25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimlik zor sanat N asıl “sahte altın” göz boyar da insanı kandırırsa, “düzmece hekim” de yetersiz bilgisini, yeteneksizliğini “laf”la örtmeye çalışır. Kimi “paragöz” hekimler de sınırlı yeteneğini öylesine abartır ki, ondan başka hekim yok sanırsınız. “Kötü para iyi parayı kovar” anlayışı sanat ile bilime de geçerse, yozlaşan ortamda gerçek değeri bulmak kolay olmaz. Üstelik “sahte değer”i ele geçirdiği yerden indiremezsiniz. Hekimlik, sanatla bilim arasında belirsiz bir yerde durur. Ama hekimler kendinin gerisinde durur da, hastaların iç dünyasını anlamaya çalışırsa, bir çeşit yalvaç kimliğinde görünür, güvenimizi kazanırlar. Ülker bu sözlüğün ilk baskısını 1986 yılında yapmış. Süreyya Ülker o zamanlar daha yardımcı doçentmiş. Giderek mesleğinde yükselirken sözlüğünü de genişleterek 1500 sayfalık kapsamlı bir sözlükte 93000 terime açıklama getirmiş. Artık aramızda yaşamayan Sadi Irmak, Orhan Bumin gibi hekimler, Ömer Asım Aksoy gibi bir dilci, özellikle hekimlik terimleri üzerine çalışmaları olan Cemal Malıçoğlu gibi bir bilim insanı Süreyya Ülker’in sözlüğüne değişik açılardan bakıyorlar. Patoloji gibi hekimliğin felsefesi olan bir alandan açıklamalı tıp terimleri sözlüğü düzenlemek, daha uygun bir çalışma olarak iz bırakacaktır. Benim takım çalışmasından amacım, hekimlik gibi çok geniş alanları kapsayan bir bilim dalında nice kavramı iyi bilmediğimizi anımsatmak içindi. Kimi zaman terimin karşılığını bulmak yeterince anlamlı olmaz. Kavrama karşılık aramak gerekebilir. BİR BAŞKA ÇALIŞMA Bir başka bütüncül çalışma, eskilerden gelen arkadaşım Dr. Kemal Erol‘ün sözlüğüdür (SİLVER ROSE, Kapsamlı Tıp Sözlüğü, Prof. Dr. Kemal Erol, Süleyman Demirel Üniversitesi Yayını, 2007 Isparta). Ortopedi Anabilim Dalı Öğretim üyeliğinden emekliye ayrılan Dr. Kemal Erol kendini hekimlik diline adayan usta bir cerrahtır. Hippokrates‘in “önce zarar verme” (Primum nil nocere) sözünü hekimlik töresinin eskimeyen kuralı saydığı için sözlüğünün de başına almış. Kemal Erol’un sözlüğünde 17000 madde başı var. Terimlerin Latince, Yunanca köklerinin yanında AlmancaİngilizceFransızca yazılışları, ayrıca Türkçe okunuşları da yer alıyor. Böyle kapsamlı olmamakla birlikte kılavuz niteliğinde hekimlik terimleri sözlükleri de var. Kocaeli Üniversitesi’nde 2004 yılında “Türkçe Tıp Dili Kurulu” çalışmaya başlamış. Kurul Başkanı Prof. Dr. Emin Sami Arısoy, bu kurulun düzenlediği bir kılavuzu gönderdi (TÜRKÇE TIP DİLİ KILAVUZU, İkinci Basım, 14 Mart 2007, Kocaeli). Gene kılavuz niteliğinde bir “Tıbbi Terimler Sözlüğü”nü Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Orhan Altınkurt düzenlemiş. Hekimlik dilinin özleşmesine önem veren arkadaşım Ekrem Gülmezoğlu‘nun gönderdiği bu kılavuzda geniş açıklamalara yer verilmemiş, yalnızca karşılıklar gösterilmiştir. Sözlüğün ne zaman basıldığı da belli değildir. UZMANLIK KILAVUZLARI En kapsamlısı Süreyya Ülker‘in sözlüğü olmasına karşın, tek kişinin düzenlediği sözlükler gene de yeterli olmuyor. Bunlar her ne kadar tıp öğrencilerinin anlamasını kolaylaştıran sözlüklerse de, dar bir uzmanlık alanında daha kapsamlı çalışmalara girişilebiliyor. Kılavuz niteliğinde olsa bile Dr. Ragıp Kaynar‘in başkanlığında bir çalışma takımının hazırladığı Memebilim Terimleri, uzmanlık alanının ayrıntılarını gösterebiliyor (MEME BİLİMİ TERİMLERİ, Meme Hasta lıkları Yayını, 2006, İzmir). Ekrem Kadri Unat, mikrobiyoloji terimlerine çok emek vermişti. Bu terimler yayımlandığı zaman değerli hoca aramızdan ayrılmış, kılavuz, onun anısına adanmıştı (MİKROBİYOLOJİ TERİMLERİ KILAVUZU, Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Yayını, 1998, İstanbul). İş Bankası Kültür Yayınları “99 Sayfada” diye yeni bir diziye girişti. Bu dizide “Bel Fıtığı ve Bel Ağrıları”, “Astım”, “Kalp Sağlığı”, “Panik Atak” gibi hastalıklar bir “ırmak söyleşi” içinde ele alınıyor. Prof. Dr. Pınar Aydın O’Dwyer, Didem Ünsal‘ın sorularını yanıtlarken “99 Sayfa”da “Göz Sağlığı”nı anlatıyor; gözün yapısıyla, hastalıklarıyla ilgili bir bütün içinde göz terimlerini de ele alıyor. Hekimlik dili çalışmalarına geniş yer veren, gastroenteroloji uzmanı arkadaşım doktor Nidai Sulhi Atmaca’yı özellikle anmak isterim. “Türkçenin Çırpınışı”nı anlatan kapsamlı çalışması hem öğretici, hem düşündürücüdür. (ÇIRPINIŞ “Türkçenin uygulamayla yetinmiyor, hekimliği bir bütün olarak ele alıyor. “Biz Hekimler” yazımda yakından tanıdığım arkadaşlarım Siber Göksel, Orhan Girgin, Tahir Hatiboğlu‘nun anılarına da yer vermiştim. Hekimlerin anı kitapları yalnızca o değindiklerim değildir. Tahir Hatiboğlu’nun “Jön Türklerden Son Türklere Tıbbiyeli” kitabıyla, Metin Özata‘nın “Atatürk ve Tıbbiyeliler” kitabında örtüşen özellikler var (ATATÜRK ve TIBBİYELİLER, Umay Yayınları, 2007). Metin Özata “Sunuş” yazısında Atatürk’ün geçirdiği hastalıklara da değiniyor: “57 yıllık ömrünün 12 yılını cephelerde savaşarak geçiren Mustafa Kemal‘in sıkıntıyla dolu yaşamında hastalıklar yakasını hiç bırakmamış; ancak o bunlara hiç aldırış etmeden ülkesini bağımsızlığa kovuşturmuştur. Atatürk 16 yaşındayken sıtmaya yakalanmış ve uzun süre bu rahatsızlığı çekmiştir. Arkasından böbrek rahatsızlığı, daha sonra da kalp krizleri geçirmiş ve sonunda siroz hastalığına yakalanmıştır.” Kitaba “önsöz” niteliğinde bir yazı yazan Turgut Özakman Atatürk ile tıbbiyeli ilişkisine değiniyor: “Sayın Özata bu kez, kaderleri Atatürk’le kesişen Tıbbiyelileri, uzun, dalgalı, acılar ve gururlarla dolu bir süreç içinde işliyor.” SORUMLULUK Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Turgut Özeke 45 yıllık meslek çalışmasındaki deneylerini anlatıyor (ANILARLA HEKİMHEKİMLİK, HASTAHASTALIK, 2004, Bursa). Hekimlik sorumluluk gerektiren bir meslek. Tıbbiyeye adım atışımızdan başlayarak böyle bir sorumluluk içinde yaşamak durumundasınız. İnsan sevginiz yoksa bu mesleği seçmeyin. Hasta, düşmanınız bile olsa iyileştirmek zorundasınız. Turgut Özeke’nin anıları bize bu sorumluluğu aşılıyor. Hipokrat andını yineleyerek yazıya son verirken hekimliğin ne denli zor bir sanat olduğunu anımsamış olacağız: “Hekimlik mesleği üyeleri arasına katıldığım şu anda yaşamımı insanlık yoluna adayacağımı açıkça bildiriyor ve bunu üstleniyorum. Hocalarıma karşı yaraşır oldukları gönül borcumu her zaman koruyacağım. Sanatımı vicdanımın buyrukları doğrultusunda onurla yerine getireceğim. Hastamın sağlığını baş kaygım sayacağım. Kendini ellerime bırakan kimselerin sırrını saklayacağım. Hekimlik mesleğinin onurunu ve temiz töresini sürdüreceğim. Meslektaşlarım kardeşlerim olacaktır. Din, milliyet, ırk, siyasal eğilim ya da toplumsal sınıf kaygılarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğim. İnsan yaşamına ana karnına düştüğü andan başlayarak, kesinlikle saygı göstereceğim. Baskı altında bile olsa tıp bilgilerimi insanlık yasalarına karşı kullanmayı kabul etmeyeceğim. Bunları yapacağıma açıkça, özgürce ve namusum üzerine and içerim.” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: “Cumhuriyet KİTAP”taki iki yazımda hekimlerin dil çalışmaları ile (Sağlık DiliEkim 2007), anılarına (Biz HekimlerOcak 2008) değinerek bu gizli kahramanları anlatmaya çalışmıştım. Bu yazılar çok ilgi uyandırdı. Dil çalışmaları ile anıların daha kapsamlı olduğunu öğrendim. Bilge yazarımız İlhan Selçuk‘un yaralı yüreğinin onarılarak aramıza döndüğü, kaygılarımızı yatıştırdığı şu günlerde, konuyu yeniden ele almanın yararlı olacağını düşündüm. DİLİN AYDINLIĞI Hastalığın bilinmezliğinde yitip giden, kendini denetleyemeyen insan, anlamsız bir boşlukta kalır. Nasıl bir sona yaklaştığının ayrımına varamaz. Gerçek hekim, hastadaki tedirginliği yatıştırmasını bilerek onu kazanmaya çalışır. İyileştirmenin ilk adımı hastayla iletişim kurmaya dayanır. Sonradan ABD’de üne ulaşan bir arkadaşımız yeni hekim çıktığı yıllarda “lügat paralama”yı severdi. Kan basıncı yüksek olan bir köylü hastaya, Sizin haypırtenşınınız var, der de, hastanın bakakalışına gülümserdi. “Dilini eşek arıları soksun” dememek için kendimi güç tutardım. Bir hasta hiç olmazsa hastalığının içyüzünü öğrenmek ister. Onun anlayacağı bir dille anlatıp içindeki karanlıktan çıkarmak, ona güven vermek gerekecektir. “Sağlık Dili” yazımda “Büyük Sağlık Sözlüğü”ne gereksinim duyulduğunu da belirtmiştim. Şu sözlerimi yeniden anımsatmak isterim: “ ‘Büyük Sağlık Sözcüğü’ için kendi alanlarının uzmanlarına danışılarak, görevi sürdürecek takım çalışmasına gereksinim vardır. Batı’daki bir büyük sağlık sözlüğü temel alınarak, ülkemize özgü eklentiler yapılarak böyle bir çalışmaya girişmek için geç bile kalınmıştır.” Dr. Ragıp Kaynar, Dr. Süreyya Ülker‘in sözlüğünü anımsatarak, bu konuda bir ön çalışma yapıldığını bildirdi. (ÜLKER TIP TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, Açıklamalı 3. Bası, 2004 İstanbul). Marmara Üniversitesi Patoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi olan Prof. Dr. Süreyya SAYFA 32 Hipokrat Çırpınışı”, Toroslu Kitaplığı, 2004 İstanbul). Bütün bu çalışmalar dilin daha anlaşılır, daha açık olmasıyla hekimlik biliminin Türkçe öğretilmesini kolaylaştırıyor. Bir hekimlik kavramını iyi anlamak için Türkçe karşılığını da bilmek gerekir. Tıp fakültesindeki öğrencilik yıllarımızda hocamız Cihat Abaoğlu‘ndan öğrendiğimiz bir tekerleme vardı: “Bilirsin ki bilmezsin Bir bilene sormazsın Bilirsin ki sorarsan Bilirler ki bilmezsin.” Hekimlik dilinde Türkçenin bilincine vardığımız zaman kendimizle alay etmeye gerek kalmayabilir. “ATATÜRK ve TIBBİYELİLER” Hekimlik zor sanat. Hele Kemal Erol gibi “Ortopedi ve Travmatoloji” alanında çalışan bir hekimin dil çalışmalarına ayıracak zamanı yoktur. Ama dile özen gösteren hekimler yalnız MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 950
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle