04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yunus Nadi 2007 Öykü Ödülü: Cem Uçan Boşluğun İzinde "Yunus Nadi Ödülleri 2007" Yarışmasının sonucunda Cem Uçan'ın kitabı "Boşluğun İzinde" ve İlhan Doğruyol'un basılmamış kitap dosyası "Dönüşümler Sevgiye" "Yunus Nadi Öykü Ödülü"nü paylaştılar. Ödülü Doğruyol'la paylaşan Uçan "böyle bir yarışmada jürinin kitabımı okuması bile yeteri kadar önemliydi" diyor. “acaba gerisi gelir mi” sorusuna kendimce bir cevap verebilmekti. Ben biraz da (belki de gerçek olmayan) bu soruya cevap vermek istedim.Yani evet, bakın, yazmak benim için bir mesele ve ben yazmaya devam "ediyorum ve edeceğim"i, bu işteki kararlılığımı ispatlamak istedim. Öykülerinizi hep 1.tekil şahsın ağzından anlatıyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih mi yoksa öykünün yazılması esnasında gelişen rastlantısal bir durum mu? Yarı bilinçli bir tercih diyebilirim. Okuyucu “benanlatıcı”nın ağzından bir metin okuduğunda kendini daha kolay özdeşleştirebiliyor. Ben de bir metni elime alıp okuduğumda eğer birinci tekilden anlatılıyorsa kendimi daha yakın hissediyorum. Üçüncü bir gözün anlatımındansa birinci tekil kişinin ağzından bir anlatım okuyucuyu metnin atmosferine daha kolay sokuyor diye düşünüyorum ve birinci tekil bir anlatımla kendimi çok daha kolay ifade edebiliyorum. Birinci tekil bakış açısı, yapısı itibarıyla kısıtlı bir anlatıcıdır. Metni okurken zihninin içine girdiğimiz anlatıcının dünyayı algılamasıyla kısıtlıyızdır. Tıpkı gerçek hayattaki bireylerin dünyayı kendi kısıtlı bakışlarıyla yorumlayabilmeleri gibi. Belki de bu nedenle genellikle birinci tekilden bir anlatımı tercih ediyorum. İNCE BİR ÇİZGİ... Öyküleriniz hem çok gerçekçi hem de masalsı bir yanı var. Sanki gerçekle hayal arasında bir yerlerde duruyorlar. Bu durum öykülerinizde amaçladığınız bir şey miydi? Eğer bunu okuyucuya verebiliyorsam ne güzel çünkü amaçlarımdan birisi de budur. Sonuçta yazılanlar kurgudur. Ama metinler kendi anlattıkları dünyada bir gerçeklik duygusu yaratmayı amaçlar. Bu nedenle karakterlerle birlikte hikâye içerisinde biz de üzülür, sevinir, heyecanlanırız. Okuyucu gerçeklik hissini alıyorsa çok iyi, fakat bir noktada bunun bir yanılsama olduğunu da fark etmeli. İnce bir çizgi bu ve ben okuru bu çizgide ne kadar gezdirebilirsem kendimi o kadar başarılı olarak nitelendirebilirim. Kitabınızın arka kapağında şöyle bir söz var "Her şeyin esası boşluktur. Boşluk her şeye egemendir..." ve öykülerinizin de bu sözü anımsattığı yazılı. O zaman şöyle diyebilir miyiz; bu kitabınızdaki öykülerinizde anlatılmak istenen, çıkış noktanız"boşluk" kavramı mı? Tam olarak öyle söylemek çok iddialı olur. Ama boşluğu değil de boşluğu doldurma ihtiyacını diyebiliriz. Çünkü hepimizin hayatında hiçbir zaman dolmayacak boş alanlar vardır. Kimisi yalnızlığın, kimisi sevgisizliğin, kimisi korkularının boşluğunu doldurmak ister. Bu durum bilinçli olarak da oluşmadı.Tüm öykülerimi bir araya getirip baktığımda bir yerlerde bir bulanıklık ? Özge KESKİN kuyucuların sizi daha iyi tanıması için biraz kendinizden bahseder misiniz; kimdir Cem Uçan? 1973 İzmir doğumluyum, ilk ve ortaöğrenimimi İzmir Tevfik Fikret Lisesi'nde tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım ve 1996'da mezun oldum. Şu anda kurumların iş ihtiyaçlarını teknolojiyle çözümlemelerini sağlayan, verimlilik artırıcı projeler üreten bir şirkette yönetici ve ortak olarak çalışıyorum. Boğaziçi işletme mezunusunuz, kendinize ait bir şirketiniz var; peki yazma tutkunuz ne zaman başladı? İçimde yazma isteği hep var olan bir şeydi. Lisedeyken belki çoğumuz gibi ben de şiirler, öyküler yazardım. Fakat bunu disiplinli bir şekilde yapmaya üç sene evvel başladım. 2004 yılında, daha önceki yıllarda "Yunus Nadi" ve "Sait Faik" Ödüllerini almış olan Murat Gürsoy'un "Yaratıcı Yazarlık Atölyesi"ne katıldım. Neyin nasıl yapılacağını biraz da burada öğrendim diyebiliriz; yaratıcı yazarlık gibi kavramlarla tanışmam bu sayede oldu. Bir yazar adayı olarak, eğer ki bana öykücü denebilirse, kendini ve ne yaptığını bilerek, kurgulayarak disiplinli bir şekilde yazmaya başlamam 33.5 yıl öncesine dayanıyor. İlk kitabınız "Bambaşka Hayatlar" 2005 yılında, ikinci kitabınız "Boşluğun İzinde" ise 2006 yılında yayımlanmış. Bir kitap için kısa bir süre değil mi sizce de? Aslına bakarsanız bu benim açımdan biraz da planlı bir durumdu. Birinci kitabım yayımlandığında ikinci kitabımdaki öykülerin bir kısmını yazmıştım. Buradaki amacım; kendi kafamda var olan ve bazı insanların kafasında oluşabileceğini düşündüğüm, SAYFA 8 O imgesi vardı ve öykülerdeki kahramanların bunu doldurmak için bir şeyler yapmaya çalıştıklarını gördüm. Bu söz de oradan çıktı. Yoksa kitabı yazarken çıkış noktam, “kahramanları bir boşluk doldurmaya çalışan öyküler yazayım” değildi. Sonuçtan ulaşılan bir durum oldu. Kitabınızın içinde "Momentary Lapse of Reason" isimli bir öykünüz var. Neden Türkçe edebi bir yapıtın içerisinde İngilizce bir başlık kullanma ihtiyacı hissettiniz? Bu benim özellikle yaptığım bir şey. Benzer bir durum ilk kitabımda da var. "Momentary Lapse of Reason" Pink Floyd'un bir albümünün ismi. Belki çoğu okur bunun farkına varmamıştır ve Türkçe bir eserde İngilizce başlığın ne işi var diye düşünüp, kınamıştır da. Ama bunu benim kendime hak olarak gördüğüm küçük bir şımarıklık olarak görebiliriz. Yazmak eyleminde müziğin de yaratıcılık üzerinde etkili olduğunu ve biraz da bu grubu ne kadar sevdiğimi kendimce göstermek istedim. Yarışmaya katılma fikri nereden çıktı? Yayıncınız mı yoksa siz mi yolladınız kitabınızı yarışmaya? Kitabı yarışmaya yayınevim gönderdi ama benim de haberim vardı tabii. İlk kitabımı da yollamıştık. Fakat hedef ödülden çok o jürinin benim kitabımı okuması, kafalarında Cem Uçan'a ait, öykülerine ait küçük bile olsa bir fikrin oluşması umuduydu. Bu bile benim için çok önemliydi ve de büyük bir fırsattı. Çünkü belki ismimi bile duymamışlar, kitabımdan haberleri bile yoktu ama yarışmaya gönderince okunma ve değerlendirilme şansını yaratmış olacaktım. YAZARLIĞIN BAŞINDA... Artık Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne sahip bir yazarsınız. Peki, bu ödülü kazanmadan önceki süreçte nasıl tepkiler aldınız okuyuculardan? Aslında bu soruyu “ne kadar okuyucuya ulaşabiliyorum” sorusunun cevabını vererek yanıtlayabilirim. Çok sayıda okuyucuya ulaşamadığımın farkındayım. Bu benim gibi daha yazarlığın başında, camianın içerisinde fazla tanınmamış, çeşitli yerlerde yazıları yayımlanmamış neredeyse herkes için geçerli. Okurdan bana geri dönüş konusunda ise az ama olumlu tepkiler aldım bugüne kadar. Ama tabii ki internet sitem aracılığıyla ve şu anda bazı metinlerimi yayımlandığı altzine.net aracılığıyla gelen tepkiler oluyor. Hiç bilmediğiniz yerlerdeki hiç tanımadığınız insanların yarattığınız bir esere yorum getirmesi tabii ki sevindirici bir durum. Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü almak neler hissettirdi size? Kendimi nasıl ifade edebileceğimi bilemiyorum. Düşündüm ama düşünmeme rağmen zorlanıyorum ve şaşkınKİTAP SAYI ? CUMHURİYET 898
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle