17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yoksa kanser genetik kökenli bir hastalık değil mi? Baştarafı 2. sayfada yen zarlarda ortaya çıkan habis bir tümör. Çoğunlukla asbeste maruz kalma sonucu ortaya çıkan bu tümörlerin en fazla akciğerde görüldüğü belirtiliyor. Bu hücre tipini seçmenizin nedeni nedir? T.A.I.: Mezotelyoma nadir görülen bir tümördür, ama bazen bilim adamları nadir bir olgu üzerinde çalışırken çok genel yasalar bulmuşlardır. Biyolojiden bir örnek vereyim. Pasteur kuduz üzerinde çalıştı ve çok genel bir teori geliştirdi ve daha sonra birçok aşının önünü açtı. O bu çalışmaları yaparken denilebilirdi ki, niye kolera, verem, sıtma gibi milyonlarca insani öldüren bir hastalık üzerine çalışmıyorsun da kuduz üzerinde çalışıyorsun. Mezotelyom üzerinde çalışmamım nedeni şu: deneysel olarak tümör hücrelerini fareye enjekte edince çoğu “tümör” pinpon topu büyüklüğüne ulaşmasına karşın fareyi öldürmez. Bu da bana bu tümör modellerinin insan hastalığına benzemediğini düşündürüyor. Oysa mezotelyoma hücrelerini enjekte edince yüzdeyüz fareyi iki ay içinde öldürdü. Bunu görünce tabii ki üzerinde çalışmaya devam ettim. Boyutları farenin yarı büyüklüğüne ulaşan ama fareyi öldürmeyen bir tümörün üzerinde çalışmanın ne anlamı olabilir? ABD ve dünyada binlerce araştırmacı kanser üzerinde çalışıyor. Bu kadar emek ve mali desteğe karşın kanser araştırmalarının bu kadar yavaş ilerlemesinin nedeni nedir? T.A.I.: Önce şu soruyu sormak gerekir, ilerleme yavaş mı ve neye göre yavaş? Tabii ki şu anda kanserli olan hastalar için her şey yavaş maalesef, ve ona diyecek bir sözümüz yok. Ama sık yapılan bir karşılaştırmadan yola çıkarak anlatmaya çalışayım. Deniyor ki Kennedy aya gideceğiz dedikten 89 yıl sonra aya gidildi de, niye kansere hala çare bulunamadı. Burada bilim ile uygulaması (teknoloji) arasındaki farkı anlamak gerek. Aya gitmek için hiçbir doğa kanunun keşfedilmesi gerekmedi; aya gitmek için gerekli bütün fizik, kimya, matematik kuralları belliydi; bütün sorun bu bilgiyi teknolojiye dönüştürmekti. Yani, Newton'un hareket ve yer çekimi ile ilgili yasalarını bulmak gerekmiyordu. Kanser araştırması ve tedavisi daha hâlâ bilimsel bir problemden teknolojik bir probleme dönüşmedi; belki bizim kuşağımız döneminde bu başarılabilir, benim de üzerinde çalıştığım ana sorun budur. Yoksa, hâlâ niye kanseri çözemediniz demek, Newton'a “Eee, yer çekimini buldun ama hâlâ aya gidemedin demek gibi bir şey”. Bilimin hızını tahmin etmek güçtür, o yüzden kanser araştırmaları ancak göreceli olarak yavaş görünür. Tabii ki, dünyada bu işe ciddi bir yatırım yapılırsa göreceli olarak hızlı gider, ama sonuç alma garantisi yok bu işte! Türkiye'nin kanser araştırmalarına bilimsel katkısı nedir? T.A.I.: Buna “bilimsel” bir yanıt vermek zor, ben yayınlanan her makaleyi takip edemiyorum. Sadece şunu söyleyebilirim, benim çalıştığım konuda özgün bir yayın görmedim. Bir Türk dünyada herhangi bir işte başarılı olursa (moda, futbol, müzik, bilim vs.) bu öyle bir şekilde yansıtılıyor ki basında; sanki bir mucize olmuş. Oysa, her halk ortalama aynı yetenek ve zekaya sahip, aşağılık duygusunu bırakmak gerek. Eğer, Türkiye'nin uluslararası bilimde başarılı olmak gibi bir özlemi varsa (tabii ki ilk soru bu), futbolda yaptığını yapması gerek. Ben çocukken Türkiye'de alt yapı rezildi, sahalar taş toprak, tarla gibiydi. Sonra sahalar düzeldi bir de baktık Türkiye dünya üçüncüsü olmuş. Türkiye isterse ayni şeyi bilimde de yapar. Ama ilkin bunu istemesi sonra da örgütlemesi gerekiyor. Para bilime yönelmeden hiçbir şey yapılamaz. Eylül Kasım Mart Haziran Çok yıllık bitkiler gelişmiş kökleriyle toprağın çok daha geniş alanlarına yayılarak besin ve suya ulaşırlar. Bu bitkilerin kökleri mikroorganizmaları ve toprağı zenginleştiren öteki dirimsel etkinlikleri destekler. Sonuçta oluşan tanecikli, kara toprak bol miktarda su ve besini içinde barındırır. Öte yandan, bir yıllık bitkilerin ekili olduğu topraklar kümeli yapılarıyla çok daha güçsüz ve hafif olurlar. nin bileşimi nitelikli ekmek yapımı için gerekli düzende olmayabilir. O zaman bir yıllık buğdaydan alınan glüten genleri çok yıllık bitkiye yerleştirilebilir. BİTKİLER ESNEK CANLILAR Alfalfa (kaba yonca) ve şekerkamışı gibi çok yıllık ürünlere dünyanın her yanında rastlanmakla birlikte, hiç birinin tohum üretimi bir yıllık bitkilerinkiyle kıyas kabul edecek ölçüde değildir. Bitkilerin kaynaklarını çok yıllık kök sistemlerinin oluşturulup sürdürülmesine yöneltip, aynı zamanda da bol miktarda yenilebilir tohum üretebilecekleri görüşü ilk bakışta mantığa aykırı gelebilir. Fotosentez aracılığıyla ele geçirilen karbon bitkinin ana yapı taşıdır ve farklı bölümleri arasında bölüştürülmelidir. Çok yıllık bitkilerin bol miktarda tohum üretebileceği görüşünü eleştirenler genellikle bu tür fizyolojik karşılaştırmalara odaklanarak bitkide var olan karbon miktarının sabit olduğunu ve bu yüzden de tohumlara ayrılan karbonun hep kök ve köksap gibi kalıcı yapılar pahasına geldiğini varsayar. Kuşkucular, çok yıllık bitkilerin yaşam sürelerinin bir görüngede var olduğu gerçeğini de genellikle görmezlikten gelir. Kimi çok yıllık kır bitkileri 50100 yıl yaşarken, kimilerinin ömrü yalnızca birkaç yıldır. Neyse ki, bitkiler nispeten esnek canlılardır ve ayıklamanın oluşturduğu baskılara tepki gösterdiklerinden paylarına düşen toplam karbon miktarını ve bunun dağılış biçimini değiştirebilirler Yabanıl bir çok yıllık bitki türü, alabildiğine yarışmacı doğal ortamında yaşamını 20 yıl sürdürüp, her yıl yalnızca az miktarlarda tohum üretebilir. Bu bitkinin karbon payı küçüktür ve bunun büyük bir bölümü zararlı böceklerin ve hastalıkların uzaklaştırılması amacıyla tüketilir. Bitki yetiştiricileri yabanıl bitki türünü doğal ortamından uzaklaştırıp yönetimli bir ortama yerleştirdiklerinde toplam karbon payı ansızın yükselir. Bunun da sonucunda daha büyük bir bitki elde edilir. YAPI FAZLASI Üreticiler zamanla bu büyük bitki içindeki karbon dilimlerinin boyutunu da değiştirebilirler. Yeşil CBT 1068/9 7 Eylül 2007 Devrim sürecinin yarattığı tohum yetiştirme yöntemleriyle birlikte gübre kullanımının da giderek artması sonucunda birçok tek yıllık tohumların üretim miktarı iki katından fazlasına çıktı. Bu artış kurban edilecek kalıcı yapılara sahip olmayan bitkilerde sağlandı. Yetiştiriciler yıllık üründeki bu olağanüstü artışlara daha az sap ve yaprak üreten ve böylelikle karbonu tohum üretimine ayıran bitkileri seçmek suretiyle ulaştılar. Ürün miktarı çok yıllık bitkileri kış mevsimine dayanıklı kılan organ ve yapılar yok edilmeden de artırılabilir. Nitekim, genelde bir yıllık bitkilerden daha büyük olan çok yıllık bitkilerin birçoğu bitkisel büyümenin tohum üretimine yönlendirilmesine daha fazla olanak tanır. Dahası, çok yıllık bir bitki tohumunun insanların gereksinimini karşılayacak özelliğe sahip olması için yalnızca beş ya da 10 yıl yaşaması yeterli olabilir. Bir başka deyişle, yabanıl çok yıllık bitkiler yönetimli bir tarım ortamı için gereksiz bir “yapı fazlasına” sahiptirler. Bitkinin yaşamını sürdürmesine olanak tanıyan karbonun büyük bir bölümü tohum üretimine aktarılabilir. Öyle ki, 50 yıl kadar sonra tarlaların çok yıllık bitkilerle örtülü olduğu günleri şimdiden düşlemeye başlayabiliriz. Bu tarlalarda toprağın farklı katmanlarından yararlanan çeşitli türlerde çok yıllık bitki kökleri hep birlikte barınabilir. Yıl boyunca ürün almak için farklı mevsimsel büyüme alışkanlıklarına sahip bitkiler birlikte yetiştirilebilirler. Girdilerin azalması ve biyolojik çeşitliliğin artması da hem doğal çevrenin korunmasına, hem de çiftçilerin daha çok verim sağlamalarına katkıda bulunabilir. Kaynak: Scientific American, Ağustos DEVAM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle