04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Oya Baydar'la “Kayıp Söz” üzerine... ‘Toplumsalsiyasal insana odaklanmaya çalışıyorum’ Oya Baydar, bu kez “Kayıp Söz” adlı romanıyla bizlerle. Gerek “Sıcak Külleri Kaldı”da, gerekse de “Erguvan Kapısı”nda, toplumsalsiyasal ortamdaki insanları anlatan yazar, yine şiddetin ana tema olduğu bir romanla çıkıyor okurun karşısına. Baydar'la yeni romanı üzerine konuştuk... ğil bir dönemin siyasal akışıdır. Tıpkı öznenin tarihsel olaylar olduğu tarihsel romanlardaki gibi. Gene Sıcak Külleri Kaldı'ya ilişkin, 'siyasal, ama roman' diye de vurgu yapılır!.. Romanlarınızda toplumsalsiyasal meselelere odaklanmanızın çıkış noktasını merak ediyorum… Tıpkı ilk sorunuzdaki “Siyasal roman tartışmalarının orta yerine düşen ve noktayı koyan bir roman” nitelemesi gibi, Sıcak Külleri Kaldı için “siyasal ama roman” denmiş olması, yayınevinin arka kapak yazısındaki bir ibare. Sonra yazanların kolayına gelmiş olmalı, bazıları övgü niyetine böyle kullandılar sağ olsunlar. Romanlarımda toplumsalsiyasal ortamdaki insana odaklanmaya çalışıyorum. Bu yüzden de yazdıklarım, ideolojik propaganda ürünleri değil de roman oluyor. Bunun bir kez daha altını çizmek istiyorum izin verirseniz. Toplumsalsiyasal meseleye odaklanmak toplum bilimlerinin, siyaset ve tarih bilimlerinin işidir; edebiyatın, hele de romanın işi, alanı, öznesi: insan yaşamı, insanın trajedisi ve birey olarak insandır. Bir aşk romanı, psikolojik roman denilen türden bir kitap ya da örneğin benim Kedi Mektupları'nda yaptığım gibi romanın ana karakterlerinin hayvanlar olduğu bir kitap yazdığınız zaman bile, kurgunun içine yerleştiği bir toplumsalsiyasal atmosfer vardır ve kahramanlarınız o atmosfer içinde devinirler. Hele de günümüzde insanın yaşamı ve dramı çağın trajedisiyle, anaforuyla, dayatmalarıyla o kadar iç içe ki, dolaylı ve doğrudan, bu etkileri yok sayarak iyi bir roman yazamazsınız... Bana gelince, bunca ölümün, acının, savaşın olduğu, şiddetin, terörün çevremizi ve ruhumuzu kuşattığı şu son dönemlerde, 'ben sana hayran, sen cama tırman' türünden bir şeyler yazamazdım her halde. ŞİDDETE VURGU Andığımız diğer kitapları da içine alırsak, derdiniz, aslında şiddete vurgu yapmaktır diyebilir miyiz? Genel anlamda evet, böyle diyebiliriz. Ana izlek olarak bakıldığında Sıcak Külleri Kaldı'da aşk ve iktidar ilişkisi; Erguvan Kapısı'nda inançkimlik ilişkisi anlatılır. Kayıp Söz'de ise, her biçimiyle şiddet. Her iktidar ilişkisinde ve ister dinsel ister ideolojik her inanç sisteminde bir çeşit zorlama, sınırlama, yani şu veya bu ölçüde şiddet vardır. Şöyle yineleyeyim sorumu: Kayıp Söz'ün çıkış noktalarını anlatır mısınız bize? Evet, Kayıp Söz'e gelecek olursak, bu kitabın başkahramanının, yani 'esas oğlan'ın şiddet olduğunu söyleyebiliriz. Yaşadığımız günlerde dünyada da Türkiye'de de en kanlı görünümleriyle şiddet, insanların yaşamlarını belirliyor. Kendisini bu ortamdan en uzak hissedenlerin, bana ne çevremde olup bitenlerden, ben keyfime bakarım, diyenlerin bile... Kayıp Söz'de şiddetin nerede başladığı, nereye kadar uzandığı anlatılmaya çalışılıyor. Romanın kahramanlarından biri olan genetik araştırmacısı bilim kadınının yaptığı gibi, laboratuvarda deney farelerinin beyinlerini açarken ya da bir deney hayvanına zehirli bir ilaç zerk ederken şiddet uygulamıyor muyuz? Yine romanda Deniz örneğinde gösterilmeye çalışıldığı gibi, çocuklarımıza kendi değerlerimizi kabul ettirmek CUMHURİYET KİTAP SAYI ? Erdem ÖZTOP* ayın Baydar, bundan iki önceki romanınız, Sıcak Külleri Kaldı için, 'siyasal roman' tartışmalarının orta yerine düşen ve noktayı koyan bir roman, tanımı verilmişti. Keza bir sonraki roman, Erguvan Kapısı da aynı türdeydi. Peki yeni romanınız Kayıp Söz için de aynı tanımı devam ettirebilir miyiz? 'Siyasal roman' kavramı veya kategorisi bana öteden beri içi doldurulmamış, zorlama bir niteleme gibi geliyor. Örneğin, Harp ve Sulh, Ecinniler, Kırmızı ve Siyah, Durgun Akardı Don, Yüzyıllık Yalnızlık, Artemio Cruz'un Ölümü, Çanlar Kimin için Çalıyor? siyasal romanlar mıdır? Kendimi bu dev yazarlarla kıyaslamıyorum, ama bu romanlar ne kadar siyasalsa benim yazdıklarım da o kadar siyasal. Roman, en kısa tanımıyla, doğa, toplum ve tarih içindeki bireyi anlatır. Bireyi etkileyen, belirleyen, yolunu kaderini biçimlendiren, kendi doğası kadar dış çevre ve koşullardır. Aşktan umuda, sevinçten acıya, doğumdan ölüme kadar, toplumsalsiyasal gelişmelerin girdabında deviniriz. İnsantoplum bağını göz ardı etmeyen, bu dünya hakkında söyleyecek bir sözü, eskilerin deyimiyle 'meselesi' olan romanlara 'siyasal roman' yaftası yapıştırıldığını düşünüyorum. Lafı uzatmazsam; ben bütün romanlarımda insanı yazmaya çalışıyorum. Ama kurgusal, soyut, yapay insanı değil, gerçek insanı. Onun macerasını, onun acılarını, umutlarını, yaşamını, duygularını. Bu yüzden yazdıklarım 'siyasal roman' değil. “Yeni romanınız için de aynı tanımı devam ettirebilir miyiz”, diye soruyorsunuz. Hayır; çünkü eskiler için de bu tanım geçersizdi. Örneğin Erguvan Kapısı'nda siyaset nerede? Ölüm oruçları mı, İstanbul kökenli Rum Theo'nun kimlik ve aidiyetini arayışı ve dramı mı? İnançkimlik bağının tartışılması mı? Bir şey daha ekleyeyim: Bir roman türü ve kategorisi sayılmasa da, siyasal ağırlıklı roman olmaz mı, yok mudur? Vardır. Örneğin İlya Ehrenburg'un Paris DüşerkenFırtınaDipten Gelen Dalga üçlemesi. Orada özne insan deSAYFA 4 S ? 924
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle