Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Latife Tekin ile son romanı "Muinar" üzerine… Latife Tekin’in Everest Yayınları tarafından yayımlanan son romanı "Muinar" sözümüzün konusu. Çağlar boyunca kadınların içinde uyanan bir ses Muinar. Kadınlara yaşama, varolma stajı yaptırıyor. "Bana bak…" diyor hafiften efelenerek ve ekliyor: "İçinde uyandım mı susturamazsın, nafile… Dinle seslerimi… Dinle ve kımılda". Muinar sadece kadının değil herkesin inisiyatifi, sivil mi sivil… Dili dini kandıranlara hodri meydan diyor. Tanrı ile maço tanrılar ile derdi var. Rüzgârda uçuveriyor türbanlar... "Seninle göğü, ışığı konuşacağız, kafanı kapatmaya uyanmadım içinde, açmaya uyandım" demesi bundan. Nükleer falına bakıyor dünyanın, "alfabesini bozmaya çalışıyorlar" diyor gizli servisler için, robot yazarlara veriştiriyor. Dediği gibi düz eylemci sözleri değil bunlar… Planlı uyanış!.. Latife Tekin’in Muinar’ı dobra dürüst aramızda, içimizde. Latife Tekin ile "Muinar" üzerine söyleştik. Susma Muinar susma kırgın biraz, “Şelonlara yedirdiniz dünyayı!” diyor, “bu ülkenin sosyalisti, komünisti nereye gitti?” diye soruyor, başımızı kaldıracağımızdan ümidini kesmiş, kederli bir ifadeyle laf dokunduruyor bizim kuşağa: “Siz varken ruhlara mı düşerdi zehir çukurlarının başında nöbet tutmak!..” Göğe süzülüp çıktığında, kurşunlanarak, asılarak öldürülmüş gençler, bizlerden haber sormak için etrafını sarıyormuş Muinar’ın, üzülmesinler diye, solcuların hapiste olduğunu, içerde gün saydıklarını söylüyormuş onlara… Bizim kuşağa vahşice saldırıldığı, susturulduğumuz doğru ama o yıllardan bu yana çok zaman geçti, ellili yaşlarımıza geldik artık, daha da susacak olursak, konuşacak halimiz kalacak mı bilmiyorum, ihtiyarlık çökecek üstümüze. SINIR TANIMAZ VARLIKLAR Nefes alıp alıp haykıran bir roman Muinar.. ta ciğerden.. sonra yeniden yeniden haykırıyor… Kadına bak diyor hafiften efelenerek ve ardından bana bak diye ekleyerek. İçinde uyandım mı susturamazsın beni, nafile… Dinle seslerimi diyor. Dinle ve "kımılda"… Muinar kadının belki de sadece kadının değil herkesin inisiyatifi, sivil mi sivil… İnsan dışında hiçbir canlı, devlet tanımıyor, Muinar’ın canlı olduğunu söylediği dünyanın kendisi de dahil buna, sınır tanımaz varlıkların yanında saf tutmamız için yüreklendirmeye çalışıyor bizi, dünyanın karnından bombalandığını, kan kaybettiğini söylüyor… Kükreyip silkeleyebilir insanı dünya, ama üstündeki masum canlısına kıyamıyor, yoksa koparırdı kıyameti… İnsan kızgınlığından az gidip ötede dönecek olsa, kuşlar ve balıklar da ölecek o zaman, ağaçlar kuruyacak, dağlar yıkılacak, denizler parçalanacak, başımıza böyle bir felaket gelmeden, kalbi, yüreği soğumamış insanları, dünyanın tarafına geçmeye çağırıyor. Tanrı ile, maço tanrılar ile derdi var Muinar’ın.. Ve türbanla… Rüzgârda uçuveriyor türbanlar… Bunu anlatır mısınız bu sıkmabeyin olayına karşı çıkışı… Bu birdenbire değişen çehrenin Muinar’da ve sizde uyandırdığı tepkimeyi paylaşır mısınız bizimle? ? Gamze AKDEMİR uinar ne kadar bir zamanın yürek çarpıntısı, emeği? Muinar, İstanbul’un gürültüsünden bunalıp Ormanda Ölüm Yokmuş’u yazmaya başladığım yıllarda varlığını hissettirdi bana, önceleri kaç yaşında olduğunu bilmiyordum onun, coğrafyası belirsiz, ölümsüz bir kocakarının ruhu, ruhuma dolanıyordu, korktuğum için onu yok saymaya çalıştım başlarda, peşimi bırakmadı işte, Unutma Bahçesi’ni bitirdiğim günlerde, para zorbalarına küfürler savurarak göğsümden içime sızdı, sesim ikiye bölündü ortasından, kalp çarpıntısı, nabız hızıyla masallar anlatıyor, dünyanın canlı ve dişi olduğunu söylüyordu, niyetinin beni öldürmek olduğunu sanmıştım, konuştukça tanımaya başladım onu, hiç susmuyordu, anarşist bir kocakarı, dünya savaşçısı… Sustu bir kuşak, susturuldu, örselendi malum. Sonraki kuşaklar ise malum apolitize hamburger çocukları olmaya meyletti, yönlendirildi. Onun için mi hiç susmadı, öfkelendi Muinar bu çağda? Muinar, para çakallarına, karnı şiş doğruluk tüccarlarına, ahlakçı namussuzlara öfkeyle verip veriştiriyor, susanlara da M Muinar, türbana, çarşafa, baş örtmeye karşı, onbin yaşında bir roman kahramanı o, yazarını zorla dağa yürütmüş, kavgacı bir kocakarı, kadınları erkeklerin örttüğüne inanıyor. Kadınlarla erkeklerin uzak geçmişte büyük bir savaşa tutuştuklarını, bu savaşta kadınların yenildiğini söylüyor, “Kadın düştü, dünya da bizimle beraber düştü” diyor, çoktanrılı dönemden, tektanrılı döneme geçilirken, insanlık bir şey kaybetti, dünya bir şey kaybetti, kadınlar, kendi içlerine doğru göçe başladı, o zamandan bu yana, kadının ülkesi içidir, kadına karşı üstünlüğünü ilan etmiş olan erkek, beze çaputa sardı cinsimizi, onun bu düşüncesine katılıyorum ben de, geriye doğru baktığımızda öyle olduğu apaçık görünüyor. Biz kadınlar, dünyaya saçımız bağlı, kat kat örtüler altında yaşamak için gelmiş olamayız, binlerce yıl önce yaşamış kadınlar, örtünüyorlar mıydı, onların yeri cehennem mi? Türbanlı, çarşafları kadınlar, istedikleri kadar, çağdaş insanın giyinme özgürlüğünden söz etsinler, benim özgürlükten anladığım şey, bu kara kumaşseverlikle bağdaşmıyor, ne türlü düşünsem yüreğim kaldırmıyor, gözüm yabancılıyor örtüyü, kadın ırkını kapayarak bastırmak isteyen erkeğin zaferini kutluyorlarmış gibi geliyor bana… Bütün peygamberler erkek, bu kutsal erkeklerin hepsi de aynı coğrafyanın erkekleri... Muinar, bunu da kuşku uyandırıcı bir durum olarak görüyor… Aslında, bu erkekler için de düşündürücü bir durum olmalı Tanrı, sanki gökte yer değiştirmiyor, kutsal topraklar sayılan toprakların üstünde sabitlemiş kendini, hep oralarda yaşamış bir erkeği elçi seçiyor kendine Muinar, haklı olarak, Tanrı’nın, ilahi ışığını yansıtmak için hep de erkekleri seçmesine anlam veremiyor. Bu eğer, erkeklerin uydurup bize yutturdukları bir şey değilse, kadınların bu Tanrı’yla işi var demektir!.. Muinar, erkeklerin elinden alınacak şeyin, tapu, mal, mülk filan değil, yani nafaka cinsinden, öyle yenilir harcanır bir şey değil, ilahi ışık (!) olduğunu söylüyor; ‘Erkekler, ilahi ışığı çaldı bizden, Tanrı’nın ışığını iç ettiler!..’ diyor. Ateşi çalmak gibi bir şey bu, düşünürsek, ateşten çok daha fazlasını götürmüşler aslında, hayatın ışığını çalmışlar bizden… Güneşin ve ayın ışığını… Tanrı’nın ışığının tapusunu üstlerine geçirmişler!.. Dili de kandırır olmuşuz dini de diyorsunuz romanda… Gerçekten öyle… Kadınlar ve dil konusunu sormak istiyorum. Geleceğin dili kadının elinde mi? Kadınlar dili yenileyebilir mi? Kadın terminolojisi dünyayı nasıl etkiler, dönüştürür? Kadınlar da yoksullar gibi dilsiz, tarihsiz aslında, geriye doğru bir araştırma yaptığımızda, büyük kadın çoğunluğunun yüzyıllar içinde ne yapıp ne yaşadığının bilgisine ulaşamıyoruz, devletli kadınlardan, kraliçelerden, padişah annelerinden, zevcelerinden haber var, varsa işte… Büyük kadın ırkının ne yaşadığı kayda geçmemiş, hayat karşısında ne hissetmiş olduklarını, dünyada kendilerini nasıl taşıdıklarını bilmiyoruz, kadın atalarımızın kuşaktan kuşağa aktardığı gizli bir kadınlık bilgisi var, o da masal formunda, kulağımıza fısıldanmış, rüzgâra, suya söylenmiş türküler, ağıtlar var. Özgürleşme mücadelesi veren kadınlar, bu gizli dilin kaynağına inerek dili yenileyebilirler… KURNAZ MUİNAR Ne kocakarı ama... Hepimizin içinde saklı... Sinsi değil mi?.. Muinar kimi kimi acımasız, ukala üstelik... Bir de içinde uyandığı kadınları kıyaslıyor birbirleriyle... Beter örnekler veriyor... Kurnaz Muinar... Ülkemizdeki erkek hükümetin meclisinin çıkardığı yasalar, yani erkek yasaları, bize göğün ışığından hakça ve eşitçe sebeplenme imkânı sunuyor mu? Sunabilir mi, Medeni Kanunu biz kadınlar yapmadık, asırlardır hangi kanunu kadınlar yapmış ki zaten? Muinar, ukalalığa katlanamadığı için ukalaymış gibi geliyor insana, benden önce, adı Belinur olan bir kadının içinde uyanmış, ondan önce başka bir kadının, hepsi de bir kazaya uğrayarak ölmüş, asırlar boyu, yaşayan kadınların içinde uyanan bir ruh olsaydım, ben de kıyaslama yapardım içinde uyandığım kadınlar arasında, kaçınmazdım bundan herhalde, farklı kesimlerden sayısız kadının yaşamına ortak olmuş Muinar, devletli kadınlar, kraliçeler, Tavannannalar görmüş, kötücül bir yanı var belki, öyle ruhu saf bir kadın koruyucu sayılmaz pek; kocalarıyla, KİTAP SAYI ? SAYFA 16 CUMHURİYET 882