24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir Küçük Deniz Aydoğan Yavaşlı, Bulut Yayınları, 2006, 14 sayfa Resimleyen Uğur Bülent Serçelik (68 yaş) SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz Konuşan resimler, zorlayan kelimeler... Deniz, okula başladığı için çok sevinen bir çocuk. Okulda yararlı bilgiler öğrendiği ve artık ablası gibi kendi başına kitap okuyabileceği için okula gitmeye bayılıyor. Kısa zamanda okumayı öğrenen Deniz öğretmenini ve arkadaşlarını çok seviyor. Yeni şeyler öğrendikçe mutlu oluyor. Deniz okulun kurallarına uyuyor. Okula zamanında geliyor; merdivenlerde ve koridorlarda koşmuyor; öğretmenini dinliyor; eve giderken trafik kurallarına uyuyor; eve gelince yemeğini yiyor, dinlendikten sonra ödevlerini yapıyor. Neşe içinde “Keşke her gün okul olsa” diyor. Ailesi onunla gurur duyuyor. Yemekten sonra odasına çekilen Deniz bir sonraki günün hazırlığını yapıyor. Önlüğünü, çantasını, tüm eşyalarını gözden geçiriyor ve uyumadan önce kitap okuyor. Deniz ablası ile çok iyi anlaşıyor. Abla kardeş güle oynaya birlikte Deniz’e bir kitaplık yapıyorlar. Herkes Deniz’e kitap armağan ediyor. Kitaplar kitaplığa yerleştiriliyor. Bu kitapları kısa zamanda okuyup bitiren Deniz’in sözlü anlatımı da güzelleşiyor. Öğretmeni bu gelişmeyi hemen fark ediyor, Deniz’i kutluyor. Atatürk ile ilgili şeyler okudukça ve öğrendikçe Atatürk’ün yolundan hiç ayrılmayacağına yemin ediyor Deniz. Şiir yazmaya başlıyor ve şiirini 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda okuyor. Şiiri panoya asılıyor. Deniz’i herkes çok seviyor. “Bir Küçük Deniz”in öyküsü şöyle bitiyor: “Deniz, düzenli ve planlı çalışmasının ödülünü aldı. Bütün sınıf arkadaşları onu çok seviyordu. Deniz sınıfın gururuydu. Sınıfını başarıyla geçti.” Rengârenk sayfaları ve afacan çizimleri ile Deniz tam da çocuklara göre. Belki de tam yetişkinlere göre. Sihirli Değnek, Deniz için kaygılanıyor. Bu çocuk neden hiç yaramazlık yapmıyor? Neden bu kadar mükemmel? Böyle bir çocuk var mıdır? Olduğunu varsayalım, böyle bir çocuk sağlıklı bir çocuk mudur? Deniz’i kendisine model almak isteyen ancak bu özelliklere sahip olamayan ya da olamayacak bir çocuk Deniz’i okuyunca neler hissedecektir? Bir çocuğun herkesin onu sevmesi için alkış gerektiren şeyler mi yapması gerekmektedir? Bu düşünceden yola çıkarak aklımıza gelecek daha onlarca soru. Çocuğu özneden çok yetişkinlerce şekillendirilmesi gereken bir “nesne” olarak gören otoriter yaklaşımlı çocuk kitapları ne yazık ki annebabalar tarafından onaylanan, gönül rahatlığıyla çocuklara okutulan kitaplar arasında yer alıyor hâlâ. Yazar Ursula K. Le Guin, bakın bu konuda neler diyor: “Okurlar çocuk ve yetişkin bana şu ya da bu öykünün anadüşüncesini soruyorlar. Onlara, ‘Sorunuzun üslubu yanlış’ demek istiyorum. Kurmaca anlatılar yazan biri olarak ben anadüşünce anlatmam. Öykü anlatırım. Kuşkusuz yazdığım öykünün bir anlamı vardır, ama o anlamın ne olduğunu bilmek istiyorsanız, sorunuzu öykü anlatımına uygun terimlerle sormanız gerekir. Anadüşünce gibi terimler –kurmaca yazından farklı diller olan– açıklayıcı yazı, öğretici yazı ve söylevlere uygundur. Öykülerin bir anadüşüncesi vardır kanısı, bir öykünün –bir üniversite sınav kâğıdında ya da keskin bir eleştirel tanıtım yazısında derli toplu özetlenen– birkaç soyut sözcüğe indirgenebileceğini varsayar. Bu kanı doğruysa, yazarlar neden karakterler, ilişkiler, olay dizileri, arkaplan ve buna benzer bir sürü şeyi uydurma zahmetine giriyor? Neden sadece anadüşünceyi iletmiyorlar? Öykü, içinde bir düşünceyi saklayacak bir kutu, yalın bir düşünceyi sevimli gösterecek gösterişli bir kostüm, acı bir düşünceyi yutmayı kolaylaştıracak bir şeker tabakası mıdır? (Aç ağzını tatlım, bunu yutarsan iyileşirsin.) Kurmaca yazın, nihai gerçekliğini ve varlık nedenini oluşturan akla uygun bir düşünceyi, bir anadüşünceyi gizleyen süslü bir laf kalabalığı mıdır?” Sihirli Değnek soruyor: Bir sanat yapıtının yalnızca akılla değil aynı zamanda duygularla ve bedenle de anlaşılabilmesi gerekmez mi? Bir öyküyü yalnızca aklımızla değil bedenimizle, duygularımızla ve ruhumuzla duyumsamak, her okuduğumuzda öykünün farklı bir katmanında kaybolmak bizi büyütmez mi, özgürleştirmez mi? Bakın Le Guin nasıl bitiriyor sözlerini: “Keşke bir öyküyü okurken anadüşünce aramak yerine, ‘İşte başka bir dünyaya açılan bir kapı: Bakalım orada neler keşfedeceğim?’ diyebilseydik.” (Le Guin’in yazısının tamamı için Bkz: Sihirli Değnek, sayı 872 / 2 Kasım 2006) Resimler konuşuyor “Selen”, Aysel Gürmen, Uçanbalık Yayınları “Bizim Aile”, Nur İçözü, Bu Yayınları “Limon ile Zeytin” serisi, Salih Memecan, Mart Yayınları “Barış ve Dünya Dostları”, Kemal Urgenç, Ekin Yayın Grubu “Red Kit”, İnkılap Yayınları “Asteriks”, Remzi Kitabevi Rin Tin Tin... Hollywood Rin Tin Tin’i 1930’larda yarattı. Yaklaşık 40 filmde oynayan Rin Tin Tin adlı köpeği çocuklar çok sevdi. Büyükler de... Hollywood elbette Rin Tin Tin’in ölmesine ve unutulmasına izin veremezdi. O yüzden hemen Rin Tin Tin’in oğlu film ve TV dizilerinde onun yerini aldı. Daha uzun yıllar Rin Tin Tin macerası devam etti... Red Kit ve Rin Tin Tin’in serüvenleri çizgi roman olarak İnkılap Yayınları’nda... Çizgi romanlar genellikle sınıflandırmalar ve önyargılar içerdiğinden bu türün çocuklar için zararlı olduğunu düşünenler bulunmaktadır. Çocuklara “Tom Miks, Teksas okutulmalı mı” tartışmasıyla yıllardır epeyce kafa yoran ailelerin, eğitimcilerin ve psikologların hem haklı ve hem de haksız oldukları yönler vardır. Çizgi romanın zararlı olduğunu düşünenler, bu türün çocuğun dilini bozduğunu, onu düşünme tembeli yaptığını ve her toplum gerçeğiyle bağdaşmadığı için duygu ve düşünce yozlaşmasına neden olduğunu, kavga ve şiddeti destekleyip çocuğu suça yönelttiğini söylemektedirler. Ancak, kötü örneklere bakıp bu türü tamamen dışlamak da yanlıştır. Yaklaşımı açısından kimi zaman edebi eksiklikleri olsa da çizgiyle birleşen anlatımı aslında çocuklara yeni boyutlar, yeni bakış açıları da kazandırabilmektedir. Olayları çözerken resim ve dil arasında ilişki kurmaya çalışan, ipuçlarını arayan ve serüven gereksinimlerini karşılayan çocuklar, zamanla diğer türlere de yönelerek, çizgi romanları bir geçiş türü olarak kullanabilmektedirler. Bu türü savunan uzmanlar, önemli olan şeyin, bunun tek okuma türü olmasına izin vermemek olduğunu söylemektedirler. Çizgi Roman Okurları