Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? ürünü olduğu konusudur: Resim öncelikle onu düşünenin zihnindedir. (s. 16) Dolayısıyla resmin öncelikle bir buluş olduğunu söyleyeceğiz. Onu düşünenin elinde resim son derece kişisel bir uğraştır ve sanatçının zihinsel başarısının bir ölçüsüdür. Çünkü nesneler ve figürler arasındaki mesafelerden resmi besleyecek her türlü irili ufaklı manzaraya kadar bir tablo, öncelikle yaratıcısının zihninde belirir ve bir resim düşüncesi bir başka yaratıcının elinde bambaşka bir tabloya dönüşür. Doğal olarak, Vinci’nin aklına geldiyse, bir resim, onun eliyle yapılmalıdır. Ancak bundan sonra klasik resmin Leonardo’nun eli ile yüceltilmesi bir bilim olmaklığı nedeniyle daha matematiksel verilere bağlanır. Örneğin, resim kendi yöntemlerinin içermesi bakımından perspektif ve çizgi gibi geometri alanlarının bilgilerine hâkimdir ve doğa nesneleri içindeki/arasındaki başlangıçtan beri zaten var olan bu araçları kullanır ve keşfeder; matematikçinin yalnızca birer deney alanı olarak kullandığı çizimi, perspektifi ve sayıları ressam doğanın öbür unsurlarıyla birlikte kullandığı için onlardan ‘daha yararlı’ ve gözle görülebilir, kalıcı ve saygın bir ‘şey’ üretmiş olur. ŞİİR VE RESİM Paragone, resme hak ettiği saygınlığı kazandırmak üzere giriştiği bu zihinsel deney ile çağının resmini olduğu kadar başka sanatlarını da mercek altına alır. Sözgelimi şair, Vinci’ye göre işitme duyusuna hitap eder ve işitme duyusu da, yani kulağımız, görme duyumuza oranla daha değersizdir. Sorsanız, der Vinci, kulağını kaybetmek dururken kimse gözünü kaybetmek istemez. Vinci’ye göre gözümüz aracılığıyla hayatta kalırız ve bize sevgilimizin iyi niteliklerini öven bir şiir yerine onun bir resmini armağan etseler elbette bunu yeğleriz ve böylece daha mutlu oluruz. Vinci, bugün buradan bakıl ınca oldukça parlak ve esin verici görünen kimi cümleleriyle deyim yerindeyse yapıtının parıldamasını sağlamıştır ve bu cümleleri dehanın gerçekleştirdiği kıvılcımlar olarak görebiliriz: Gözün bütün dünyayı içine aldığını görmüyor musun? Göz, astronominin başıdır; göz oluşturur kozmografyayı; göz bütün insan sanatlarına yön ve düzen verir; insanı dünyanın değişik kesimlerine götürür; göz, matematik bilimlerinin ana ilkesidir, onun bilimleri son derece kesindir; göz ölçmüştür yıldızların yüksekliklerini ve büyüklüklerini; göz bulmuştur öğeleri ve bu öğelerin yerlerini; göz, yıldızların seyri aracılığıyla, gelecekteki şeyleri öngörmemizi sağlamıştır; göz yaratmıştır mimarlığı ve tanrısal resmi. (s.70) Anlaşılacağı üzere, insanların işitme duyusuna hitap eden şiir, yalnızca söylendiği anda uçup giden ve bu nedenle kalıcı olmayan, böylece saygınlığı da bulunmayan bir sanat olmakla, resmin karşısında eksik ve yetersiz kalmaktadır. Bize uçup giden sözlerden başka bir şey vermediği için belirsizdir ve kesinlikten yoksundur. Vinci, çağının bilimsel coşkusunu bir sanatçıbilimadamı olarak üzerinde taşır ve konuya bütünüyle bu cepheden yaklaşır. Paragone’de bilimin sınır tanımaz coşkunluğunu, aydınlanmanın unutulmaz mutluluğunu buluruz. Bu bakımdan Paragone, sanatın, özellikle resmin matematik kurallarını açımlayan, sanat düşüncesine bilimsel verilerle yaklaşan eşi bulunmaz bir metindir. Sanat düşüncesi sanatın amacını anlamaya öteden beri çalışıyordu elbette. Antik Yunan filozoflarından beri sanatın amacı, yöntemi sorgulanıyordu; Vinci bir süreç olarak resmin yapılışını, araçlarını ve bu araçların yararlılıklarını belki ilk kez bilimin diliyle anlatmıştı. Paragone’de özellikle kesinliğe, ölçüme ve kalıcılığa vurgu yapması bundan kaynaklanmıştır. Bugün artık sanat hakkında bunca kesin konuşamıyoruz. Bu büyük bir olasılıkla sanatın teknolojinin işlevlerini yerine getirmek gibi bir görevinin kalmamış olmasından kaynaklanıyor. Evet, bir şey anlatmak, konuşmak söz konusu olduğunda hatip şairden daha üstün. Bir şeyi olduğu gibi göstermek söz konusu olduğunda da artık ressama gerek yok. Notos Kitap Paragone’yi böyle güzel ve özenli bir baskıyla okurlara ulaştırmakla yalnızca Vinci meraklılarına ya da resim öğrencilerine değil, sanatın her alanıyla ilgilenen, sanat üzerine düşünen ve özellikle yaratıcı sanatçıların bu türden parlak metinlerine gereksinim duyan herkese büyük bir iyilik yapmış oldu. Darısı Vinci’nin Türkiye’de bugüne dek yayınlanmamış metinlerinin başına.? Paragone: Sanatların Karşılaştırılması/ Leonardo da Vinci/ Çeviren: Kemal Atakay/ Notos Kitap Yayınevi/ 2007/ 116 s. SAYFA 23 Leonardo da Vinci CUMHURİYET KİTAP SAYI 924