Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? laması değil, otosansür de çok haberin yapılmasına engeldir. Bazı haberleri artık hiç yazmıyorlar mesela. Haberleri çöpe atıla atıla artık bunları nasılsa bizim gazete basmaz ya da bizim televizyon nasılsa yayınlamaz diye hiç yapmıyorlar. Bunu binlerce gazeteci yaşıyor. Bugün Türk medyası büyük ölçüde hükümetin baskısı altındadır. Kısa süre önce Fox TV'ye çıkacaktım, hatta tanıtımlarını filan yayınlamaya başlamışlardı. Kadir Çelik'in Objektif programına çıkacaktım. Bana bir haber geldi ki Fox TV yönetimi beni istememiş. Niye istemedi, hem tanıtımları yaptı filan belli ki birileri devreye girdi. Kim girdi devreye? İki olasılık var ya hükümet kesimi girdi ya da Doğan Grubu bunlara rica etti. Hangisi olduğunu ben bilemem. Ama sonuçta yaşadığım somut bir olay daha oldu, beni programa çıkarmadılar, alın işte somut bir medya baskısı daha. 'BÜTÜN AMAÇ BENİ İSTİFA ETTİRMEKTİ' AKP döneminde size yaşatılanlar nasıl başladı, hani son günlerin deyimiyle mahalle baskısı mı demeli? Mahalle baskısı demeyelim ona gazete baskısı diyelim. İlk ne zaman sezdiniz, milat neydi? AKP'nin iktidar olmasının üzerinden yaklaşık sekiz, dokuz ay geçmişti, olayları hissetmeye, beni rahat bırakmayacaklarını anlamaya başladım. Zaten ondan sonra da yavaştan yavaştan başladı bu iş, giderek kartopu gibi büyüdü. O ana kadar, o sekizinci aya kadar AKP iktidarının gazetenin politikası üzerindeki etkisinden şüphelenmedim, o zaman bilmiyordum. İstanbul'dan kopuk bir gazeteciydim. Ben not alan, not tutan bir insanım, önemli olayları not tutarım. Dolayısıyla bu notlar biriktiğinde okumaya başladığım ve belgeleri de toparlamaya başladığım zaman bir baktım ki bizim işimiz ilginç, bir şeyler olacak sonunda, bu belli. Onların istediği en sonunda da iyice su yüzüne çıktı. Bütün amaçları şuydu; Emin Çölaşan'ı istifa ettirelim.. Emin Çölaşan'ı istifa ettirmek için çok büyük paralar da teklif ettiler. 'KİMSEYLE AT PAZARLIĞI YAPMADIM' Evet gazetecilik adına Özkök'le buluştuğunuz bir gün sizi çıldırma noktasına getirmiş.. Çok tuhaf bir olay! 2007 Ocak'ında odama gelip istifa etmem karşılığında patronun çok büyük paralar teklif ettiğini söylemiştir Ertuğrul. Türkiye'de bir gazeteciye belki de ilk kez istifası karşılığında çok büyük paralar teklif edilmiştir. Bu arada bu paranın miktarını hiç bilmiyorum, para hiç konuşmadım, kimseyle at pazarlığı yapmadım. Patronla ilişkilerinizle mektuplaşma var.. bu nasıl başladı.. görüşmüyor muydunuz Aydın Doğan ile? Hayır görüşüyorduk! Sonra Aydın Bey bana tek taraflı olarak küstü olay budur. Ve bir tane mektup yazdı, o mektubu da AKP iktidarının sekizinci ayında yazdı. Ondan sonra da sözlü olarak birkaç kez konuşmamız oldu; onun dışında beCUMHURİYET KİTAP SAYI nim muhatabım Ertuğrul'du; onunla konuşuyorduk. Ve dalganın kırıldığı zaman ise 2004, o yıl Özkök yazılarınıza müdahale ediyor. Evet bizim ilişkilerimizde evet onu diyebiliriz.. Ondan sonra dalga zaten hep kırık oldu. 'KOCASI YAZIYOR, EŞİ KARAR VERİYOR DEDİLER' Yazdıklarınızın yanı sıra yazmadıklarınızdan da sorumlu tutulduğunuzu ifade ediyorsunuz kitapta.. Eşinizin yargı üyesi olmasının bazı konuları yazmanıza engel de olmuş, böyle diyorsunuz kitapta.. Tabii öyle bir olay ki ben mesela belli konuları yazıyorum; o belli konuları mesela diyelim ki bir ay sonra benim eşimin başında olduğu kurul, karara bağlıyor. Orada çok yakışıksız, tuhaf bir şey çıkıyordu ortaya, bunu yaşadım. Bunu Aydın Bey de biliyordu. Bu belli konulara örnek verir misiniz? Mesela TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi olayında yazılar yazdım sonra bir yazımın çıktığı gün öğrendim ki eşimin önünde TÜPRAŞ dosyası var. Mesela üç gün sonra karara bağlanacak, olmuyor tabii.. Bu sanıyorum basın tarihinde kimsenin başına gelmemiştir. Bu arada İslamcı basın hemen yayınlara başlamıştı, kocası yazıyor karısı karar veriyor diye. Böyle olaylar yaşadık biz. 'İKTİDARLA KİŞİSEL KAVGAM YOK' Yeri gelmişken son soruda onu da soralım, bir eleştiri de belki de en sık dillendirileni, iktidarla kişisel kavganızı gazetedeki köşeniz kanalıyla sürdürdüğünüze ilişkin olanıydı.. Böyle şey olur mu, bir gazetecinin kişisel kavgası olur mu? Ben para peşinde değilim, kalemini satmış adam değilim, onlarla bir işim yok, işbirliğim yok. Kişisel ne kavgam olacak. Bir gazetecinin kişisel kavgası ne olabilir ya da şöyle diyeyim benim gibi bir gazetecinin ne kişisel kavgası olur iktidarla. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi/ Emin Çölaşan/ Bilgi Yayınevi/ 208 s. 925 SAYFA 21