04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Alnında Mavi Kuşlar na neden olacak bir de hayat hikâyesi vardır. Söz konusu hikâyenin özünde, tıpkı diğer kadınlara da olduğu gibi, yakın çevresindeki erkekler ve toplum tarafından dayatılan zorbalık yatar. Yüceltilen Anadolu kadınının aksine, dedikodu yapan, kişiliksiz, birey olma özelliğini yitirmiş, dar yaşamlara hapsedilmiş bir taşralı kadın profili gerçeğiyle baş etmek zorunda kalan Armağan, aynı zamanda da yenilikçi bir toplumun kadın tipini temsil eder. Yeni kadın tipi, siyasallaşmış, ataerkilliği hedef alarak onun ekonomik sistemini de karşısına alan devrimci bir yapıya sahiptir. Armağan’ın kardeşi Tahir’in karısı olarak tanıştığımız öğretmen Sevim, buna örnek bir kadın olarak belirir kitapta. Tahir, iyi bir dünya özlemi için mücadele eden erkek modelini temsil ederken bu potansiyeli taşıyan ağabey Ömer ve iki arada bir derede, yaşamın zorunlulukları tarafından sıkıştırılmış, verili yaşamı sadece reddetmekle sınırlı kalan; ama “özünde iyi şeyler besleyen” Armağan’ın sevgilisi ressam Sinan da, olumlu erkek bireyler olarak belirir. Tekrar kadınlara dönersek, Armağan’la Sevim arasında uzlaşır bir fark yaratan yazar, Sevim’in bulunduğu noktaya yakın ama gerçekleri değiştirme anlamında zayıf, entelektüel alanın dışına henüz çıkmamış biri olarak yansıtır Armağan’ı. Sevim’in bulunduğu aşamaya nasıl bir kişisel mücadele vererek geldiği ise anlatılmaz kitapta. Öte yandan, Armağan’ın kaderini kendi elleriyle biçimlendirişinde yeterince devrimci özler vardır aslında. İSTANBUL SOKAKLARI Yaşadığı kasabada Armağan’ı bekleyen gelecek bellidir. Komşu kızlarının aksine liseyi okumak için mücadele veren Armağan, ağabeyi Ömer’in eve taşıdığı kitaplarla beslenir. Ömer, Armağan için bir ışık olmuştur adeta. Şiirler yazarak, okuyarak geleceğine yön vermeye çalışan Armağan, evlenmenin eşiğinden dönerek ailesini ve bütün kasabayı karşısına alır. Yaşadığı yerde artık “tuhaf” karşılanan biri olmuştur. Dergilerde şiirlerinin yayımlanmasından ayrı bir güç de almaktadır bu arada. Bu gücü de yanına alıp, evden ayrı Aysel Özakın ? Aysel SAĞIR ir patlama sesi geldi kulağına. Bu ses ilk anda ona mitingin bir parçasıymış gibi göründü. Yokuşun sonunda üç yol ağzındaydı. Patlamalar birbirini izledi. Armağan birden döndü, yukarıya çevirdi yüzünü. Üç ayrı koldan, basamaklardan, sokaklardan işçilerin, öğrencilerin ve yürüyüşe katılan kadınların, erkeklerin koşarak indiklerini gördü. İnsan seli gitgide daha hızlı akmaya başladı. Üstü başı toz toprak içinde, on altı, on yedi yaşlarında bir işçi anlatıyordu: ‘Yaylım ateşine tuttular. Ölüler, yaralılar var.’ Yığınlar halinde düzlüğe doğru akanların sessizliği siyasal grupların sloganlarını bağırıyorlardı. Üç yol ağzında kümelenmeye başladılar. Armağan bir süre sonra kollar üstünde yaralıların da indirildiğini gördü. Yaralıların çevresini saranlar yoldan geçen özel arabaları öfkeyle durduruyorlardı. Yaralılar arabalara konup hastanelere yollanıyorlardı. Yaralıların arasında genç kızlar da vardı...” Yakın bir geçmiş bazen çok uzaklardan görünebilir. Zira, yaşananların yoğunluğu sonradan yaşanacaklarla bellek arasında bir kabuk oluşturmuştur artık. Aysel Öza “B kın, Alnında Mavi Kuşlar’da söz konusu kabuğu yumuşatmış. 1 Mayıs 1977, her ne kadar kara bir siyasal tarih olarak kayıtlara geçse de, söz konusu tarihin daha da kara arka yüzü; köyden kente göçle, yoksullukla, ezilmişlikle, ataerkillikle, kadın olmayla daha bir öne çıkmış Alnında Mavi Kuşlar’da. Asıl temasını 1 Mayıs 1977 gerçeğinden alan Alnında Mavi Kuşlar, bu ülkede bir zamanlar alanlara çıkma cesareti gösteren toplumun her kesiminden insanlar olduğu gerçeğini hatırlatması bir yana, her türden baskı ve şiddetin bir toplumu ve bireylerini sindirme aracı olarak geçmişte olduğu gibi bugün de devam ettiği gerçeğinin bilincine varılmasını sağlıyor. HAPİS KADINLAR Gündelik yaşamda bireylerin biriktirdiği acıların elle tutulacak kadar somut hale geldiği kitapta tanıştığımız Armağan, kadın olmanın aynı zamanda üstü örtülecek ve sakınılacak bir suçlu da olmak anlamına geldiğini çocukluğundan itibaren hissedecektir. İki erkek kardeşi olan Armağan, yaşadığı kasabada komşu kadınların ve onların yetişmekte olan kızlarının akıbetini görerek büyür. Armağan’ın annesinin diğer kadınlar gibi mutsuz olması larak İstanbul’a gitmeye ve orada yaşamaya karar verir. Diğer cephenin kadınları da, çevre ve aile baskısı, iyi bir yaşam özlemiyle farklı yaşamlara savrulmaktadır bu arada. Özgürlük hayalini besleyen büyük kent gerçeği gönderdiği imajlarla birçok kadına trajik sonlar hazırlamaktadır. Evinden kaçıp “kötü yola düşen” kadınların sosyolojik gerçeği devam eder bir yandan da. Taşradan beslenen yaşam çelişkilerinin büyük kentte dinamizmini yitirdiğine, aslında büyük kentin de nasıl bir sanal gerçeklik olduğuna yine Armağan’la birlikte tanık oluruz. Sanki her şeyin sonuna gelinmiş, hayaller suya düşmüştür: “Öğrenci bir kızla zemin katında oturuyordu. Yollar yorucuydu. İstanbullular yorgundu. Şehrin her yanından fışkıran toz, kalabalık, gürültü ve hız Armağan’ın bu şehre kavuşma mutluluğunu yormaya başlamıştı artık. Yüzler, sesler hızla birbirinin yerine geçiyor, birbirini siliyor, izlenimler, dikkatler çok kısa sürüyordu. Şehir, denizi ve buğulu kıyılarıyla geride, uzakta duruyordu. Değişiyordu Armağan. Aile baskılarından kurtulmuştu ama işinden çıkar çıkmaz evine gidiyor, karanlık sokaklarda tek başına yürümekten ürküyordu. İstanbul sokaklarının sarhoşları ve saldırganları çoktu.” Taşranın bunaltıcı yaşamı büyük kentte başka bir şekle bürünmüştür. Bu kez de, kişiler yerine kendini göstermeyen güçlerin baskısı çıkacaktır karşımıza. Yoksulları, ezilmişleri içine almak istemeyen büyük kentle birlikte kendini gösteren kapitalizm, savaşılması gereken bir sistem olarak belirir kitapta. Zaten öyle de yapılmaktadır. Bir tarafta siyasallaşmış işçiler, öğrenciler ve tüm ezilmişler vardır; diğer tarafta da iktidarın eli kanlı maşaları. Sonuçta, yaşanan ağır şartlar karşısında bir yön belirleme sorunu yaşayan Armağan’ı, aynı ikilemler içinde olanları da ardından sürüklercesine bir kararlılık içinde görürüz. Bugün gelinen noktada ne kadar yol katettiğimizi ölçercesine, bizi otuz yıl geriye götüren Alnında Mavi Kuşlar, hızla akan zamanın aksine toplumsal gerçeklerle ilgili sorunların aynı hızla akmayıp, çözülmedikçe de kangrenleşerek, aynı toplumu nasıl zehirleyeceği anlamında uyarı işlevi görüyor. ? Alnında Mavi Kuşlar/ Aysel Özakın/ Yordam Yayınları/ 2007/ 192 s. duğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bunu ortaya koyduktan sonra Vinci için bu bilimsel uğraşın yaratım sürecini, araçlarını ve yöntemlerini belirlemek kalıyor. Ancak Paragone’de Vinci’nin kimi saptamalarının günümüz sanatı için de geçerliliğini koruduğunu, hatta kimi saptamaların bugün hâlâ anlaşılamadığını görebiliyoruz. Bunlardan ilki, resmin öncelikle bir tasarımın KİTAP SAYI ? Faruk DUMAN “Şair konuşmak ve insanlara seslenmek istiyorsa emin olmalıdır ki hatip bu konuda ondan daha üstündür.” Paragone güçlü yargılar sunuyor okuruna. Vinci resmi, her şeyden önce bir bilim olarak algıladığı ve ortaya koyduğu için, bir tasarım ürünü olarak değerlendiriyor metninin başında. Sanatın, matematiğin bilimsel verileri ile ölçülmediği yerde değerinin de tespit edilemeyeceğini ortaya koyuyor. Elbette öncelikle tartışma kültürünün, yani bilimsel çıkarımların özgürce ortaya konduğu ortamın elde edilmesi gerekiyor: Aklın olmadığı yerde, onun yerini bağırıp çağırmalar alır; kesin şeylerde bu olmaz. Bu yüzden, bağırıp çağırmanın olduğu yerde, gerçek bilimin olmadığını söyleyeceğiz. (s. 15) SANATSAL ÇÖZÜMLEME Paragone sanatsal uğraşın çözümlenmesine girişme çabası; yazıldığı dönemde klasik resim altın çağını yaşıyor ve sanat, teknolojinin işlevlerini de yerine getiriyor. Bu bakımdan, resmin o dönemde bir yanıyla gerçekten de bir bilim ol N otos Kitap, Leonardo da Vinci’nin Paragone’sini yayınladı. Bu kitap, güzel sanatların pek çok alanında ürünler vermiş bir büyük dâhinin, Vinci’nin öncelikle kendi uğraş alanına, resme baktığı, resim üzerine ayrıntılı çözümlemelere giriştiği çok önemli metinleri içeriyor. Paragone, resim sanatının inceliklerini anlatmak üzere felsefenin kadim geleneğini, tartışma yöntemini kullanıyor. Bu bakımdan ? SAYFA 22 CUMHURİYET 924
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle