24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org kitap KALKÜLÜS’ÜN TÜRKÇESİ BASILDI TÜBA, ülkemizdeki mevcut nitelikle ders kitabı açığını gidermek amacıyla; Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi yabancı ülkelerdeki saygın üniversitelerde kullanılan ders kitaplarının ticari kaygılar olmaksızın konunun uzmanlarının görüşleri doğrultusunda Türkçe'ye çevrilmesini kararlaştırdı. Ayrıca ülkemizdeki Türkçe ders kitabı yazarlarının da teşvik edilmesinin programın temel amaçlarına uygun olacağı görüşü de Akademi Başkanlığı ve Üyeleri tarafından benimsendi. Programın ilk aşaması olarak üniversitelerimizin birinci sınıflarında okutulan temel ders kitaplarının kapsanması kararlaştırıldı ve matematik alanında Kalkülüs'ün Türkçe'ye çevrilmesi ile başlandı. Bu çerçevede ilk olarak James Stewart'ın, Kalkülüs: Diferansiyel ve İntegral kitabını Türkçe'ye kazandırdı. Kitap, 20072008 öğretim yılından itibaren, özellikle eğitimin Türkçe olduğu üniversitelerde ders kitabı olarak okutulabilecek. Kalkülüs'ün çevirisi, konunun uzmanı bilim insanları tarafından yapıldı ve kitabın özgün sayfa düzeni ve görsel unsurları ile genel formatı korunarak, tıpkıbasım olarak hazırlandı. Satış fiyatı 50,00 YTL olarak belirlenen Kalkülüs, 15 Eylül 2007'ye kadar öğrenci ve öğretmenlere yüzde 30 indirimli satılacak. TÜBA'dan yapılan açıklamaya göre, gelecekte ekonomi, siyaset bilimi, kimya, biyoloji, fizik, psikoloji ve yer bilimleri alanlarında da benzeri çalışmalar yapılacak. Bu projeyi DPT destekliyor. “Bugün geldiğimiz noktada, 'Ben emin olduğum sularda dolaşırım. Bilmediğim sulara hiç girmem' düşüncesi iş dünyamıza hâkim... Böylesi bir ortamda inovasyon ortaya çıkamaz.” Jan Nahum ‘Sanayi Cahili Olduğumuz Günlere Dönüş’ Üzerine (3) Jan Nahum, altıyedi yıl önce sanayimizin zayıf noktası olarak gördüğü“stratejik düşünmemek ve deneyim eksikliği” konusunda bugün ne söylüyor? Bilgi Çağı dergisinin Şubat (2007) sayısında yer alan “Esas olan yaratmaktır” başlıklı söyleşide kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlardan şu üçünü birlikte okuyalım: “Maalesef, Türk iş dünyası bilinmeyeni keşfetmekte şu anda çok kısır. Müthiş bir korku var. Şirketlerin ister ortaklarında, ister yönetim kurumlarında, yanlış yapma, bilinmeyeni araştırma korkusu bulunuyor.” “[Bu korkuyu aşmak için] kısa dönemli şirket sonuçlarından çok, uzun dönemli başarılar üzerine inşa edilmiş bir değerlendirme sistemi olması gerekiyor. Maalesef iş dünyamız 1950'li yılların Amerika'sında egemen olan kâr ve zarar değerlendirmeleriyle yatırıma karar vermeye odaklanmış. Böyle bir moda oluşturulmuş. Bu, maalesef konunun derinlerine inememiş, satış ağırlıklı eğitim görmüş yöneticilerin, yönetim kurullarının, yapılarının bir sonucu. Sadece günlük, yıllık neticeye bakılıyor. Şirketlerde iş tasarımı şöyle yapılıyor: Yıla bakayım, yılı maksimize edeyim. Oysa şirketin uzun dönemli değer yaratışına bakmak ve bunun yıla yansımasını sağlamak lazım. Onun neticesi yılın neticesi olmalı. Bu bakış tarzı ne yazık ki bizim ortamımızda yok. “Uzun dönemli bakışta şirketler kendilerini nasıl konumlandırıyorlarsa, bu konumlandırılmaya göre farklılık yaratmak mecburiyetindedirler. İnsan beyni kabaca, ortalama 50 bin kelime alır. Yalnızca Amerika'da üç milyon marka var. İnsan beyninin üç milyon markayı algılaması söz konusu değil... Demek ki siz farklılık yaratacak, insan beyninde yer edecek bir yenilik yapmalısınız. Uzun dönemde yaşamak için bunu gerçekleştirmeniz gerekiyor. Bunu yapan sizi ezip geçer. Eğer onu yapmadan yaşıyorsanız, sistemin verimsizliğinden yaşıyorsunuz demektir... İnovasyon yapılmazsa uzun dönemde bir şirketin yaşaması imkânsız.” Söyleşinin devamında, Jan Nahum, iş kültürümüzün tarihsel kökenine ve gelişim çizgisine işaretle, bugün geldiğimiz noktada, “Ben emin olduğum sularda dolaşırım. Bilmediğim sulara hiç girmem.' düşüncesi [iş dünyamıza] hâkim” tespitini yapıyor ve “böylesi bir ortamda inovasyon ortaya çıkamaz”, diyor. Biraz önce ne demişti? “İnovasyon yapılmazsa uzun dönemde bir şirketin yaşaması imkânsız.” Jan Nahum'un bütün bu söylediklerinden (lütfen geçen hafta aktardığım sözlerine de göz atın) özetle, şu ortaya çıkıyor: Türk sanayii için zaman stratejik kararlar verme; rotasında köklü değişimler yapma zamanıdır. Sanayimiz 'üretim merkezi' olmaktan 'teknoloji üretim merkezi' olma aşamasına geçmek; ARGE ve inovasyona yönelmek zorundadır. Ayakta kalmak için başka şansı yoktur. Ancak, yabancı ortaklı kuruluşlarda bu stratejik dönüşümü gerçekleştirmek çok güçtür. Ortaklık yapısı aşılması gereken bir engeldir. Sanayimizin önündeki diğer önemli engel ise, yerli sermayedarların ve onların kadrolarının bu stratejik dönüşüm için gerekli olan kültür birikiminden yoksun bulunmalarıdır. Bu durum tespitine hepimizin gözlediği şu eğilimi de ekleyelim: Sanayicilerimiz, ellerindeki üretim tesislerini ya da ortaklık paylarını yabancılara satmayı sürdürmektedirler. Bu eğilim kamunun elindeki sanayi tesisleri için de geçerlidir. Kısacası, sanayimiz, giderek yabancıların eline geçmektedir. Böyle giderse, stratejik dönüşümün önündeki birinci engel sonuçta bütün sanayii kuşatan ve artık aşılması mümkün olmayan bir sete dönüşmüş olacaktır. Sanayinin el değiştirmesine paralel olarak stratejik yönetim ve karar noktaları yabancıların denetimine geçeceği için yerli kadroların yaparak öğrenme şansları da artık hiç kalmayacak; dolayısıyla, ikinci engelin aşılabilmesi ihtimali de ortadan kalkacaktır. O durumda zorunlu istikamet sanayi cahili olduğumuz günlere dönüştür. Bu gidişe rağmen iyimser olunabilir mi? Yanıt gelecek haftaya kaldı. GENÇ MATEMATİKÇİYE MEKTUPLAR Bir matematikçi sanmaz, fakat bilir. İnandırmaya çalışmaz, çünkü ispat eder. Güveninizi beklemez, belki dikkat etmenizi ister. Henri POINCARE Profil Yayıncılık Ian Stewart'ın Genç Matimatikçiye Mektuplar kitabını Zeynep Ertan çevrisiyle yayımları. Kitabın öyküsü şöyle anlatılmakta: “Hayatın her alanında matematik vardır. İçinde gezdiğimiz alışveriş merkezleri, giydiğimiz kıyafetler, oturduğumuz evler hep bir matematik teoreminin sonucudur. Ne var ki sadece bizde değil tüm dünyada matematik öğrenilmesi en zor derslerden biri olarak kabul edilir. Acaba öyle mi? Genç Matematikçiye Mektuplar okuyucuya Ian Stewart'ın bir öğrenciyken neleri bilmeyi arzuladığını anlatmaktadır. Felsefeden uygulamaya matematik nedir ve neden değerlidir, mantık ile ispat arasındaki ilişki, matematiksel düşüncede güzellik ve estetiğin rolü, matematiğin geleceği, matematik camiasının tuhaflıklarıyla nasıl baş edilebileceği gibi birçok konuyu can damarından, ustalıkla, ince bir mizah anlayışı ve çekici bir üslupla işleyerek bir araya getirmektedir. Elinizdeki kitap matematiğin neden önemli olduğuna dair zekice ve canlı bir açıklama sunuyor. Bütün seviyelerdeki öğrencilerin yanı sıra matematiğin büyüleyici, fakat çoğu zaman gizemli dünyasını merak eden herkes için mükemmel bir kitap. CBT 1068/6 7 Eylül 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle