Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“Küresel Isınma ve İklim Krizi” üzerine… Çok vaktimiz kalmadı maya bağlı olarak yaşanacak felaketlerin faturasını milyonlarca yoksul kendi yaşamlarıyla ödeyecek. Küresel ısınmanın insanlar üzerindeki asıl etkilerinin 2050 yılından itibaren görüleceğini belirten bilim adamları, bu yıllarda tüm dünyada insanların öğleden sonra saat 13.00 ila 16.00 dışarı çıkamayacaklarını, yine bu yıllarda insanların klimasız ofislerde çalışamayacağını, klimasız evlerde yaşayamayacaklarını söylüyorlar ve bu nedenle üçüncü dünya ülkelerinde toplu ölümlerin yaşanacağından endişeleniyorlar. Küresel efendiler ve onların üçüncü dünya ülkelerindeki taşeronları ile dünyanın tüm kapitalperveleri bundan etkilenmeyecekler. Onlar lüks ofislerinde ve konforlu konutlarında küresel ısınmadan etkilenmeyecek şekilde yaşamlarını sürdüreceklerini düşünüyorlar. Bu nedenle de hem efendileri hem de taşeronları, ısrarla Kyoto'yu imzalamamakta direniyorlar. Küresel ısınma, günümüzde yeryüzünün yüz yüze olduğu en önemli sorun. Çünkü 125 bin yıldan beri görülmedik bir hızla buzullar eriyor. Antarktika'da alınan buz örneklerinden elde edilen bulgulara göre gezegenin ulaştığı sıcaklık son 420 bin yılın en yüksek seviyesinde... Kapitalist sistemin küresel ekoloji üzerinde yaptığı tahribatın boyutları tahminlerin de ötesinde tam anlamıyla bir yıkım... Uluslararası saygın bilim kuruluşlarının incelemeleri sonucu elde edilen verilere göre, atmosferdeki karbondioksit miktarı sanayileşmeden önce 280 ppm seviyesindeyken, 2006 yılına gelindiğinde bu oran 380 ppm olarak belirlendi. Bilim adamlarına göre, acil önlem alınmaması durumunda 21. yüzyılın ortalarına doğru bu oran 450 ppm seviyesine ulaşacak. Yani sanayileşmeden önceki seviyenin neredeyse iki katı. Bu felaket sürecinde gezegenimizde yaşayan 12.5 milyon türün, insanların tahribatı sonucu hızla yok oldukları ve yok olma hızlarının 1000 kat daha artacağını tahmin eden bilim adamları, bu veriler doğrultusunda 100 yıl içinde bu türlerin yaklaşık yüzde 50'sinin yok olacağını belirtiyor. 2025 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun neredeyse yarısının su kıtlığıyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor. Günümüzde dünya nüfusunun yüzde 20'sinin açlık ve açlık seviyesinin altında yaşamını sürdürdüğünü hatırlatan bilim adamları, su kıtlığıyla birlikte daha da artacak olan kuraklık sonucu zaten yetersiz olan besin kaynaklarının bitme noktasına geleceğini üstüne basa basa söylüyorlar. G8 ülkelerinin bilim akademileri tarafından sürdürülen çalışmaların sonucu olarak ortaya konan bilimsel verilere rağmen G8'ler küresel ısınmaya karşı önlem almaları bir yana, bilimsel çalışmaları baltalamayı ve bilimsel verileri, başlattıkları saldırı ve inkâr kampanyalarıyla boğmaya çalışıyorlar. Ama bu kampanyaları, ekonomilerimiz ve sanayilerimiz çöker, milyonlarca insan işsiz kalır, aç kalır, kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar şeklinde perdeliyorlar. Asıl küresel ısınmaya karşı önlem alınmazsa susuzluk ve kuraklığa bağlı olarak açlık ve kıtlığın başgöstereceğini ve kitlesel ölümlerin yaşanacağı gerçeğini gizliyorlar. Madra ve Şahin 1990'dan beri başlayan bilimsel çalışmaları kılı kırk yararak irdeliyor "Küresel Isınma ve İklim Krizi"nde... İnsanlığı bekleyen nükleer tehlike ve küresel ısınmanın ürkütücü boyutlarını Türkiye'de ilk kez bilimsel verilerin ışığında derleyen Madra ve Şahin, son 15 yılın en önemli kitabına imza attılar. Ümit Şahin soruyor, Ömer Madra yanıtlıyor. Madra da Şahin de iklim ve çevre sorunları konusunda Türkiye'nin iki önemli ismi... Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden 1991'de mezun olduktan sonra aynı fakültede halk sağlığı doktorasını yapan Ümit Şahin, 1990'lardan bu yana yeşil hareketin ve nükleer karşıtı mücadelenin içinde yer alıyor. Kurucuları arasında olduğu Çevre İçin Hekimler Derneği'nde başkanlık ve Türkiye Yeşilleri'nde iklim değişikliği sözcüsü olarak görev yapan, bugüne kadar ekoloji, yeşil politika ve çevre alanında rapor ve makaleleri yayımlanan Şahin, halen Üç Ekoloji dergisinin yayın yönetmenliğini yürütüyor. VAR OLUŞA İLİŞKİN BİR KRİZ Yurtiçinde ve yurt dışında yayınlanan çok sayıda makale, kitap ve söyleşisinin yanı sıra Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Ömer Madra... On yılı aşkın bir süredir iklim değişikliğiyle ilgili Türkiye'de yürütülen en yoğun bilgilendirme, haberdar etme ve uyarma kampanyasını sürdüren Ömer Madra, 'Küresel Isınma ve İklim Krizi'yle Türkiye'de küresel ısınma ve iklim krizine, bilimsel kanıtlardan politikalarına ve toplumsal mücadelelerle olan ilişkisine kadar bir bütün olarak ele alıyor. İklim krizi ve çokuluslu şirketlerin kâr tutkusu üzerine kılı kırk yararak çok önemli analizler yapan ve küresel iklim krizinin diğer sorunlardan farklı olarak, doğrudan doğruya varoluşa ilişkin bir kriz olduğunu hatırlatan Ömer Madra, küresel ısınmanın insan türünün yaklaşık yüz bin yıldır karşılaştığı en büyük felaket olduğunu tespit ediyor. "Ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyoruz. Niçin artık beklemeyeceğimizi ise sanırım, bilmesek de hissedebiliyoruz artık. İşin garip tarafı, küresel iklim değişikliği, bu yüz bin yıllık sarsıntılı macerasında 'aklını başına devşirmesi' için insanlığın önüne çıkmış ilk belki de tek fırsattı. 'Ortak akla' muazzam bir 'salto' attırabilirdik belki. Bu ihtimal hâlâ var gibi görünüyorsa da, çok vaktimiz kalmadığından adım gibi eminim" diyor Ömer Madra. Ömer Madra'nın bu sözleri aslında tüm insanlığa bir çağrı, çünkü yüz bin yıllık bir felakete doğru hızla ilerliyoruz. Üstelik dünyayı küresel pazar, sanayileşme adı altında yapılan her türlü doğa tahribatını da kâr olarak gören bir avuç küresel çetenin 2 trilyon dolarlık kârlarını koruyabilmeleri, koruyabilmemiz için böyle bir felakete ilerliyoruz. "İnsanlar başlarına gelecek olan büyük felaketi gördükleri halde kendileri, çevreleri ve daha doğmamış insanları koruyacak önlemleri neden almıyorlar?" sorusunu alçak sesle kendi kendimize sorduğumuzda aslında kendimizde küresel çeteye sessiz kalarak onlara suç ortağı olduğumuzun da farkındayız. İnsanların bu utançtan kurtulabilmeleri için artık sokaklarda yüksek sesle, hep bir ağızdan bu soruyu sormalarının zamanıdır. Çünkü çok vaktimiz kalmadı. ? "İnsanlar başlarına gelecek olan büyük felaketi gördükleri halde kendileri, çevreleri ve daha doğmamış insanları koruyacak önlemleri neden almıyorlar?" İnsanlığı bekleyen bu felakete karşı sessiz kalmanın suçluluğu içinde yüksek sesle soramadığımız bu sorunun cevabını Ömer Madra, bilimsel raporlarla herkesin anlayacağı bir dille veriyor. rajların kuruması gibi haberlerden geçemediğimiz ve çiçeği burnunda Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun büyük bir aymazlık içinde "küresel ısınmanın Türkiye'yi tehdit etmediğini" buyurduğu günlerde, Ömer Madra ve Ümit Şahin de "Küresel Isınma ve İklim Krizi" çalışmasıyla Türkiye'yi ve dünyayı bekleyen küresel felaketin boyutlarını gözler önüne serdi. POLİTİK TÜCCARLAR... Buzulların erimesi, ayıların kış uykusuna yatmaması, arıların topluca ortadan kaybolması, toplu balık ölümlerinin yaşanması gibi, küresel ısınmaya bağlı olarak irili ufaklı birçok felaketin gözler önünde cereyan etmesine, BM ve uluslararası bilim çevrelerinin raporlarında en çok Türkiye'nin küresel ısınmadan etkileneceğini belirten açıklamalara karşın; burjuvazi adına devleti yöneten politik tüccarların yanı sıra, gözünü kâr hırsı bürümüş olan iktidar finansörleri kapitalperverler bildiğini okumaya devam ediyorlar. Küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının atmosfere salınmasına karşı önlem almaları bir yana, onlar, çevre ve doğa için birinci derecede tehlike oluşturan nükleer santrallar kurma derdine düşmüşler. Son yıllarda devletin her kademesine sinen, her fırsatta bilim ve sanat faaliyetlerini boğmaya çalışan, zorunlu din dersleriyle imanını güçlendirmeye yönelen imamlardan çevre ve iklimin korunması için önlem alınmasını beklemek elbette aşırı iyimserlik olur. Diğer yandan kapitalperverlerin kârlarından ve yüksek yaşam standartlarından feragat etmeyi beklemek de aynı şey... Çünkü küresel ısınma onları fazla etkilemeyecek. Bilim çevrelerinin somut kanıtlara dayanan çalışmalarına bakılırsa, küresel ısın ? Kenan MENDEKLİ ar yağmıyor, kuraklık artıyor, sıcaklar daha uzun sürüyor... Uzmanlar, yaz kış fark etmez saat 11.0016.00 arası güneşe çıkmayın diye uyarıyor. Dünya son 420 bin yılın en sıcak dönemini yaşıyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de buzullar eriyor. Ağrı, Cilo, Süphan ve Kaçkar'daki buzullar hızla eriyor, Erciyes ve Aladağ’da buzullar tamamen eridi... Kuraklık sonucu göç ve su savaşları, tüm canlılar için yakın tehlike olarak belirdi ve bilim adamları sürekli uyarıyor; eğer önlem alınmazsa 40 yıl sonra üçüncü dünya ülkelerinde toplu ölümler yaşanacak. Orta Anadolu'da kuruyan göller, Muş, Konya, Çukurova, Aydın ve Muğla'da kuraklık sonucu en verimli ovaların çölleşmeye yüz tutması, Ege'de üzüm ve incir üretiminde önemli ölçüde verimin düşmesi, baSAYFA 16 K Küresel Isınma ve İklim Krizi / Ömer Madraa / Söy: Ümit Şahin / Agora Kitaplığı/ 364 s. KİTAP SAYI 925 CUMHURİYET