Platformu’ndan (ÇROP) Ümit Kireçci (oyuncuyazar) bakın ne diyor: “Bugün, dünyada çizgi romanın çocuk ve gençlerle buluşması için türlü yollar denenmektedir. Almanya’da ders olarak öğretilen çizgi roman, Fransa’da müzesi kurulan, birçok ülkede de kütüphaneleri kurulan bir sanat dalıdır. Yurtdışında çizgi roman bir sanat dalının görmesi gereken tüm saygıyı görürken ülkemizde çizgi roman hâlâ öcü olarak görülmekte, çoğunlukla okunması gereksiz, zaman kaybı veya zararlı bir uğraş olarak algılanmaktadır. Oysa bugün güzel eğitim fakültelerinde onlarca yetenekli genç bu alanda eğitim görüyor, bir sanat dalına hizmet etmek üzere mezun oluyorlar. Buna karşın birçok çocuk ve genç insan tanıştırılmadığı bir sanat dalından mahrum kalarak hem sanatsal tatmin duygusundan uzak kalıyor hem de yeteneği olanların geliştirme fırsatı ellerinden alınıyor. Prof. Dr. Nilüfer Tuncer, “Çizgi Roman ve Çocuk” adlı araştırmasında “Çizgi Romanların Çocuklar Tarafından Sevilme Nedenleri” başlığı altında şu verileri sunar: Çizgi romanların çocuklar tarafından bu kadar sevilmelerinin nedenlerini Larrick şöyle sıralamaktadır: Çizgi romanlar, çocuğun hareket ve macera isteğini doyurmaktadır. Olaylar hızla gelişmekte olup, öyküler kısadır. Bu da çabuk doyuma ulaşmak demektir. Okunmaları kolaydır. Okuyamayan çocuk bile, resimlerden öyküyü anlayabilir. Çizgi romanların satın alınması çok kolaydır, çünkü her yerde satılmakta ve fiyatları ucuzdur. Ayrıca, mahalledeki her çocuğun elinin altında değiştokuş yapabileceği ya da ödünç verebileceği dergileri vardır. Çizgi roman okumak, herkesin yaptığı bir şeydir. Çocuklar grup onayına önem verirler. Diğerleri çizgi roman okurken birinin okumaması, o çocuğun “garip” olarak damgalanmasına yol açabilir. Birçok çocuğun okuyacak başka bir şeyi de yoktur. Pek çok çocuk, daha güzel ve en azından çizgi roman kadar sürükleyici kitapların varlığından haberdar bile değildir.” İYİ Kİ DOĞDUNUZ! 2 Ocak 1785 Jacop Grimm 10 Ocak 1929 Ten Ten ve köpeği BÜYÜKLERE ÖDEVLER “Çizgi Roman ve Çocuk”, Prof. Dr. Nilüfer Tuncer, Çocuk Vakfı Yayınları, 1993, 104 sayfa SİHİRLİ HABER İlk Çizgi Roman Kitaplığı Sakarya’da açıldı. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın (TOG) sürdürdüğü Benim Kütüphanem Projesi kapsamında, Çizgi Roman Okurları Platformu’nun (ÇROP) da işbirliğiyle Sakarya İl Halk Kütüphanesi’nde Çizgi Roman Kitaplığı kuruldu. 25 Aralık 2006’da Sakarya Valisi Sayın Nuri Okutan’ın açılışını yaptığı kitaplığa iki bin çizgi roman bağışlandı. “Okuyan Şehir Sakarya” artık resim de okuyacak. Grimm Masalları Epsilon Yayınları, Remzi Kitabevi, Say Yayınları, Yapı Kredi Yayınları BİR GÜN Yetişkinler, çocukları ve gençleri birey yerine koyacaklar. Çizgi romanların da edebiyat yapıtı olduğu anlaşılacak. SİHİRLİ ÇOCUK DERGİLERİ! Kırmızı Fare (http://www.mavibulut.com.tr) Ebe Sobe (http://www.ebesobe.com) Bilim Çocuk (www.biltek.tubitak.gov.tr/cocuk) Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cd. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere/İstanbul nilayy@bilgi.edu.tr Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 CUMHURİYET KİTAP SAYI 882 SAYFA 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle