24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Latife Tekin yeni romanı 'Muinar'la çıktı okurlarının karşısına. Bir kadın manifestosu da denebilir roman için. Muinar yaşı belli olmayan bir kahraman. Kadınların içinde yaşıyor, görevi kadınları yaşlılığa hazırlamak. Muinar'ın içinde uyandığı son kadın bir yazar olan Elime. Muinar ve Elime'nin diyalogları doğaya dönmemiz gerektiğini anlatıyor bizlere. Latife Tekin'le romanını konuştuk. "Aslında hep umuttan söz edilse de yaşamın içinde genelde umutsuzluğu kabul etmeye yatkınızdır çünkü umutsuzluk aynı zamanda hareketsiz kalmanın ve gerçeklerle yüzleşmemenin de gerekçesi haline gelir. Oysa ki 'Umut Lanettir' umutsuzluğa kapılmamak için mücadele edebilenlerin romanı, çünkü umutsuzluk ancak eylemle aşılabilir. Nasıl ki mutsuzluğu yok etmek için mutluluğu yaratmak gerekirse, umutsuzluğu da kabul etmemek, umutsuzluğun tutsaklığından sıyrılıp kendi kendinle mücadele ederek başkaldırmayı seçmek demektir. Başkaldırışın temel adımı da bize öğretilen kavramları tekrar tekrar sorgulamaktan, topluma, ailemize, inançlarımıza rağmen kendimizi kendimizde tekrar var etmekten geçer. Bu anlamda 'Umut Lanettir' aslında bir başkaldırı romanıdır" diyor Meltem Arıkan. Arıkan'la romanını konuştuk. Bol kitaplı günler... 2 TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr 006 yılını üç diktatörün ölümüyle kapadık: İkisi, pek çok örnekte olduğu gibi yatağında öldü: Pinochet ve Türkmenbaşı, cezasını yeryüzünde bulmayan Stalin'in, Franco'nun yazgısını izleyerek çekip gittiler. Üçüncüsü, Saddam Hüseyin, öbür uçtaki geleneğin yeni halkasıydı; gelgelelim, ne Hitler gibi kendi elinden ölüm sayfasını açma olanağını bulabildi, ne de Mussolini ölçüsünde aşağılandı: Saddam'dan kalan son görüntüler, başı dik gidişinin kanıtlarıydı. Birinci vargı: Yerkürede diktatörler için tutarlı bir adalet sonucu yok. Öyle anlaşılıyor ki, küçük diktatörün arkasında büyük diktatörlerden biri ya da birkaçı duruyor, ya da koşullar öyle elveriyorsa, doğal ölümle ufuktan silinmesi kolaylaşıyor. İkinci vargı: Şarlatan diktatörler (Mussolini, İdi Amin, Türkmenbaşı) neredeyse sevimli bulunuyor, insanların yabana atılamayacak bir bölüğü hoşgörüyor onları, bir biçimde bağışlanıyorlar sanki. Kasılan diktatörler ikiye bölüyor kitleleri: "Demir pençe"nin yılgısını tadanlar kargış okurken, öteki kefede "vatana iyilikler"i gösterilerek taçlandırılıyorlar. Diktatörün anlaşılması, kavranması her zaman kolay olmayan bir karizması olduğunu biliyoruz. Hitler'in geniş kitleleri büyüleyen özelliklerini açıklamak bir yere kadar eldedir de, koskoca yazarların, sanatçıların halesinden etkilenmelerine akıl sır erdiremiyoruz bugün. Ya Ezra Pound'un İl Duce'ye, Picasso'nun ya da Aragon'un Stalin'e toz konduramamalarına ne demeli? Dali'nin Franco'ya tutkusuna? O Franco ki, en yakın dostu Lorca'yı isimsiz bir köpek gibi öldürmekte sakınca görmemişti binlerce aydın insanın yanı sıra. Bu karizmatik özelliği sanıyorum sınırsız erk tapıncı besliyor: Diktatörün herşeye kadir olma gücü, "iktidarsız" dönemlerden geçen toplumlarda handiyse özleniyor. Belki bundan, kimi diktatörleri kitleler seçiyor, azınlık üyelerinin mavi pusulası işe yaramıyor pek. Demokratik toplumlarda bile, zaman zaman, çoğunluğun "önder arzusu"nun kabardığını, bazılarına sistemin izin verdiğinden fazla yetki vermeye hazır olunduğunu gözlemliyoruz. XX. yüzyıl sanatçısı, ne olursa olsun, diktatörü amansız fırça darbeleriyle karikatürize etmiştir: Brecht'ten Charlie Chaplin'e, Grozs'dan Reiser'e güçlü örnekleri anımsıyoruz. Düşüncem yadırganabilir: Ne yazık ki bu örnekler "durum"u anlamamızı sağlamamış, içimize olsa olsa su serpmişlerdir. Diktatörün, uçsuz bucaksız yetkilerle donatılmış "yüce makam sahibi"nin ortaya çıkış gerekçelerini, hüküm sürme yeteneğini, onu ayakta tutan yakın ve uzak çevrelerin bakış açısını, garip bir yazgının düğümlerini olabildiğince içeriden tanımanın yolu, bugün bile, Shakespeare'in anayapıtlarına dönmekten geçiyor diye düşünüyorum. Yüzyıllar boyu, bizim gibi monarşik düzen içinde yaşamış, kendi ülkelerinin tarihinden büyük buyurgan figürlerin varlığına aşina olmuş yurttaşlara bu öneri yersiz değilse de, fazla gözükebilir. Gene de, Shakespeare'in, kimilerini Ada'nın geçmişinden, kimileriniyse Kadim Roma'dan seçtiği örnekdurumlara neredeyse mikroskop mercekleriyle yaklaştığını unutmamak gerekir. Bir de, tabii, yakın geçmişte Haiti'de, Arjantin'de, Kongo'da "taht"a oturmuş diktatörlerin bütün temel özellik Enis BATUR Pervasız Pertavsız Diktatörler ve Shakespeare lerinin, bu tek satırını okumadıkları benzersiz yapıtta çoktan yazılmış olmasının anlamını da. Roma'nın düzeni, öte yandan, çağımızın Yeni Roma'sını daha iyi seçebilmek, bozbulanık kimliğini teşhis edebilmek açısından da önem taşıyor. Günümüzün azgelişmiş ülke diktatörleri, parametreleri çoktandır köhnemiş bir buyurganlık formatı getiriyor önümüze. Buna karşılık, sözümona demokratik bir sistemin yarattığı, evrensel düzlemde saldırganlığını küstahlıkla sürdüren yeni, postmodern diktatörlük biçiminde, asal figürün düpedüz bir soytarı olduğunu, gücü amansız boyutta temsil eden bir azınlığın onu iplerle oynattığını cümle âlem biliyor artık. Bu kukla, öyle Mussolini ya da Türkmenbaşı gibi "sevimli" yanlarıyla göz boyayabilecek özelliklere olsun sahip değil. Bir diktatörün infaz emri verildiğinde yatıp uyuyabiliyor, çünkü bu kararı kendisi verecek güçte değil onun, Baudrillard'ın yüklediği anlam katsayısıyla bir "mış gibi", Derrida'nın yüklediği anlam katsayısıyla "haydut devlet"in içi doldurulmuş av hayvanları kadar "canlı" bir önderi olduğunun farkında olmamız neyi değiştiriyor? İşte bundan, Shakespeare'in büyük oyunlarına durmadan dönmek, "Kral Lear"in sayfalarını ağır ağır katetmek bizi bir çözüme götürmese de, avutabilir diye avunma yolunu tutuyorum. Aymazlık sanılmasın: Shakespeare okumak insanları doğru yola sokabilecek olsaydı, Blair İngiltere'si şu acınası hale düşer miydi ? Okumak bir şey, öğrenmek bambaşka şey. ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 882 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle