29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vecihi Timuroğlu’ndan İlhan Selçuk İki genç yürek: Selçuk ve Timuroğlu Vecihi Timuroğlu, Ahmed Arif’in Türk Şiirindeki Yeri Üzerine Bir Deneme‘nin ardından kısa bir süre sonra İlhan Selçuk’u konu alan kitabıyla okur karşısında. Timuroğlu’nun İlhan Selçuk’la tanışması, Ankara’da, Selçuk’un Ankara Pasajı’nda çıkarmaya başladığı “Dolmuş” dergisiyle olmuş. “Kırk yıllık bir dostluğumuz var” diyor Timuroğlu. “İlhan’ı tanıdığımda, onu, yaşamının hiçbir döneminde gerici ya da tutucu bir çizgide görmedim. Bizleri bulunduğumuz çizgiden daha ileri bir çizgiye götürdü hep. Onu okudukça ve izledikçe, bulunduğumuz düşün ve yazın konumumuzu geri bulduk. Ë Ahmet YILDIZ “İlhan Selçuk, Aşil’in topuğunu hemen her yazısında bulgular; hedefi şaşırmayan usta nişancıdır.” Muzaffer İlhan Erdost ecihi Timuroğlu, seksen yaşını geçmesine karşın Eryaman’daki sessiz evinde tam mesai çalışıyor. Ahmed Arif kitabı çıkalı daha birkaç hafta geçmedi ki İlhan Selçuk’la ilgili kitabı yayımlandı. Biyolojik yaşa meydan okuyor Timuroğlu. İnsanın yaşında değildir gençlik, yüreğinde ve bilincindedir deyimine tam örnek oluşturuyor. Dünyayı ve yaşamı, tarihsel materyalizmin bilgisiyle, diyalektiğin şaşmaz kılavuzluğunda kavradığında insan işte böyle tam insan oluyor; yıkılmaz, yılmaz, görevinin bilincinde bir varlık. Nice güçlüyüm diyen insanın altından kalkamayacağı olaylar yaşadı Timuroğlu. Türkiye’nin hemen hemen sorunlu bütün liselerinde altmışlı, yetmişli yıllarda fırtına gibi esti. Ankara Atatürk Lisesi’nde komandoların silahlı saldırılarına karşı gerektiğinde silahla karşılık verdi. Ama düşüncelerinden ödün vermedi. Oğlu Kürşat’ı daha dağ gibi delikanlıyken bir hain kurşunla kaybetti. Ardından Merkez Bankası’nın bilgisayar sistemini kuracak denli bilgili ama böbrekleri 12 Eylül’ün işkencelerinin etkilerine fazla dayanamayacak denli ince olan kızı Simin’i verdi toprağa. En iyi dostları Ahmed Arif’i, Cemal Süreya’yı, Muzaffer Buyrukçu’yu kaybetti. Ama Vecihi Timuroğlu yılmadı, yıkılmadı. Para, ün gibi yapay güçler değil, doğruluk, dürüstlük, dostluk, okumak ve yazmak gibi eylemler onun için uğraş alanı oldu. Kendine “gencim” diyen şimdiki sözüm ona genç kuşak ne oldukları belirsiz birtakım aydıncıkların peşinden giderken Timuroğlu “olur böyle vakalar” diyor tarihin süzgecinden bakarak. Onlara, bir bilge olarak üzüntüyle bakmıyor. Çünkü bu akıldışı dönemin de sona ereceğini, tarihsel bilinci ve deneyimiyle biliyor. Sosyalist bilinciyle doğru bildiği yolda yürüyor. Vecihi Timuroğlu’nun Cumhuriyet aydınlarının hemen hemen tüm kuşaklarıyla olan dostluğu onu benzersiz bir tanık haline getirdi. İşte bu özelliğinin kendi de ayırımında olan Timuroğlu onlara karşı görevlerini yerine getiriyor. Onlarca kitabının isimlerini kendi bile bilmiyor. Eleştirmen dostumuz Tuncer Uçarol’da bulunuyor Timuroğlu’nun kitaplarının tam listesi. Kendisi önemli bir şair olmasına karşın hep alçakgönüllü kalıyor. Ama inandığı dostlarına karşı alçakgönüllü değil. “Ahmet Kutsi Tecer (Kişiliği, Sanat Anlayışı ve Tüm Şiirleri)” (1980), “Kurtuluş Savaşçısı Atatürk“ (1981), “Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin ve Varidat“ (1982), “Cahit Külebi, Yazınımızdan Portreler” (1991), “Dersim Tarihi” (1991), “Hırçın ve Lirik” (1994), “İslamın Akla Bakışı Üzerine Bir Deneme” (1996), “Dursun Akçam’ı Anmak” (2004) adlı inceleme kitapları ile “Minnacık Kadın” (1984) adlı bir hikâye kitabı vardır. Timuroğlu, yazdığı “İnsan Hakları Sözlüğü” (2007) kitabı ile Dünya ve Türkiye tarihinde bir ilki de gerçekleştirmiştir. KIRK YILLIK DOSTLUK Bir İlhan Selçuk kitabı ancak Timuroğlu gibilerine yakışır. Çünkü Muzaffer İlhan Erdost’un yazdığı gibi zordur İlhan Selçuk hakkında yazmak: “Hemen hepimizin İlhan Selçuk hakkında oluşmuş bir yargısı vardır. Ama bunu dile getirmek gerektiğinde duraksarız, kaygıya kapılırız. Bu kaygı, onu, kendi büyüklüğünde, gerektiği gibi anlatmanın zorluğunu içinde taşıdığı içindir.” (Onu Anlat İşte, Kasım 1989, Ankara) İlhan Selçuk’un, Ankara’da, Ankara Pasajı’nda çıkarmaya başladığı “Dolmuş” dergisi, Selçuk’la ilk tanışmaları olmuş Timuroğlu’nun. “Kırk yıllık bir dostluğumuz var” diyor Timuroğlu. “İl V han’ı tanıdığımda, Onu, yaşamının hiçbir döneminde gerici ya da tutucu bir çizgide görmedim. Bizleri bulunduğumuz çizgiden daha ileri bir çizgiye götürdü hep. Onu okudukça ve izledikçe, bulunduğumuz düşün ve yazın konumumuzu geri bulduk. Dostluğumuz başlayınca, daha başka bir diyalektik ilişkiyi sezinledim: “Aydın sorumluluğu, devrimci dünya görüşüyle özdeştir.” Yukarıda yazılanlar okuru aldatmamalı. Timuroğlu, İlhan Selçuk’u dostluk duygularının yönlendirdiği bir hamasetle değil, Onu tarihsel, toplumsal kimliğiyle ve elbetteki bir yoldaşın duygularıyla irdeliyor. Timuroğlu tarihi, tarih felsefesiyle ele alıyor çünkü. İlhan Selçuk’u, Selçuk’un yaşadığı, bilinçlendiği, var olduğu Türkiye Cumhuriyeti tarihiyle değil yalnızca, Aydınlanma felsefesinin tarihiyle, Avrupa aydınlanmasının yaşadığı olayların izinden gidiyor. Türkiye devrimci mücadele tarihiyle, dünbugünyarın bilinciyle yazıyor. DEVRİMCİ RUH Timuroğlu’na göre İlhan Selçuk “Devrimci ruh”tur. Selçuk, adaletin, “ezilmişin yanında olması gerektiğini savunur.” Eşit, özgür ve adaletli bir toplum onun ereğidir çünkü. Timuroğlu, İlhan Selçuk’u, “Erk Sorunu”, “Kadın ve İnsan Hakları”, “Özgürlük ve Sorumluluk”, “Devrimci Davranış”, “Neden Kürtler? Neden Aleviler?”, “1915 ve 1917’de Neler Oldu?”, “1919 Paris”, “Arapların İstekleri”, “Siyonist İstekler”, “Bir Bilinç Sorunu”, “Karşı Devrimcilerin Tarih Felsefesinden Yoksunlukları”, “En İkiyüzlü Atatürk Düşmanı: Turgut Özal”, “Pencere Kitaplaştıkça”, “Bugün de Bunalım Var” başlıklarıyla ele alırken önemli tarihsel durakları belir“Kırk yıllık bir dostluğumuz var” diyor Timuroğlu. İlhan Selçuk, bizleri bulunduğumuz çizgiden daha ileri bir çizgiye götürdü hep. liyor. “Ulus nedir?” sorusunu tartışmalarının merkezine alıyor. Ulus gibi tartışmalı ve duyarlı bir konu bilimsel olarak tanımlanmadığında ideolojik açılımlarda, politikada çok büyük sorunlar ortaya çıkıyor. Bugün ülkemizde tartışılan “ulus” ve “ulusal sorun”, hep kulağı ters tutarak tartışılıyor bu yüzden. Baskın Oran gibilerin, “ulus” kavramını tarihsel bir kategori olarak ele alan, “ulus”a etnik bir gözle değil bilimsel bir gözle yaklaşanlara karşı yaptıkları “ulusalcı”, dolayısıyla “milliyetçi”, daha da ileri giderek “ırkçı” suçlamaları bu yanlış tanımın yönlendirdiği sonuçtur. Timuroğlu işte bu tanımı yerine oturtarak bir hiza veriyor. İlhan Selçuk’u tanımlarken “ulus” tanımını atlamak zaten yanlış olurdu. Çünkü Selçuk’un mücadelesi, “ulus toplumu” olmaya çalışırken feodal toplumun tasfiyesinde ortaya çıkan sorunlarla mücadeledir aynı zamanda. Laiklik ve bağımsızlık istenci bu mücadelenin iki önemli ayağıdır. Atatürk Devrimi bu büyük mücadelenin anasıdır. Anadolu aydınlanması Batı aydınlanmasının bir devamıdır. Bu topraklara özgü sürdürümüdür. Anadolu halkı da bu mücadeleyi hak etmiş bir halktır. Ne var ki gericiler hep emperyalizmle işbirliği içinde olmuşlardır. Bu işbirliğinin çarklarının acımasız gürültüsü içindeyiz bugün. Elbette ülkemizin içinden geçtiği karanlık tünelin mutlaka ışık saçan bir çıkışı vardır. Bu da devrimlerden, onların tarihsel haklılığından ve dolayısıyla doğruluğundan kaynaklanır. Tarihsel olarak haklı olmak yılmaz, yıkılmaz bilince sahip bu iki devrimciyi, Vecihi Timuroğlu ve İlhan Selçuk’u bir araya getiriyor. Timuroğlu, ‘Pencere’den horozlar ötmeden her sabah yıllardır İlhan Selçuk’la birlikte haykırıyor: “Bu düzen insana özgü bir düzen değildir!” Vecihi Timuroğlu’nun “Türk Devrim Tarihi’nin Önemli Bir Yazarı: İlhan Selçuk” kitabı Türk Devrim tarihiyle, insanlığın aydınlanma tarihiyle birlikte okunan önemli bir kitap. ? Türk Devrim Tarihi’nin Önemli Bir Yazarı: İlhan Selçuk/Vecihi Timuroğlu/ Edebiyat ve Eleştiri Kitaplığı/ Mayıs 2009, Ankara/80 s. SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle