17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şekil 3. Manavgat orman yangını SPOT4 (15 Temmuz 2007). a) Orijinal uydu görüntüsü; b.Sınıflandırıl mış görüntü. Cumhuriyetin Modern Ziraat Hamlesi “Kılıç ile fütuhat yapanlar, saban ile fütuhat yapanlara mağlup olmaya ve netice olarak mevkilerini terk etmeye mecburdurlar.” K. Atatürk 17 Şubat 1923. Osman Bahadır [email protected] C a b bölgeye ait uydu verilerinin alınmasına yönelik İTÜUHUZAM tarafından acil programlama yapıldı. SPOT Image firması ile ortak yapılan programlama çalışması neticesinde alınan 12 Temmuz 2007 tarihli Formosat2, 14 Temmuz 2007 tarihli SPOT4 ve 15 Temmuz 2007 tarihli Spot2 uydu görüntüleri farklı görüntü işleme teknikleri (sınıflandırma ve NDVI bitki örtüsü indeksi) ile analiz edilerek toplam yanan alan miktarı 1013 hektar olarak bulundu (Şekil 2). Diğer yandan Antalya'nın Manavgat ilçesinde çıkan orman yangın alanının izlenmesinde İTÜUHUZAM tarafından indirilen 15 Temmuz 2007 tarihli Spot4 uydu görüntüsü benzer şekilde analiz edilerek yanan toplam ormanlık alan 330 hektar olarak bulunmuştur (Şekil 3). Sonuç olarak ülkemizde yaz aylarında sıkça karşılaştığımız orman yangını riskinin azaltımında daha gerçekçi stratejilerin ortaya konması için ilgili kamu ve özel sektördeki yöneticilerin, başta TEMA olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının ve akademisyenlerin bir araya gelerek ortak kapasitelerin daha güçlü ve koordineli bir şekilde kullanılmasını sağlamaları ve özellikle insan kaynaklı yangınların önlenmesi için ciddi eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerine önem vermeleri gerekmekte. Özellikle ülkemizin uydu yer segmenti olarak İTÜUHUZAM gibi büyük bir alt yatırıma sahip olduğu düşünüldüğünde uydu görüntüleriyle entegre erken uyarı sistemini içeren Orman Yangını İzleme Sistemi’nin (OYİS) acilen devreye sokularak sadece orman yangınlarının yıkıcı etkilerinin izlenmesi ve azaltılmasına yönelik değil, yanan alanların 2B yasası gibi kolay mülk edinme süreçlerine bırakılmayacak şekilde sürekli izlenerek yürürlükteki yasal düzenleme ile korunmasına yönelik hızlı, doğru ve ekonomik sonuçların alınabileceği aşikârdır. CBT 1068/15 7 Eylül 2007 umhuriyet'in kuruluşu ile, geri bir tarım ülkesi olan Türkiye'nin kısa sürede modern bir tarım ülkesi haline getirilmesi amacıyla büyük bir girişim başlatılmıştı. Yurt dışına ziraat eğitimi görmeleri amacıyla öğrenci gönderilmesi ve Avrupa'dan uzman ziraatçıların getirtilmesi, bu konudaki ilk adımları oluşturuyordu. Hem birçok yörede tarım topraklarını sular altında bırakmasını engellemek, hem de sulamada gereği gibi yararlanmak amacıyla nehirlerin ıslahı, diğer önemli çalışma konularından biriydi.1926 yılında Türkiye'nin dört bölgesinde tohum ıslah istasyonları açıldı. Bu istasyonlarda yabancı uzmanlar da yer alıyordu. 1927 yılında Başvekalet Merkez İstatistik Umum Müdürlüğü, dokuz bölge üzerinden tarım sayımı yaptırttı. Tüm çabalar ülkenin tarım kaynaklarının ve güçlerinin önce saptanması, sonra da bunların hızla ve en son tekniklerle yönetilmesi hedefine yönelikti. Cumhuriyet hükümeti, hemen her alanda başvurduğu bir yöntem olarak, Türkiye ziraatının modernleştirilmesi girişiminin başlangıç adımlarından biri olarak Avrupa'dan ziraat uzmanları getirtti ve onlara ülkenin zirai durumunu yerinde incelettirerek rapor hazırlattı. Ziraat Vekaleti tarafından Almanya'dan getirtilen uzmanlardan Smith ve Oldenburg, 1927 yılında Anadolu'da uzun bir seyahat yaptıktan sonra raporlarını hazırladılar. Herr Smith üç yıl önce de Türkiye'ye gelerek zirai incelemelerde bulunmuş ve Ziraat Vekaleti'ne ziraat usullerinin ıslahı hakkında rapor vermişti. Herr Smith, Ziraat Vekaleti şube müdürlerinden Nihat Basri bey de yanında bulunduğu halde, Ankara'dan hareket ederek Eskişehir, Adana, Konya, Afyonkarahisar, Isparta, Denizli, Aydın, İzmir ve havalisinde incelemelerde bulunduktan sonra İstanbul'a gelmiştir. İstanbul'da kendisiyle görüşen Cumhuriyet gazetesinin bir muharririne yaptığı açıklamalar, gazetenin 5 Ağustos 1927 tarihli sayısında yayınlanmıştır. Herr Smith'in görüşlerinden bazıları şöyledir; “Adana civarında hayvan mahsulü iyi ise de pamuk kısmen iyi ve kısmen de yağmura müntazır (bağlı) haldedir”. “Adana'da ziraat hayatında Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin feyzanı (taşması) bir tehlike teşkil etmektedir. Bu tehlikenin önüne geçmek lazımdır.” “Şurası nazarı dikkate alınmalıdır ki, Adana mıntıkası irva ve iska edildiği (suya doyurulduğu) takdirde bugünkü pamuk mahsulünün on mislini almak kabildir. Tohum da ıslah edildiği takdirde Amerika pamuklarına rekabet etmek mümkün olur.” “Konya ovasında bir irva ve iska idaresi mevcuttur. Bu tesisat memlekete çok paraya mal olmakla beraber tam ve mükemmel değildir. Ana kanallar dolmakta ve küçükler de şekillerini kaybetmektedir. Bu sebeple her tarafa istenildiği kadar su sevkedilemediği gibi, verilen su ile yalnız yeraltı su seviyesi yükselmekte ve bir kısım arazi de bataklık haline gelmektedir. Bunun ıslahı pek büyük sermayeye bağlı ise de, bu havalinin selameti açısından ihmal etmemek lazımdır. Bu havalide şimendifer hattı güzergahında çıplak birtakım dağlar vardır. Buradaki ziraatten umumiyetle iyi neticeler elde edilemiyor. Çünkü toprağın altı fenadır... Bu civardaki bataklıklar kurutulacak olursa ziraat açısından iyi neticeler elde edilir.” “Denizli'de vali ve ziraat müdürü beyler nehir sularının tanzimi için mesai sarfetmekte iseler de, bu kafi değildir. Denizli'den itibaren İzmir'e doğru hep nehrin (Menderes'in) takip ettiği araziye tesadüf edilmektedir. Aydın'da ekilen pamuk mahsulü iyi bir haldedir.” “Demek istiyorum ki, Merkezi Anadolu'da hayvanat ve ziraatta büyük muvaffakiyetler elde etmek mümkün değildir. Çünkü burası Anadolu'nun kurak yerleridir. Fikrimce burası hayvan yetiştirmeye hasredilmeli, Menderes vadisi, Adana ve Konya havalisi de zirai hububata tahsis edilmelidir. Bu takdirde Merkezi Anadolu'da yün, deri, tiftik, et istihsalatı (üretimi) artacaktır. Diğer kısımlarda da harice ihraca yetecek derecede hububat yetiştirmek mümkün olacaktır. Merkezi Anadolu'da şimdilik memleketin yerli hayvanat cinslerinin ıslahıyla yetinilmelidir. Bununla beraber Merkezi Anadolu'nun ziraat noktai nazarından büsbütün ihmal edilmesini demek istemiyorum. Hariçten zahire ithal etmekten kurtarılması ve kamilen müstahsil (üretici) bir vaziyete sokulması lazım geldiğini izah etmek istiyorum.” BİLİM TARİHİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle