24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Geçen yıla bakarken nice edebiyat dergisinin önemli atılımlar yaptığını, görmeyi öğrettiğini, edebiyata ivme kazandırdığını görüyorum. Oylumlu dergilerin işi daha zor. Çıtayı yüksek tutmak, yığma yazılardan kurtulmak, edebiyatta kendine özgün bir yer edinmek zorundadırlar. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler C umhuriyet’te bu yazılara başlarken, önce, “Türk Dili” dergisindeki çalışmalarımı örnek alarak dergiler üzerinde duruyor, bir yazının ayrıntılarından edebiyata bakıyordum. Yeniden belirtmek gerekirse, ayrıntılardaki gerçeği görmeden edebiyatı kavramak kolay eğildir. Buradaki gerçek anlayışında, değişmeceli bir görüşle, edebiyat değerlerinin yorumlanması söz konusudur. Bir edebiyatçının emek birikimini değerlendirmek için yalnızca bilgi edinmek yetmez. Belli bir beğeni düzeyine erişmeyen yazar o bilgiyi değerlendiremez. Anadolu’nun uzak bir yerinde çıkan nice dergi var. Kendi iç aydınlığından edebiyata bakan yazarlar, belli bir çevrenin tekelinde olmadığına inandıkları için edebiyat anlayışlarını bölge dergilerine taşıyorlar. Bu çalışmalar edebiyatımız için zenginliktir. Söke’nin bir köyünde AKKÖY dergisini yayıma hazırlayan Güven Pamukçu, Avanos’ta çıkan ŞİİRİ ÖZLÜYORUM dergisini yöneten Fuat Çiftçi, Ayvalık’ta çıkan ŞİİRCE’nin yönetmeni Uğur Bilge kasaba koşullarının yetersizliğine karşın ilgi çeken edebiyat dergileri hazırlıyorlar. BBunların dışında Anadolu’nun çeşitli illerinde edebiyat sorunlarını bilen, edebiyata yeni bakış açıları kazandıran dergiler yayımlanıyor. Zaman elverdikçe, yerim yeterli oldukça bu dergilerdeki yenilikleri okurlarımla paylaşmaya çalıştım. Yeni bir derginin doğuşunu biraz umut, biraz sevinçle karşıladım. Yayımını sürdürme olanağı bulamayan dergilerin ardından bakakalırken üzüntü duydum. Artık iyice belli oldu ki dergicilik bir takım çalışmasını gerektiriyor. Kimi yazarların kişisel hevesiyle çıkan dergilerin yayın serüveni uzun ömürlü olmuyor. Gelirgider dengesi kurulurken, “telif hakkı”na varıncaya dek, en küçük ayrıntı gözardı edilmeden bir dergiyi yaşatacak koşulları yerine getirmek gerekiyor. Bir zamanlar “Tan Yayınları”nı kurmuş, TAN adında bir de edebiyat dergisi çıkarmış olan Mehmet Taner diyor ki: “Şimdi: sevinç duyduğum, yegane kişisel israf maceram odur” (YAZILIKAYA, Şiir Görüşlerinin Deneyime İlişkin Bir Süreçsel Yanı Var, Aralık 2006). Aradan yıllar geçip te TAN EDEBİYAT’ın sorumlusu Abdülkadir Paksoy “nitelikli ürün ve para sağlandığında yayımlanır” diye karşı duruş takınırken, yenilgiye uğradığını açıklamaktan çekinmiyor: “Sevgili dostlar, Kasım 2005Kasım 2006: TAN EDEBİYAT 6 sayıyla bir yılı tamamladı. Bu nedenle itiraf etmeliyim ki evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Artık, hem maddi hem de ruhsal olarak yayını sürdürebilecek durumda değilim. Bu benim üçüncü dergi girişimimdi ve yine başarılı olamadım. Büyük bir olasılıkla bu son...” (TAN EDEBİYAT, Teşekkür ve Veda, Kasım 2006). 2006 dergileri DERGİLER ORTAMINDAKİ ÇEŞİTLİLİK “Değinmeler” köşesinde önce dergilerden yola çıkıyordum. Sonra okuduğum kitaplar girdi oraya. Gene de dergilere öncelik tanımayı bırakmadım. SAYFA 22 Tuncer Uçarol’un bir araştırmasına göre yurdumuzda 200 dolayında edebiyat dergisi çıkıyor. Bunların önemli bir bölümünü gözden geçiriyor, yurdumuzdaki bu edebiyat coşkusunun daha iyi bir edebiyatı besleyebileceğini umuyorum. Kimi dergiler kendine göre bir çerçeve çizmiş. Örnekse ARDIÇKUŞU Köy Enstitüsü kökenli yazarlara daha çok yer veriyor, o ülkünün yurdumuz için umut ışığı olduğuna inanıyordu. Ali Dündar, Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Osman Bolulu, Mahmut Makal, Mahmut Yağmur o dergide en çok göze çarpan yazarlardı. DAMAR, toplumcu duyarlığa inanan, toplum sorunlarını edebiyat açısından irdeleyen bir dergi. MERDİVENŞİİR, HECE, HEVES, YENİ İKLİM gibi iç gerçeklere, gizemci anlayışa önem veren dergilerin, toplumcu inanışa değer veren ozanları da anlamaya çalıştığı görülüyor. KIYI dergisinin Trabzon’da yaktığı edebiyat ışığı ADA, MOR TAKA gibi nitelikli dergilerin çıkmasına yol açmıştı. 2007’de yeni bir atılımla KIYI’nın yeniden yayın dünyasına katılacağını öğreniyoruz. Edebiyat dergileri, bölgelere özgü edebiyat ortamlarının oluşmasına da yol açıyor. Özellikle edebiyatta işlevi olan bir dergi, oluşturduğu ortamla daha etkili bir iz bırakabiliyor. İzmir’de, Bursa’da, Antalya’da edebiyata yön veren edebiyat ortamlarının oluşması umut vericidir. Özellikle Ankara, kırklı yıllardan bu yana, çağdaş edebiyatımızı etkileyen önemli edebiyat olaylarının geçtiği bir kent olarak ilgimizi çekmiştir. KUM dergisinin Yayın Yönetmeni Aydın Şimşek’in şaşırtıcı görüşleri yanlış yorumlanabilir. Kuşku yok ki bir yazar önce kendi için yazar. Okuru kazanmaya yönelik yazılar yanıltıcıdır. Ama yazarı yetiştiren de okurdur. Aydın Şimşek okurları yok saymasa da, karşı duruşu yanlış anlaşılabilir: “Unutmamalıdır ki, yazar ideal okurun kendisidir. Bu nedenle de dış dünyaya ve okura karşı birinci dereceden sorumlulu ğu yoktur yazarın. Kendine, yazısının iç disiplinlerine karşıdır, asıl sorumluluğu. Metni oluştururken en son düşüneceğimiz şeydir okur” (KUM, Okur Ölü Bir Şeydir, MartNisan 2006). Edebiyat ortamından KUM da çekiliyor mu? Oysa Aydın Şimşek edebiyat üzerine sözü olan bir yayın yönetmeniydi. Aydın Şimşek “Veda Ederken” diyor ki: “KUM poetik duruşu, omurgası olan, devrimci içeriğiyle dünyaya daima soldan bakan ve bu estetik değerleri oluşturmaya, oluşmuş olanları da içermeye çalışan bir dergi olarak yaşamını sürdürdü... Bu tutumu hep önemsedik. Yeni dünyanın egemen kültürü olan aynılaştırma ve tek çatı altında toplayıp yönetmeye cepheden karşı çıktık. Sanatla politika arasındaki geçirgenliği, estetik algıdan taviz vermeden yürütmeye çalıştık. Bu ülke topraklarında yaşayan aydın, sanatçı vs. insanların apolitik olma lükslerinin olamayacağını daima vurguladık...” (KUM, Kum Dergisi Yayın Hayatına Son Verirken, EylülEkim 2006). “Sel gider kum kalır” diyorduk ama artık 2007’de KUM da olmayacak. Belki LACİVERT’in de sorumlusu olan, KUM’un “Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü” Esengün Kutkan, siyasetin uydusu olan bir edebiyatın yeterli olamayacağına inanıyordu. Nâzım Hikmet, “Anlamaya çalışıyorum inanmayı yitirmenin pahasına” derken, kocalmaya alışmanın, usanmışlığı içinde miydi? Yoksa dolaylı anlatımla gerçeğe bakarken, insanın iç gerçeklerini anlaması gerektiğini mi dokundurmak istiyordu? DALYA Kuşkusuz edebiyat dergisi çıkarmanın ustası olan Enver Ercan ile Turgay Fişekçi gibi yazarlar, yeterli destek bulmasalar da, edebiyatı iyi bilmenin yanı sıra, bunun bir gönül işi olduğu inancındadır. Gene de anımsamak gerek: Dergicilik uzun soluklu bir iştir. Yeterli destek olmadan o yola baş koymak, sonuç verme yen, boşuna bir çabadır. İMGEÖYKÜLER gibi, arkasında bir yayınevinin desteği olan, yayınevinin gücünü gösteren bir dergi bile, umdukları geliri sağlayamayınca, yayın dünyasından çekilebiliyor. Öte yandan tek başına bir ordu gibi çalışan Ahmet Miskioğlu 2006 yılında TÜRK DİLİ DERGİSİ’ni 20 yıldır yaşatmış olmanın onurunu taşıyor. Türkçeye gönül veren okurların gücünü gösteriyor bu dergi. VARLIK, 74 yıldır, giderek çoğalan bir ırmak gibi, yayımını sürdürüyorsa, kendini yenilemeyi bildiği içindir. HÜRRİYET yayın topluluğunun saygınlık ölçütü olan GÖSTERİ 300’üncü sayıya yaklaşıyor. O saygınlığın bir ölçütü olarak düzeyli bir edebiyat dergisi olmanın onurunu koruyor. “2006 Dergileri” derken, “Dalya” diyen, 100. sayılarını çıkarmış olan iki edebiyat dergisini özellikle anmalıyım. VİRGÜL, “Aylık Kitap ve Eleştiri Dergisi”, Ekim 2006’da “Dalya” dedi. Böyle bir eleştiri dergisinin kurumsal bir yapı kazanması kuşkusuz takım çalışmasının önemini gösterir. Bugün yurdumuzda 6000’in üzerinde İSBN numarası olan yayıncı olduğu, binlerce çeşit kitabın çıktığı düşünülürse, bunların değerlendirilmesinin ne denli önemli olduğu anlaşılmış olur. Bir romancı, nesnel olarak romanını değerlendirecek eleştirmenin özlemini çekmektedir. VİRGÜL’ün Genel Yayın Yönetmeni Orhan Koçak’ın değerli bir edebiyat insanı olmasının yanı sıra, dergiyi yayıma hazırlayan takım çalışmasının bunda önemli payı vardır. “Dalya” diyen VİRGÜL, yayın serüveniyle ilgili olarak 101 yazarın görüşünü almış. Kısacık değinmelerden düşündürücü görüşlere kadar, VİRGÜL gibi bir edebiyateleştiri dergisinin edebiyatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu belirten bu yazılardan birkaç örnek almakla yetineceğim. Necati Tosuner; “Bir virgülün önemine değer verenlere ne mutlu!” derken, edebiyatın ayrıntılarda gizli kaldığını anımsatıyor. VİRGÜL ilk sayısından başlayarak belli bir düzeyin üstünde olan bir dergiydi. Bu nedenle Füsun Akatlı, “Bizim çocuk üniversite bitirmiş gibi doğmuştu zaten” diyor. Gazetelerin kitap ekleri giderek yaygınlaşır, ilgi uyandırırken VİRGÜL nasıl bir özellikle ayakta durmaktadır? Tanıl Bora diyor ki: “Benim VİRGÜL’de bulduğum fark, bir kitap veya bir dizi üzerine yazılardan ziyade, onlar üzerinden yazılara ağırlık verildiğinde ortaya çıkıyor: Bir kitabı veya bir öbek kitabı vesile eden denemeler, onlar üzerinden konuya veya literatüre ilişkin spekülasyonlar...” “Dalya” diyen dergilerden biri de KİTAPLIK, Aralık 2006’da 100. sayıya ulaştı. Yayın Kurulu’nun yeni anlayışlarla geliştirdiği dergide, eskilerden gelen Güven Turan, Murat Yalçın gibi kültür insanı edebiyatçıların bulunması, bu gelişmeyi daha anlamlı bir düzeye getiriyor. Geçen yıla bakarken nice edebiyat dergisinin önemli atılımlar yaptığını, görmeyi öğrettiğini, edebiyata ivme kazandırdığını görüyorum. Oylumlu dergilerin işi daha zor. Çıtayı yüksek tutmak, yığma yazılardan kurtulmak, edebiyatta kendine özgün bir yer edinmek zorundadırlar. Giderek, düzeyli okur topluluklarının çoğalmaya başladığı günümüzde, bakalım 2007 edebiyatımıza neler kazandıracak?.. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 882
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle