bu durumda bize de, Songül ve Yaşar’a ellerinize sağlık demekten başka söz kalmıyor. ? İnsanlığa Akan Irmak: Kültür Sanat Yaşamımızdan Portreler/ Yaşar Öztürk, Songül Saydam/ Etik Yayınları/ 230 s. Bir büyük işi ise eşi, Görsel Sanatlar Öğretmeni Songül Hanım’la birlikte kotardı. Oturup yazdıkları o büyük kitaba İnsanlığa Akan Irmak: Kültür Sanat Yaşamımızdan Portreler adını verdiler. Kızları küçük Ada’ya adadıkları eserlerini sessizce, önemsiz bir şeymiş gibi sundular Türk ekin dünyasının beğenisine. Oysa içeriğiyle kült kitap olarak anılmayı hak eden bir büyük eser çıkarmışlardı ortaya. O kitapta kimler yoktu ki, kimler. Bu ülkede ışığa yüzünü dönmüş, kendilerini yakma pahasına o zifiri karanlığın aydınlatılmasına katkı koymuş aydınlık insanların en önemlileri vardı. O bir avuç güzel insanın eylemlerini, eserlerini, yapıp ettiklerini, buna karşın ödedikleri faturalarla birlikte özyaşam öykülerini sade ve ölçüde özgün bir dille öykülemişlerdi. Kitaba alınan o değerli insanların isimleri şöyle: Azra Erhat, Tonguç Baba, Sabahattin Eyüboğlu, Nurullah Ataç, Abdi İpekçi, Ziya Gökalp, Hilmi Ziya Ülken, Mithat Paşa, Nuri Demirağ, Hulusi Behçet, Şevket Beysanoğlu, Agop Dilaçar, Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevai, Afet İnan, Evliya Çelebi, Sait Faik, Orhan Veli, Mevlana, Mimar Sinan, Fatih Sultan Mehmet, Âşık Veysel. Kitap arka kapağında şöyle tanıtılıyor: “Türk düşün ve kültür dünyasının seçkin adlarının, yaratıcı emeğini insana yatırıma özgülemiş toplum öncülerinin yaşamlarından kesitler. Yaşama ve yaşamaya katkılarına tutulmuş sahne ışıkları. Songül Saydam ve Yaşar Öztürk yıllardır, kültür ve sanat göğümüzü süsleyen, toplumsal gelişme ve derneşme yolculuğumuzun adı kurumsallaşmış, emeği toplumsal varlığımızda içselleşmiş insanlarını sıcak dilleri, içten sevgileriyle kucaklayarak bir çiçek demeti güzelliğinde bilincin ve duyarlığın sessiz kapılarına bırakıyorlar. İnsanlığa Akan Irmak: Kültür Sanat Yaşamımızdan Portreler, kültürden sanata, felsefeden politikaya, bayındırlık işlerinden tıp ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1015 isan/2009 ve bu ayı da kapsayan edebiyat dergilerinden: Afrodisyan Sanat, Akatalpa, Akköy, Arkadaş, Az Edebiyat, Berfin Bahar, Deliler Teknesi, Dize, Edebiyat, Eliz, Evrensel Kültür, Hayâl, H. Gösteri, Kitaplık, Lâcivert, Mor Taka, Sanat ve Hayat, Sincan İstasyonu, Şehir, Tavır, Üç Nokta, Varlık, Tay, YPazılıkaya ve Yedi İklim dergisinde yayımlanan şiirleri okudum, inceledim. Nilay Özer’in Hayal dergisinde yer alan “Buldum Ölenlerin Gözlüklerinden Bir Dağ” adlı şiiri Ayın Şiiri olarak değerlendirdim. Yakın zamana kadar kadınlardan iyi şairler pek yoktu. Gülten Akın kuşkusuz biraz eski sayılır. Ve tartışmasız çok iyi bir şair. Genç hanım şairlerden şimdiden genel kabul gören şair bir hayli sayıda. Birhan Keskin, çok genç yaşta aramızdan ayrılan Nilgün Marmara, Oya Uysal, Gonca Özmen ve şu anda bildiğim ama adları aklıma gelmeyen birkaç şair daha var. Yalnızca Lesposlu Sapho gibi cesur olan ne yazık ki yok. Aslında ben gelecekte büyük şairlerin kadınlardan çıkacağını düşünüyorum. Günümüzde etik anlayış kadın gerçeğini yansıtmaya engel oluyor. nilay Özer’e dönecek olursak; bugüne kadar iki şiir kitabı çıkarmış bulunan Nilay her iki kitabından da ödül aldı. Nilay’ın şiirleri lirik olmasının yanında anlamlı düşünceler de içeriyor. Benim seçtiğim şiir okunduğunda görülecektir ki düşünce, hümanist mesaj devrimcidir. Nilay’ı tanımam oldukça eskidir. Bu arada inanılmaz bir bilgi ve kültür edindi. Düzyazıları okununca hemen anlaşılacaktır. Çok genç. İlerde kendini, şiirini çok daha geliştirecektir. Bana inanmayanları Ümit Yaşar Oğuzcan’ı okumaya mahkum ederim. N Nilay ÖZER BULDUM ÖLENLERİN GÖZLÜKLERİNDEN BİR DAĞ türlü sıfatlar buldum ruhun yırtılışına kalın lifli karanlık bir uykuyu yazarken aşktır kâğıt kesiği gibi birdenbire yakıcı iyileşmiyor çok derin olan da olmayan da sanki etimde buldum bulutlardan yolunmuş kızıl kanatlı ve şuh kuşların davetini sözcüklerle onların cinneti arasında kalbin olmamanın zamanına yazılsa buldum ölenlerin gözlüklerinden bir dağ görünmez kılıyor tanrının gördüğünü acının neden sonra rüzgâra döndüğünü anladım şimdinin nabzı yavaşlayınca bir yaprak kımıldadı üç serçe ürktü ben bunu daha önce yaşadım... Auschwitz, 19401945 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle