24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

JeanLouis Fournier’den ‘Nereye Gidiyoruz Baba?’ ‘Sıra dışı’ çocuklar JeanLouis Fournier, babasını anlattığı Kimseyi Öldürmedi Benim Babam‘dan sonra, Nereye Gidiyoruz Baba?‘da engelli iki çocuğunu, onlara bir baba olarak bakışını ve yaşamına etkilerini okuyucuya sunuyor. Ë Ali BULUNMAZ eanLouis Fournier, Kimseyi Öldürmedi Benim Babam adlı kitabında ailesini, çocukluğundan kesitleri ve hayatını etkileyen ilk gençlik yıllarını babasını merkeze alarak anlatmıştı. Babası onun için, hem bir kahraman hem sorunlu bir kişlik hem de tanınmayı ve keşfedilmeyi bekleyen bir figürdü. Fournier, babasıyla ilişkisinin hep eksik bir tarafı olduğunu vurguluyor ve onu iyi tanıyamamasının açtığı gediği sürekli hissettiğini anımsatıyordu. Bu kez bir baba olarak çocuklarına; üstelik sahip olduğu “sıra dışı” ya da “anormal” çocuklara bakıyor. ettim. Uçmazkuş koydum adını, tuhaf bir kuştur. Diğerleri gibi değildir. Yüksekten başı döner. Bir kuş için gerçekten talihsizlik. Ama ahlaklıdır. Engeli yüzünden kendini acındırmak yerine, bununla dalga geçer. Ne zaman birisi uçmasını istese, bunu yapmamak için mutlaka bir bahane bulur ve herkesi güldürür. Yüzsüzdür de, uçan kuşlarla dalga geçer. Sanki Thomas ve Mathieu sokakta karşılaştıkları normal çocuklarla alay eder gibidir” (s. 54). Fournier, “anormal” çocuğun daha başlangıçta zor bir yaşama kapı araladığını düşünür. Ebeveynler üzgündür ve gururlu da değildir. Thomas’ın doğumu, Fournierlerin yüzünü biraz güldürür sıkıntılı günlerin ardından. Ancak bu sevinç kısa sürer. Engelli olduğu anlaşıldığında, ikinci kez yıkılırlar. Engelli iki çocuğa sahip oluşunu ilginç şekilde yorumlayanlar da bulunur. Fournier’e “çocukların baban yüzünden böyle” der bu yorumcular ve böylelikle Fournier, babasıyla bir kez daha yüzleşir. Tüm söylenen ve sıkıntılara rağmen Fournier, kimi zaman engelli çocuklarıyla beraber eğlenebildiğini de hatırlatıyor. Bir bakıma yaşananlardan mutlu anlar çıkarılabileceğini de söylüyor. Buna karşın anlatımına büyük oranda kasvet hâkim. Engelli çocuklara sahip olmanın getirdiği bir karamsarlık bu. Buna rağmen, söz konusu sıkıntılarla başetmek adına çaba göstermenin yollarını da arıyor Fournier. Engelli çocuklar ile ilgili televizyon programlarına katılıyor, görüşlerini paylaşıyor ve kimi çıkış noktaları arıyor. Ama diğer taraftan korkuyor; hatta bu korku onu, kendini öldürme düşüncesine kadar götürüyor. Tam bu zamanlarda üçüncü çocuğu dünyaya geliyor. Bir kız çocuk bu, adı da Marie. Tamamen sağlıklı. Ancak bir başka acı daha kapıda: Doğumuyla önemli ölçüde sarsılan Fournier, Methieu’nun ölümüyle bir başka yıkım yaşıyor: “Engelli bir çocuğun ölümünün insanı daha az üzdüğünü düşünmemek gerek; böyle bir çocuğun ölümü, normal bir çocuğun ölümü kadar üzücüdür. Hiç mutlu olmamış, dünyaya sadece acı çekmek için ufak bir gezinti yapmaya gelmiş olan birinin ölümü korkunç bir şeydir” (s. 62). Tanıştığı insanlara oğullarından ve durumlarından bahsetmekten çekindiğini belirtiyor Fournier: “O güne kadar iki oğlumdan hiç bahsetmemiştim. Neden? Utanıyor muydum? Acınmaktan mı korkuyordum? Hepsinden biraz var. Özellikle de şu korkunç sorudan kaçmak için sanırım: ‘Ne yapıyorlar?” (s. 68). Çelişkili ruh hali, Fournier’i şunu söylemeye itiyor: “Çocuklarım kimseye benzemiyor. Sürekli diğerlerinden farklı olmaya çalışmış birisi olarak bu durumdan memnun olmalıydım” (s. 69). Belli bir süre içinde “normal” ve “anormal” kavramları üzerinde düşünmeye başlayan Fournier, “normal”i “ortalama” ile eşleştirirken, “anormal”i de “diğerleri gibi olmamak” ya da “diğerlerinden farklı olmak” şeklinde tanımlar (s. 71). Çocuklarına şöyle seslenir ardından: “Diğerleri gibi olsaydınız, herkes gibi olurdunuz” (s. 72). Bu, biraz da yaşadıklarına karşı geliştirdiği avuntu gibi görünüyor ve bir anlamda, olup bitene dair bir tutamak biçimini alıyor. AŞILAMAYAN UZAKLIK Fournier’in engelli iki çocuğunun Engelliler Sosyal Sağlık Eğitim Merkezi’ndeki bakımı, babaları ile arasında ister istemez bir mesafe doğuruyor. Belirli günlerde gerçekleşen görüşmeler, aradaki makası daha da açıyor. Ama yıllar geçmesine rağmen, klasik soru Thomas’ın dilinden düşmüyor ve babasını her gördüğünde tekrarlanıyor: “Nereye gidiyoruz?” Fournier, içindeki acıyı anlatırken biraz isyan biraz da hüzünle şu satırları düşüyor okuyucunun zihnine: “Gençken, sürüsüne bereket çocuğum olsun isterdim (...) Tablolar göste J “MAT CAMIN ARDINDAKİ ÇOCUKLAR” Fournier, “sıra dışı” çocuklarına “hediye edeceği” kitabı; Nereye Gidiyoruz Baba? isimli çalışmayı duyuruyor ilkin. Babası yüzünden zor bir çocukluk geçirdiğini her fırsatta dillendiren Fournier, bu kez çocuklarını anlattığı ve onlara adadığı satırlarda geziniyor. “Kitabı sizin için yazdım” diyor; “unutulmamanız için, engelli kartının üzerinde sadece bir fotoğraf olarak kalmamanız için” (s. 7). Engelli çocuklara sahip olmak bir felaket midir? Fournier, insanların yüzünde hep bir yıkım ifadesi gördüğünü söylerken, Thomas ve Mathieu’yu anlatmaya koyuluyor. Thomas’ın arabaya her binişinde sorduğu “Nereye gidiyoruz baba?” sorusunun, belli bir süre sonra yanıtlanamaz hale gelişinin de tasviri bu yazılanlar. Fournier soruyor: “Anormal bir çocuk sahibi olmaktan hiç korkmamış olanlar el kaldırsın.” Yanıt veya yanıtsızlık kendi içinde: “Kimse kaldırmadı” (s. 10). Fournier’in satırlarından “sıra dışı” bir çocuğa sahip olmanın tetiklediği sıkıntıyı sezmek mümkün. Üzüntü ve biraz da öfke, ilk zamanların ağırlıklı duygusu: “Yeni doğan bir bebek mucizeyse, engelli bir çocuk da tersine bir mucizedir (...) Onun [Methieu’nun] dünyaya gelmesine neden olduğum için, benim yüzümden dünyada korkunç günler geçirdiği için ondan özür dilemek istiyorum” (s. 14). “Bulanık, biçimsiz; mat camın arkasından görülen anormal bir çocuğa” sahip olmanın çelişkili duygusunu yansıtır bu sözcükler. NORMAL VE ANORMAL Fournier, çocukları ve durumlarını tanımlayıp belirlemek için “uçmazkuş” buluşundan yararlanıyor: “Bir kuş icat SAYFA 14 rip müzik dinleteceğim çocuklar; gizliden gizliye küfür öğreteceğim çocuklar (...) Şanssızdım. Genetik tombala oynadım, kaybettim” (s. 101). Buradaki ifade, pişmanlık ve yılgınlığı içeriyor. Baba olarak çocuklarıyla ilgili bu yazdıkları ile babasının ona yaşattığı ve yaşatmadıkları arasında bağlantı kurulabilir. Babasından gelen hayata karşı olumsuz bakış, “sıra dışı” çocuklara sahip olmayla iyiden iyiye su yüzüne çıkıyor. Çocukları her ne kadar büyüse de, onların yaşının olmadığını ve olamayacağını biliyor. Bu arada bazen kendisi de zamanın ipini bırakıyor: “Hayatı boyunca, küplerle ve oyuncak ayılarla oynayan çocukları olan insan genç kalıyor. Hayatta nerede olduğunu pek bilemiyor” (s. 102). Babasıyla sorunlu ilişkisi yüzünden kırık dökük bir çocukluk geçiren Fournier’in, olgunluk çağında engelli iki çocuğa sahip olması hayatındaki eksikliği; mutluluk noksanlığını arttırıyor. Hatta öyle anlar oluyor ki anlatımı, yer yer dizginlenemez bir öfkeye dönüşüyor ve rahatsız edici bir kimliğe bürünüyor. Süregelen sıkıntı, “işte benim çocuklarım böyle, ne yapalım” türünden bir yenilgiye dönüşüyor ve kimi zaman acıklı bir hal alıyor. Hepsinin ötesinde hayata karşı duruşunda ve yaşama bakışında, hep yenilgiyi kabullenişi kapıda tutuyor sanki. Sonunda neredeyse olumlayacak bir şey kalmıyor elde avuçta. Bir başka deyişle, çoğunlukla hayatın yaşanmaz kıyıları öne çıkıyor Fournier’in anlatımında; başa gelen her ne kadar büyük bir acı da olsa, yaşamın salt acıdan oluştuğuna dair bir izlenim uyanıyor. Üzerinde düşündüğü normal ve anormal kavramlarından hareketle Fournier’in de az çok anormal bir baba kimliğiyle okuyucu karşısına çıktığı söylenebilir. Bu anormallik, çocuklarına herhangi bir zarar vermesiyle ilgili değil. Ama özellikle kendini, doğmasına neden olduğu çocukları yüzünden öldürmeyi düşünmesi ya da sınırları aşan ve çoğunlukla hafiften ürperten pişmanlığı Fournier’i anormal veya “sıra dışı” sınıfına sokuyor. Ama Nereye Gidiyoruz Baba? adlı kitap okuyucuyu en azından, kendini olanca dürüstlüğüyle Fournier’in yerine koymaya davet ediyor. I Nereye Gidiyoruz Baba?/ JeanLouis Fournier/ Çeviren: Aslı Genç/ Yapı Kredi Yayınları/ 102 s. Fournier’in satırlarından “sıra dışı” bir çocuğa sahip olmanın tetiklediği sıkıntıyı sezmek mümkün. Üzüntü ve biraz da öfke, ilk zamanların ağırlıklı duygusu... CUMHURİYET KİTAP SAYI 1009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle