Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ Metis Yayınları’nda... bu yıl neredeyse bereket saçtı denebilir. Roman dışındaki dallarda ödüllerin tümü paylaştırıldı; hatta karikatürde üç ödül birden verildi. Bu göstergedeki en sevindirici yan edebiyat, sosyal bilimler ve karikatür alanındaki ürünlerin belli bir kalitenin üzerinde ve seçme zorluğu yaratmış olması. Bir noktayı belirtmeden geçmemek gerekiyor elbette. Yarışmaların bir üzücü yanı ise yayınevlerimizin, yazarlarımızın ve çizerlerimizin yayımladıkları ya da ürettikleri ürünlerini ödüllere göndermekte çekingen davranıyor olmaları. Daha önce ödül almış yazar ya da sanatçılarımız ‘bize bir daha ödül vermezler’ düşüncesiyle yapıtlarını yarışmalara göndermiyorlar sanırım. Oysa Yunus Nadi Ödülleri’nin böyle bir kısıtlaması yok. Katılım olmadığı için katılma süresi içinde yayımlanan yılın iyi yapıtları ister istemez bu yarışmanın dışında kalıyor. Bu yılın ödüllerini kazanan yarışmacılarımızı candan kutluyoruz. Onlarla yaptığımız söyleşiler ya da onlarla ilgili yazılar yarışmacılarımızı yakından tanımanız için bir vesile olacak. Berat Günçıkan bildiğiniz gibi gazetemizin Pazar Eki’nin Yayın Yönetmeni. Aynı zamanda sessiz, sakin bir yazardır Berat. “Gölgenin Kadınları” Berat’ın yeni kitabının adı. Yine sessizce ama mükemmel bir kitapla çıkıp geldi Berat. Biz de derhal bir söyleşi gerçekleştirdik kendisiyle. Bol kitaplı günler… Yunus Nadi Ödülleri Anadolu’nun sabrı Cumhuriyet KİTAP’ın ilk sayısının kapağında Ahmed Arif’in bir resmi vardı, resmin altında da ünlü şairimizle yapılmış bir söyleşi yer alıyordu. Ahmed Arif o tarihe kadar hiç kimse ile röportaj yapmamıştı. İlk ve tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim’in ilk basımının üzerinden 23 yıl geçmişti. Bu süre zarfında kitap, şiirimizin vazgeçilmez kitaplarından biri olmuştu. Hasretinden Prangalar Eskittim’in yeni baskısı Metis Yayınları’nca yeniden ve titiz bir baskıyla yayımlandı. Ahmed Arif artık aramızda değil ama şiiri aramızda. Arif’i yeniden ve yeniden keşfetmek için iyi bir fırsat kitabın bu yeni baskısı. Metis Yayınları’nın 40. Yıl Özel Basımı olarak okurlara sunduğu Hasretinden Prangalar Eskittim, şairin hem bütün şiirlerini hem onunla yapılmış bir söyleşiyi hem de onun için yazılmış bazı şiir ve metinleri kapsamaktadır. Belirtmekte yarar var: Yurdum Benim Şahdamarım’ın müstakil bir kitap olarak bir daha yayımlanmayacak olması gayet yerinde bir davranış. Hatta bir daha hiç yayımlanmasa da olur. Kitaptaki metinlerin en önemlisi, kuşkusuz, Cemal Süreya’nın yazdığıdır. Kitabın ilk basımı dolayısıyla yazılan yazı, aynı zamanda A. Arif’in tıpkı Yahya Kemal gibi henüz kitap yayımlamadan popüler olmuş şairlerden biri olduğunu belgeler niteliktedir: “Hasretinden Prangalar Eskittim kitabıyla Ahmed Arif’in şiiri de gün ışığına çıktı. (…) Daha önce şairler arası bir ‘pazarı’ olan Ahmed Arif de bu arada bu durumdan fırlayıp okura uzanmak olanağını buldu ya da gereğini duydu.” (s.121) Şiirlerinin kitlelerce bu kadar sevilmesinin nedeni A. Arif’e göre her ne kadar halkı kucaklaması ise de etnik değişken hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. AHMED ARİF’İN GÖRME BİÇİMİ C. Süreya’nın yazısı, önemli tespitlere rağmen A. Arif şiirine sadece bir ‘giriş’tir. Çünkü A. Arif şiirinin ne’liği konusunda söylenmesi gerekenler hâlâ olduğu gibi durmaktadır. Bunları tartışmak, aynı zamanda E. GökçeA. Arif merkezli tartışmalarda da daha sağlam fikirler öne sürülmesini sağlayacaktır. Mesela “Ardarda kaç zemheri,/ Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu./ Dışarda gürül – gürül akan bir dünya…/ Bir ben uyumadım,/ Kaç leylim bahar,/ Hasretinden prangalar eskittim./ Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana,/ Bir bu yana…” (s.89) dizelerinden yola çıkılabilir. Bu dizeler Gökçe’nin “Saçlarına/ Kızıl güller takayım/ Salın da gel,/ Bir o yana/ Bir bu yana!” dizeleriyle benzerlik gösteriyor olsa da benzerliğe takılmak tartışmayı çıkmaza sokacaktır. (E. Gökçe, Yaşamı ve Bütün Şiirleri, Belge Yay., İst: 1994, s.71) Bu nedenle, daha doğru bir tutumla, iki şairin benzeyen dizeleri arasındaki farklılığa dikkat çekmek daha doğru olacaktır. Çünkü benzerlik gösteren bu dizeler, A. Arif tarafından daha saf bir hale getirilmiş ve farklı bir bağlama yerleştirilmiştir. Böylece ağırlık noktası aynı zamanda kitaba ad olan “Hasretinden prangalar eskittim” dizesine kaydırılmıştır. A. Arif, E. Gökçe’den bazı dizeler aldıysa bile, bu dizeleri kendi görme biçimiyle yoğurmuştur. Bu durumda ona has olan görme biçimine de değinmek gerekir: C. Süreya bunu, A. Arif’in “Karşı koymaktan çok, boyun eğmeyen bir doğa içinde” olduğunu söyleyerek açıklamıştır. (s.122) Yakından bakıldığında, toplumcu şairlerin şiirlerinde genellikle yüksek ses hâkimdir. Ancak A. Arif’te böyle değildir. Aksine o, ceza olarak sunulmuş koşullardaki nesnelerle animistik boyutta bir ilişki kurar: “Haberin var mı taş duvar?/ Demir kapı, kör pencere,/ Yastığım, ranzam, zincirim,/ Uğruna ölümlere gidip geldiğim,/ Zulamdaki mahzun resim,/ Haberin var mı?” (s.14) Öyle sanıyorum ki nesnelerin anlamının sahip olana göre belirlenmesi nedeniyle A. Arif’in öfkesi ‘yer değiştirme’ suretiyle nesnelere yönelmez. Mahrumiyet ve mahkumiyetini belgeleyen nesnelerden korkmamasını koşullar aynı zamanda bu durum. Kendi de zaten bu durumu şu sözlerle açıklığa kavuşturur: “(Sessizlikten korkmamaya gelince) Evet, bu korkusuzluğu, (…) devrimci öğreti, devrimci bilinç ve kavga koşullarına borçluyum.” (s.172, 173) İşte, “Hayırlı evlat makine/ Nasıl canavar kesilir.” dizelerini bu çerçeveden yorumlamak bizi şiirine daha çok yaklaştıracaktır. (s.52) SABIRLA BESLENEN KORKUSUZLUK Ancak bu korkusuzluğu Anadolu insanına has bir sabır da beslemektedir. Bunun içindir ki o, prangasının zincirini kırmaz. Aksine bir nesne olarak pranga üzerinde hâkimiyet kurar. Hasretlik koşullarında sabır, taşı erittiği gibi prangayı da eskitecektir. Bir yönden, imgeyi besleyen, düşüncenin sınır tanımazlığıdır. Koşullar nasıl olursa olsun, insanın aşkın bir tarafı vardır. Buna duyulan inanç, normal şartlar altında insanın kendinden daha uzun ömürlü olan nesnelere karşı tutumunu belirler. Ancak bu imge, hiçbir zaman kaderci bir anlayışla yorumlanamaz. İnsanın dayanabilmek için imgeyi deneyimlediği/imgeye inandığı anlar vardır ve bu imge, bir şair söz konusu olduğunda, şiirsel bir imgeye dönüşmek zorundadır. A. Arif’teki bu yöne başka bir şairde rastlayamayız. Özellikle A. Arif’ten beslenen kuşaklar çok daha farklı bir tutum içindedir. Örneğin Nevzat Çelik, “kaç zamandır yüzüm tıraşlı/ gözlerim şafak bekledim/ uzarken ellerim/ kulağım kirişte/ ölümü özledim anne/ yaşamak isterken delice” diyerek aslında kendinden sonraki kuşağın temel karakteristik özelliğini belgeler. (Şafak Türküsü, Alan Yay., İst.: 1994, s.52) A. Arif’te ise böyle bir vazgeçiş hiçbir zaman görülmez. A. Arif şiirinin sadece bu yönden olsa bile yeniden tartışılması, şiirimize katkı sağlayacaktır. ? Hasretinden Prangalar Eskittim/ Ahmed Arif / Metis Yayınları, Mart 2008/ 182 s. Ë Ersun ÇIPLAK hmed Arif söz konusu olduğunda, ortak bileşenleri olmasına rağmen birçok kişi farklı görüşler öne sürer. Ancak ilk yayımlanışının üstünden kırk yıl geçmiş olmasına rağmen, bu şiirlerin enine boyuna tartışıldığı söylenemez. Çünkü A. Arif de Nâzım gibi kült haline getirilmiştir. Hemen herkesin üst düzey saygıyla uzak durması gereken bir kişilik haline getirilmiş olması, şiirimize katkı sağlamak bir yana zarar vermektedir. Geçmişte, şiirlerinin Enver Gökçe’den aparma olduğunu söyleyenler oldu. E. Gökçe’nin sitemi, tartışmalarda dayanak noktası olarak alındı. Hatta yaşadığı sürece sadece tek kitap yayımlamış olması bile tartışıldı. Ancak tartışmalar hiçbir zaman ufuk açıcı olmadı. A TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Güray Öz?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve YayıncılıkA.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 950 SAYFA 3