04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

John Berger ve Jean Mohr'dan 'Anlatmanın Başka Bir Biçimi' Sandık dolusu fotoğraf öyküsü 'Anlatmanın Bir Başka Biçimi' Fotoğraf meraklılarının, fotoğraflarla belgesel yaratmaya çalışan tarihsel zaman avcılarının, sözcükler olmadan fotoğraf karelerinden öykü okumayı becerebilen edebiyatçıların, ezberletilmiş anlamları bozup bozup yeniden kuran, kurmak için çabalayanların kaçırmamaları gereken bir kitap. açıklama yapılmasından önce, görünümlerin neyi dışa vurmak üzere olduklarına dair bir beklenti söz konusudur. Anlam beklentisi de sanırım bizim dünyayı nasıl ve nereye kadar algıladığımızla ilintili ve o oranda sınırlı… Yüreğimin boşluklarında asılı tellere basan fotoğrafları inceledikçe kendi yorumumun ötesinde aklıma ilk gelen, aynı fotoğrafta bir başkasının ne göreceği ve nasıl yorumlayacağı oldu. Zaten bunu benden önce Berger da düşünmüş olmalı ki, kitabın belli başlı yerlerinde birkaç fotoğraf için de olsa bunu uygulamış! Aynı fotoğrafı sosyal yapıları birbirinden farklı kişilere göstererek kısa yorumlarını almış. Aslında böyle bir serginin açılmasını gerçekten çok isterdim. Bu düşlerimizin sınırlarını altüst etmekle kalmaz, aynı zamanda ufkumuzu da genişletirdi. Bunun sonucunda; belki de dünyanın içinde bulunduğu çıkmazlardan / açmazlardan sıyrılabilmesi için, halihazırda türetilen komplo senaryolarının da ötesinde insanlığı uçurumun kenarından döndürebilecek düşünce biçimleri geliştirilebilirdi… Aksi halde bilmem kaç yüzyıl sonrası için dünyanın ardından nasıl yas tutulması gerektiğine dair teorilere gereksinim duyulacak!.. Evlerimizdeki kadife ya da teneke kutulardaki mazbut fotoğraflardan sanatçıların kaynak olarak kullandığı arşivlere kadar fotoğrafın hayatımızdaki yeri yadsınamaz. Resimleriyle çığır açan Picasso'nun Batı Afrika'ya ait etnografik fotoğrafı ve 19. yüzyıla ait sayısız kartvizit fotoğrafı nasıl ki onun resimlerine ilham kaynağı oluşturdu ise bizlerin, her birimizin bakmayı ve doğru okumayı öğrenmesi bir yana kendi tarihimize yakınlaşıp uzaklaşarak ama yeniden kurgulamayı hatırlayarak dönüşüm geçirmemizi sağlıyor. Köyde doğup büyümüş bir okur olarak baştan sona köy yaşamını kurgulayan fotoğraflarla çocukluğumun en vurucu renklerle korunmuş anılarına gittiğimi, benzer anılardan bu kez farklı düşler / düşüncelerle geçtiğimi itiraf etmeliyim. SAYFALARDA SAKLI GERÇEK Algı sistemimizin asal enerjisi olarak bilinen; sürekli olarak geçmişi korumaya çabalayan hafızamızın, konuşulmadığı için unutulmaya yüz tutmuş bir dilin hatırlanan sözcükleri ve beklentilerle birlikte yeniden biçimlenmesi gibi bu fotoğraflar ve anımsamalarla tutarlı bir birliktelik ortaya koyduğunu söylemek mümkün. Burada 'dilin yeniden biçimlenmesi'ndeki kastım, dillerin zamanla değişip geliştiğini bilmenin ötesinde dil ne kadar hareket halindeyse bizim de onun sınırlarını aynı oranda zorladığımız savını ortaya koymaktı. Görüntülerin ve dillerin arasındaki benzer tutarlılıklar, metinden çok fotoğrafa yer veren bu kitapta, kitabın sayfalarında saklı duran bir gerçek…Tarihöncesi kültürlere dönüp baktığımızda bize miras kalan efsanelerin görüntülerden ibaret olduğunu, her şeyin sadece gözle okunabilir olduğunu görüyoruz. Yazılı kültür öncesi tabletlere, duvarlara kazınan görüntüler, onların korunması / aktarılması / okunması ve toplumlara ilettikleri mesajlar yazının yolunu açmıştı. Jonh Berger'ın kitabında bir kez daha değindiği kartezyen devrim, modern bilim, pozitivizm, fotoğraf makinesinin icadı ve aynı döneme rastlayan Comte'un açıklamalarıyla başka bir gerçeğin altını çiziyor. Bütün bu gelişmelerin ışığı altında başarıyla elde edilen şey, insanı hayrete düşürecek kadar gelişen bilimsel ve teknolojik gelişmeydi. Ancak bu başarı sonunda bütün değerlerin; insanların emekleri, hayatları, ölümleri de dahil olmak üzere meta olarak gören da birer çoban başları hafifçe öne eğik biçimde durmakta. Yoldan kürünmüş karların yığıldığı sokağın iki yanında ağaçlar, evler, elektrik direkleri ve demiryollarında rastlanan bir metreyi aşmayan duvar var. Bu fotoğrafa baktığımda belleğimde canlanan ilk kare İkinci Dünya Savaşı’nda ve daha da yakına gelirsek 199596 yıllarında Bosna'da yaşanan dramın görüntüleriydi. Karlı kış gününde sürgün edilen, yerinden yurdundan edilen masum insanların, gerekçesini bile bilmedikleri, bilse anlayamadıkları sürgün hikâyesinin farklı kareleri canlandı belleğimde. Yine yazarın kendisine söyleşi aracılığıyla söyleme fırsatı bulduğum başka bir fotoğraf konusu da 'Oduncu Portresi'ydi... O bölümde baştan sona orman yaşamına, ağaç ve insan arasındaki sezgisel bağlara ve o bağların kopma anlarına, ağaçların ormandan sonraki yolculuğunun ilk demlerine kadar her kare titizlikle vurgulanmıştı. Oduncunun karısının isteği üzerine portreye gelmiştir sıra… Ve o nasıl bir sezgiyse, öyle bir an yakalar ki fotoğrafçı, oduncunun yüzünde gizli anlam katmanlarının toprağın katmanları gibi birbirine nasıl geçtiğini görebilmek uzun bir çaba gerektiriyor. Ağaçların köklerinden koparılması kadar kendi köklerinden koparılmış bir insanın saklı kederini gördüğümü söylemek benim fotoğrafı okuma biçimim... BELLEĞİNİ YİTİREN TOPLUM Fotoğrafların kendisini, hikâyesini, çeken kişide uyandırdıklarıyla bakan kişilerde uyandırdıklarının benzerliği ya da farkı, sözcüklerin fotoğrafların renklerine karışan seslerini eşduyumun en güzel örneği olarak yaşarken açlık duygusu uyandıran başka bir düşünce belirdi zihnimde. Kitap sayfalarının elverdiği ölçüde görebildiğim fotoğrafların asılları neredeydi ve bizlerin görme olasılığı var mıydı? İsteyen için elbette vardır! Ben yazarın bir üst paragraftaki saptamasına, “belki o zaman kendimi anadilimi kullanmış gibi evimde hissedebilirim!” diyerek karşılık vermek isterim. Günlük yaşamlarımızdan kuyrukluyıldız hızıyla geçip gidiveren görüntü çokluğunu, bu görüntülerin bugünden bir sonraki güne domino taşlarınca birbiri üstüne devrilerek yittiğini göz önüne alınca, yirmi birinci yüzyıl insanının nasıl bir tehlikeyle yüz yüze kaldığını görmemek olası değil. Sürekli tüketim amaçlı üretilen ve aynı hızla tüketilen metalaşmış her şeyin belleğini yitirmeye yüz tutmuş bir topluma doğru hızlı adımlarla ilerlediğimizin birer işareti olduğunu görmezden gelmek sadece aymazlık olur. Yine de ne dayatılırsa dayatılsın, sistemin gereği üreten ve tüketen dünyaya karşı edebiyatın ve sanatın var gücüyle karşı koyacağı umudunu korumak istiyorum. Bu kitap da, böyle düşünenler ve düşündüğünü uygulayanlar için biçilmiş kaftan! ? Anlatmanın Başka Bir Biçimi / John BergerJean Mohr/ Agora Kitaplığı / Çev: Osman Akınhay / 290 s. KİTAP SAYI 924 ? Meliha AKAY nlatmanın Başka Bir Biçimi” adında bir fotoğraf sergisini gezdim gezmesine ya; aklımın ve yüreğimin o sergide kaldığını, gündelik yaşama dönmeyi henüz başaramadığımı itiraf etmeliyim. John Berger ve Jean Mohr'a yazının sonunda yapmam gereken teşekkürü ilk satırlara koyarak başlamak istiyorum. Sanırım bu da; kitabın yörüngesinden çıkıp yazıya başlayabilmem için ilk cümleyi kurmamda yardımcı olacak. “Sanat ve Devrim” adlı kitabından bir alıntı ile başlamanın yerinde olacağı kanısındayım. Gerçekçilikle ilgili bölümde, “Gerçekçi edebiyatta bir insanın hayatının sadece küçük bir bölümü anlatılsa bile, o insanın bütün hayatı yansıtılır; bu hayat o insanın içinde yaşadığı sınıfın, toplumun ve evrenin hayatının bir kısmı olarak görülür veya duyulur. Kitapta yer alan sayfalar dolusu ve siyah beyaz fotoğrafların sonuncusuna geldiğimde, ilk düşündüğüm şuydu: “Aynı çabayı okurdan da bekliyorum” diyordu hem fotoğraflar hem metinler! Çünkü birkaç karede neredeyse konu edilen kişilerin hayatının büyük bölümü anlatılabiliyordu. Fotoğrafı çeken kadar bakanın da aynı titizliği göstermesi, eşdeğer donanıma haiz olması gerekirdi farklı algılamalarla, başka düşünce biçimleriyle okumuş olsa da aynı tınıyı yakalayabilmeleri için… Agora Kitaplığı'ndan çıkan kitap henüz çok yeni. Fotoğraf meraklılarının, fotoğraflarla belgesel yaratmaya çalışan tarihsel zaman avcılarının, sözcükler olmadan fotoğraf karelerinden öykü okumayı becerebilen edebiyatçıların, ezberletilmiş anlamları bozup bozup yeniden kuran, kurmak için çabalayanların kaçta kaçına ulaştı bilemem. Bildiğim tek gerçek, daha önce kitaplarıyla buluştuğumuz yazarın bize hem kendi tarihimizi yeni deneyimlerle yorumlamamıza, hem de yaşamı yeniden anlamlandırmaya yardımcı olabilecek miras/eser bırakmış olduğu… Her bakma edimi bir anlam beklentisiyle yüklüdür. Anlam beklentisi şüphesiz bir açıklama yapılması isteğinden ayrı tutulmalıdır. Bakan biri, sonradan açıklama yapabilir; fakat, herhangi bir SAYFA 8 “A John BergerJean Mohr ikilisinin kitabı, yaşamı yeniden anlamlandırmamıza yardımcı olacak... bir dünya pazarının değerlerine boyun eğmesi de kaçınılmaz bir son olarak önümüze konmuştu. Berger'a göre henüz ulaşılmamış pozitivist ütopya ise elimizdeki her şeyin niceliksel olarak ölçülebilir hale geldiği için geç kapitalizmin bütün dünyaya yayılan sistemine dönüşmesiydi. Bunun tek nedeni ise her şeyin istatistiki veriden çok metaya indirgenmiş olmasıydı. Oysa unutulmaması gereken başka bir araştırma sonucu daha vardı: Yazarın deyimiyle en iyi fotoğrafçıların hepsi sezgiyle çalışan insanlardı… Kitapta yer alan fotoğraflardan bir tanesi yakın tarihimize göndermeler yapabilecek bir yapıya sahip. Aslında birden fazlası bu yapıda ancak benim ilk gözüme çarpan bu olduğu için 'bir tanesi' diyerek örnekledim. Yan yana iki sayfayı kaplayan fotoğraf Cenevre'nin dış mahallelerinde çekilmiş. Karla kaplı ve uzayıp giden sokakta koyun sürüsü yol almakta. Sürüye arkadan değil önden bakıyoruz. Sürünün önünde ve arkasın CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle