19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ ortaya çıktı, evren anlayışında ve toplumların gelişme doğrusu veya dinamiğinde yeni bir dönem başladı. Bu karmaşıklık/kaos kuramı, doğrusal olmayan, yani evrendeki ve toplumdaki olayların mutlaka deterministik nedensonuç ilişkisine indirgenmezliğini gündeme getirdi. Karmaşık süreçler, özellikle “olayların” başlangıç koşullarının bilinemediği durumlarda, geçerli. Marx, dönemine uygun anlayış gereği, toplumların gelişmesinde doğrusal bir gelişme yapısı öngörmüştü. ‘Kapitalizmi mutlaka sınıfsız toplum izleyecek’ gibi... Oysa, sosyal dinamiklerin temel unsurları ve bileşenleri hem değişebiliyor hem de yer değiştiriyor veya önemini yitirebiliyor. Örneğin 1850’lerin işçi sınıfı, gerçekten “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan” ve ayrıca üretimde temel toplum değer yaratıcı, temel artı değer yaratıcı sınıftı. Marx, bu iki önemli dinamikten hareket etti. Ayrıca tarihsel materyalizmin toplumların klasik gelişme modeli bakışınca da, kapitalizmi sınıfsız toplumun izleyeceğini, izlemesi gereğini öne sürdü. Toplumsal süreçler uzun solukludur ve dinamikleri değişir. Bu karmaşık gelişme “yasası”na uygundur. İki şey değişti, bir, işçi sınıfı “zincirlerinden başka kaybedecek sınıf” olmaktan çıktı. Bugün kaybedecek çok şeyleri var! Dolayısıyla, Marx’ın atfettiği “devrimcideğiştirici” niteliğini, merkez ve çevre kapitalist ülkelerde en azından, yitirdi. İkinci bir gelişme oldu: Değer yaratıcı yeni bir sınıf gelişti: Bilgi Toplumu güçleri! Bu “sınıf” ekonomiyi ve sosyal gelişmeleri belirleyen, bilimsel teknolojik devrimi yaratan ve bugün Bilgi Toplumu ve Bilgi Ekonomisi’nin motoru olan güçler... Marx, o zamanlar patronların bilime, bilgiye sıfır harcama yaptıklarını söylüyordu; bugün ise bilime ve bilgiye yatırım yapmayan hiçbir patron ayakta kalamaz; “para” da sermaye olamaz... Bütün bu değişimler, dünyayı yeniden kavramamız gereğini göstermekte... Kitap, bu yolda bir çabadır sadece. ‘HEP DAHA İYİ İÇİN’ Jacques Derrida, Marx’ın mirasından bugün en çok ihtiyaç olanın “sosyal eleştiri, köktenci eleştiri anlayışı” olduğunu belirtiyor… Çünkü dediği gibi dünya iyiye gitmiyor... Bütün sistemlere, iktidarlara, düzenlere karşı daha iyiyi arayış için sürekli eleştirel duruşu, insanlığın bir kesimi hiçbir zaman elden bırakmayacaklardır. Hep “daha iyi” için başkaldırıya hazır olmak. İnsanlığın umudunu ayakta tutacak olan bu düşüncedir. Marx, geleceğe bu en büyük mirası bıraktı! Düşüncenin gücü, hele günümüzde daha arttı. Düşünce ve bilgi, toplumların en büyük gelişme ve değişme mekanizmalarının kurucularıdır. Bilgi Toplumu’nun yaratılmasında bunu görüyoruz. Şimdi bu güç, daha üst düzeyde ve politik bir dil olarak, daha iyi bir toplum için uygulamalara uyarlanmayı bekliyor! Dünyanın iyiye gitmediği konusuna gelince. Bu genel durumun nitelendirilmesidir. Baktığımızda yoksulluğun yaygınlaşması ve küresel kırılganlık, tüketim ekonomisi, bu kötümserliğin haklı dayanaklarıdır. Ancak bütün bunlar aslında sanayi toplumu ekonomi ve politikalarının bir ürünü, sonucudur! Bu sonuç, yerkürenin kırılganlığı noktasında, bazı iklimbilimcilere göre, geri döndürülemez felaketlere yol açabilir. Bilgi toplumu ve ekonomisi, bilim ve bilgi toplumu güçleri, bu kötüye gidişi nasıl hızla geriye döndürebilir, insanlığı tüketimin çıplak, sıradan ve aptal bir aracı durumundan kurtarabilir, geniş kitlelere gelecek, etik, insanlık, adalet, toplum ve yerküre ile dayanışma gibi daha iyi bir geleceğin kapılarını açacak düşüncelerin içine çekebilir... İşte temel sorunumuz buralarda... Soldaki bunalımın temelinde sınıfsal çelişki/çatışmaların yoğunluğunun düşük düzeyde seyretmesi olduğunu belirtiyorsunuz kitapta… Kapitalist toplumda sınıf çatışmalarının farklı alt temalarda çeşitlendiğini de irdeleyerek ... “Bilgi Toplumu Sınıfı” nasıl bir önermede bulunabilir? Düzenle çatışmalar, klasik işçi sınıfıkapitalist (emeksermaye) çatışmasını aşmıştır. Düzenle sorunu olan çok sayıda “tabaka”lar, gruplar, güçler ortaya çıkmıştır. Bunların bir kısmı, “emeksermaye çelişkisi” kökenli hiç değildir ve emeksermaye çatışmasını bile gölgede bırakmaktadır... Dünya sosyal forum hareketi, ekonomide daha iyi bir yer elde etmeye yönelik niteliğiyle, gelişmiş ülkelerin pazarı ve sömürü aracı olmaktan kurtulmayı amaçlayan ulusal ve/veya uluslararası dayanışma hareketidir örneğin. Kadınların düzenle çatışması, daha da örgütlü olarak şiddetlenmelidir! Hele ülkemizde! Gençlik, henüz dayanışmasızdır. İşsiz gençleri düşünün! Ancak, örgütlenme, dayanışma ve mücadele, geniş kitlelerin büyük desteğini alacak yeni bir içerikle, yeni ve geleceğe yönelik sloganlarla yürütülmelidir! Bugün gördüğümüz ise, tamamen “eski slogan” ve içeriklerle yürütülmeye çalışıldığıdır. “Sanayi toplumu” mücadele anlayışı sürdürülmektedir. Bu nasıl aşılacaktır, şimdilik bir umut görmekte zorlanıyorum. Bilgi toplumunun yeni güçleri, geleceği kuruyor, geleceğin nasıl olduğunu ve olacağını ise tam bilmiyoruz. Ancak kavramsal olarak nasıl olması gerektiği konusunda düşüncelerimiz var sadece. Neo liberal sermayenin neredeyse devleti bile özelleştirdiği bir dönemde, yaşanan küresel ekonomik kriz malum. Devletin rolünün güçlü dönüşü mü söz konusu? Neoliberal saldırı veya düzen, iflas etmiştir. Kriz öncesi dönem olmayacaktır. Öyle görülüyor ki, sermayeye daha kurallar getirilecektir. Sermayenin yönetiminde de, yer yer, daha sorumlu, yerküre ve sürdürülebilir bir toplum ve yaşama ilişkin, olumlu çekirdek düşünceler belirmektedir. Devletin rolü yeniden geri dönmüştür. Düzenleyici ve yönetici güç olmadan, sermayenin saldırganlığını dizginleyemezsiniz. Sanayi çağının alışıldık emperyalist politikaları, yakın gelecekte kendisine çok daha az yer bulabilecektir. Gelişmiş ülkelerde ana politikaların hepsi, toplumda çalışan, üreten güçlerin bilimsel, teknik ve sosyal niteliğini hızla en üst düzeye çıkarmaya yönelmiştir. Çünkü rekabet üstünlüğü, daha çok refah ve zenginlik, çalışanınızın bilgi, yaratıcı ve sentezleyici gücüne endekslenmektedir. Dünyada mutlaka, bilim ve bilgi ve teknoloji bakımından “üretici ve yaratıcı” olarak yer almak zorundasınız. Almazsanız, alanların pazar sömürgesi olmaktan kurtulamazsınız. Bu da Türkiye’nin ve bütün İslam ülkelerinin başlıca sorunudur! Bilgi Toplumu Sınıfı, Dünya ve İktidar Sorunu aslında bu gelişmeye de işaret eder niteliktedir. ? [email protected] Bilgi Toplumu Sınıfı, Dünya ve İktidar Sorunu/ Orhan Bursalı/ Türkiye Bilimler Akademisi /140 s. SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1015
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle