25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ Terör Günlerinde Felsefe Jürgen Habermas ve Jacques Derrida İle Diyaloglar/ Haz.: Giovanna Borradori/ Çeviren: Emre Barca/ YKY/ 216 s. “‘Teröristler’ olarak adlandırılan kimseler, bu bağlamda ‘ötekiler’, ‘Batılılar’ olarak bizlerin hiç anlayamayacağı mutlak ötekiler değiller. Onların, uzun süre çeşitli Batılı yollardan, Batılı bir dünyanın kendisi tarafından toplandığını, eğitildiğini hatta silahlandırıldığını unutmamalıyız ki hem eski hem de güncel tarihiyle ‘terorizm’ sözcüğünü, tekniklerini ve politikasını Batı dünyası icat etmiştir.” Kitap, 11 Eylül saldırıları sırasında New York’ta bulunan Giovanna Borradori’nin, saldırıdan hemen sonra tasarlayıp, birkaç hafta sonra hayata geçirdiği bir söyleşi projesinin ürünü. New York’ta Jürgen Habermas ve Jacques Derrida’yla ayrı ayrı yapılan söyleşilerde, yirminci yüzyılın iki filozofu, terör, küreselleşme, iletişim, konukseverlik, hoşgörü kavramları üzerinden terör ve terorizme ilişkin meseleleri, felsefi çözümlemeye tabi tutuyor. Terörist saldırılar ve küresel terorizm konulu kitap, Habermas ve Derrida’nın benzer bir soru dizisini yanıtlayarak yan yana görünmeyi kabul ettikleri ilk çalışma. Parola Zehir/ Emrullah Erdinç/ Alfa Yay./ 292 s. Mete Çubukçu’nun “Erdinç’in bu romanı sadece uyuşturucunun sahte dünyasını değil, yoksullukla harmanlanmış hayatları, binlerce kişiyi içine alan bir sarmalın gelip o insanları, belki de bizleri nasıl vuracağını gözler önüne seriyor. Parola Zehir, bu yüzden sadece bir roman değil, bir ders aslında. Hepimiz için bir uyarı. Bizi bu zehir dünyasının gerçek deh lizlerinde dolaştıran Emrullah Erdinç’e teşekkür borcumuz var. Her insanın, her babanın, her annenin, her gencin borcu... Küçük ellere, başkalarını zehirlemeden el vermek için” yorumunu yaptığı bu roman, hayata küstükten sonra tek amacı insanları zehirlemek olan uyuşturucu satıcısı Erkan’ın yaşamını anlatıyor. Rus Edebiyatının Öğrettiği/ Ataol Behramoğlu/ Evrensel Basım Yayın 208 s. Ataol Behramoğlu, “Rus Edebiyatı Yazıları”, “Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği” adlı yapıtlarına, “Rus Edebiyatının Öğrettiği” adlı çalışmasını ekleyerek, Türkiye’de Rus edebiyatının tanınmasına ve sorunlarının edebiyat bilimi açısından öğrenilmesine ilişkin çalışmalarına devam ediyor. Yazarın, Rus romanı, şiiri ve tiyatrosu üstüne çeşitli dönemlerdeki değerlendirmelerinin yanı sıra ulusal ve uluslararası akademik toplantılarda sunduğu bildiri metinleri de bu çalışmada yer alıyor. Zavallı/ Orçun Türkay/ YKY/ 96 s. “Arkasında, önderin arkasında lacivert takımlı otuzunu yenice geçmiş bir kadın, elinde markalı küçücük lacivert bir şemsiye. Yerinde duramıyor, işine gecikmiş belli ki, kendisinden çalınan koskoca bir zamanın on beş dakikasını istemeden geri almış ve onu da uykuya harcamış. Oysa daha fazlasına ihtiyacı var, gözleri şiş, uyuyacak ve uyumayacak daha çok zamana ihtiyacı var. Saçları şu pısırık yağmurun kılamayacağı kadar ıslak, kısa süre önce çırılçıplak olduğunun pek de güçle kanıtı bu, bütünüyle soyunmadan sadece saçlarını yıkamış da olabilir, çırılçıplaktan daha ciddiyetsiz bir durumda, küvetin önünde diz çöküp sutyen ve donla, oysa şimdiki haline bak, lacivert bir takım içinde, amma da önemsiyor kendini, hadi canım sen de, ne haldeydin az önce...” Orçun Türkay, ikinci kitabı “Zavallı” ile hayata yeni bir karakterle baş kaldırıyor. Zorla Evlendirilen Genç Kız/ Leylâ/ Çeviren: Resan Acar/ Paloma Yayınevi/ 240 s. Fas’ta ayarlanan ve Fransa’da gerçekleşen, en başta iki kişiyi, sonra çevrelerindeki herkesi etkileyen, mutsuz eden, ölümün kıyısına sürükleyen zoraki bir evliliğin, Leylâ’nın ağzından gerçek hikâyesini anlatan bu kitap, özgürlüklerin gelişmiş olduğu Batılı ülkelerde bile genç kızların, kadınların, kendi seçmedikleri, hatta hiç görmedikleri adamlarla evlendirilmesine bir örnek. Hayatı Savunma Biçimleri/ Adalet Ağaoğlu/ Türkiye İş Bankası Kültür Yay./ 90 s. “Önümü iyi göremiyorum. Yavaş yürüyorum. Kendimi denizle kara tarafındaki ağaçların iri gövdelerinden çekilme kanal içinde güvene alınmış duyuyorum. Daha ilerde, Boğaz köyünün yakınlarındaki bir balıkçı lokantalarından tavşan, balık tava, rakı ve is karışımı koku, kaba dokunmuş koyu renk bir kumaşa sinercesine gecenin dokusuna işliyor. Yine de biliyorum: Az sonra karayel çıkar, bu koku yerini ıslak yaprak, yosun, iyot karışımı kokuya bırakır ve en koyu duman, en yapışkan nem bile kaygan yüzeye çarpmış yağmur damlacıkları benzeri, hemen akar gider; gece, doğal karanlığıyla parıldar.” Bu kitapta, hayatın horlanışını ve çıkılmaz bir hal alışını konu alan hikâyeler yer alıyor.? CUMHURİYET KİTAP SAYI 950 SAYFA 37
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle