Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TÜMÖRLERE ODAKLI TEDAVİ Siemens, kanserle mücadelede, etkili ve hedefe odaklı bir teknik üzerinde çalışıyor. Şirket, Marburg yakınlarında bu amaçla kurulan RhönKlinikum Radyasyon Tedavisi için Parçacık Terapisi Merkezi'nde hayati organların yakınlarında bulunan tümörlerin tedavisini hedefliyor. Siemens bu amaçla teknik donamımı tedarik ediyor ve sistemin kurulmasını ve bakımını üstleniyor. RhönKlinikum AG bu projeye 100 milyon Avro yatırmış durumda. Merkezin 2010 yılında tamamlanması planlanıyor. Siemens, ayrıca Heidelberg Üniversite Hastanesi için de benzer bir proje üzerinde çalışıyor. Bu merkezin gelecek yıl hizmete girmesi bekleniyor. Tümörlerin boyutu ve doğasına bağlı olarak kanser hastaları ya ameliyat oluyor, ya da kemo veya radyasyon terapisi görüyor. Bu hastaların %60'ının radyasyon terapisi ile tedavi olduğu belirtiliyor. Radyasyon tedavisinde tümör foton ışını bombardımanına tabi tutuluyor. Ancak radyasyonun gücü dokuya girdikten hemen sonra azalmaya başladığı için radyasyon dozajının büyük bir bölümü tümöre doğru yol alırken kaybolup gidiyor. Oysa parçacık terapisi, dozajı etkili ve hassas bir şekilde tümöre taşırken, çevre dokularının radyasyona maruz kalma riskini önlüyor. Bunun yanı sıra konvansiyonel foton radyasyonundan farklı olarak, parçacık ışınları, tümörün tam içine girmeden radyasyon yaymıyor. Kaldı ki radyasyonun hedef bölgesi noktasal olarak belirlendiği için çevre dokular zarar görmüyor. Marburg tesislerinde Siemens'in Medical Solutions isimli yan kuruluşu bir parçacık hızlandırıcısı kuruyor. Bu cihaz kuramsal olarak parçacıkların hızını ışık hızının %60'ına kadar çıkaracak. Böylece istenilen enerji düzeyine ulaşılabilecek. Sistem, vücudun içinde 30 cm. kadar işleyebilen proton ve karbon iyonlarından yararlanıyor. Özel bir ünite, iyonları tedavi odasına ve hastaya doğru yönlendirirken, bir bilgisayar ışının odağını, menzilini ve yoğunluğunu hesaplayabiliyor. Tümörün 3 boyutlu olarak şekillendirilmiş hali, radyasyonun planlanmasında bir şablon oluşturuyor. Bu şekilde tümörü birkaç mm'lik bir sapma ile vurmak mümkün olabiliyor. Dünyada yaklaşık 50.000 kişi parçacık terapisi ile tedavi olmuş durumda. Sonuçlara bakıldığında bu tekniğin tedavi süresinin, konvansiyonel terapilerle karşılaştırıldığında, belirgin şekilde azaldığı görülüyor.. Dahası parçacık terapisinin bazı kanser türlerinde tam iyileşme şansını %90 oranında artırdığı izleniyor. DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ÜTÜSÜ Siemens, yüksek performanslı buharlı bir ütü makinesinin gücünü normal bir ütünün içine sığdırmayı başardı. 3.000 vat gücündeki “Slider SQ3 buhar jeneratörü” dünyanın en güçlü ütüsü olarak nitelendiriliyor. Cihazın içinde dakikada 70 gr. sürekli buhar sağlayan bir buhar jeneratörü bulunuyor. Jeneratör, en buruşuk jean veya keten pantolonu kolayca düzeltebilecek kadar güçlü. Bu ütü, daha ağır ve daha pahalı olan buharlı ütüleme istasyonlarının tüm avantajlarını içerdiği gibi, normal bir ütü kadar enerji tüketiyor. Bu özelliğini de çok hızlı ısınabilmesine borçlu. Bu yeni ütünün gizi, su tankının içine monte edilen motorunda saklı. Bu motor, buharı ütünün tabanındaki deliklerden dışarı püskürten bir pompayı çalıştırıyor. Ünitede bulunan “buhar jeti” özelliği sayesinde dakikada 150 gr. buhar püskürtebiliyor. Ayrıca motor ünitede su azalsa bile buharın gücünü sabit tutabiliyor. Örneğin bu özellik, konvansiyonel ütülerde bulunmaz. Ütünün kulpu üzerindeki düğmeye bastığınız anda buhar çıkıyor; buharın miktarını bir kadran üzerinden ayarlayabiliyorsunuz. Ütü 350ml'lik bir su tankına sahip. Bu miktar buharlı ütü makinesindekinden daha az. Ayrıca Slider SQ3 buhar jeneratörünün tankını doldurmak da daha kolay. Kaldı ki buhar istasyonuna su ilave edilmeden önce içindeki tüm basıncın giderilmesi gerekirken, arzu edilen işletim basıncının iki bara çıkması için de en az 8 dakika geçmesi gerekiyor. Oysa yeni ütü ısınır ısınmaz buhar hazır hale gelebiliyor. Slider SQ3 buhar jeneratörünün bir diğer avantajı da normal musluk suyu kullanması. Ütüde bulunan güçlü temizleme fonksiyonu sayesinde kalsiyum birikimleri anında yok ediliyor. Ütü 30 saniye ütü tahtası üzerinde bırakılırsa elektrik bağlantısı otomatik olarak kesiliyor. Fiyatı 160 Avro. geyi aydınlatmak için odaklanmış ışınlardan yararlanır. Işın ne kadar hassas ise molekülleri saptamak da o kadar kolay olur. Konvansiyonel olarak böyle bir ışın eğimli cam mercekler yardımıyla odaklanır. Ancak en iyi mercekler en küçük noktaya bile odaklayabilen mercekler çok pahalıdır. Hollanda, Enschede'deki Twente Üniversitesi'nden Allard Mosk ve meslektaşı Ivo Vellekoop, ışık geçirmeyen, ucuz malzemelerin de ışığı net bir şekilde odakladığını keşfetti. Mosk, “Boya tabakası, yumurta kabuğu veya bir diş en mükemmel mikroskobun çözünürlülüğüne uyum sağlayabilir” diyor. Bilim insanlarının seçtiği malzemeler normal olarak saydam değil. Ancak bazı ışık dalgalarının, gelişigüzel yönlere dağıtıldıktan sonra bu malzemelerin içinden geçebildiği görüldü. Işığın nasıl sıçradığı, ışık dalgalarının malzemeye çarptıktan sonraki şekline bağlıdır. Bilim insanları “dalgakıran” olarak nitelendirilen bu şekle müdahale edip bozdukları zaman sıçrama eylemini kontrol altında tutabileceklerini düşündüler . Böylece ışık malzemenin içinden geçerek, konvansiyonel merceklerde olduğu gibimalzemenin diğer tarafındaki odaklanmış noktanın üzerinde birleşti. Mosk ve Vellekoop, bu fikirlerini sınamak için yaptıkları deneylerde kullandıkları saydam olmayan malzemelerin ışığı odaklayabildiğini ortaya koydular (Optics Letters, vol 32, p 2309). PİXELLENCE TEKNOLOJİSİYLE TV’LERDE KUSURSUZ GÖRÜNTÜ Vestel, TV görüntü kalitesini yükselten ve dünyada sadece Vestel'de bulunan “Pixellence” patentli görüntü işleme teknolojisiyle üretilen yeni LCD TV serisini satışa çıkardı. Vestel Şirketler Grubu'nun İTÜ ARI Teknopark'taki ARGE firması Vestek'te Türk mühendislerce SAYDAM OLMAYAN MERCEKLER İnsan dişi, papatyanın taç yaprağı, yumurta kabuğu ve beyaz boyanın ortak noktası nedir? Son yapılan araştırmalara göre bunların ortak özelliği merceğe dönüşebilmesidir. Bu buluş sayesinde bugün mikroskoplarda kullanılan pahalı merceklerin yerini ucuz mercekler alabilecek. Bazı mikroskoplar, hücre gibi spesifik bir böl CBT 1068/18 7 Eylül 2007