Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
var, şiirsel yazılıyor, denilmesine karşıyım. Harman Kaplan düz yazıdır; öykü formatında, iislubu değişik, şiirin olanaklarından ve şiirin ycryüzündcki varlığından yararlanan bir kitap. Biçimsel olarak öyle görünebilir, ancak bir de kurgusal olarak bakmak gcrckir işin tcknik rarafı nedir, niye böyle öyküler yazılıyor, neden beş bölüme ayrılıyor. Bir tanesindc çocukluk ve çocuğun gözlerinden anlatılan öyküler var. Sonra artık olgun bir insanın çocukluk hayatına dönüşü ve çocuk hayatını artık olgıınluk bilgisiyle ve güçleriyle anlatması ve yorumlaması var. Diğer taraftan ise Kar bölümünde anlattığım hikâyelerse ilk gençlik yıllarının, bu yılların getirdiği kırgınlık, yalnızlık ve bu kırgınlıkların gctirdiği hüzünlerin bir arada bulunduğu öyküleme biçmi var burada. Fırtına isimli bölümde Harman Kaplan'da yaptığım gibi şiirin olanaklarından çok daha fazla yararlanarak ancak düz yazı ve öykü metaforları içinde geçen bir anlatım tckniği var. Işte kitap benim zihinsel olarak geçirdiğim evreleri imbikten geçirerek anlattığım öykülerden oluşuyor ama bu birebir benim yaşamım demek değil. Kadın olnıanın, crkck olnıanın, çocuk olmamn yerı ne? Nesnclcr, labıat bunlann yerı ııcclir? Canlı canstz tiım karakterler çok bağımsız, hıçhırı cdılgcn dcğıl Evet son dercce bağımsız karakterler. Iki karakter varsa bıle hiçbiri diğerini nüfıızu altına alamıyor. Her biri ayrı karakterler, yazara bile ihanet edebilecek kadar bağımsız karakterler, onu bile dinlemiyorlar Çünkü karaktere sonuna kadar özgürlük veriyorum. BİZE 5UNULAN DEĞERLER Sonuna kadar özgürlük verdig'ınizdc karsınıza ne çıkıyor? Bu bir çaresızlık durumu mu yoksa yazarın öyküdekı tanrılığı mu Sonuna kadar özgürlük verdiğiniz zaman biraz denetimsizlik oluyor. Ancak ben de bu denetimden içinde yaşadığımız sistemin denetimlerden, bütün bu sansür mekanizmasından, bize sunulan değerler sisteminden son derece bunalmış durumdayım. Bu yüzden en azından kitapta anlattığım karakterlerin bağımsız olması benim, okuyucunun ve hayatın son derece işine yarayan bir durumdur. Bize dayatılan bilgi; seks şudur, şunu yapabilirsiniz. Erkeklere verilen bilgi; seks bir kadınla yapılan bir şeydir. Kadınlara verilen bilgi; seks eşinizle yaşabileceğiniz bir tecrübedir, dilsel bir tecrübedir.cinsel bir tecrübedir, tensel bir tecrübedir. Seksi bu kadar aşağılara indirmek, seksi sadece bedensel bir haz, şehvet oyunları haline getirmek son derece yanlış. Seks bana göre hayatın tamamıyla oynanan bir oyundur. Çok fazla da abartılmaması gerektiğini düşünüyo rum, ancak bundan haz almak için çeşitlı kitaplar, aletler, deneyler kullanmak yerı ne zihnin karanlık noktalarını aydınlatarak gidildiği zaman çok daha hoş şeyler olacağını düşünüyorum. Pek çok türde yazıyorsunuz, ö'yküyle bag'ınız nedır? Aynca öykülerde kullandı g'ınız şiirler var ancak şiir yazdığınızdan bıç bahsetmıyorsunuz Öncelikle şunu söylemek istiyorum, bcnce şiir yazmak; çöldeki kum tanelerinin hemen hcmcn hepsini tek tek hesaplamak, onları ayrıştımıak ve onlardan kulc yapmak belki yaptığınız kuleleri tekrar bozmak, onları eski şekillerine sokmak, kavuşturmak... Bugünc kadar benim yazdıklarımı roman ve öykü jformatı içerisindc değerlendirebiliriz. Öykü yazmanın bendeki karşılığı, yine sembolik olacak ama, küstah bir kurbağanın kalkıp balıklara saldırması gibi bir şey. Hayata karşı sürekli sıkıştırdnıış çaresizleştirilmiş insanların ve insan toplıılııklarının, nesnclcri ve tabiat olaylannı, cdindığimiz bilgilerin hepsi harmanlanıp bir hikâye anlatılırken kullanılacak malzcmclcr olarak görü yorum. Roman ile öyküyü karşılaştıracak olur sam benim için roman yazmak bir otomoC U M H U R İ Y E T KİTAP bil yarışına başlamaksa öykü yazmak yarışı bitirmektir. Karakterler çok zengın, çokfarklı... Öy küdamıtılmış biryazın lürü, kısıtlı bıralanda en az kelımeyle en/azlayı anlatmaya çalı^an bir tiir. [iunca zengin buncafarklı karakter dünyaya nasıl gelıyor? Bu kadar özgün ıfadelcnnı bu damıtılmıs türde nasıl buluyor? OKUYUCU ASLINDA YAZARI Öncelikle benim kafamdayarattığım, onlara yer açtığım, beslediğim, zemin hazırladığım karakterler. Örneklersek Thedora kafamda canlanıyorsa, yediği yemekten tutun da gezdiği yola kadar, hem yazılı bilgi olarak takip ediyorum hem de sezgisel olarak kafamda besliyorum. Bu besleme sürecinden geçtikten sonra öykülerdeki kişiler yavaş yavaş tiplikten karakter olmaya doğru gidiyorlar. Belli karakteristik yapılan oluşuyor davranış biçimlerinden, bakışlarından, mimiklerinden, diyologlarından, söz söyleme biçimlerinden, hayata karşı olan tavırlarıyla iyice kafamda yaşar hale geldikten sonra bir öykünün karakteri oluyorlar. Kafamda şu anda kâğıda dökülmenıis yıizlerce karakter, bizi artık kâğiıla clök, artık canlanalım, (liye yalvarmaktaiar Bu valvarma sürecı geçip karşılıklı sohbet etnıe siirecine girdiğimiz zaman, işlerini ve görevlerıni yapmış oluyorlar, asıl hikâyenin içine doğru akmaya başlıyorlar. Bir söz vardır: Hepimiz Gogol'ıın paltosundan çıktık. Benimkiler Cîogol'ıın paltosundan çıkmış değıller, benimkiler Cîogol'un iç cebinde saklı duran kâğıttaki öyküler. Bunu bilmek gerekir, bunu özellikle satır aralarını okııyan okuyııcuların takdirine bırakıyorum. Ayrıca Çehov'da 'duvarda bir silah dııruyorsa o silah mutlaka hikâye içerisinde patlamalıdır yoksa ne anlamı var' demiştir ben isc şunu söylüyorum elbette duvardaki silah patlayacaktır ama duvarda bir de resim vardır, o da canlanacaktır. Okuyucu aslında yazardır, unutmamak gerekir. Türk öykücülüğünde kendınızı nerede görüyorsunuz? Kımlerden etkılendığınızı düşünüyorsunuz? Ben bir bina yapıyormuşum gibi düşünüyorum. Diğer inşaat ustalarından farkım şöyle, ben bütün bu tuğlaları, kumları, harcın yapılacağı malzemelerin hepsini kendim getiriyorum, kendim biriktiriyorum kendim alışverişini yapıyorum, ve böyle olduğu zaman o sözcüklerın sahıbı siz oluyorsunuz, o hikâyenin sahibi siz oluyorsunuz. O hikâyeyi kendime o kadar yakın buluyorum ki çoğu zaman bana şunu soruyorlar; bütün bu öykülerde anlattığınız olayları yaşadınız mı?Hayır yaşamadım sadece kafamda tasarladım. Değişik malzemeler kullanarak öykü ya da romana dönüştürüyorum. • O zaman var olan yaşamınızın dışında bınlercc ya^amı yajjami) durumdasınız... Yaşamımda öyle bir noktaya geldim ki, oyun nerede bitiyor nerede yaşam başlıyor kanştı. Bir Metin Kaçan var evden işe gidip gelen, normal bir hayatı olan; bir de Metin Kaçan var ki anormal yaşamı olan, anormal hikâyelerle beslenen, hiçbir zaman normal ve gündelik olan dilde dahil olmak üzere kavramların, şüphelerin içine girmeyen... Bu üç dört tane ana kimliğin içerisinden sıyrılıp bir tek rahatlıkla gezinebildiğim kâğıt kalemle baş başa kal dığım nokta. Işte o noktada çok güzel ve çok mutluyum. Pekı ntye çok öykü yazılıyor? Bunun için iki tane panel yapmak gerekir. Hattabilim adamlarım toplamak gerekir. Neden çok öykü yazılıyor? Bir kere öykü yazmayı roman yazmaktan daha kolay zannettikleri için. Halbuki öykü yazmak romandan daha zor. Romanın bclli kişileri var. îster modern roman, ister romantik dönemdeki romandan bahsedelim istersen postmodern romandan; postmodern roman yazmayı karmakarışık şeyler yazmak zannediyorlar. Öykü yazarının hayata karşı son derece teknik bilgi taşıyor olması gerekiyor. Son derece de bunu kaleme alacak yazarın, sezgilerin açık olması gerekiyor. Işte son dönem öykücülerinde sadece öykü anlatımı var, üslup pek göremiyorum. Basite indirgemiş, kısaltılmış bir şey var. Konuları çok kısa, özet halinde anlatmayı kısa öykü zannediyorlar. Kısa öykü de bu değil. Bana göre kısa öykü; yani Batılıların shortstory dediği benim ise tişort dediğim, onunla da ti geçtiğim bir yazı türü. Yalnız nasıl olmalı bu, yani benim anlatımım, benim kalıplarım nasıldır. Baştan da söylcdiğim gibi, öykü yazmak için öncelikle kafamdaki hikâyeleriın hepsini boşaltıyorum Daha sonra kendi durumuma gülüyorunı. Daha sonra geçmişe bir özlem duyııyorum. Daha sonra gcçmiştcn edindiğim en büyük terbıyeyi, vicdanı masayakoyuyorum. Yanio sırada hayata karşı öfke duyduğum, sistemin minımal parçalarından bir tanesine doğru hedefe sözcükler gitmektedir. Bir tanesi insanlığın gittiği çıkmazlardan herhangi bir tanesine gitmektedir. Ancak bütün bunlann hepsini bir sosyolog gözüyle yapmak istemiyorum. Olayları yaşayan karakterin gözlemiyle anlatıyorum. Çünkü artık günümüzdeki öyküde ve romanda özellikle sosyolojik incelikleri, sosyolojik aynntıları anlattığın zaman başarılı olduğunu zannediyorîar. Oysaki bu doğru değil. Elbetteki sosyolojik bilgiye sahip olacaksın ama bu sosyolojik bilgiyi kullanırken edebiyatın temel noktasını unutmayacaksın. Temel nokta o insan, anlattığın karakter o olayları yaşarken nasıl tepkiler gösteriyor. Yoksa bir bilim adamı gibi karakteri anlattığın zaman olmaz, olursa edebiyat olmaz. • Adalara Vapur/Me/z« Kaçan/Can Yayınları/ 152 s. "Ya$amımda Oyle bir noktava geldim kl, oyun nerede bitiyor nerede yasam başlıyor kan$tı Bir Metin Kaçan var evden işe gldlp gelen, normal Olr hayatı olan: bir de anormal yasarnı olan, anormal hlkâyelerle beslenen, hicbir zaman normal ve güncteilk olan • dilde dahll olmak üzerekavramlann, suphelertn ıcine girmeyen... " S A Y I 7 39 SAYFA S