23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Kutsal Ahit Sandığı ? Göktuğ Halis aurence Gardner’in “Kutsal Ahit Sandığının Kayıp Sırları” kitabı, Kitabı Mukaddes’in Exodus bölümünde Musa’nın Sina (Horeb) Dağı’na yolculuğundan hareketle, Tanrısal emirlerin muhafazası için yapılan ‘Ahit Sandığı’na ilişkin “gizemci” çıkarımlara dayanıyor. Sandığın nitelikleri ve “gizemci tarih” yapıtlarının son yıllarda hevesle sarıldığı “gizlenen sırları” perspektifinden “saklı güçleri” üzerinde duran kitap, Musa’nın Mısırlı kökeni, İsraillilerin yolculuğu ve Musa soyu, İsa, havariler ve “kutsal kase” efsanesine ilişkin “akıl yürütmelerle” devam ediyor. Elbette, “gizem tarihi” yapıtlarının kaçınılmaz unsuru olarak Tapınakçılar da “Kutsal Ahit Sandığı” arayışıyla bağıntılı olarak kitaba dahil ediliyor. Gardner’in hikâyesi Britanyalı arkeolog Flinders Petrie’nin geçen yüzyılın başında Sina Çölü’nde yürüttüğü bir kazı çalışmasının sonuçlarıyla başlıyor. Petrie, Serabit elHadim olarak bilinen yerde yürüttüğü çalışmaların son bölümünde önemli bir keşifte bulunuyor. Yerli halk tarafından Hadim’in çıkıntısı olarak bilinen tepenin, zirveye yakın kısmında, MÖ 2600’lü yıllarında hüküm süren IV. Sülaleden Firavun Snerefu zamanında kalma eski bir Tapınağı keşfeden Petrie, söz konusu mekânı Exodus kitabında Horeb Dağı olarak ismi geçen ve Musa’nın Tanrı’dan “On Emir’i” aldığı Sina Dağı olduğuna kanaat getiriyor. Süreç içerisinde, kazı sırasında Petrie tarafından kaydı tutulan “bulguların” önemli bir kısmının ortadan kaybolması ise Gardner’in Arkeolojik bulguların, Kitabı Mukaddes anlatılarıyla açıkça çeliştiği şeklindeki çarpıcı bir sonuca ulaşmasına yol açıyor. Geza Vermes tarafından, “yüzyılın en büyük akademik skandalı olarak” tanımlanan “Ölü Deniz Parşömenleri’nin” çözümlenmesi sürecindeki aksaklıklara benzer bir “manüplasyon” sürecine atıfta bulunan ve Kilise’nin baskısıyla karanlıkta kalmış “gerçekleri” açığa çıkarmaya azmeden “gizem tarihçilerinden” birisi olarak Gardner, yerleşik dini dokuyu sarsacak iddialarda bulunuyor. SİNA DAĞI SİMYA LABORATUVARI L Gardner’in ulaştığı sonuçlar, türün tipik tutumu olarak, “ayrı ve alternatif bir tarih oluşturacak biçimde” alabildiğine geniş bir tarihsel dilimi içeriyor. Kutsal Kitap alıntılarının analitik çözümlenmesi, vakanüvislerden alıntılar ve tarihsel kitaplardan hareket eden Gardner, bağlantıları “ciddi tarihçiler” açısından handikap oluşturacak şekilde “sorunlu bir akıl yürütme” yöntemiyle sağlıyor. Tapınaklarda “yalnızca tapınılmadığı” ama aynı zamanda “çalışıldığı” anlayışının egemen olduğu bir zaman diliminin, Kutsal Kitap’taki “yöre tasviriyle” desteklenen konumu itibarıyla Gardner, Serabit Tapınağı’nın aynı zamanda Mısır için faaliyet gösteren bir “simya laboratuvarı” olduğunu iddia ediCUMHURİYET KİTAP SAYI yor. “Kutsal Ahit Sandığının Kayıp Sırları”, Kutsal Kitap’ın, Altın Buzağı’yı yakıp tozlarını suya karıştırmak suretiyle İsraillilere içirişinden hareketle Musa’nın “simyanın sırrına ermiş” bir kişi olduğu üzerinde de dururken İsrailoğullarını Mısır esaretinden kurtararak bu peygamberin, yaşam öykülerindeki paralelliği göz önüne alarak Mısır’da Aton kültünü kurarak “tek Tanrı inancını dayatan firavun” olarak tarihe geçen Akhenaton ile aynı kişi olduğu tezini kanıtlamaya çalışıyor. Gardner’in kitabında, ilginç tezlerin ardı arkası gelmiyor. Kitabın ana konusu olarak “Ahit Sandığı’na” özel olarak eğilen yazar, sandığın yer yer öldürücü bir silah niteliğine dönüşebilen “güçlü bir elektriksel” akım barındırdığı üzerinde duruyor. Modern bilimin bu yöndeki adımlarıyla “Ahit Sandığı’nın” nitelikleri arasındaki çarpıcı benzerlikler, eninde sonunda, “kadim medeniyetlerin, modern kültürü bir hayli aşan teknolojik” imkânlara sahip olduğu şeklindeki bilindik sonuca ulaşıyor. “Kutsal Ahit Sandığının Kayıp Sırları”, İsa Mesih’in hayatına ve ilahi kişiliğine yönelik “karşıt” tezler biçimleyen bir yön taşıyor. Örneğin, İncil’lerden hareketle İsa’nın “soyağacının” takip edilebildiği tezi üzerinde duran Gardner’a göre, İsa, “bakire bir kadının oğlu” olarak bilinen genel görüşün aksine, alabildiğine “dünyevi” kökene sahip... İsa ile Maria Magdalena arasındaki, artık alabildiğine popüler hale gelen ve “Kutsal Kase” efsanesi olarak tanımlanan gizli evliliğin serüvenini de tekrarlayan yazar, buna ek olarak, İsa’nın doğum tarihini İÖ 7. yüzyıla yerleştirilmesi gerektiği ve kardeşi James’in Arimatealı Yusuf ile aynı kişi olduğu şeklindeki sonuçlarıyla ilgi çekiyor. Gardner’in kitabı özellikle Tapınak Şövalyeleri’ne ilişkin tartışmalı çıkarımlarla sürüyor. Tapınak Şövalyeleri’nin kuruluş tarihi, tarikatın amacı ve ilk dönem faaliyetlerine ilişkin “hatalı” bilgiler veren yazara göre, görünürdeki 1118 tarihine karşın 1114 tarihinde faaliyet gösteren bir örgüt olarak “görünmeden faaliyetlerine devam eden Tapınakçıların ana amacı, Kutsal Ahit Sandığı’nı bulmaktır. Yaptıkları kazılar sonrasında Tapınakçılar gerçekten de bu kutsal emaneti, çok sayıda hazine ve değerli bilgiyle birlikte tapınağın altında bulmuşlar ve ardından önüne geçilemez bir yükseliş dönemi başlamıştır. Tarikatı yok eden, Papa V. Clemens ve Fransa Kralı IV. Philippe’in de ana amacı bu hazineyi ele geçirmektir ancak, operasyonu zamanında haber alan şövalyeler tam zamanında bu hazineyi kaçırmayı başarmışlardır. ? Kutsal Ahit Sandığı/ Laurence Gardner/ Çeviren: Ertuğrul Bilal/ Alfa Yayınları/ 450 s. 922 SAYFA 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle