Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yunus Nadi 2007 Roman Ödülü: Enver Aysever Bir An Bin Parça Enver Aysever, ilk romanı 'Bir An Bin Parça' ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü aldı. Aysever, romanında yaşamın kıyısında kalmış insanların düşlerini, acılarını, hissettiklerini tiyatro ekseni çevresinde akıcı bir dille anlatıyor. ğiniz de var. Tiyatronun yazarlığınıza etkileri oldu mu? Yıllarca tiyatro yönetmenliği yaptım. O sırada çok gözlem yaptım, çok önemli deneyimler kazandım. Tiyatro bana çok geniş bir bakış olanağı sağlıyor. Bir sahneye insanları kazandırmak için insan düşler, kurar, ölçer, biçer, insanların sahiciliklerini anlamaya çalışırsınız. Yaşamın içindeki insanları sahneye taşırken onları ölçer, biçer, bu karakterlerin izini sürer. Bu da sahicilik, yalınlık, rafine olma sorumluluğu getirir. Aynı zamanda da iyi bir Türkçe gerektirir. Kişilerin sahiciliği ve Türkçenin düzgün kullanılması noktasında tiyatro bana çok büyük bir olanak sağladı. BİR KİLOMETRE TAŞI İlk romanınız olan Bir An Bin Parça ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü aldınız. İlk romanda böyle büyük bir başarı elde etmek nasıl bir duygu? Küçük yaşlardan beri Yunus Nadi Armağanları'nı takip ederdim ve önemini bilirdim. Bu yüzden daha ilk romanımda bu başarıya ulaşmış olmak benim için çok önemli. Yunus Nadi aydınlanmaya, laik, demokratik devlete inanmış, özgürlükçü bir gazete kurmuş bir Türk aydını. Böyle biri adına verilen bir ödül olması benim için çok önemli. Yunus Nadi seçici kurulları her zaman Türk edebiyatının en saygın yazar ve eleştirmenlerinde oluşmuştur. Böyle bir jüri tarafından Roman Armağan'ına değer görülmek, benim için ayrı bir onur kaynağı. Bir de Yunus Nadi Roman Armağanı'nı benden önce kazananlara baktığımda Türk edebiyatının kilometre taşları olarak gördüğüm birçok yazarın çok önemli yapıtlarının bu armağanı aldığını görüyorum. Bütün bunlara bir de Cumhuriyet gazetesi gibi saygın bir kurumun güvenirliliği de eklenince aydınlanmanın roman ödülünü özellikle de ilk romanda kazanmış olmak çok önemli ve gurur verici. Bu ödül, benim yazarlık serüvenimde olumlu bir kilometre taşı olacaktır. Benim kurmaca ve dil açısından arayışlarımı olumlu anlamda etkileyen bir itki güç oldu bu ödül. Dolayısıyla yeni ürünler verebilmem için de itici bir güç oldu. Roman sanatına bakışınız nedir? Türk ve dünya romanını nasıl değerlendiriyorsunuz? 'Bugün roman nasıl olmalı? nerede olmalı?' Bu çok önemsediğim bir konu. Bugün sinema sanatı roman için birinci dereceden tehdit içeriyor. Bence romanın sinemanın etkisinden kurtulmak için eline iki yeni silah almalı. Bunlardan biri şiir, yani imgenin gücü. Sözcüklerimiz daha rafine olmalı. Sözcüğe hakettiği değeri vermeliyiz. Diğeri de felsefe. Romancı artık düşün yapıtı yaratması gerektiğinin ayırdında olmalı. Yani hem düşün yapıtı yapma zorunluluğu ve derinliği olacak, hem yalın olma hali, imge gücü olacak, hem canlı hareketli olacak, hem de hiçbir görsellik buradaki duyguyu kişiye veremeyecek. Romanın eksenini bu yöne oturtursanız, roman ölüyor mu, gücünü yitiriyor mu sorularının karşı yanıtını da vermiş olursunuz. KİTAP SAYI ? Ayça TEZER ir An Bin Parça', ismi gibi, tiyatro dünyasının fonunda birçok insan öyküsünden oluşan bir roman. Bu insanlar da hayatın kıyısında olan insanlar… Yazarın bastığı toprakla sağlıklı bir ilişkisi olmasını önemsiyorum. Ben İstanbul'da doğmuş, büyümüş biri olarak kendi coğrafyamdaki kentli insanları yazdım. İstanbul büyük bir kent olmanın bütün güzelliklerini ve sorunlarını iç içe yaşayan bir kent. Burada ayrı insan öyküleri var. Burada bir sürü çatışma, duygu, sevgi, kavga, sorun ve açmaz var. Ben İstanbul'da yaşayan biri olarak hem bu zenginliği ortaya çıkarmak istedim, hem de kendi yaşadığım toprağın insanını ve sesini bulmak istedim. Bu benim için önemliydi. Bunun yanı sıra merkez olarak kendini gören insanın ne kadar birbirinin benzeri olduğunu, ne kadar tek tip olduğunu, gündelik yaşamı nasıl tükettiğini, aslında kendini iktidar zannederken sistemi üreten bu insanların içinde hiçbir derinlik olmadığını da biliyoruz. Çünkü sisteme hizmet eden insanlar giderek sistemin kendisi olmaya başlıyorlar. İçinde yaşadığımız süreç bize gösterdi ki bu düzenin hakkında olumlu bir şeyler söyleme olanağımız pek yok. O yüzden sistemin dışında duran insanların öyküleri bana ilgi çekici geliyor. Bunlar, hayata karşı direnç noktaları olan insanlar ve hiç kuşku yok ki ağırlıklı olarak da kaybedenler tarafında oluyorlar. Düş kırıklıklarının, kaybetmenin altında birtakım bilinçli tercihler söz konusu. Dolayısıyla eğer siz bu oyunu sevmiyorsanız, oyunu kurallarıyla oynama yeteneğinden yoksunsanız, ben sistemden besleniyorum deme olanağınız yok. İşte bu yüzden romancı için iddiadan, süsten püsten arınmış, hayatın kıyısında duran bu insanların öyküleri çok önemlidir. Roman, aynı zamanda son derece siyasal bir sanattır. Dolayısıyla romancı, bir kere roman yazmayı yeğleyerek başlı başına siyasal bir tavır almıştır. Romancı, çağının gözlemcisidir, çağının ruhunu elinde tutar. Bugün iyi romana dünyadaki pazarlama tekniklerinin tersine siyasallaştırarak (!) bakmaSAYFA 4 ‘B mız gerekir. Ancak, roman bir siyasal araç değildir, roman hayatı kavrama biçimi olarak siyasaldır, insanlara önerdikleri itibarıyla siyasaldır. Dolayısıyla romanın ciddi bir toplumsallığı da olması gerekir. Roman böyle sadece boş vakit geçirmek için başvurulan bir keyif aracı değildir, bir sanatsal yaratıdır. İnsanı değiştirmeyi, dönüştürmeyi, düşündürmeyi amaç edinir. Bir An Bin Parça'da ben insanlara bakarken, insanların kendi öykülerini anlamaya çalışırken bu öykülerin üzerinden bir dünya kurmaya çalışırken hep bu kaygıları güttüm. Bunları ne kadar başardım, o da okurun takdiri. Romandaki karakterler de çok canlı, yaşayan günlük hayatta görebileceğimiz kişiler. Karakterleriniz gerçek hayattan mı kopup geldi yoksa kurmaca mı? GÖZLEMLER, BİRİKİMLER... Hiçbir romancı tamamen yoktan var ederek kişilerini kurmaz. Çünkü kurgu kişiler, mutlaka bir yaratının ürünüdür, ama aynı zamanda romancının gündelik hayatta biriktirdiklerinden yeni kişi yaratma halidir. “Bu romandaki kişileri tiyatro dünyasından tanıyor musun” sorusu bana çok soruldu. Hayır, tanımıyorum bir cevap. Evet, tanıyorum bir diğer cevap. O kadar çok olay, durum, kişi tanıdım ki, karakterlerimi yaratırken o insanlardan edindiğim izlenimlerim, gözlemlerim, birikimlerim bana çok yardımcı oldu, itici bir güç oldu. O yüzden kişilerin sahici olmasını çok önemsiyorum, ama bu kişileri ben yarattım. Sizin aynı zamanda tiyatrocu kimli ? CUMHURİYET 898