02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hülya İşbilir Behramoğlu ile 'Beni Almaya Gelme Anne'yi konuştuk ‘Dünler, hayal kırıklıklarımızın toplamıdır’ Bir ilk kitap elimizdeki. Yazar, Hülya İşbilir Behramoğlu, yeni yayımlanan öykü kitabında, gündelik yaşamdan çıkıp gelen insanların hayatlarına ortak oluyor, onların hüzünlerini, umutlarını bizlerle paylaşıyor. Kendisiyle yazma serüveninden yola çıkıp, yeni kitabı üzerine yoğunlaştığımız bir söyleşi gerçekleştirdik. yalnızlığa bazen coşkuya dair, düzyazı biçiminde olmuştur bu yazılar, bazen de şiir… Yazma çabamı ileri götürmede bana cesaret vereceğini düşündüğüm için öykü ve anlatılarımı kitaplaştırmak konusunda kararlıydım. Bu belki koşma gizilgücümü ortaya çıkaracak bir adım olacaktı… Biraz gecikerek bile olsa, şimdi artık sadece benim olmaktan çıkan öykülerim ve onların kahramanlarına karşı da vefa borcumu ödemiş oluyorum bu kitapla… Sorunuzdaki “yazma serüveni” deyimini sevdiğimi söyleyebilirim. Yazı, benim için gerçek anlamda bir serüven çünkü. Sanki başka bir dünyanın kapılarından girip bu dünyanın hiç bilmediğiniz sokaklarında kaybolmak gibi bir duygu bu. Belki, özgürlük tutkumdan, belki de yıllarca içimde saklı tuttuğum, baskıladığım kendi özbenliğime daha fazla haksızlık yapmamak için başlatılan bir yolculuktu bu. Çevreme baktığımda, kadınların mutsuz ve yalnız olduklarını, haksızlığa uğrayıp kendilerini doğru bir biçimde dile getiremediklerini gözlemliyorum. Çoğu, susarak mutluluk oyunu oynamayı seçerken, suskun kalmayan, hak ve adalet arayanların, her zaman daha mutsuz bir yaşam sürdüklerini de görüyorum. Toplumumuzda erkekler de eziliyor gerçi fakat mutsuz ve çıkışsız olan çoğu kez kadınlardır. Bu nedenle de önce kadın acılarından başlamalıyım diye düşündüm. Bu benim ilk kitabım ve devamı için zevkle ve sevgiyle çalışmaktayım. ZAMAN YOLCULUĞU Yazma süreçlerinde kimlerle beslendiniz? Okuma sevgimin Sait Faik'le başladığını söyleyebilirim. Bu arada adlarını şimdi anımsayamadığım yerli ve yabancı pek çok çocuk klasiği… Erken yaşlarda Adalet Ağaoğlu'nun ve Vedat Türkali'nin romanları ile tanıştım. Sonraları, Bekir Yıldız'ın öykülerinde anlatılan Güneydoğu yaşamında, katı ve acımasız törelerle yan yana kadın kıyımları ve yaşanan haksızlıklara karşı, içimde biriken öfkeyi de anımsıyorum. Öte yandan, Selim İleri'nin geçmiş zamanı anımsadığı ve ustalıkla yeniden kurguladığı dünler… Kokusunu, sesini ve rengini birebir algıladığım ev içleri ve insan yüzleri, yazmanın da okumak kadar büyüleyici bir yanı olduğunu öğretti bana. Kurgulayarak ve onu hayal dünyanızla besleyerek, bir varlık olarak ortaya koyduğunuzda siz de artık o dünyada yaşamış ve geri dönmüşsünüz gibi oluyor. Bir tür zaman tüneli yolculuğu bu. Başka yaşamlara eklenmek ve onlardan bir şeyler alıp geri dönmek gibi. Okuduklarımı yaşıyormuşum gibi içselleştirdiğimi, roman kahramanının derdini kendime dert edindiğimi, sevinç ve beklentilerine ortak, savaşımlarında yoldaşları olduğumu bugün bile çok net bir biçimde anımsıyorum Daha sonraki yıllarda beni en çok etkileyen yazarlar arasında ise Marguerite Duras'nın, duygu dünyamı geliştirip büyüten bir yazar olarak ilk sırayı aldığını söyleyebilirim. Kısa öyküler yazıyorsunuz. Özellikle öncesinde tasarlamış olduğunuz bir durum mu bu? Yani dertlerinizden birisi, az sözcükle pek çok şey anlatmak… Başlangıçta belki de korkuyordum yazarken. Konuyu açıp derinleştirmek, anlatmak istediğim sorunsalı uzatarak özden uzaklaştırma kaygısıydı bu. Öykü ya da anlatı, yazılan şey her ne ise, bir çırpıda söyleyeyim bitsin istiyordum. Fazla ayrıntıya girmeden, anlatılacak şeyin kısaca söylenmesi gerekliliğine inanıyordum . Kendime fazla haksızlık da etmek istemiyorum ve hemen şunu da ekleyeyim ki, “an öyküsü” dediğimiz bir tür vardır. Size küçük bir ayrıntı gibi görünen kısacık bir zaman diliminin bile, insana yaşamda nasıl etkin kararlar aldırdığını; o bir anlık zaman dilimi içinde bir duygunun tam zıddıyla nasıl hızla yer değiştirdiğini yazmak, ille de uzun anlatımlar gerektirmiyor. Yaşarken nasılsa, anlatırken de aynen öyle. Neşenizin bir anda solması ya da üzgünken aldığınız bir müjdeyle birden gülüvermek gibi. Yaşam içinde duruşlar bazen saniyelerle değişebiliyor “At gözlükleri ve Zırhlar” ayrıca “Sıkıntı” adını taşıyan öykülerim söylediklerime örnektir sanırım. Şimdi daha uzun erimli öyküler kurguluyorsam da, “an öyküleri” yazmayacağım anlamına gelmiyor bu. Ancak daha cesur ve güvenle . “Hamdım, piştim, yandım.” Sözünde olduğu gibi, bugün pişme kıvamında olduğumu rahatça söyleyebilirim. GÜNÜMÜZ ÖYKÜCÜLÜĞÜ... Günümüz Türk öykücülüğüne bakışınızı merak ediyorum bir de? Yeni yayınları izlemeye özen gösteriyorum. Kimi kez çok güzel öyküler okumayı umut ettiğim bir yazarın kitabında hayal kırıklığı yaşıyor olsam da, adını daha yeni yeni duymaya başladığımız yazarların öykülerinden çok büyük tadlar alabiliyorum. Türk öykücülüğünde isim yapmış, bu işin ustası yazarlarımızın öykülerini tekrar tekrar okumayı da seviyorum. Onların yazıldığı zamanları ve ortamları düşünüyor, gözümüzde ya da gönlümüzde böylesine derin iz bırakmalarının nedenlerini düşünüyorum. Sonuçta, insan malzemesinin hızla bozulduğu, sevgi, anlayış, erdem, sadakat kavramlarının yerini şipşak ilişkilerin ve tanımların aldığı “bugün” gerçeği çıkıyor karşıma. Yine de sonuç olarak kendi döneminin, yaşamakta olduğumuz dönemlerin duygu ve sorunlarını dile getirmekte olan güzel öykülerin hâlâ yazılıyor olmasını sevindirici buluyorum. İlk anda, kitabın adı ilgimi çektiğinden, hemen adı geçen öyküyle başladım okumaya. Ve fark ettim ki, öyküleriniKİTAP SAYI ? Erdem ÖZTOP eni yayımlanan öykü kitabınıza ilişkin ilk sorum şöyle olacak; bu bir ilk kitap mı? Ya da şöyle değiştireyim; öykü yazma serüveniniz ne zamana ve nelere dayanıyor? Bazı şeyler vardır ki insan, nedenini nasılını hiç düşünmeden, içinden gelen bir itkiyle yapar. Bunun adı yetenek de olabilir, kendini dile getiriş biçimi de, sadece bir sevgi de... Yazmaya, orta ikinci sınıfta başladım. Yazdıklarımı, çok değerli Türkçe öğretmenim Sevgi Zor hanıma okutarak görüşlerini alırdım. O yıllarda tek idealim, edebiyat fakültesinde okumak ve sonunda kendimi en sevdiğim bu işe adamaktı. Fakat yaşam kimi kez isteklerinizi gerçekleştirmek için gerekli şansı vermiyor size. Geleceğim, kurguladığım bir biçimde gelişmese de, tüm yaşamım boyunca asla vazgeçmediğim ve inatla sürdürdüğüm tek eylemim yazmak olmuştur. Notlar, günceler, mektuplar yazmışımdır daima… Öyküler. Bazen SAYFA 14 Y ? CUMHURİYET 922
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle