05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ukhığuna oranla çok mutlu geçti. Yaklaşık ir dönümlük bahçeli bir evde, Denizli'de aşamaya başlamam ycdi yaşmdan sonradır. 'edi yaşına kadar geçen sürem ıse Sarayöy'dedir. Bu ııedenle kendimi Sarayköylü ayarım. Uzerimde çok ctkisi vardır; gerek urtnaca gereksc gerçck mctinler.de Sarayöy'ü bulabilirbiniz. Gerçi onların da çok niyük bölünıü kurgııdıır yine. Siz de oku lunuz. Ben burada sevdiğim kenti koru nak, yanı buşımda tutmak içm onu kıtaplaa sokmuşıımdur. Yas,amunın ılk malzemceri doğallık yapıntısı Sarayköy'de oluşnıuş ıır. Biı SLI kıyiM çocıığu gibi duyanın kendıııi. Menderes dcnız kıyısı değildır; ama o la benı çok biçimlendirmiştir. O su kıyısınlakı etkiluııııeleıimı hiç unutamam. Onla ın galiba kozaya dönüşme döııemi Üeniz i'de başladı. Yani ycdi yaşmdan ıtıbaren ıem okııla gilnıeye hem de okuldan kaçma/a başjadmı. Babam öğretmendi. Sarayköy'de 6 yaşınJa ilkokııla başlatmak istediler; ama onu da reddettim. Babaııı bir Cumhuriyet aydınıy .lı, öğretmen arkadaşları vardı ve aileler arasuıda gezmeler olıırdu. ünlar bizinı eve gelirdi. Ben o buluşmalurın, söyleşmelcrin can kulağıyla dinleyicisiydim. Bıınlar vc Saray köy'deki yas^antı gereçlcri yanımda, Denizli'de, o yalnız ve büyük evde, her kardeşin bağımsız bır odası vardı iki katlı, altı odalı evde kaybolurduk, bunlan o zaman işlemeye koyuJdum sanırım. Stırcldi okurdum, yazardıın. Ben böyle bir çocukluğu kendi çocuğııma yaşatabilmiş değilim işin açığı! Onıın için bütün yazarlardan farklı, mutlu bir çocukluk geçırdım, diyorum. ü çocukluğu ben, bereketli bır lıamur teknesi gibi anımsiyorum. Bunu dönüştürmem ne sona erer ne de tükeııir. Uykusu Sakız'da bunu bıraz serpiştirdim. Yoksa o anılara bugiin de kıskançlıkla bagiıyım. Diııamızmımı ve mutluluğumu çoeukluğumdan alıyorum. O çocukluk beııi hâlâ yönlendirebiliyor bu nedenlc; çalışma gücümü de oradan alıyorum, diyebilirim. AÜ Dıl ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fel sefe Bölümu'nu bttirdımz Nıçın felse/ede de fcıl df ölcki alanLırda kalmayı ycfclediniz? Felsefeye yönelmeden önce zaten sanatın içindeydım. Bir yandan dergilerde yazıyordum öte yandan profesyonel tiyatıo ya pıyordum.. Dil ve TarihCog'ralya lakültesi'nin Edebiyat Bölümü de vardı, Tiyatro Böliimü de; ben ielsereyi yeğledim... Ya^a mımın en güzel kararlarından biridir bu .. Diüjüncbiliyor mıısıınuz, sanat yaptığım o döneınde tam on yıl lelsete okudıım... Hadi sıze bir gizımi dile getıreyım şuracıkla; 'tel sefe', benim tünı sanat ya^amımın en temel ama en gizli dayanağıdır... Zaten ben, Felsele Bölümü mezıınu olduğumu da söylemem olur olmaz yerde... Ovünmek gibi gelir çiinkü bu bana. YAŞAMLA FELSEFE ARASINDA Fehefe krikcnlı ulmamz sanatçılığınızu, yazarlıfymzct mnıl yansıdı? Bana göre felsefe, beninı sanatımı özce de, biçimcc de yeııiden yapılandırdı. Ben bciyle düijiinsem de bakalım öyle ıni ama? Bunun için öğrenim öncesiyle felsefe öğrenimi gördükten sonraki urünlerimin karşılaştırılması gerekir aslında... Ancak ben, kendimce nasıl yararlandığımın kabaca altını çizmeye çalışayını yine de: 1. Hiçbır çalışmamda (yazdığım oykü, roman, oyıın vb. ile tiyatroda, sinemada yaptı ğım yönetmenlikte) kurduğum evrene mii dalıaleetmem, 2. Tütn çalışmalarımda en genel hayatı, bunun içindeki çc^itli yaşamları, bu yaijam lara perçinlenmiş olan anları bir bütün halinde gürürüm, 3. Kişilerın, tarafımdan kurıılmuş kuklalar olmaması için çaba harcanm... Sırası geldi, ekleyeyim; çalüjina masanıda bir papağanım dıırur yıllardır, yazarken arada ona bakar soylcniıim, "Sadık, papağanlaşma!" Bütün buıılar, kuşku yok ki, lelsefenin hayata buyıır edilmesiyle, bir yaşam biçimine dönüştürülmesiyleolanaklı... Felsefeyi öğrenirsiniz de sözgelimi, bunu sanatınıza katamazsmız... Bu, bıraz da yaşamla felsefe arasında kendinızı yapılandırmanıza bağlı. Demek ki ilkın kendinizi