03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Emin Çölaşan ile “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” ve 'hürriyetler' üzerine… ‘Sermaye arttı, Emin’in yazıları göze battı’ koşuyor evet. Bilgi Yayınevi tarafından yayımlanan kitaba baskı dayanmıyor. İlk 2 günde 62 bin satan kitap 31. baskısını yaptı. Özellikle Anadolu'ya sipariş yetiştirilemeyen kitap haftayı bulmadan 100 bin rakamını çoktan geçti bile. Kitabevleri ve satış noktaları yayınevi tarafından çok az sayıda kitap gönderildiğini, bu nedenle okurların talebinin karşılamadıklarını vurguluyor. Bilgi Yayınevi'nin dağıtım şirketi Bilgi Dağıtım yetkilisi Serkan Erdoğmuş da bunu doğrulamakla beraber nedenini ise rekor talebe bağladı. Şu an itibariyle 20 bin adet kitabın sipariş edildiğini ve bu sayının giderek arttığını ifade eden Erdoğmuş, "Hepsine bir kerede veremiyoruz, yoksa diğer talep sahiplerine hak geçecek" dedi. Bilgi Yayınevi editörlerinden Biray Üstüner'de kitaba olan yoğun talebi 'halkın patlaması' olarak yorumladı. Üstüner, "Sitemize gerek Emin Bey'in şahsına iletilmek üzere gerekse Bilgi Yayınevi'ne yollanan epostalarda 'arkanızdayız' diyorlar. Elektronik postalara yetişemiyoruz. Yurdun her köşesinden mesajlar var; öyle ki hiç duymadığımız kasabalardan bile talep geliyor" diye konuştu. Artı Dağıtım'ın yöneticisi Dursun Çimen, Çölaşan'ın kitabı için her yerden talep geldiğini, yayınevinin taleplere yetişemediğine dikkat çekerek, "Dağıtımcılar olarak ayağa kalktığımız kitaplar oldu. Yakın zamanda 1 milyon satan Çılgın Türkler... Bir diğeri de Çölaşan'ın 'Turgut Nereye Koşuyor' kitabıydı. 300 bini geçmişti. 1990'lı yıllar için muhteşem bir şeydi bu" dedi. Dursun Çimen, Çölaşan'ın yeni kitabının da kısa sürede en az 200 bin satış rakamına ulaşacağına inandığını sözlerine ekledi. Emin Çölaşan ile “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” ve hürriyetler üzerine konuştuk. yetkisi konusu.. Yani sizin yazılarınızın noktasına virgülüne dahi dokunulmaması konusunda tepki koymanızdan dolayı değildi herhalde tartışmalar? Hayır öyle değil. Şu olur mesela sen yazında bir hata yapmışsındır seni uyarırlar ya da yazında bir suç vardır örneğin o konuda uyarabilirler, derler ki: ya şu cümlede şu şu var başımız derdi girebilir derler, o zaman tamam. Ama iktidarı eleştirme, Maliye Bakanını yazma, Başbakana dokunma.. olmaz yani. Aydın Doğan hiç iktidarı eleştirme dedi mi? Dedim der mi, hangi patron bunu söyler. Herhangi bir patron evet biz Emin Çölaşan'a böyle dedik diyebilir mi? Ben de patron olsam ben de diyemezdim. Kitaptaki her satır doğrudur. Ben istesem neler neler yazabilirdim, kafadan da atabilirdim, abartabilirdim de ki bunların hiçbirini yapmadım. 'HÜRRİYET'TE ÇALIŞIYOR OLSAYDIM, KİTABI YAZMAZDIM' Yanıtını gayet iyi bilmekle birlikte kitabı henüz okumayanlar adına sormak istiyorum; 'Hürriyet'te çalışıyor olsaydım bu kitabı yazmazdım' da ne demek? Şu demek, çalışan bir insan o işi eleştiremez. Bu iki kere iki dörttür, bu dünyanın her yerinde böyledir, yazdığı anda zaten ipleri kopardığının resmidir. Ha benim orada ipleri koparma niyetim yoktu, çünkü ben milyonlarca insana hitap eden ve milyonlar tarafından da okunan bir yazardım, dolayısıyla çok doğaldır ki orada çalıştığım süre içerisinde bunu yazamazdım. Ama bu kitabı bir gün yazacağımı biliyordum o yüzden de hazırlık yapıyordum, ne zaman olacağını bilmiyordum sadece. Ya günün birinde şu veya bu nedenle ben bırakacaktım, bu sağlık nedeni olabilir ya da işte artık yeter deyip istifa etmek olabilir ya da kovulma olabilir. Ben üçüncüyü yani kovulma olayını yaşadığım ve olay tazeyken bu iş sıcağı sıcağınayken yazdım. Aydın Doğan ile ilişkiler ve Ertuğrul Özkök ile muhabbet diyelim sadece AKP döneminde mi bozuldu sahi? Bu rahatsızlıklar daha önceki iktidarlar döneminde hiç yaşanmadı mı? Ya da sorun vardıysa nasıl halledildi? Benim daha öncesinde hiç sorunum yoktu. Çünkü daha önceki dönemlerde bu kadar büyümemişlerdi, çıkar ilişkileri bu kadar belirginleşmemişti. O nedenle daha önceki dönemde bilmiyordum bu kadar. 'İKTİDARA TESLİM BAYRAĞINI KOLAY ÇEKTİLER' Büyüdükçe yıprandı, yıprandıkça duygusallaştı diyorsunuz Aydın Doğan için? Tabii zaten bütün mesele orada, sorunlar artmaya başlayınca olan olmaya başladı. O zaman da iktidarın kucağına doğru çekildiler. Bugün sadece gazetecilikten para kazanan gazeteci yok dolayısıyla iktidarlara teslim bayrağını daha kolay çektiler. Yani para arttı, Emin'in yazıları göze battı.. Sermaye artınca göze battı, tekerlerine çomak soktu. Büyük işlere kayma durumu.. Gazetecilikten daha çok işadamlığı nosyonu.. Tabii, POAŞ, bankacılık, İstanbul Hilton ve arazisi, arazi alım satımları, arazilerin imar planı değişiklikleri, sigortacılık, özelleştirme ihaleleri, enerji ihaleleri.. AKP iktidarı dönemine gelindiğinde Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta, Fanatik ve Gözcü Aydın Doğan'ın oluyor. CNNTürk, Kanal D, Star televizyonları zaten öncesinde de elinde.. Büyüdükçe sorunlar artıyor.. Vergi belaları çıkıyor.. Medya patronları buraya kaydıkları anda ister istemez bağımsızlıklarını kaybediyorlar. Bütün mesele budur zaten yani bugün gazete patronları sadece gazeteci olsalar ya da en fazlası ufak tefek yan işlerle uğraşıyor olsalar medyanın bu durumu ortaya çıkmazdı. Artık medyanın her aşamasında 'hemen hemen' bütün çalışanlarında otosansür oluşmuştur. Yani ille yönetimin makasKİTAP SAYI E min Çölaşan'ın Hürriyet'ten sancılı kovulma sürecini ve AKP iktidarının medya üzerindeki baskılarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğu kitabı "Kovulduk Ey Halkı Unutma Bizi" rekora koşuyor. Neden dersiniz? Her alınan kitap Çölaşan'a bir alkış gibi. Kitabı 'basına yapılan baskılar'a vurgu yapıyor en çok. Ve Emin Çölaşan “Kara çerçeveli köşelerin etkisinde kalmayın” diyor özellikle gençlere. Herkesin bu yozlaşmanın farkında olduğunu ama bunun en büyük sıkıntısını mesleğe yeni adım atmış ya da atacak olan gençlerin yaşacaklarını dillendiriyor. Ona göre kuvvetle muhtemeldir ki azınlık iktidarına doğru gidiyoruz. “AKP'nin aldığı yüzde 47 oy filan göz boyamacadır. Onun hangi koşullarda alındığını herkes biliyor. Bunlar çoğunluk filan değil ülkede” demesi de bundan. "Kovulduk Ey Halkı Unutma Bizi" rekora ? Gamze AKDEMİR öyleşimizin ilk sorusunu şöyle soralım; kendinizi Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök yerine koyduğunuz mu hiç? Asla savunduğumdan değil, şu empatiyi bir tersine kuralım, mesela onların yerinde olsanız nasıl davranırdınız? Tabii yönetici olmak farklı bir olay yazar olmak ayrı. Ama bir kere kendimi onların yerine koyup hiç düşünmedim, ne olur ne biterdi diye. Benim eleştirim bir yazar gözüyle; ben bir yönetici olsaydım nasıl davranırdım diye düşünmek zorunda değilim, çünkü ben bir yönetici değil, bir yazardım. Benim onlara eleştirim AKP iktidarı karşısında teslim bayrağını çekmiş olmaları ve bu kadar korkmaya başlamış olmaları. Bunu itiraf etmiyorlar tamam ama kesin dille reddetmiyorlar da.. E tabii itiraf etmeleri mümkün deSAYFA 20 S ğil. Peki kendimi onların yerine koyayım, ben de onların yerinde olsaydım itiraf edemezdim yani. Örneğin Aydın Doğan kitabı okumadığını söyledi Kanatürk'teki programa bağlandığında. Ben inanıyorum ki okumuştur. Zaten öyle bir şeyi olmasaydı ben kendisiyle polemiğe girerdim derdim ki Aydın Bey kitabı okuyun ondan sonra konuşalım. Böyle bir şey demedim çünkü kendisine bir saygım var yine de. 'HER SATIRIM DOĞRUDUR' Sanki iktidardan gelen böyle bir baskıdan daha çok, ki o da var ama sanki baskıdan daha çok gönüllü bir yarenlik söz konusu. Sonuçta her şey bir baskıya dayanır. Oraya döneceğiz ama önce iç baskılardan bahsedersek, sizin yazılarınıza müdahaleler… Bir kere sizin durumunuzda sayfa hali diye bir olaydan dolayı kesip atma yok evet. Peki ya müdürün ? CUMHURİYET 925
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle