27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Orhan Bursalı ile çağın düşünce ve bilgi misyonerleri üzerine ‘Dünyayı yeniden kavramamız gerek’ Bilgi Toplumu Sınıfı, Dünya ve İktidar Sorunu... Orhan Bursalı imzalı... Tarihsel bir iz sürmeye çalışıyor Bursalı kitabında. 1800’lerde Karl Marx’ın ana ekonomik değer yaratıcı sınıf olarak gördüğü ve iktidarı ele geçirmesi gerektiği sonucunu çıkarsadığı “işçi sınıfı”nı bugün kimler temsil ediyor? Ve kimler bugün, Marx’ın söylemine uygun olarak iktidarı ele geçirmeli? Ve neden?.. Bilgi Toplumu Sınıfı, Dünya ve İktidar Sorunu, bu soruları, veriler temelinde tartışıyor. Orhan Bursalı’yla kitabını konuştuk. yada doğrudan bilimsel ve uygulamalı bilgi üreten 5 milyonu aşkın beyin gücü vardır. Bu kadro, ARGE faaliyetleri için yılda 1,2 trilyon doları harcamaktadır. Bu etkinliklerin ürünleri, toplumsal bütün kesimleri, sanat, edebiyat, sosyal hayat ve fikir dünyası dahil her şeyi etkilemektedir.. Peki, misyonları nedir? Bilgi Toplumu Sınıfı’nin ikili özelliği bulunuyor. Birincisi ana ekonomik değerleri yaratıyor ve bu anlamda şirketlerde ve aynı zamanda gelişmiş ülkelerde kamu yönetimlerinin olmazsa olmaz parçası, isterseniz siz buna “bir ayakları iktidarda” deyin... Diğer özelliği de, iktidarda tam söz sahibi değil. Marx’ın terminolojisine göre, bu sınıf bugün tamamen yönetimi ele almalıdır! Ben en önemli “misyon” olarak, şunu görüyorum: İnsanlık en önemli iki büyük sorunla karşı karşıya: Yerkürenin kırılganlığı, yani küresel ısınma ve bize hayat veren biyosferin giderek yaşamı tehdit eden bir değişime uğraması... Diğeri dünyadaki büyük yoksulluk. Yoksulluk da insanlık için bir tehdittir! Ayrıca en utanç verici ve onur kırıcı bir durumdur. Bilgi Toplumu Sınıfı’nın, bu “iki büyük kötü”yü yok edecek önlemleri almasını “misyon” olarak varsayabiliriz. Bu iki “görev”, hem yerküre üzerinde varkalabilmek için gereklidir, hem de dünya ekonomisinin sürdürülebilmesi için. Ayrıca bu iki “misyon” bütün insanlığı can alıcı iki konu çevresinde birleştiricidir. Akla, akıl yürütmeye ve kuşkusuz sivil inisiyatife hayli atıfta bulunan bir konu... Bilgi Toplumu Sınıfı’nın misyonunun kimilerce “sakıncalı” görülebilmesine neden olur mu bu? Küresel tekeller düşünülürse… “Sanayi Çağı” şirketleri, tekelleri ve devletleri ve bütün bunların küresel politikaları açısından düşünmemeliyiz. Bugün sanayi çağı politikalarının bir geleceği yoktur. Küreselleşme, ekonomik olarak, en geniş pazara ulaşmanın adıdır aynı zamanda. Şirketler açısından durum değişmek zorunda, değişiyor da. Düne kadar geçerli olan belki “kârı en çoklaştırma” politikasıydı. Bugün ise “pazar yaygınlığı“ birinci derecede önemli! Küçük bir şirket, yenilikçi ürün veya ürünlerle, büyük bir şirketi veya “tekeli”, zor durumda bırakabiliyor. Burada ilginç ve belirleyici olan yeni bir gelişme şudur: Küreselleşme pazarların genişlemesidir ve yeni pazarların yaratılmasıdır. Bugün küresel kapitalist ekonominin büyümesini sürdürebilmesi, pazar yaygınlığını, yeni tüketici kitlelerini gerektirir. Bu açıdan, dünyanın yoksul kesimlerinin satın alım güçlerinin gelişmesi, şirketlerin yararına bir olgudur. Yoksulluğun ortadan kaldırılması, daha adil bir dünyayı gerektirir. Sanayi toplumu çağı politikaları ile küreselleşmenin ekonomik gereksinimleri karşılanamaz. Bunun ötesinde, büyüme ekonomisinin dünyanın kırılganlığını arttırıcı rolünü biliyoruz. Bu tüketim toplumu modeli de değişmek zorundadır. Her şey, sürdürülebilir yeni bir ekonomik ve toplumsal modelin zorunluluğunu dayatıyor dünyaya! Bu açıdan yaratıcı yeni sınıfın misyonu, tehlikeli ve sakıncalı değil, tersine kurtarıcıdır! ‘ORGANİK BİRLİK ŞART’ Bilgi Toplumu Sınıfı nasıl gelişiyor ve değişiyor? “Bilgi Toplumu Sınıfı’nın gelişmesi”, yukarıda iki temel “misyon”u gerçekleştirme bilinç ve isteğinin bir iktidar/yaptırım/düzenleme gücüne dönüşmesi anlamında kullanılabilir. Henüz bu bilinç ve örgütlülükte olduğu söylenemez. Bilgi Toplumu’nun bütün güçleri, yeni bir dünya için bir amaç birliğinde birleşmelidir. Bu birleşmenin maddi koşulları bulunuyor. Bu sınıf, ekonomide sahip olduğu gücün daha çok ayırdına vararak, politik düzlemde yeni bir hareket yeteneği ve davranışı geliştirmelidir. Politika, sanat ve edebiyat alanındaki aydınlarla birlikte geleceğin dünyası için politikalar geliştirilebilir. Ama bu eski sınıfsal ve toplumsal kavramlarla, sloganlarla gerçekleştirilemez. Geleceğe yönelik hedefler ve örgütlenmeler düşünülmelidir. Dünyada zaten daha iyi bir küresel gelecek için yeşil hareket güçleri ve düşünceleri ile yoksulluğa ve sanayi toplumu çağı emperyalist politikalarına karşı dünyada sosyal hareket vardır. Bunların yeni söylemler temelinde, Bilgi Toplumu güçleriyle organik birliğininilişkisinin kurulması gerekir. Bilgi Toplumu Sınıfı, iktidar odaklarının bir parçası konumunda, fakat dediğiniz gibi siyasal erkte temel bir dönüşümü gerçekleştirmede söz sahibi değil… En önemli nokta bu değil mi? Evet, bu ana değer yaratıcı, bilgi gücünü oluşturan bu sınıf için de yeni bir durum aslında. Bu gücün, “işçi sınıfı” gibi toplu, büyük kalabalıklar halinde büyük üretim merkezlerinde bir arada çalışması söz konusu değil. Dağınık olması, örgütlülük ve birlikte davranması açısından bir dezavantaj, ama yeni durumlar yeni modeller gerektirir. Bizler için hâlâ sanayi toplumu sınıf ilişkileri, örgütlenme ve mücadele biçimleri egemen konumda. Bu sınıfın üyeleri, ayrıca toplumun orta ve üst sınıflarını oluşturuyor. Yani maddi bakımdan göreceli olarak daha iyi. Ancak yaptığı ekonomik ve toplumsal katkı, aldığı payla orantısız bir büyüklük oluşturuyor. Eğer sömürüden bahsedecek olursak, bilgi toplumu güçleri üzerindeki sömürü, onların emeğinden çalınan artı değer, “kol gücü” üzerinden yapılan sermaye birikiminden katbekat fazladır! Bütün bilimsel teknolojik devrimin kaynağı bu bilgi gücüdür. Temel sorun, dünyanın iki temel kötülüğü karşısında, bilgi toplumu güçlerinin organize olmasını sağlayacak ve onları harekete geçirecek yeni yolları geliştirmekte ve bulmakta... Marx izdüşümü… Ana başlıklar altında Marx’ın o dönemdeki saptamalarının bugünkü seyri üzerine notlar da var kitapta... Bundan hareketle bugün bakıldığında Marx, geleceğin toplumuna gidişte önümüze nasıl bir doğrusal tablo koymuştur’u da özetle konuşmalı... Çağın dokuz doğuran dinamikleri bağlamlarında, elbette Marx’a haksızlık etmeden günümüzle kaçınılmazca çelişen noktalara da değinerek... Değindiğiniz nokta açısından kısaca şunu belirtmekte yarar var: Marx zamanında bilimde ve ilgili diğer alanlarda egemen görüş, bugün çeşitli bilim tarihçileri ve bilim düşünürlerifelsefecileri tarafından “Newton Mekanikçi” olarak nitelendirilen görüştü. Nedensonuç doğrusal ilişkileri anlayışınatemeline dayanıyordu. Ancak zaman içinde fizikteki (ve daha sonra toplumlardaki) gelişmeler sonucu, özellikle görelilik kuramı, ¥ kuantum mekaniği, kaos kuramı Ë Gamze AKDEMİR ilgi Toplumu Sınıfı… Bir tanımlamayla başlayalım söyleşimize… Kimler bu sınıfın üyeleridir? Sonra yöntemleri... Ekonomide ve toplumsal olarak da ana değerleri ve katma değerleri, yani ana zenginlikleri yaratanları, Bilgi Toplumu Sınıfı kavramı altında değerlendiriyorum. Bunlar, bilim, bilgi, teknoloji üretimi alanında çalışan herkesi kapsıyor. Belki daha da ileri gitmek, sanat ve edebiyat üreticilerini de bu kapsama alanına almak gerekir. Ancak çekirdek olarak, temel ve uygulamalı bilgi üretenleri (Özel ve kamusal sektörlerde bilim insanları, ARGE elemanları, uygulamalı bilimciler ve mühendisler, ekonominin çok farklı sektörlerinde yenilikçi etkinliklerde bulunan herkes, ARGE destek elemanları, bütün bu alanlarda profesyonel yöneticiler... Aslında üniversiteyi bitirmiş ve uzmanlaşmış herkesi, sosyal bilimciler dahil, bu sınıfın üyeleri olarak görüyorum. Ancak bu sınıfı salt ARGE elemanları olarak görmemek gerekir. Yaptıkları işin toplumsal anlamı ve çıktıları çok farklıdır. Çekirdekte onları görebiliriz, ancak Bilgi Ekonomisi ve Bilgi Toplumu kavramları hemen bütün toplumsal yapıyı ve etkinlikleri içermekte veya onları yeniden kendine göre biçimlendirmektedir.. Bilgi Toplumu Sınıfını, uygarlığın taşıyıcısı olarak görme eğilimindeyim. Bilgi Toplumunun hemen bütün alanlarına ve Ekonomisine katkıda bulunanların hepsi nitelikli beyin gücünün birer bileşenidir. Toplumsal bütün ana değerleri beyin gücünün yarattığı bir çağa girdik. “Ana sermaye”dir bu. “Para”, beyin gücüyle birleşmediği zaman, artı değer yaratan, büyüyen ve gelişen “sermaye”ye dönüşmesinin giderek olanaksızlaşacağı bir çağın adıdır, Bilgi Toplumu ve Bilgi Ekonomisi. Para, sayısı yüzlerce olan uzmanlıklarla, bilgiyle, profesyonel yöneticilerle evliliğe mecburdur! Salt sayısal olarak baktığımızda, dünSAYFA 10 B Orhan Bursalı, dünyada mutlaka, bilim ve bilgi ve teknoloji bakımından “üretici ve yaratıcı” olarak yer almak zorunda olduğumuzu vurguluyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1015
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle