Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0 K U R L A RA Behçet Necatigil'in, "Kıbnslı sanatçılann en ilginci, en değerlisi" diye tanımladığı; Lemal Süreya'nınsa, "Kıbrısh sanatçılar içinde Türkçe'yi en güzel kullanan odur" diye yazdığı Fikret DemiraJL 1940 yılında Kıbrıs Lefke'de doğdu. Gazi eğitim enstitüsü'nde okudu. Kıbrıs ortaokullannda Türkç'e öğretmeni olarak çalıştı. Şiire 1955'lerde başladı. 196270 arası 2. Yeni Ştiri etkisinde kaldt. Bu dönetn ürünlerinin tamamtnt yayımlamadı. 1970'lerden baslayarak toplumcu ileria bir çizgide, toplumunun ve imanlıgın sorunları üzerine yazmaya basladı. Açlıgın, zulmün, tutsakupn, ırkçıhgın, her türlü bağnazlığın kar$ısınaa yer aldı; uzay, atom ve teknoloji çağındaki insanın, doğanın trajik çıkmazınt, savaşımını toplumcu bir bakış, bir konum içinde yazdt ve yazıyor. Şiirlerinin belkemiğini çağımızın her türlü sorunu ve insanı oluşturmaktadır. Bugüne kadar on dokuz şiir kitabt yayımladı. Şiirleriyle Kıbrısta yarattığı etkiyi Türkiye de ae yaratan Fikret Demirağ için Melih CevdetÂnday ustamız da şunları yazmıştı gazetemizde: "Fikret Demirağ'ın uzun bir şiirini de okudum, bana çok ilginç geldi. Daha bitmediği (sürecek) için tümü üstüne bir kanı edinmek olanagı bulamadım şimailik, ama ukuduklanm bende coşku, umut gibi duygular uyandtrdı. (...) Fikret Demirağ'ın şiirinin tümünü merakla bekleyeceğim." Fikret Demirağ'ı tanıtmaya çalıştık sizlere. Bol kitaplı günler!... ÜTHI I\İACI Konudan konuva Danilo Kiş, Ud ve Yara tzleri adlı kitabında, "Yurtsuz Adam" adlı hikâyesindeki kahramanının ölümünü şöyle anlatıyor: "Darbe öylcsinc hoyratça, öylesine ani geldi ki, vurtsuz adamımız başının tam tepesine işfeyen keskin acıdan başka hiçbir jjey hissedemt:di; çevresindeki alacakaranlık birdenbire aydınlandı, sanki yıldınm yanıbasına düşmüştü, bilincinin içinde bir şimşelc parladı ve etkili, korkunç bir alevle tüm yaşamını aydınlattı, sonra aniden karanlık bastı. (...) Ve bu kısa ışık parıltısı, şiddetli bir esintinin onu söndürmezden önccki halini andıran bu meşale alevi, bu karanlıktan önceki ışıltı, vatanı olmayan centilmenin yaşadıklarına ilişkin ızleyebileceğımiz son şeydir. Daha öte gidemeyiz. (...) Bunu denemek bize daha kısmet olmadı. Hıçbir zaman da oğrenerneycceğiz." (s. 26) Olümün rengi nedensehep "kara"dır. Naim Tirali, iiç defa by pass ameliyatı geçirdi; bana, "Ölüm dediğin sadece bir karanlık, o kadar. Üç dcfa öldıim bcn..." dcmiijti. Danilo Kiş'in hikâyesinde de, ölüm anında, sadccc "alacakaranlı^ın aydınlanması ve sonra karanlık" var. Yazar, hayal cücüyle ancak bu kadarını yazabiliyor, "Dana ote gidcmeyiz." diyor. Oysa bir rastlantı sonucu daha ileri ciüilebilir. 1970'li yılların başlarında her hafta sonu Büyükada'ya giderdik. tdris Kiiçükömer'in adada ev yaptırmaya ba^lanıası üzerine her hafta adaya gitmek, bir çeşit dayanışma görevi gibi gelmeye başlamıştı. ldris'e ufak tefek yardımlarımız da olıırdu: Kereste taşımak gibi. Hiç unutmam, biı hafta sonu Mehmet Sönmez de bir akrabasıyla gelmışti. Biziın kereste taşıdığınıızı görünce onlar da bu çalışmaya katılmışlardı; ne var kı Mehmet'in akrabası ipck gömleğiyle girmişti kerestenin altına! Neyse, bir hafta sonu, îdris'c gereken yardımları yapmış, Orman Lokantası'nda usta aşçı Niko'nun nefis mezeleriyle kafayı çekmiş, "Kaç vapuruyla donelimr1" tartışmasını yaparkcn birden birliktc içtigimiz arkadaşlar kiraladıklan bisikletlerle ortaya çıktılar: Ilhan Berk, Sinan Fişek, Mustafa Irgat... Ben de heveslendim, içlerinden bıri bana bisikletini vcrdi, "Değirmen" yönüne doğru sürmeye başladım. Önca rakı yetmiyormuş gibi bir de bir elimde konyak şişesi olduöunu anımsıyorum. Karakolun önünden hızla geçerken karşıma bir fayton çıktı; fren yapayım derken yanlışlıkla yalnız ön frene basmışım! Sonrası şöyle: Bisikletten fırladığımı, havaya uçtuktan sonra kafamı beton kaldırıma çarptığımı anımsıyorum. Gözlerimin önünde, nerdeyse kare biçiminde kesilmiş, koyu pembe ve karanlık renkler uçuşuyordu. Evet, ölümeyaklaştığım anda, ölümün renginin yalnızca kara değil, kara ile koyu pemrje olduğunu görmüştüm... Ama hasta yatağında ölenler için ölümün rengi herhafde "lcara"dır... lyileştikten sonra (Çarpma sonucu, ağrılardan birkaç gün yatmıştım. Kazayı öğrenen arkadaşlar, önce, "Geçmiş olsun" diyorlar, sonra da "îyi atlatmışsın, beyin kanaması olabilirdi." diye eklcyerck üzüntülerini belirtiyorlardı. Ben de bunu sövleyen dostlara, alabildiğine sakin, önemsiz bir konudan söz ediyormuşçasına, "Valla," diyorSAYI 502 Ölümün rengl dum, "olsaydı kanardı herhalde..." Önce bir duraklıyorlar, sonra basıyorlardı kahkahayı... \ Yıllardır (iılıangır'de oturuyorum. Yayınevini Beyoğlu'na taşıdıktan sonra, yani 1995'ten bu yana, sabahları Tünel'e kadar yürüyorum, Tünel'le yayınevinin arası iki üç dakika. Beyoğlu Belediyesi, geçen yıl, Tophane'ye çok güzel bir park yaptı. Çalışmalar aylarca sürdü. Ne kadar para harcamışlardır, bilmi'orum, ama masraftan kaçınmadıkları beli: Bir basket sahası, çocuklar için başka bir alan... Beton banklar, çop kutulan, ağaçlan Tophane'dekl heykal Î dırma, çiçekler... Park her sabah süpiirülüyor... Ne var ki o işçi heykeline dokunulmamış! Yıllardır kafası kopuk, iki kolu da yok, sol bacagını da koparmışlar, bacagın içindeki demir yıllardır gelen gidene bakıyor... Park için bunca masrafı yapan Beyoğlu Belediyesi (Fazilet Partili) o heykel için en ufak bir çaba harcamamış,! Geçen yıl, tanıdığım tek heykelci olan Gürdal Duyar'a telefon etmiş, yıkılmaması için bronzdan yapılacak bu heykelin kaça mal olacağını sormuştum; geçen yıl fiyatlarıyla bir buçuk iki milyara çıkabileceöini söylcmişti... Beyoğlu Belediyesi, o parçalanmış heykel ayıbını ortmek için, heykelin iki yanına birer ağaç dikmis (Âğaçlann adını bir türlu öğrenemedim.), bence bir ağaç daha dikmeliler: Heykelin tam karşısına. Böylece ayıplarını gözlerden saklamış olurlar! Fazilet Partili bir belediyenin tutumu böy le olmamalıydı. Kur'ânı Kerîm ve Açıklamalı Meâli'ni altı bilim adamı hazırlamış (Ankara, 1993, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları); elliüçuncü sure olan Necm Suresi'nde ^u âyetleri okuyoruz: 39. âyet: "Bilsin ki insan için kendi çalışmasınaan başka bir şey yoktur." 40. âyet: "Ve çalışması da ileride görülecektir." 41. âyet: "Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir." (s. 52) Kur'ânı Kerîm, insanların "çalışması"nı böyle değerlendiriyor. Bakalım Beyoğlu Belediyesi bu paramparça heykel ayıbı karşısında ne yapacak? • TURHAN GÜNAY Imtiyaz sahibl: Berin Nadl o Basan ve Yayaıv Yenl Cün Haber Alansı Basın ve Yayıncılık A.ş. o cenel Yayın Yönetmenl: ortian ErinçoGenelYayın Koordinatörü: Hlkmet çeönkaya ; Yazıisieri Müdürü: Ibrahlm Yıldız o Sorumlu Müdür: Fikret llklz 0 Yayın Yönetmenl: Turtıan Günay o Craflk Yönetmen: Dilekilkorurc Reklam: Medya C CUMHURİYET KİTAP SAYFA 3