Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler “Ah o Çingeneler!” Eninde sonunda kültür bir yaşama biçimidir. Hazır olmadığımız bir yaşama biçimine alışmak kolay değildir. Yaşamaya bakışı değişen insan alıştığı koşullardan kurtulmak, yeni bir çevre oluşturmak ister. Ama hem uğraştığımız işlerde, hem yaşama koşullarında alışkanlıklarımızdan kurtulmak kolay olmaz. Öyle ki başka insanların yaşamasına da karışmaya kalkarız. kaynaşmamıza yol açar. Bu bağlamda Hopa Belediyesi ile Diyarbakır’a bağlı Kayapınar Belediyesi arasında, AB destekli “Kültürler Buluşuyor” tasarısı; halkların, kültürler arasında yakınlaşmanın, dayanışmanın örneğini vermesi beklenirken engellendi. Katlanamadığımız nedir? Yalanlarla, kara çalmalarla kamuoyunu yönlendirmek, kişisel çıkarlar uğruna kültür dayanışmasını engellemek, barışı engellemek anlamına gelmiyor mu? Kültür buluşmalarının ayrı bir güç oluşturup bölücülüğe yol açacağından mı korkuyoruz? O zaman çok kültürlü bir ülkede yaşamanın ayrıcalık olduğu yalanıyla kendimizi kandırmayalım. Başat kültür dayatmacası ile kültürleri unutturmaya çalışmayalım. Başat kültürün dayatılması şoven bir ulusçu anlayışı getirir. Böyle bir anlayış değişik kültürler sırasında çözülmeye, dolayısıyla düşmanlıklara yol açar. Oysa çok kültürlü bir ülkede değişik kültürler ne kadar yaşatılır, ne kadar geliştirilirse, o ülke o kadar güçlü olur. Ç ok kültürlü bir ülkede yaşamak ayrıcalıktır. Yaşamanın tekdüze akışını değiştirir. Daha renkli bir dünyada yaşama koşullarını getirir. Eninde sonunda kültür bir yaşama biçimidir. Hazır olmadığımız bir yaşama biçimine alışmak kolay değildir. Yaşamaya bakışı değişen insan alıştığı koşullardan kurtulmak, yeni bir çevre oluşturmak ister. Ama hem uğraştığımız işlerde, hem yaşama koşullarında alışkanlıklarımızdan kurtulmak kolay olmaz. Öyle ki başka insanların yaşamasına da karışmaya kalkarız. Çok kültürlü bir toplumda, azınlıkta kalanların kültürünü küçümsemek gibi bir huyumuz vardır. Çocukluğumun İzmir’inde kapı komşumuz bir Rifat Amca vardı. Meşrutiyette ferman çıkmış: “Bundan böyle gâvura gâvur demek yasak!” Kapı komşumuz Rifat Amca o zamanlar delikanlıyımş. Gezgin satıcı bir Yahudiye takılırmış: “Ülen cavır, cavırsın emme, cavır demicez gâri sene.” O yılların anısına dalarken gevrek gevrek gülerdi. Alaysamalı takılmasında bir kendini beğenmişlik, azınlıktaki bir insanı küçümsemek, Ege ağzının peltekliği içinde, kendini önemsemek vardı. Azınlıkta kalan insan, kültürünü korumayı göze alamaz. Kendini gizlemeye, toplumun karmaşık akışında yabancı düşmemek için, yapay bir davranışla tutunmaya çalışır. Yaşamasını kolaylaştıracağını umarak çevresine şirin görünmeye çalışır. Ama kalın kabuğunun altında kendi kültürünü yaşayarak varlığını korumak zorundadır. Değişik kültürlerin kişilik kazanmasından korkan hükümetler kendi kültür anlayışını dayatmak isterlerse, baskı altında kalan insanlar toplumdan soyutlanmış olur. İncitici olsa bile kişisel davranışlar geçicidir. Değişik kültürlere baskı hükümet siyaseti haline gelirse sakıncalıdır. YAŞAMA BİÇİMİ OLARAK KÜLTÜR Üst kültür, popüler kültür kavramlarını; başat kültürün egemenliği, azınlık kültürünün yetersizliği olarak yorumlamak yanlışına düşmeyelim. Üst kültürün benimsenmesi bir ön hazırlığı gerektirir. Popüler kültür geniş halk topluluklarını etkiler. Ama her toplumda yabancı bir kültüre biraz uzak durulur. Kültürü, her türlü emeğin ötesinde bir yaşama biçimi olarak değerlendirince, hiç kimse alıştığı yaşama biçiminden kolayca kopamaz. Çok kültürlü yaşamada kültürlerarası geçişmede her kültür biraz değişir. Bu değişim kültürel yakınlaşmaya yol açabilir. Uygar sanılan ABD gibi bir ülke bile, sömürü düzenini gerçekleştirmek için Kızılderili ile Zenci kültürünü yok etmeyi, insanlık dışı eylemlere girişmeyi göze almıştır. Bütün dünyada kültürleri korumak için örgütlenmeye gitmek gerektiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda Türkiye’de Çingene örgütlenmesini araştırma çalışmalarına girişilmiştir. (TÜRK(İYE) KÜLTÜRLERİ, Derleyenler Gönül PultarTahire Erman, “Şecaat Arzederken Mert”: Türkiye Çingenelerinin Örgütlenme Sorunları, Emine Onaran İncirlioğlu, Tetragon İletişim Hizmetleri, 2006). Ancak örgütler ne denli önemli, etkili olsalar da yerine göre, tek bir kişinin çabası; kişilerle değil, kurumlarla savaşıma girerken “Çingene eylemcisi” olarak güç kazanıyor. Çingene sorunları için savaşıma girmeyi göze alan Mustafa Aksu böyle bir çabanın insanıdır. KÜLTÜR BULUŞMASI Anadolu (Güneşin doğduğu yer) Anatolia’dan geliyor. Bir araştırmacı bu topraklarda 42 etnik topluluğun yaşadığını saptamış. “Güneşin doğduğu yer” çok kültürlü ülkenin simgesidir. Oyunlara, türkülere, yaşama biçimine yansır o güneş. Kültürlerin buluşması bizim daha iyi SAYFA 26 “TÜRKİYE’DE ÇİNGENE OLMAK” Mustafa Aksu Türkiye’deki Çingenelerle ilgili yanlışları düzeltmek için giriştiği savaşımı bir kitapta topladı (TÜRKİYE’DE ÇİNGENE OLMAK, İkinci Baskı, Kesit Yayınları 2006). Çingeneliğini gizleyerek Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğü’nde üst düzey KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 898