Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
suzluklarını olumluya dönüştürebilmc bağlamında elbette işin bir ucıından tutmalı, ama bu onların 'aydın' yanıyla ilgili bir durum daha çok. Şaiıin (ve şiirin) toplumsal gidişata doğrudan ve etkili müdahalcsi olanaksızdır. Ama, 'aydın' kimliği de olanlar, başka (pratik) planlarda rol üstlenerek bu dönüştürücülüktc üzerinc düşeni yapmaya çalışır. Şiir'in bir 'dönüştürücülüğü' varsa, bu dolayltdir ve ince ince, sindire sirv dire yağıp toprağı doyuran yağmura bcnzer. Şiir, okıırıınu zenginleştirebilirse (ki bu okurlar ara.sında aydınların ve özellikle politikacılann olması umulur) onlar da o zenginliği' toplumsalar dönüştürücülük eyfemlerine yansıtırlar. Ozetlc: Şair, istcr istemez (doğrudan öyle bir aınacı olsun olmasın) Tanık'tır. Yaşar, tanık olıır, duyıımsar, anlamlandırır ve yazar. Ister kendi iç dünyasının zenginliğini başkalarıyla paylaşarak, isterse iç dünyasının değerleri ışığında Hayat'ı anlamlandırarak; sonuçta bir şeyler üzerine söz alır. 'Şair' olmakla 'aydın' olmak bence aynı şey değil; insan şair olabilir de aydın olmayabilir. Elbette, şiiriyle Hayat'a bir ölçüde doğrudan müdahale edebilen, etkili, dönüştürücülük gücü yüksek şairler de var, ama bunu da fazla abartmamab. En bireyci, içedönük şairin şiiri bile, şu ya da bu bağlam vc ölçüde dönüştürücüdür. Şair de başkaları gibi Hayat'a, olumluya dönüstürülmesi bağlamında, doğrudan müdanale sayılabilecek etkinlikier içinde olduğu; bunun için her şeyi HALİL GÖKHAN "Çünkü senin gözünde bin yıl, geçen dünkü gün ve bir gece nöbeti gibidir." l'evrat, Mezmurlar, 90 Şairtanıktıp göze alabildiği oranda 'aydın'dır. Bunu ta 'şair' diye dolanan çok, ama 'şair' çok da, görev olarak gördüğü için değil, baş az. Poetik, tematik ve etik olarak söyleyeka türlii davranmak elinden gelmediği cek sözleri yok. Vasatla, hatta kötüylc yeiçin yapar. 'Aydın', böyle bir insandır. tinen çok, ama farkında değiller. Şiir yazAma öyle şairlcr de olabilir ki, bunu salt maktan çok 'sair bilinmek' temel sorun şiiriyle de başarabilir. Gcne de 'aydın' başolunca iş bu düzlemde seyredip gidiyor. ka birşey işte. Bunlar, hep bilinen şeyler... Birkısırdöngü: Kolaycılık, kestirmccilik, YenidenŞiir'edönersvk... Çagdaş Kıb kariyerizm, 'şiir kirlenmesi' (aslında her rtüı Türk şiirinin neredeyse bütün cvrele alanda söz konusıı olan o kirlenme olgurinde, en azmdan 1960'lardan bu yana bü su, çatırdayıp çökme, çürüme) dizboyu. tün aşamalarında rolalmış bir şair nlarak, Şiir'in (ya da poetik, plastik olanın) uzun bugün bu şiirin yaşadıg'ı açmazları, \eyret vc çctin yolculuğunu göze alabiJen çok az. Bu yiizden, kimlıksizkişiliksiz bir tiği düzlcmi ve gelecegıni nasıl değerlendi 'imalat' eğilimi çok yaygın. 150200 vdlık riyonun? • Zor bir soru. Yanıtı da öyle. Gene de, bir geçmişi olduğu kabul edilen KıbrısL Türk şiirinde, bu adı, bu tanımı hak eden biliyorsun, bu konuda sık sık yazıyorum, doğru dürüst çağdaş ve çağcıl şiir, son yazıyoruz. Bu konuda ne kadar çok kişi 2530 yılda yazılmaya başladı ve aslında bu söz alırsa o kadar iyi; elbette suyuna da 45 şairin elinde yazılıyor. Daha alınatirit ve kaos yaratıcı düzlemde değil, kökcak çok yol var. Bence, KiDrıslı Türkler şalü yaklaşımlarla... Benim bu konudaki irler önce tarih ve kültür bilinci yanı sıra, 'söz'üme gclince... lşte, şu, sık sık dönüp köklü bir poetik süreçtcn geçmeli. Dügeldiğimiz poetik bilinç (donanmışlık, deşünsel bir altyapı edinmeliler. Bu, hepimiz rinleşme) ve kültürel aidiyet duygusu ve İçin geçerli. Kıbrıslı Türklerin 'farklı sorusu (Kimim? Nasıl bir tarih, kültür ve Türkçesi'nden zengin bir şiir dili çıkarmacoğrafyaya aitim? Bu tarih vc kültür içinnın uğraşını vermeliyiz. Farklı tınılarıyla, de nereden geliyorum, nerdeyim, nereye, haleti ruhiyesiyle bu Türkçeyi poetik vc ncden ve nasıl gidiyorum?) var ya, bence kültürel bir düzeyc taşımalıyız. Bazılanbizde bunun büyük eksikliği var. "Neremızın yaptığı gibi, 'özgün olacağım' yerelde, ne adına, neden, nasıl bir dil vc etiklik batağına saplanarak vulgerleşmeden, le söz alıyorum ya da almalıyım?" Bunlakendi dil iklimlerimizi bu dilden çıkarman soran ve yanıtını arayan, gereğini yerinın, oluşturmanın uğraşını vermeliyiz. ne getiımeye çalışan çok az. Birikimsizlik, Türkiye vc Dünya şiiriyle, insanlığın temel içe kapalılık, bilinç eksikliği, seçici oladüşünsel kaynaklarıyla beslenerek, 'kenmama, daha fecisi, bunların farkında bidimiz' olabilmenin, şairlcr bağlamında le olmamakla yaralı bir şiir adacığı söz ko'biricik' olabilmenin uğraşıdır bu. Öyle nusu. Bu bilinç olmayınca da, çoğu, kenki, yüz yıl okuyanlar, bu şiirlerden, yazıldi dil iklimini oluşturamıyor; yani ortalık4. Dünyadan bilinen bir zamanda ses almak bir anlamda ve aynı zamanda, Zaman'! bulgulamaktır. Geçmişegelecekten daha uzun bir süre vcrcbüiriz. Ve modern iimdiki zaman, zamana bağlı olarak (iler edikçc) daha uzun sürmektedir. Daha hızlı geçen zaman daha problcmatiktir. Şimdi zamanda soruları okumalda geçen süre, geçen zamanın gerçek süresidır. Tarıhsel zaman, şiirsel zaman karşısında eylem olarak tam bir safsatadır. Şiirinin topoğrafyasına, ahlakıyla aynı soruları soran Fikret Demirağ icin de şiırscl zaman "yeni bir şiir sesi" (6)nin yağmurunu yağdıran tohumdur. "Şiir'in ve Hayat'ın sonsuz öğrcncisi" (7) olan şair "yürek ve akılla toplayıp" ağzıyla dağıttığı temayı yinc şiirin kendisine borçlanmaktadır. Sonsuz öğretmenlik niye vardır? üğrenciliği ödemek niye gereklidir? lşte Demirağ'ın aklından ve akıllarından çıkarmadığı DU sorular, onu bir coğrafyanın törebilimcisi değil, şiirin şiire sorduklanna ağız olan bir dünya şairi yapmaktadır. Ve bir hayat yetmez ona "içindeki şiiri söylemekiçin". dıkları coğrafyayı, toplumu ve şairi 'okuyabilmeli', görebilmeli ve anlamlandırabilmeli, hiç değilse sezebilmeli. Gencl Tiirkçe şiir içinde (ve dışında) kendi 'ada'sını oluşturabilmcli şiirimiz. Yoksa, varlığından bile söz etmek anlamsız olur. Şiirimizin son yıllardaki gidişatını, yukarıda değindiğim t>lumsuzlııklar yanı sıra, siyasalekonomiksosyalkültürcl gidişat açısından da şimdilik pek parlak göremi yorum. Bakalım, gelecekte ne olur! Pcki, şiirinizin bundan sorıraki 'serüven'iüstüne neler myleyeceksin? • Bundan bonrasını süreç gösterecck, şimdiden kesin bir şey söylemek güç, ama şiirimin büyük sıçramalardan çok, doğal bir süreci izleyeceğini sanıyorum. Gene dc bclli olmaz. Yukarıda da söylcmiştim; birbirimizi taşıyarak bir seriiveni sürdüreceğiz. Tek bildiğim, tarih ve kültür kazıcığını sürdüreceğim; onun ışığında çağdaş ve çağcıl bir dil ve temalarla, yaşadığımız cünleri 'daha derin anlamlandırma' yolunda uğraş vereceğimdir. Bir de, sanırım 'Kıbns Sorunu' defterini, "Alfa ve Omega"yla bu kez gerçekten kapattım. Bu da bclirsiz aslında. Ama artık uönemsel şiirler takvimin son yaprakları koparılmak üzere. Bundan sonra, insanı ve Hayat'ın anlamını daha kahcı boyutlar içinde şiire taşımak istiyorum. Şimdiden bir dosyalık şiir birikti bile! • Ş iirin zamanı, şairin şiir felsefesinin övgüsünü kazımaya niyetlendiği, şiirin ayaklaruıı günışığına çıkarma çabasına tutulduğu bilinen bir zamandır. Şiirin ınodern penceresi "şimdinin geleneğini" yadsıyan oakışı (1) bu bilinen zamanda şiirin bilinmeyen yanlarını ortaya çıkarır. Salt övgünün kazılıp şiirin ortaya çıkanlma işine dönüşen şiir sanatı, her şairin zorunlu olduğu bir hak tır. Hak arama işi haklılığa dönüşür. Yani, şiir çabası hep haklıdır. Kendi varlıkbilimi içinde Şiir Nedir? ile başlayan soru geleneği "meselesi öncelikle Kcndi evrenini yaratmak olan şiirsel dilin, etkili bir ilişkisinin ortaya çıkmasını ve sürmesini sağlayan gerçekJikle arasındaki ayrım"ın peşinde kıvranan bir yanıttır.(2) Octavio Paz, modern şiirin tarihini, devrimci baştan çıkarma ile dinsel baştan çıkarma arasında gidip gelmenin tarihi olarak belirler (3). Tarihsel başlangıçlann scsi olan kutsal metinler vedolayısıyla onlann göndermede bulunduklan tanrısal özne, tarihsel zamanın ve şiirsel dilin başındadır. Zira, şiir dili "düşlerden, simgelerden ve eğritilcmelerdcn oluşmuş bir dü konuşur,Tcutsal ile dindışının, yüceltilmiş ile müstehccnin tuhaf anlaşmasını" (4) verir. Geleceğin ucunun açık olmasına bağlı bir modern zaman içinde, yeni zaman, Zaman'dan bir ayrılmadır. Sayıklama ve akıl arasında ileriye doğru bir g^diştir. Şiir, okunmaz olaeağı bir yere okunarak, zamanın bütün durumlannda yiirür. Şiirin bildirilmis zamanı, okunmaz ol duğıı zamanlarda bile zamanı bilinen bir zamandır. 1. Zamanı nının gelmesi, Fikret Demirağ külliyatında en çok beklemiş kitap olmasıyla bek lcnmişti. Fikret Demirağ, yedi bölümde topladı ğı mezmurlarında, şiir sanatmın kendine dönük sorularının araya sıkıştırdığı yerel bir zamanda soluk almayı denedi niç kuşkusuz. Bu yerel zaman, toprağın ve eöğün ve dilin coğrafyasından sürüımüş bir yü reğin biçimini Dclirlediği, o biçimi gönül kıldığı bir zaman. Şaırleri dünyaya ve hayata karşı durmada gönüllü kılan elbette yürekli durmaları değil, yüreklerinin içinde bir gönüllülük taşımalarıdır. Toprağın aşınması ve rüzgâr arasındaki ilintiyi, zamanın aşıl(n)ması ve şiirle ele ;eçiren bir serüvenin içindeki şaır, nerele Dulunduğunu öğrenmek ve öğretmek için sadece sorularını scçerck tamamlar şiir sanatı ödevini. ITikret Demirağ bu ödevi çok azımsayan Akdeniz coğrafyasının gönüllü şiir adamlanndan biri oldu. Î s Uzerinden tam bir yıl geçti. Fikret Demirağ'ın Şiirin Vaktine Mezmur'larını ileriye doğru bütünlüklü ve parçalı olarak okudum bu bir yıl içinde. Kitabın hatalı harmanlanmış beş nüshasından birini elime ilk aldığımda, mezmurların 19821993 yılları arasındaki bir zamana yayılması, şiirlerin uzerinden belli bir zaman geçtiği anlamını taşıyordu. Mezmurların zamaCUMHURİYET KİTAP SAYI 502 3. İşte insan. tşte şiir. Bu sıralamayı değiştiremeyiz. Fakat insan yerine "hayat, zaman, dünya" vb. uzun süren sözcükleri koyabiliriz. Şiirin şiire temel soruları nelerdir? Ama, bir yanıt taraması değildir şiirin şiire yaptığı. Hayat ve diğer uzun sürenleri açıklamakta şiirin yeri hiç kuşkusuz sabit değiJdir. Şiir sordukça yer değiştir; yer değiştirdikçe sorular değiştirir. Bugün şür nedir? Fikret Demirağ Şiirin Vaktine Mezmur'da zaman ın kategorileri içinde (vakit, çağ, dönem, süre, evre, mevsim, hava) bu soruyu araştırıyor. Yanıt olasdıklarını taramıyor. Tarihsel zaman ve edimsel dilin cn başında verilmiş bulunan kutsal şarkılarla yeniden kuruyor şiirin vaktini: Dünyada birçok ortak seste bilinen geniş bir saatte çalmak üzere. Şair, Dİr zaman habercisidir aynı zamanda. % ; Uç Giriş Şiiri'yle Demirağ, şiirini önce kutsal mctinlere gönderir. Isa nın ekinci meseli iyi toprağa düşmenin büyüme, çoğalma ve verimli olma adına önemini vurgularken, şair, toprağın derinlerinde veya kayalıklarda yatan talihin üstünc çıkar: Dinleyin sözlerimiz işitilsin; tohum gibi serpip geçiyoruz onlan!" (9) "Sözlerimiz işitilsin." Şairin son buyurduğu budur. Çünkü anfamak istemektedir: "kimlerin beyni yol kıyısı, kimlerin dikenlik ve çaldık" "kimlerin kayalık, kimlerin verimli toprak" Verdiği bunca şey için nasıl bağışlayabiliriz şairi? Almavermeme çağının hepsinde sözünü hep tutan ve her şeyini veren şair için verdiği sözlcrdcn bir hapishane düşünebiliriz. Şair kendini sözlerinc hapseder. Sadece ağzının ve sözlerinin çıkıp dolaşma hakkı vardır. Hele bugün, ' yüreğinde hem bir damla su hem de kurumuş bir yaprak barındıran" şair, ikisini birbirine karıştırmayı reddeder. Yüreğindeki iki açık ucıın birbirine gereksinimi varken kuru yaprağı yalnız bırakır: "Sen damlayı sunmak istiyorsun Hayat'a (...) kuru yaprağı kendine bırakıyorsun seni nasıl bağışlasınlar!" Şairi nasıl bağışlayabiliriz? 6. Şiirin önünde saygıya duran şiirierde "bıraz mezmur biraz m'esih sesi" var. Zaman Usta'ya şiir okuyan şair, sesin peygamber haline soruyor: "Boşluklar için mi yoğunluklar için midir peygamber sesli şiir?" Sığındığı, saklandığı ve sesini sakladığı tek yer yüreğidir şairin. Her şey orada başlar. Kaynağın çıktığı ve döndüğü yer orasıdır. Dalta ağzı ve pınar. Kuyu ve merdiven. Işitmek ve sesi yitirmek: "Bir suya kulak vcrmekle duyabilirsin bütün suları, bir rüzgârda bütün rüzgârları, bir acıda bütün acıları. Şiirin hasadında şiirsel zamanın kuşatı cısı olarak Fikret Demirağ, kendi zamanına düşen soluk alma/verme, doğru söyleme ödevini, duruşu ve yaratısıyla yerine getiriyor. Yüreğinin toprağını süren sabır adlı Usta'nın zarfında sakfı tek bir şiiri sürekli yazarak... • (1) Çamurdan Doğanlar, Octavio Paz, Çev. K. Atakay, Can Yy, s.L5., (2) Notes sur la poesie, Temps et poesie (Şiir ve Zaman), Seutl Yay, s 95., (3) Çamurdan Doğanlar, s.44., (4)agy., s.4L, (5)Şiirin Vaktine Mezmur, Fikret Demirağ, Işık KıtabeviYy., 19%, s.50., (6) agy., $.27., (7) agy., s.W.,(8)agy.,s.77. SAYFA S