28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ konda durmasıydı, yağmura vs. açık… Hem onun bir parçasıydı tabloları hem de hiç, hem onlara bakıyordu, hem de görmüyordu… Bu, bana Camille Claudel’in Rodin’in örselemesiyle kendinden geçip heykellerini parçalamasını anımsatmıştı… Bu ve benzeri koşullar altında kadının köşeye sıkışmaması mümkün mü? Kararları kadınlar almıyor, bu kararlar öğretiliyor diyebilir miyiz? Bir koruyucu olarak eş bulmak, zayıf olduğunun hatırlanması, korkutulması ve elbette mutluluğun (ancak erkekle, evlilikle, anne olmakla) öğretilmesi. Elbette öğrenilmiş bir durum bu. İnsanın ilk öğretiyi unutması çok zor… Bu öğretiyi yokmuş gibi yaşamak ise güçlü bir ego gerektiriyor. Egosu baştan törpülenen kadın kendini “özgürleştirirken” suçluluk ve bıkkınlık duygularıyla boğuşmak durumunda kalıyor sürekli olarak, çoğu zamanda yorulup annelik, ev gibi “sığınaklara” kaçılıyor. Galiba kadınlara düşen ilk iş de bu sığınakların sahte olduğunu gösterebilmek, bıkmadan, usanmadan… ERKEK İSİMLERİ... Röportajlar ilk olarak gazete için değil de bir kitap çalışması olsaydı durum değişir miydi? Biliyorsunuz bu, kitabın ikinci baskısı, çalışmanın esası 1995 yılına dayanıyor. Sadece kitap çalışması olarak başlamak bir yana, röportajları bugünkü deneyimimle yapsam başka türlü olurdu galiba. Başta daha çok kadına ulaşmak isterdim, fizik, matematik gibi daha farklı mesleklerden kadınların peşine düşerdim. Ancak şunu da söylemeliyim, röportajlar yayımlandığında kadınların anlattıklarına özellikle başka kadınlardan tepkiler geldi, kadınlar arası bir polemiğin iki taraf içinde yorucu ve üzücü olduğunu düşünerek bazı düzeltmeler, eksiltmeler yapmak durumunda kal dım… Kadınların isimleri: Selçuk, Tolga, Nasip, Suat, bunlar yanılmıyorsam erkek isimleri. Nasıl bir tesadüf bu sizce? Ben de bir erkek ismi taşıyorum, Berat genellikle erkeklerde kullanılan bir isim, ama isimlerin bu yönüne hiç dikkat etmemiştim… Tesadüf mü, bilmiyorum… İhtimal öyle, ama yaratıcı kadınların genellikle babalarından destek aldıklarını düşünüyorum… Babalar da kendilerinde eksik buldukları hali tamamlamaları için belki de kızlarına farkına varmadan, erkeklik sezgisi ve bilgisiyle erkek ismi takmışlardır… Son olarak seçtiğiniz kadınlar aynı zamanda bir kuşağın da temsili. Son zamanlara, daha genç jenerasyonlara dair izleminiz neler? Evet, Gölgenin Kadınları, bir kuşağın kadınlarını anlatıyor daha çok. Arada bizim kuşak vardı, daha az muhafazakâr, daha pervasız –‘özgür’ü özellikle kullanmıyorum, çünkü ben özgürüm dedikçe, sıkıştırıldığımız noktalardan bir ya da birkaçını hatırlıyorum ve daha ataktı. Küçümsenmeyecek kadar yol alındı, ama bugünün genç kadınlarıyla arada bir kopukluk oluştuğunu düşünüyorum… Örneklerinizi güçlendirecek durumlar olsa da, kapitalizmin şiddetini arttırdığı zamanlarda kadınlar hâlâ evlere kaçmayı düşlüyorlar, dahası rekabetçi sistemde dayanışmanın daha çok kazandıracağını anlamaktan hâlâ uzaklar… Ama bu bir öğrenme ve deneyim süreci, birikimler aktarıldıkça, daha çok kadın kendi varoluşu hakkında kafa yoracak ve çaba harcayacak… Ayrıca bunların “iyi” örnekler olması gerekmiyor, sadece yolculuğun kendisi bile önemli kadınlar için… ? mujdearslan2003@yahoo.com Gölgenin Kadınları/ Berat Günçıkan/ Agora Kitaplığı/ 112 s. “Röportajları bugünkü deneyimimle yapsam başka türlü olurdu galiba. Başta daha çok kadına ulaşmak isterdim, fizik, matematik gibi daha farklı mesleklerden kadınların peşine düşerdim” diyor Berat Günçıkan. SAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 950
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle