24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cemil Kavukçu’nun yeni romanı ‘Gamba’ kış tarihleri arasında yazarımın öykülerini okuyabildiğimden olsa gerek, bu romanı okurken Dönüş’ten biraz daha rahattım, önyargısızdım ve kitap bittiğinde Cemil Kavukçu romanlarına karşı kendimce kurduğum uzaklık azalmaya, romanlarıyla küslüğüm bitmeye başladı. Ve bugün, üçüncü roman “Gamba”. “Yolculuk” izleğinin kitabın başından sonuna hâkim olduğu Gamba’yı okurken sık sık durakladım. Elimdeki kalem, sürekli, kitabın sağını solunu doldurmak istedi. Okuma hızımın kesilmesi, hem zevkli hem sıkıntılıydı. Zevkliydi; kitap, büyüdükçe büyüdü, çoğaldı; üzerinde düşünmek için zaman kazandım. Sıkıntı vericiydi; hem kitapta anlatılan yolculuğun hem de okuma yolculuğumun sonunu görmem gecikti. Sözünü ettiğim çoğalan, çoğalttığım anlamları, Gamba’daki kişilerin yolculuğunu anlatmadan, kendi yolculuğumun sonunu söyleyeyim. Sayfaları çevirdikçe hafifledim. Evet, artık Cemil Kavukçu romanları ile uzaklığım, küslüğüm bitti bu roman ile. ****** Düz ve yüzeysel bir okumada, Gamba, dört arkadaşın bisiklet yolculuğunu anlatan bir romandır, denebilir. Şimdi, yakın ve uzak geçmiş arasında gidiş gelişlerle ilerleyen roman, Asım, Cevat, Turgay ve Nurbay merkezde olmak üzere bu kişilerin çevrelerindeki diğer kişileri de içine alarak hem niceliksel hem de anlam düzlemini düşündüğümüzdeniteliksel açıdan geniş bir alana yayılır. Bisiklet yolculuğunun ardındaki katlar da böylece teker teker kurulmaya başlanır. ROMANIN KURGUSU Küçük ve kurumaya yüz tutmuş bir kaynaktan başlayan hikâye, aktıkça yatağını derinleştirir, genişletir; fakat bir zaman sonra, kurumakta olan kaynağa dönüş başlayınca genişleyen yatak daralır. Bu, aslında romanın içeriğiyle de örtüşen bir yapı. Roman kişilerinin yolculuğa çıkması, kurumaya yüz tutmuş kaynağın çırpınışları; yolculuk süreçleri, yatağın derinleşme ve genişlemesi; yolculuğun sona yaklaşması, o kaynağa dönüş, daralma ânı ile eşleştirilebilir. Hatta aynı yapı ve eşleştirme, roman kişilerinin ruh halleri ile de yapılabilir. İç dünyaları kurumaktayken beliren yolculuk fikri, akacak yeni bir kanal, yatak bulma misali rahatlatıcıdır onlar için. Yolculuk yatağında pedala basıp ilerlerken, sorgulamalar ve hesaplaşmalarla kendi içlerinde derinleşirler. Fakat, tıpkı romanın yapısı gibi, yolculuk sonuna doğru kurtuluşa, çözüme dair umutlar, beklentiler azalır; iç dünyalar yeniden dar alanlara hapsolmaya, kurumaya başlar. Romanın kurgusu, izlek, izleğin anlamlandırılması ve roman kişilerinin ruh halleriyle paralellik gösterir. Sözünü ettiğim genişleyen, derinleşen anlam evreni içine, her roman kişisi, kendi hikâyesi ile girer. Bu hikâyelerde yer yer çocukluk, ilk gençlik yılları ve daha ağrıklıklı olarak sorumlulukların artmaya başladığı dönemler, büyüme evreleri, iş yaşamı, aşklar, evlilikler ortasında geçen –kaybolan demek daha doğru sanki roman kişilerini düşününce yaşamlar anlatılır. Dolayısıyla, zaman zaman aile, zaman zaman eş, iş ortamındaki arkadaşlar derken romanın kişi ve anlam profili genişler. Böylece her bir anlam katı, kendi içinde yan anlamlarını doğurur. Bunun sonunda da sadece kişilerin sayısal çokluğuyla değil; anlatılanların, anlamların, göndermelerin derinliği ve yoğunluğuyla çok katlı bir roman kurulur. Yalın bir dille, zaman zaman açık; zaman zaman örtük göndermelerle yapılanmış Gamba’nın anlam evreni, okuru, romana daha yakından ve derinden bakmaya çağırırken etkin bir okur istediğini de söyler. Yolculuk ve kurtuluş, kadınerkek ilişkileri, cinsellik sorgulaması, iş yaşamı, aile içi ilişkiler, şehir ve kasaba yaşamı, sistemdeki bozulma, dış dünyadaki değişikKİTAP SAYI Yazarın ve okurun yolculuğunda bir eşik roman Gamba’da hâkim izlek “Yolculuk”. Cemil Kavukçu bu üçüncü romanıyla da bir hayli konuşulacak gibi.. ? Melike KOÇAK C emil Kavukçu, okuma dünyama öyküleriyle misafir olup, okuduğum her öykü kitabıyla misafirlik süresini uzatarak zaman içinde kalıcılaştı. Öykü lezzetini doyasıya aldığım yazarlardan biri olarak yıllar önce kitaplığıma yerleştiğinden beri, izini sürdüm durdum. Öykülerinde kasaba insanlarını ve o insanların dünyalarını, mekânları kendine özgü diliyle anlatan Cemil Kavukçu; bu kişi ve dünyalara, sadece toplum penceresinden bakmaz. Her bireyin değişen hayat içindeki rolünü/rollerini, yüklendikleri/yüklenen anlamları, içinde bulundukları fiziksel ve ruhsal durumları merkeze alarak kurar öykülerini. Bu kurgular da kimi zaman ortak kişi, motif ve izleklerle alttan alta birbirine bağlanır. Bütün bunlar, Kavukçu öykücülüğünün portresini çizen öğelerdir de aynı zamanda. Bu özelliklerleriyle okumaanlamlandırma çalışmalarımda geniş açılımlar sağlayan öykülerin yazarı, bana göre, sanki hep öykü yazmalıydı. Bu, bencil okur tavrı, belki de kaprisiydi. Böyle bir bakışla ilk romanı “Dönüş”ü(1998) okurken romana haksızlık edercesine belki de Kavukçu’nun öykülerini aradım durdum satır aralarında ve üzerinde çok durmadan, düşünmeden kitaplığıma kaldırdım. Romanın ardından “Dört Duvar Beş Pencere”(1999), “Gemiler de Ağlarmış”(2001) ve “Başkasının Rüyaları”(2003) kitapları, öykü delisi yanımı beslemeye devam edince rahatladım rahatlamasına; ama “Başkasının Rüyaları”nı okurken zaman zaman bir roman kuruluyormuş duygusunu yaşayıp, “Düğün” öyküsünde de, bu duygum sağlamlaşınca tedirgin olmadım değil. Bu kitabın, Cemil Kavukçu öykücülüğünde bir eşik olduğunu düşünüp sonraki öykü kitabını beklemeye başlamışken “Suda Bulanık Oyunlar”(2004) adlı ikinci roman raflarda yerini aldı. İki romanın çı ? SAYFA 8 CUMHURİYET 834
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle