Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? dan bir ülkede demokrasinin olması olanaksızdır. Şimdi siz kadını sokağa eğer tesettürsüz bırakmıyorsanız bu bir anlayışın ifadesidir. Erkek egemen feodal dinci kültürün bir simgesidir ve kadını ikinci sınıf haline getirir. Bakınız o simgenin arkasında neler var; iki kadının tanıklığının bir erkeğin tanıklığına eşit olması var, bir erkeğin kadını dövebilme hakkı var. Erkeğin boş ol lafıyla evliliğin sona erdirilmesi var, mirastan kadının az hak alabilmesi olayı var. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Türban bütün bunların simgesi, bunun dindarlığın simgesi olarak sunulması her şeye, dine de, demokrasiye de, toplumsal eşitliğe de, kadın haklarına da karşı bir tavırdır. “ÖZGÜR İRADELERİYLE İKİNCİ SINIF VATANDAŞLAR!” Kitabınızda erkek egemen, dinci, feodal kültürün kadınları ikinci sınıf vatandaş görmesinin yanı sıra, gençlerin durumuna, gençlere bakışlarına da değiniyorsunuz. Erkek egemen, dinci, feodal kültür, sadece kadınlara değil gençlere de söz hakkı tanımıyor. Tanımıyorlar tabii. Demokrasinin Türkiye'de en doğal müttefikleri, savunucuları ve taşıyıcıları gençler ve kadınlardır. Demokrasi geliştiği ölçüde eşit ve adil koşullara kavuşacaklardır. Bu açıdan çok özel, türbanı savunan militan kadınlar, kızlar var tabii onlar da kendi siyasetlerini savunuyorlar. Ben hiçbir kadınımızı, kızımızı evladımdan, annemden, eşimden daha az saygın olarak görmem, bunu siyasal olarak yapsalar bile görmem. Ama kendi özgür iradeleriyle, gönüllü olarak ikinci sınıf vatandaşım diye ortaya dökülmelerinde, bunu akla, mantığa, tarihe, bilime, kadın haklarına ve tabi ki demokrasiye aykırı gördüğümü de belirtirim. “ABD İLE EFENDİHİZMETKÂR İLİŞKİSİ” Peki tüm bu tasarımın asıl mimarlarına yani dış güçlere değinirsek ki kitabınızda genişçe tahlil ediliyor “Türkiye neden dışarıdan yönetiliyor? Sorunun yanıtı çok basit, içeriden yönetilemediği için…” sorunsalından yola çıkmak doğru olur. Bu noktada sadece hükümetin aczini değil, Türkiye'nin stratejik konumunun başına açtığı belaları da konuşmalı. Bakıyorsunuz bölünme tehdidi, terör.. Türkiye'nin stratejik konumun önündeki sorunlar birkaç tür. Bir defa tarihten gelen bir sorun var işte endüstrileşememiş, demokrasiyi kuramamış, gelişememiş, İslam dünyasının liderliğinden Türkiye Cumhuriyeti'ni doğurmuş bir toplumdan söz ediyoruz. Şimdi çevresine baktığımızda 1. Dünya Savaşı'ndan sonra savaşı kazanan büyük devletlerce çizilen sınırların, Soğuk Savaş yani 2. Dünya Savaşı'ndan sonra çizilen sınırlarla belirlendiğini ve bugüne kadar geldiğini görüyoruz daha doğrusu Küreselleşme'ye kadar, Sovyetler Birliği yıkılana kadar. Sovyetler Birliği yıkılınca dünyada bir yeni eğilim, Amerika'nın önderliğindeki Küreselleşme belirdi. Saldırgan ve savaşçı bir emperyalist kimliği öne çıkardı. Ve Türkiye'nin çevresindeki üç ana bölge birer sınır değiştirilen devletler bölgesi halini aldı. Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu.. Bu da Türkiye'yi tam bir siyasal krizin ortasına attı maalesef. Amerika açıkça belirtti Ortadoğu'da sınırlar yeniden belirlenecek diye ki bunların Türkiye'yi bir Ortadoğu ülkesi olarak gördüğünü de hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin sınırlarının yeniden çizilmesi gündemdedir. Ve biz bu tehlikeyle karşı karşıyayken, içteki iktidar kendi meşruiyet sorunlarını CUMHURİYET KİTAP SAYI dıştan aldığı destekle çözebilmek için gitti Amerika'yla inanılmaz bir adeta efendihizmetkâr ilişkisi kurdu malum. Ve şimdi PKK saldırılarında da görüldüğü gibi Amerika'dan izin almadan parmağını kımıldatamıyor. “TEK ÇÖZÜM DEMOKRASİNİN GELİŞTİRİLMESİ” Evet, Soğuk Savaş biteli beri Amerika artık Türkiye'yi stratejik müttefiki olarak görmüyor, ne olarak gördüğü ise ortada.. Tabi Ortadoğu'da Kürtleri çok daha önemsiyor çünkü belki hem Araplara karşı hem İsrail yandaşı hem de İran'a karşı bir güç olarak görüyor. Çünkü Kürtlerin petrol kaynakları da var, belki sadece Arapları değil İran'ı da dengelemek için Kürdistan'dan yana tavır koyuyor. Üstelik de böylece İsrail'i güvence altına almayı düşünüyor. Tabii tüm bu oyunlar Türkiye'yi vuruyor. Türkiye bugün neredeyse Osmanlı döneminin yıkılışında olduğu gibi bir emperyalist saldırı altında. Bunun göstergeleri arasında işte sözde Ermeni soykırımı yasa tasarıları tüm dünyada kabul ediliyor. Amerika'da bir sürü eyalette kabul edilmiş durumda. İkincisi Yunan ve Rum lobisi üçüncüsü de Kürt lobisi. Bunlar hep beraber PKK, artı sözde Ermeni soykırımı, artı Yunan ve Rum lobileri doğrudan doğruya Türkiye'nin varlığına, sınırlarına, güvenliğine yönelik saatli bomba gibi işleyen tehditler. Bizimkiler hâlâ Amerika'dan izin almadan parmaklarını bile kımıldatamıyorlar. Tüm bu mevcut durum karşısında Türk halkı demokrasiyle nasıl yüzleşiyor? Yüzleşmiyor ne yazık ki. Gayet büyük çelişkiler var, halkın yüzde 90'ı artık Amerika'yı dost değil düşman görüyor ama halkın yüzde 47'si Amerika'nın dümensuyunda giden AKP'ye oy veriyor. Bu çelişki nereden kaynaklanıyor? İşte henüz Türkiye'deki kulluktan vatandaşlığa geçememiş olmaktan, demokrasinin bütün kurum ve kuramlarıyla işleyememesinden kaynaklanıyor. Onu için ben doğrudan doğruya hem iç, hem dış sorunlarımızın çözümünde tek ve biricik çare olarak demokrasimizin geliştirilmesini görüyorum. Onun için bu kitabı yazdım. Demokrasimizin engellerini, eksikliklerini görelim, önündeki hem iktidardan hem muhalefetten kaynaklanan yozlaştırma nedenlerini teşhis edelim ve bunlara birer vatandaş bilinciyle karşı çıkalım diye. “AMERİKA BUGÜN DÜNYANIN EGEMENİ.. AMA” 'ABD'ye niteleme yerindeyse küsülmez, böyle bir lüksümüz yok' gerçeğine yanıtınız? Doğru, Amerika bugün dünyanın egemeni. Bırakın Türkiye'yi, İngiltere, Fransa gibi zengin ve güçlü ülkeleri bile parmağında oynatıyor. Dolayısıyla ben de Türkiye'nin Amerika'nın dünya egemenliğine veya dünya emperyalizminde oynadığı lider rolüne karşı çıkmakla yükümlü olduğunu düşünmüyorum. Bunu gerçekleştirebileceğini de düşünmüyorum. Fakat burada Türkiye'nin çok önemli bir eksikliği var, Amerika'nın dünya stratejisine karşı çıkmakla görevli değil ama kendi güvenliğini, bütünlüğünü korumakla yükümlü. Dolayısıyla oradaki ince ayrıntının Amerika'yla müzakare edilerek Ortadoğu'da güvenli ve bütünlüğü sağlanmış bir Türkiye'nin istikrara çok daha katkıda bulunacağını onlara anlatmak lazım diye düşünüyorum. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Demokrasimizle Yüzleşmek/ Emre Kongar/ Remzi Kitabevi/ 314 s. 924 SAYFA 21