Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? için/ Düşürdükleri zaman onu/ Pusuya ve geceye de/ Ölüme ve ölümsüzlüğe de/ Yazdın mı bir iki dize de olsa/ .../ Yazdın mı ozan/ Dövüşerek düşenler için/ Dövülerek öldürülenler için/ Kardeşim için de/ Öldürümü ve gizli tarihini/ Simgelerken ölümü/ .../ Çünkü aldığın soluk/ Biraz onun verdiği candır/ Çünkü sevdiğin çocuk/ Biraz onun uçurduğu candır/ .../ Çünkü/ Canını göçüren sendin biraz da/ Koğuşa atılan gövdesi biraz sensin çünkü/ .../ Bitkindi akşam/ Bitkin ve dalgın/ Acıkmıştı kardeşim/ Kuytusundaydı ekmeğin/ Kanarken halk çiçeği/ Düşerken dağ gülü/ .../ Öldürdükleri zaman kardeşimi/ Biraz da seni ve seni de” öldürdüler. Hepimizi öldürdüler. Geleceğimizi kararttılar. Şairlerin ağıdını içeriyor, İlhan İlhan; bir anıt gibi onurlu ve dimdik. Cemal Süreya, İlhan'ın öldürülüşü üstüne “İlhan'ın Anısına Türkü” yakar ve bu türkünün iki dizesini hiç unutmadım: “Bir bardak su içsem şimdi/ yaralarımdan dökülür”. Turgut Uyar, “Gülün Kanından” dokuyor o duyarlı, yürek paralayıcı şiirini, İlhan'a seslenerek: “yeni bir soydandı yepyeni/ kendi mezarında kendi açan bir güldü ilhan/ sabah da kırmızı akşam da kırmızı/ hep kırmızı kalacak solmadan”. Ya Can Yücel'in yüreği bu acıya nasıl dayansın? Kalemini silah gibi kullanmasa da, cana can katıyor dizeleri: “Olmuyor allah kahretsin/ Şu araba cayırtıları yüzünden.../ İlhan Erdost'un nasıl öldürüldüğünü/ Kaç gündür aklımdan çıkaramadığım gibi”. Muzaffer İlhan Erdost ozanlara sen de şiir yazdın mı diye soruyordu ya, bakın kaç ozan şiir yazmış İlhan Erdost'un ardından: 57 şair 87 şiir yazmış bu lanetlenesi ölüme, öldürülmeye karşı. Arif Damar durur mu? O da sarılıyor kalemine ve şöyle sesleniyor: “Ben Muzaffer'i kucaklar öperken/ İlhan Erdost'u da/ Öpüyorum/ Savrulan ateşçiçekleri/ Geçiyor kollarımızdan/ Kokusunu duyuyoruz ikimiz de/ Duyuyor İlhan”. Ne varsa yine dizelerde var, çünkü İlhan orda, imgeler yalnızca onu anlatır: Ağabeyi Muzaffer'in ne çok şiiri var İlhan İlhan'da. Hepsini almak isterdim buraya ama olanaksız bu: Yine de şu insanı kıskıvrak yakalayan dizeleri sizinle paylaşmak istiyorum: “Yüzüne yüzümü yargıladığım/ Gülüşünle gülüşümü yargıladığım/ Sesine sevincimi yargıladığım/ Ey oğul/ Kardeşim olan yüzünü yitirince/ Arkadaşım olan sesini yitirince/ Çırağım olan elini yitirince/ Ustam olan dilini yitirince/ Bildim ki/ Yalnızlık senin yokluğundur”. Yalnızlık, çok sevilen birinin yokluğudur! İlhan'ın eşi Gül Erdost'un feryadına kim kulak tıkayabilir? Kim? “Bilsem”in ardındaki yüreğin çığlığıdır bu: Bu çığlık için görülmeli, alınmalı, okunmalı İlhan İlhan, yalnız bunun için belki de: “Bilsem,/ Sevgiyle bakan gözlerini söndüreceklerini/ Bilsem kahpe pusuya düşüreceklerini/ Bilsem sapasağlam yiğidimi/ paramparça/ soğuk taş üzerinde/ son kez öptüreceklerini/ Bilseydim kudurmuşçasına seni öldüreceklerini/ Gitme derdim/ Gitme, güzelliğini doyasıya seyredeyim/ Gitme, dudaklarından dökülen türküleri/ bir daha dinleyeyim/ Gitme derdim, gitme yerine ben öleyim”. İlhan İlhan'da yalnızca şiirler yok elCUMHURİYET KİTAP SAYI bette. Mustafa Ekmekçi'nin Ankara Notları, İlhan Selçuk'un İlhan Erdost için yazdığı yazılar, Aydınlar Dilekçesi, Mihri Belli'nin Mehmed Kemal'in, Vecihi Timuroğlu'nun, Sargut Şölçün'ün, Fahri Özdemir'in, Attila Aşut'un, Mustafa Balbay'ın... konuya ilişkin yazıları da yer alıyor başka yazılarla birlikte. Gazete haberlerinden Bülent Ecevit'in mektubuna, Fikret Otyam'dan Aziz Nesin'in mektubuna, Turhan Selçuk'un unutulmaz karikatüründen, Muzaffer İlhan Erdost'un yaptığı resimlere, İlhan Erdost'un çeşitli fotoğraflarından onun öldürülüşüne ilişkin Türkiye ve dünya basınında yer alan yazıların kronolojik listesine kadar acı olayı belgeleyen pek çok ince ayrıntı titizlikle bir araya getirilmiş. İyi ya, işte onun için okunmalı İlhan İlhan. Benim de iki şiirim yer alıyor İlhan İlhan'da. Bir süre birlikte çalıştığım İlhan'ın ölüm haberini Berlin'de aldığımda deliye döndüm. Kahroldum. “Aralıklar” başlıklı şiirimde, “Çok uzak bir gezegenin radyosunda/ Her akşam öldürmelere ilişkin 'terörist' haberler/ Televizyona yalnızca belli bir renk egemen/ Yüreğim sıkışıyor ince bir hüzün sağanağından”. “Kendini Göstermeyen” de ise şöyle seslenmişim İlhan'a: “Günlerimin cesedine yazıyorum okunaksız şiirlerimi/ Gece ve gündüz boğdurulmuş padişah yavrularına/ .../ Kasım'ın haki kabuğunu soydurtmuyorlar bana/ 7'ye asılmış ipleri kesiyorum hafif uykularımda” İlhan İlhan, “Türküler Günlüğü”nü anlatır. Bunun için bile okunmalı, dokunulmalı. Antolojileri sever misiniz? Şöyle yurdumuzun ağıtlarını bir araya getirmiş olanını, yani İlhan İlhan'ı? İlhan İlhan'ın yeri başka diyorum size, bambaşka, benzemiyor öteki antolojilere; akraba değil onlarla, kardeş hiç değil. Bir başına. Direniyor zamana ve cuntaya, işkenceye, işkencecilere. BİTİRİŞ NİYETİNE: Bu antoloji şiir yüklü madem, ağabeyin yüreğini dağlamışlar, “İlhan'ın Son Beş Günü İçin Fotoğraflar” çekmiş o da, bakalım bunlar nasıl fotoğraflar! “İlhan gelir Türküler'le/ Türküler'le biz elele/ Güleriz güzel günlere/ .../ İlhan uzatmış kadehi/ Güler gözlerinin içi/ Çağıldar cümle sevinci/ .../ İlhan'la biz nezarette/ Yanyana bir kanepede/ Akar gündüz, uçar gece/ .../ İlhan'ı gördüm düşüyor/ Yanım ateşe düşüyor/ Elim kolum yetişmiyor/ .../ İlhan'ı gördüm yaralı/ Gözleri kandan hareli/ Yüzü güllere çevrili/ .../ İlhan'ın paltosu kanlı/ Alazlanmış tüter canı/ Düşmüş omuzdan kolları/ .../ İlhan İlhan, İlhan İlhan/ Sular çavlan, kuşlar pervan/ Gittin mi can, gittin mi can” Aralık 1980'de yazılan bir şiir ölüme uzanan yoldaki son beş günü böyle gözler önüne seriyor Muzaffer İlhan Erdost'un kalemi. Yalnızca bu şiir için alınmalı, okunmalı İlhan İlhan. Oysa başka yazılar ve şiirler de var görülmeden, okunmadan geçilmemesi gereken. Onlar için de alınmalı, okunmalı İlhan İlhan. Bir dönemi lanetlemek için de yanımızda bulundurmalıyız İlhan İlhan'ı. Böyle bir antoloji hiç gördünüz mü? İlhan İlhan gibi? Ben böyle bir antolojiyi ilk kez görüyorum ve son olmasını diliyorum. ? İlhan İlhan/Hazırlayan: Muzaffer İlhan Erdost/Onur Yayınları, 1995, 551 s. 925 SAYFA 23