felsefece yaratacaksınız... Kendinizi yaratmadan sanatsal yaratıya yönelemezsıniz çünkü! Hem sonra ben bciyle diyorum ya, bakalım felsefeciler ne diyecek? "Sakın papağanlapna" sozünüzc lakıl dıın, yoğun, ıpele gıbı bır dillc nyarıdd bulunuyursunuz gıbı Bır eleştirı nıı> Benim papağana söylemek istediginı; "kendınıe dimük eleştırı" olsun. Sizin burada yansıttı^ınız yazılarımda dı^a vuran eleştiri ise "dı^a donıık ele^tııi" olsun. Oyleyse ben, kendınıe papa^anlaşma derken, kendi mı eleijtirebilnıek için o sözü basaınak yapıyorum. Boylece bundan yararlanıyorum. Papağanlaşmak istemediğim için, kendimi sürcklı dcnetleıne gereği duyuyorum. Ama oteki cleştiriyle bunun arasında bir bağ kurulabiliı elbette... Ben keııdime yönelik böyle bır eleştiri çıkarıyomm, başkalarına yönelik de bu noktadan kalkarak onları ele^tirebiliriın. Benim bilinçaltımda bir yerleıde bu duruyor olmalı. Kendimi o açıdan eleştirdiğime göre, başkalannı da o açıdan eleştirebilirün. "Sakın papağanlaşma" sözünün imam durduran bır yanı var... C ierçckten de öyle, ben okuduğum me tınlerde zaınan zaman birkaç sayfa okuduğum lıalde algılamadıgımın ayrımına vanyorum. () zaman hemen başa döniip yeniden okııyonım. Bu tür şeyler öncmli; insaıı ken disine döniik bir eleştiri yapamıyorsa; o zaman zaten bağışlayın ama usta bir yazar olamaz. Ya/arlık eleştiriyle başlıyor. Eleştiri gücü olmayan bir yazarın lyi yazar olacağına da inanmıyorum; çünkü eleştiri ayırmak deınektir. Eleştiri sözcügü, Türkçede ycrini bulmuş sözcüklerden. Yunanca "krino" sözcuğunün tam karşılığı. Onun Latincesi de kalbur. Elek, kalbur bize buradan gelir. Eleınek hoş bır eylemdir. Insan tııtumları, davranışları ve eylemleri için de bu uygula nabilir. Boylece yazarken de hangi sözcüğü kullanması gerektiğini, hangi kişilerde han gi duyguları yansıtması gerektiğini kestirecek, görecektir. Yani eleyecektir. Ahmet'in düşüncesinin gerçekten Ahmet'e ait olup olamayacağmı kafasında tartışacaktır. Ah met'in kullanabilccejii sözcük bellulir. Yazarın kullanacağı sözcük çok başkadır. Boyle olunca eleştiri gücü olmayan bir yazar, kökü olmayan bir ağaca benzer, çok kolay yıkılır. SORGULAMA FIRSATLARI Pfk yakııı tarihlcrdc çtkacdk olan kıtap lanntz hangilerı} Bunlara kırkıncı sanat yılt rıızın son bazırlıkları dıycbilır mıyiz' "Kırkıncı sanat yılı" diye bir algılayış içınde degilim. Böyle bır öncmsenmeyi ne arzu ediyorum ne de yakıştırıyorum kendinıe. Yaşamım elverirse ellinci, altmışıncı yıllarım için de düşünecek değilim bunu. Ben, bu zaman nirengilerini, daha çok kendimi sorgulama fırsatları olarak dcğerlendiriyorum. Oyle ya, ne yapmışım? Yazılarımı yayımlamaya başladıktan bu yana geçen kırk yılı nasıl değerlendirmişim, yanı sıra tiyatro da, çünkü o alandaki emek toplamım da yine bu kadar, sonrasında başlayan belgescl sinemacılığımda neler üretmiş, ne gibi verimlerle donatmışım bu süreyi? 2005, yani yazarhktaki kırkıncı yılım kitap yayımlamada atağa kalktığım yıl olacak sanıyorum. llkin bir oyun toplamım yayını lanacak MitosBoyııt'tan: Kevser'di, Ev Ses, Hayal Ustası (üç oyun). Buna ek olarak Bu Yayınevi de tünı çocuk oyunlanmı yayunla yacak. Ardından romanım girecek devıeye, yanı sıra yeni öyküler toplamım, yine kendi yayınevim içinde, Can'da. 2OO5'in son ayları içınde bır de ilk olınak üzere düşünce kita bı yayımlamak istiyonım... Bu lasarınıın ne oranda gerçekleşeceğini birlikte göreceğiz. M. Sadık Aslankara'ya soracaklarım bu söyleşiyle bitmedi elbette. Bir başka dergi de, bir başka başlıkta yazarınuzla yine birlikte olacağız. • Toplu Oyunlan 1/ M. Sadık Aslankara/ Mitos Boyut, Aralık 20047 176 v . * * « * " • Can Dündar Kırmızı Bisiklet 176 Sayfa 8YTL C U M H U R İ Y E T SAYI 787 M G E K İ T A B V İ Y A Y I N L A R Bir çocuğun babasına, bir babanın çocuğuna yazdıkları IMGE kitabevi tmUrimtifiyatlMiyla K İ T A P SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle