02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? insan zihninin ve gözün kusurlarından bağımsız olarak anlama ihtiyacındandır. Çünkü dışarıdaki görsel malzemenin kaotik varoluşunun araştırılması, sanatçının kendi kaotik varoluşu tarafından sekteye uğratılmamalıdır. Temelde Stalin’le birlikte Sovyet sanatında geçerliliğini ilan eden toplumsal gerçekçi akımla Vertov’un bu anlayışı arasında, bilinçten bağımsız bir dış gerçeklik kabulü söz konusudur. İkinci olarak da Sinegöz, “malzemeden filmnesne’ye doğru” hareket eder. Seyirciye film yapım sürecinin hatırlatılması, görüntünün esas kaynağının aslında dış gerçeklik olduğunu; anlamın ise esasen birbirine eklenen şeritlerde yattığını vurgulamak içindir Bir kinok için önce pelikülün kendisi vardır. İşçinin malzemesiyle kurduğu yaratıcı ilişkiyi film işçisi film şeridiyle kurar, anlamı yaratma süreci olan montaj da doğrudan şeritlere yapılan müdahaledir. Kameranın tarafsızlığına ve gerçekliği saf haliyle yakalayıp yansıtabileceğine olan inanç gerçekliğin doğası, aygıtın doğası, malzemenin doğası ve son olarak ürünün doğasının değişmesiyle pek çok darbe aldı. Hareketkayıtgörüntügerçeklik ilişkileri uzun bir değişim menzili içinde evriliyor. Günümüzde belgesel nitelikli çalışmalar internet teknolojisinin önlenemez yükselişi ile işlev değiştirdi. Mikro düzeyde, internet dünyasında kendimiz için yarattığımız hücreler, ev yapımı videolarımız, cep telefonuyla kaydedilen görüntüler bu karmaşık ağ üzerinde sanal kimlikler yaratıyor bize. Zahiri bir alanda varlığını insanoğlu kendi “gerçek” dünyasına dair görüntülerle kuruyor. Sanal gerçeklik tartışmaları belgesel görüntü bağlamında görsellerin manipüle edilmesini ko laylaştıran teknolojilerle, aynı görsellerin ham halde, daha hızlı ve daha ucuz yoldan iletilmesini sağlayan teknolojilerin ışığında sürüyor. Makro düzeyde görüntüleme ve canlı yayın tekniklerinin gelişmesiyle, savaş cephelerinden, doğal afetlere her türlü ortamdan yine aynı ağlar üzerine anında görüntü geçilebiliyor artık. Hal böyleyken belgesel filmin ilk kuramcılarından Vertov’un hayal edemeyeceği bir gerçeklik anlayışı içinde yaşıyoruz. Vertov’un haber filmi montajı yaptığı günlerden bu yana medyanın sanallaştırıcı etkisi belgesel doküman algılayışımızı değiştirdi şüphesiz. Yine de izleyicinin gerçeklik algısı geçen yüzyılın başında günümüzdeki kadar yanıltılmamış durumda olsa gerek. Vertov gerçek dediğin nedir ki sorusuna değil; gerçeğe nasıl ulaşacağız sorusuna yanıt arıyor. Makineler sayesinde gerçeğe ulaşabildiğimiz gibi o gerçeğin varlığını yine aynı makinelerle sorgulayabiliyoruz. Vertov sorduğu sorunun cevabını verirken bu iki durum arasında yaptığı tercihi belli ediyor. 21. yüzyıldan geriye, Vertov’a bakmakta kuşkusuz film abecesinin yaratılış sürecindeki temel kırılmaları görmek açısından fayda vardır. Agora Kitaplığı’na yeni eklenen SineGöz işte bu geriye bakış için, ilk ağızdan bir kaynak sunuyor. Vertov’un yazılarıkonuşmaları, defterlerigünlükleri ve yaratıcı projeleriönerileri hem erken dönem sovyet sinemasına hem de devrim ve iç savaş görmüş bir ülkenin kültürel üretimine ışık tutuyor. ? SineGöz/ Dziga Vertov/ Çev: Ahmet Ergenç/ Agora Kitaplığı/ Ağustos 2007/ 374 s. Lirik Aksan Kitabı okurken Muzaffer Kale’nin kitabına, örneğin neden ‘Lirik Dil’ demediğini düşündüm. Dil homojen bir yapıysa, aksan dilin homojen yapısını bozan heterojenliktir. Lirik olan ille de heterojendir diye ısrarcı olacağım ben. Yani lirizm dilin homojen yapısındaki simetriyi bozan bir akışkanlıktır. Aksanla birlikte kullanılması bu doğrultuda çok anlamlı. Muzaffer Kale lirizmle varlığı alıp varoluşa açarken aksana gidip yapışan lirizmle de dilin homojen yapısında çatlaklar oluşturarak oradan doğru sızar: “Aynen mermere benzer bazı zamanlar/ mermere benzeyince ne mi olur,/ damarından çatlar gider.” (s. 22.) Nereye mi? Neşeli, hüzünlü, hayat dolu “azınlık oluşlara”… “Buluştu, dedim iki mavi bir oldu Ne çok mavi ne çok mavi ne çok mavi” (s. 8.) “Ne çok mavi ne çok mavi ne çok mavi” vardır etrafımızda. “Ne çok 922 ? Uluer AYDOĞDU irizmle varoluşun akışkanlığı, deli doluluğu, ele avuca gelmezliği, bir yerde soluklanırken bize göz kırpmasıyla Eğer duyularımız yeterince iyi olsaydı; uyuklayan kayalığı, dans eden kaos olarak algılayacaktık.(1)coşkusu arasında bir ilişki kurarak Muzaffer Kale’nin Lirik Aksan’ına giriş yapalım. Lirizm, varoluşun ta kendisiyse varoluş bir “Lirik Aksan”dır. L ? SAYFA 33 CUMHURİYET KİTAP SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle