25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Avrupa Adli Bilim Enstitüleri Ağı: ENFSI Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı akvedite oldu ve eğitici laboratuvar olarak projede yer aldı. Prof. Dr. Salih Cengiz, ENFSI Daimi Temsilcisi AAFS Toksikoloji üyesi, cengizs@istanbul.edu.tr 2 006 yılında İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün ENFSI daimi temsilciliği görevi verildiğinde ENFSI (European Network of Forensic Science Institutes) sekreteryasından aldığım ilk yazı “aramıza hoş geldiniz, ancak aramızda olmanın ilk temel koşulu enstitünüzdeki laboratuvarlarınızı en azından ISOIEC 17025 standartlarına göre ulusal akreditasyon kuruluşunuza akredite etmeniz gerekmektedir, kapsamındaydı. Bunun temelinde ENFSI nin kuruluş amacı yatıyordu. ENFSI Avrupa Ülkeleri Adli Bilim Laboratuvarlarının uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesi fikrinden yola çıkılarak 1995 yılında oluşturulmuş bir kuruluştur. ENFSI, üye laboratuvar başkanlarından oluşan Genel Kurul, seçimle iki yıl süreyle görev yapan Yönetim Kurulu, Kalite çalışmalarını izleyen Kalite Yönetim Kurulu (QCC) ve 3 yılda bir yapılan Avrupa Adli Bilimleri Kongresi çalışmalarını yürüten Avrupa Adli Bilimler Akademisi (EAFS) Kurulu’ndan oluşur. Avrupa Birliği'ne üye ülke lâboratuvarlarının yanı sıra, teknik kapasite ve personel açısından AB ölçütlerine ulaşan, ancak AB üyesi olmayan ülke laboratuvarlarını da bünyesine alan ENFSI, başlangıçta 11 olan üye laboratuvar sayısını 2007 yılı itibarıyla 54'e çıkardı (Bkz http://www.enfsi.eu/) Türkiye'den bu kuruluşa ilk üyelik başvurusunu 1998 yılında Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı (JKDB) yaptı, ardından, JKDB'nin öncülüğünde sırasıyla İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü (ATE), Kriminal Polis Laboratuvarları (KPL) ve Adli Tıp Kurumu (ATK) da ENFSI üyeliğine kabul edildi (http://www.enfsi.eu/page.php?uid=19). ENFSI'nin alt çalışma gruplarını oluşturan; DNA, uyuşturucular, patlayıcılar gibi 14 çalışma grubunun faaliyetlerinde JKDB'nden konularında uzman görevlilerin yer aldığını ve ortak toplantılara etkin bir şekilde katılmak suretiyle, bugün, kurumları adına, dolayısıyla ülkemiz adına ürünlerini toplamaya başladıklarını gördük. ATE, ATK ve KPL bu katılımı sağladığında ülkemizin ENFSI'deki gücü daha da artacak. Her yıl yapılan ENFSI genel kurul toplantılarının 19'uncusu bu yıl Haziran 2007'de Letonya'nın Riga kentinde düzenlendi. Bu toplantıya, aralarında Türkiye'den JKDB, ATE, ATK ve KPL'nın da bulunduğu 47 laboratuvar temsilcisi katıldı. “Bilimsel Toplantı” ve “İş Toplantısı” olmak üzere iki bölümde yürütülen ENFSI Genel Kurul Toplantısının Bilimsel bölümünde ağırlıklı olarak adli bilim laboratuvarlarının akreditasyonu ayrıntılarıyla görüşüldü. Bu kapsamda: (1) Finlandiya Ulusal Araştırma Bürosu (NFI) Başkanı Kimmo Himberg tarafından yapılan “Adlî Bilimler Yolunda Sorumlu ENFSI” başlıklı sunumda, ENFSI'ye üye laboratuvarların akreditasyona önem vermesi gerektiğini önemle vurguladı. (2) İsveç Akreditasyon Servisinde görevli Rolf Straub tarafından yapılan “Adli Bilim Alanında Akreditasyon” başlıklı sunumda, adli bilim alanında akreditasyonun gerekliliği, Avrupa Akreditasyon Kuruluşu’nun (European Cooperation for AccreditationEA) yapısı ve ENFSI ile ilgili ortak çalışmaları hakkında bilgi verildi. (3) İngiltere Adli Bilim Servisi (FSS) Kalite Yöneticisi Christopher Howden tarafından yapılan “Bir Kalite Modeli” başlıklı sunumda, bir kurumda etkili bir kalite sisteminin oluşturulması için iyi bir planlamanın yapılması yanında oto kontrol ve etkili iç denetimlerin yapılması gerektiği vurgulandı. Ayrıca, ENFSI Kalite Yeterlilik Komitesi tarafından yürütülen, “Avrupa Adli Bilim Akreditasyon Yardımı” kapsamında ENFSI üyesi akredite olmuş 5 laboratuvar ile akredite olmamış 5 laboratuvar kendi arasında eşleştirilecek ve akredite olmamış laboratuvarlara kılavuzluk yapılacak. Akreditasyon çalışmala rı devam eden ATE, ve ATK projede yer almak için başvuru yaptılar. Akreditasyon çalışmalarını tamamladığını ve Türk Akreditasyon Kurumu'na (TÜRKAK) toplantı dönüşü başvuru yapacağını bildirerek projeye akredite laboratuvar olarak başvuruda bulunacağını bildiren JKDB, Ağustos 2007 itibarıyle ISOIEC 17025 Standartına göre akredite oldu ve eğitici laboratuvar olarak projede yer aldı. İKİ ÖNEMLİ PROJE ENFSI tarafından yürütülen önemli projelerden ilki, terorizm saldırıları sonrasında adli bilim laboratuvarlarının olası müdahalelerinin ne şekilde olması gerektiğine, ENFSI üye laboratuvarlarının bu tarz müdahalelere hazırlık seviyelerinin tespitine ve hazırlıklı bulunmalarının sağlanmasına yönelik olarak Türkiye, İngiltere ve İspanya tarafından yürütülen “Adlî Bilim Laboratuvarlarının Patlayıcı Madde Terör Olaylarına Müdahale Yöntemleri” projesidir. İkinci proje ise farklı adli bilim uzmanlık alanlarında sık olarak kullanılan terimlerin, ENFSI üyesi ülkelerin dillerindeki karşılıklarının belirlenmesi maksadıyla 1999 yılında başlatılan Çok Dillilik (Multilingua) projesidir. Bu projede yer alan 13 dil arasında Türkçenin de yer almış olması bizleri çok mutlu etmiştir. Her iki projede yer alan JKDB övgüyle anılıp kutlanmalıdır. Ayrıca, aynı toplantı kapsamında 2009 yılı ENFSI Yıllık Genel Kurul Toplantısına ev sahipliği yapmak için Prag Kriminalistik Enstitüsü ile birlikte aday olan Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı arasında yapılan oylama sonucunda oybirliği ile Ankara'da Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı (JKDB) ev sahipliğinde yapılmasına karar veriildi. Ülkemizde ilk defa gerçekleştirilecek olan bu toplantı ülkemizin adlî bilimlerine büyük katkı sağlayacak. Bu toplantıda da Türkiye'den katılan tüm kurum ve kuruluşların birlik olup birlikte davrandıklarından hareketle, teker teker sempati kazanmak yerine ülke olarak nasıl saygınlık kazanıldığını bir kez daha gözlemledik. Jandarma, Polis (İç İşleri Bakanlığı), Adlî Tıp Kurumu (Adalet Bakanlığı) ve İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü (Üniversite) işbirliğinin ve birlikte davranış biçiminin gerek adli bilim laboratuvarlarının kalite güvencesinin sağlanmasında gerekse bunun sürekli kılınmasında sayısız yararlar var. Kalite güvenceli bir güvenlik ve adalet sistemi yurtiçinde her Türk vatandaşı için bir kazanç yurt dışında ise ülkemiz için bir gurur kaynağı olacak. Hasta ve estetik Dr. Yelda Özsunar Dayanır, Adnan Menderes Üniversitesi, Radyoloji, Aydın yozsunar@adu.edu.tr CBT1068/22 7 Eylül 2007 E stetik evrenin ruhudur; müzik ruhun gıdası… Estetik, güzel ile yararlının denge ve uyum içinde harmanlanmasıdır. Nasıl ruhsuz kalmış beden ölü sayılırsa, estetiksiz ortamdaki ruh zayıflar, fakirleşir ve bedeni cansızlığa doğru sürükler. Beden ile ruh arasındaki bu bağlantı, kimi zaman beden bilimiyle uğraşanlarca ihmal edilir. Beden sağlığına kavuşmak üzere tedaviye koşan insanların ruhları göz ardı edilir. Bu insanlar, estetik dokunuşların hemen hemen ta mamen göz ardı edildiği özelliksiz odalara yatırılırlar. Altlarına yararlı, ama bünyesinde güzellik ve ruh barındırmayan yataklar vardır. Odalarda, o da hasta şanslıysa, duvara asılmış küçük bir televizyon vardır. O televizyonla oyalansın, duvarların boşluğunu sorgulamasın diye muhtemelen. Çiçek açmış bir sardunyanın, bir ağrı kesici veya bir antidepresandan daha etkili olabileceği göz ardı edilmiştir. Hatta daha az şanslıların bir arada yatmak zorunda kaldıkları koğuşlarda, en mahrem hallerini herkese sergilemek zorunda kalan insanlar bir perdeyle bile ayrılmazlar. O hastanelerin duvarları boş; koridorları uzundur. Duvarların her iki yanında, az eskisin diye buz gibi metal sandalyeler sıralanır. Çünkü insanlar düşünülmemiştir o hastanelerde. Aslolan sandalyelerin eskimemesi, yıpranmamasıdır. İnsanlar birbirlerini seyretmeye mahkum edilmiştir. Ne küçük bir sohbet köşesi, ne beklerken göz atabilecekleri dergi, kitap gibi şeyler vardır ortalıkta. Canları sıkıldıkça, bizi ne zaman alacaksanız diye sorarlar, sonra da sekreterlerce bir güzel azarlanırlar: 'beğenmiyorsan başka yere git' diye. Oysa o hastanelerin yöneticileri veya doktorları kendi evlerine gittiklerinde; özel klinik veya muayenehanelerinde estetiği tanıyıp bildiklerini pek de güzel gösterirler. Apayrı köşelerdir oralar. Hastalar, sahipsiz kış köşelerinden, sahipli yaz köşelerine koşarak gelirler. Oh… çekerler vahaya gelmişçesine. Her şey düşünülmüştür çünkü. Kibar, güler yüzlü sekreterler; dergiler, çiçekler, müzik, rahat koltuklar, her şey, her şey…. 'Peki, o halde kış köşesi ile yaz köşesinin farkı nedendir' diye sorarsınız hemen. Neden? Neden?... Aklınıza tek bir şey gelir o zaman: İnsan sevgisi, insan sevgisi…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle