24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cuma Boynukara’nın ‘Görüldü’ oyunu üzerine Görüldü’de travma ve şiddet izleği Cuma Boynukara’nın 1980 darbesi sonrasında sistem tarafından tüketilmiş bireyin iç dünyasındaki karmaşaya yöneldiği ve bu karmaşanın yol açtığı dramatik kırılma noktaları üzerinde durduğu Tacir Oyunları serisinin ilk oyunu Görüldü, yoğun içeriği ve anlatımdaki sadeliğiyle dikkat çekiyor. Yazar, sürecin birey üzerinde yarattığı psikolojik yıpranma ve çöküşü başarıyla verirken, devlet eliyle gerçekleştirilen ve yaşamın hemen hemen her alanına yansıyan yasal şiddet karşısında çıkış yolu arayan bireyin yaşadığı travmayı gerçekçi bir biçimde aktarıyor. duğu gibi birbirleriyle çatışan çocukları arasında taraf tutmakta, kendisine ihanet ettikleri gerekçesiyle evrensel hukuk ve etik kurallarını hiçe sayarak otoriteye karşı duran evlatlarına yaşam hakkı tanınmasını suç saymaktadır. Mesleği doktorluk olan Adam, evliliklerinin ilk haftasında bir hayat kurtarmak adına giriştiği ameliyat sonrasında, karısında gözü olan dava arkadaşı tarafından ihbar edilerek tutuklanmış, dokuz yıl hapse mahkum edilmiştir. Oyun, dokuz yıllık hapis cezasını çekip, tahliye olan kocasının gelmesini bekleyen Kadın’ın sahnede görünmesiyle başlar. Dokuz yıldır mektupların satır aralarına gizlenerek yaşanan bir hayatın ve aşkın bundan böyle daha gerçekçi bir zeminde yaşanacağını düşünen ve Adam’ın tahliyesinin kendileri için yeni bir başlangıç olacağını uman Kadın, heyecanlı bir bekleyiş içindedir. Sonunda Adam gelir, fakat yıllardır kendisini bekleyen Kadın’a karşı soğuktur. Adam, arkeolog olan Kadın’ın yaptığı romantik atılımları boşa çıkarmak için masada duran mektuplara dikkat kesilir. Bilinen ilk sivil yazışma olarak adlandırılan bu mektuplar, 13. yüzyılda, Dicle’nin iki farklı yakasındaki bir Tacir ve bir Köle Kız’ın birbirlerine yazdıkları aşk mektuplarıdır. Tacir ile Köle Kız karşılaşmış, birbirlerine âşık olmuşlardır. Fakat Tacir’in yanındaki mihmandarı hem kervanı ele geçirmek, hem de köle kızı elde etmek için –haya(sızca) bir yola baş vurmuştur. Tacir’in kervanına çalıntı bir at katmış, Tacir, at hırsızlığından tutuklanmış ve hapisteyken ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır. Bu mektupların içeriği ile oyunun hikâyesi ve yaşanan durumların paralel ilerleyişi Manuel Puig’in Örümcek Kadının Öpücüğü oyununda anlatılan film hikâyesinin sahne üzerindeki yaşantıya, olaylar dizisine ve aksiyon dizgesine olan paralelliğini akla getirmektedir. Mektuptaki Köle Kız ve Tacir, Adam ve Kadın gibi başka kentlerden gelmişler ve hayatları Dicle’nin bir yakasında kesişmiştir. Mektuplarda anlatılan aşk, ihanet, çarpık adalet sistemi, mahpusluk, bu mahpusluk sonucunda sağlığını kaybetme ve ölüme yazgılanma oyundaki olaylar dizisiyle bire bir uyum göstermektedir. Yazar, ince duyarlığını ve repliklerin ceplerine derin anlamlar sıkıştırma becerisini burada da göstermiş, aşkın, ihanetin, haya(sızlığın) ve insan onuru üzerine ticaretin her iki yakada da, şimdi olduğu gibi, geçmişte de varolduğunun ve yüzyıllardır yaşana geldiğinin altını çizmiştir. 1980 darbesinin ardından bütün coğrafyada hissedilen insani ve toplumsal dayatmaları yakından bilen yazar, oyununda bir yandan tematik olarak sistem eleştirisi yaparken, bir yandan da arızalı sistem karşısında bireyin kendini konumlandırdığı merkezin yapısını, işleyişini gözler önüne sermekte, bu dayatmalardan en yaralayıcı olanın, yani mücadelenin içinden gelen ihanetin de altını çizmektedir. Adam, avukatından gelen bir telefonla yıllar önce kendisini ihbar edenin, karısına ulaştırmak üzere mektuplarını teslim ettiği eski dava arkadaşı olduğunu öğrenir. Kadın’ın anlatımlarından kendisini ihbar eden arkadaşının karısına yaklaşmaya çalıştığını, çok güvendiği avukatının ise kendisi içerdeyken Kadın’ı maddi olarak sömürdüğünü öğrendiğinde bir kez daha yıkılır. Adam’ın meslek etiği ve insani değerler anlamında yaptığı seçim yazar tarafından okuyucuya/seyirciye erdemli bir davranış olarak sezdirilse de, bir taraftan da Adam’ın, kendini konumlandırdığı politik yapılanmanın örgütsel dokusuna ve işleyişine gözü kapalı bir biçimde hizmet etmesi, yozlaşmış örgütsel ilişkiler ağının bir kurbanı olması yazar tarafından eleştirilmektedir. KADIN: (…) Gözün bir şey görmüyordu, varsa yoksa arkadaşların, oda çalışmaların…O kadar kendini kaptırmıştın ki, yeni evli olmamıza rağmen, balayımızı üçüncü günde kesip geri döndük. Bizleri mahveden ameliyat için… (…) Bunlar devamlı iyi niyetten yararlanacağı insanlar bulurlar. Devamlı o çiyan emellerini saklamayı bilirler, uygun zamanı kollarlar. Zamanını yakaladılar mı da… Yıllarca çevresini umursamadan, içtenlikle davasına hizmet etmeye çalışan Adam’ın evliliği ve hayatı kesintiye uğramış, üstelik hapishanede ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır. Karısını hâlâ sevmektedir. Ancak yanı başında bekleyen ölümün de farkındadır. Karısının ölümüne şahit olmaması için, kalan ömrünün son zamanları samimiyetle bağlı olduğu hapisteki dava arkadaşlarının mektuplarını sahiplerine ulaştırmak için gidecektir. Adam’ın seçimi, yazarın onura, vefaya, bir davaya samimiyetle kendini adamaya ve hayatın insanlara sunduğu gündelik tatlara değil de, toplumu da içine alan güzel günler görme çabasına olan umudunun bir göstergesidir. Adam çıkarken, Kadın avukattan gelen telefonla, kocasının sağlık durumuyla ilgili acı gerçeği öğrenir ve Adam’ın arkasından kocaman bir boşluk duygusuyla bakakalır. TRAVMA İZLEĞİ Genel hatlarıyla bakarak sorunsalını ortaya koymaya çalıştığımız Görüldü oyununu mercek altına alıp incelemeye başladığımızda, yazarın Adam ve Kadın üzerinden kimi ruhsal ve psikolojik izlekler oluşturarak oyununu açımladığını görürüz. Bu izleklerden ilki yazarın Adam üzerinden yapılandırdığı travma izleğidir. Benzetmeci dramatik metinlerin çözümlemesinde ve dramatik metnin katmanlarının ortaya çıkarılmasında zenginleştirici bir yöntem olan travma teorilerinin bileşenleri özellikle ruhsal travma bireyin yaşadığı sorunsal bağlamında, metnin içerlek gizlerini açığa çıkarmakta, Adam ve Kadın’ın psikolojilerini çözümlemekte önemli bir katkı sağlamaktadır. Hapisten yeni çıkıp evine gelen Adam’ın yaşadığı, “büyük ve olağanüstü stresörlere karşı gelişen spesifik bazı semptom ve bozukluklar” olarak tanımlanan “Post Travmatik Stres Bozukluğu”dur. Elias Canetti, Kitle ve İktidar adlı eserinde iktidarın –suçladığı insanları ele geçirdiğinde, onları önce aşağılamaya, haklarını ve direnme kapasitelerini ellerinden almaya çalıştığını, ardından onları kendi içine alarak, tıpkı bir canavar gibi onların özlerini emdiğini, artık işe yaramaz hale geldiklerinde ise, tıpkı kendi dışkısından kurtulur gibi, yalnızca evinin havasını kirletmemelerine dikkat ederek onlardan kurtulduğunu söyler. Canetti’ye göre; canavarın, özünü emdikten sonra, tıpkı kendi dışkısından kurtulur gibi kullanıp attığı bu insanlar hayatlarının geri kalan kısmında canavarın diş izlerini taşıyacaklardır. Görüldü oyununda da dış etkilerin altında travmatik süreçler yaşayan Adam, yaşantısına kaldığı yerden başlayamaz. Tahliye sonrası, içerde yaşadığı baskıların ve zulmün izlerini –canavarın diş izlerinihâlâ üzerinde taşımaktadır. ADAM: (…) Toz dumandı. Göz gözü görmüyordu. Ölümler… falakalar… hücreler… Bir saniye ötesi yok… Hiçbir şey yok… İnsanlığın ayaklar altında çiğnendiği yer… Bir ihbar, yaralı birinin hayatını kurtarmak… Cezaevi, isyanlar, dilekçeler, yeni davalar, ce ¥ Ë Sabri ŞENOL sikanalitik teori, insan davranışları hakkında formüller sunarken, dramatik metin bu olgular hakkındaki gerçekleri sergilediğinden dolayıdır ki, Karen Horney, kimi yazarların insanı içgüdüsel bir biçimde psikanalistlerden çok daha iyi kavradıkları görüşündedir. Eserlerinde yaşamın gerçeklerinden yola çıkarak, bu gerçeklerin birey üzerindeki psikolojik ve sosyal yansımalarını dramatiğin olanakları dahilinde, hem yerel hem de evrensel anlamda, ince duyarlıklarla işleyen Cuma Boynukara, bu anlamda Horney’in işaret ettiği yazarlardandır. Son dönemlerde ‘haya’, ‘hayat’ ve ‘hayal’ kavramlarını işlediği Tacir Oyunları serisini kaleme alan Cuma Boynukara, ‘haya’ kavramını işlediği bu serinin yayımlanmış ilk oyunu Görüldü’de ülkemizin yakın tarihindeki kimi acı dolu sayfalara odaklanmakta, mücadelenin içinden gelen bir ihanetle otorite tarafından karartılan, talana maruz bırakılan hayatları toplumsal ve bireysel örgülerin hakkını vererek anlatmaktadır. Boynukara’nın 1980 darbesi sonrasında sistem tarafından tüketilmiş bireyin iç dünyasındaki karmaşaya yöneldiği ve bu karmaşanın yol açtığı dramatik kırılma noktaları üzerinde durduğu Tacir Oyunları serisinin ilk oyunu Görüldü, Horney’in belirlemesine bir referans gibidir. Yoğun içeriği ve anlatımdaki sadeliğiyle dikkat çeken oyununda yazar, sürecin birey üzerinde yarattığı psikolojik yıpranma ve çöküşü başarıyla verirken, devlet eliyle gerçekleştirilen ve yaşamın hemen hemen her alanına yansıyan yasal şiddet karşısında çıkış yolu arayan bireyin yaşadığı travmayı gerçekçi bir biçimde aktarmaktadır. Görüldü oyunu dikkatli okunduğunda, çıkış noktasının Sophocles’in Antigone oyunundaki sorunsalla uyuştuğu fark edilecektir. Görüldü oyununda da devlet, tıpkı Sophocles’in oyununda olSAYFA 10 P CUMHURİYET KİTAP SAYI 1009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle