Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
3 EYLÜL 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 9
CİHAN ORUÇOĞLU
Türkiye’de çeşitli yasalar gerekçe
gösterilerek binlerce internet sitesi ka-
patõlõyor. Yasal dayanağõ “5651” sayõlõ
kanun nedeniyle 6 binin üzerindeki site-
de erişim engeli bulunuyor. İnternet
Teknolojileri Derneği Başkanõ Mustafa
Akgül, Avrupa’nõn hiçbir ülkesinde ço-
cuk pornosu dõşõnda site kapatõlmadõğõ-
nõ belirterek “Gelişmiş ülkelerde genel
mantık ‘uyar ve kaldõr’. Bizdeki gibi
‘telefon aç siteyi kapat’ gibi bir uygu-
lama yaşanmıyor” dedi. İletişim hu-
kukçusu Fikret İlkiz de internetteki sõ-
nõrlandõrmalarõn ve cezalandõrmalarõn
son çare olarak kabul edilmesi gerekti-
ğinin altõnõ çizdi.
Türkiye’de internet sansürünü düzen-
leyen “5651” No’lu yasanõn yanõ sõra
Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nun da
internet erişimini engellediğini anlatan
Mustafa Akgül, “Medeni Kanun’dan
dolayı hakarete uğrayan bir kişi site
kapattırabiliyor. Bunun yanında Ce-
za Kanunu’nda organ nakli ya da te-
rör suçlamamalarıyla ilgili olarak da
site kapatılabiliyor. Bunlara bir de
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nu
sokarsanız yasaklanan site sayısı bin-
leri buluyor” diye konuştu.
Savunulacak yanı yok
Mahkeme kararlarõnõn genellikle bi-
lirkişi raporu olmadan verildiğinin altõnõ
çizen Akgül, şöyle devam etti: “Kapat-
ma kararı dosya üzerinden tedbir ka-
rarı olarak veriliyor. Fakat üç ay gibi
kısa bir dönem için verilmesi gereken
tedbir kararları sanki kesin karar gi-
bi uygulanıyor. Avrupa’nın hiçbir ül-
kesinde çocuk pornosu dışında erişim
engelleme gibi bir kavram yok. Şimdi
erişim engellemeyi hükümetler gizlice
yapıyorlar. Çocuk pornosu sitelerini
bir şekilde engelliyorlar. Diğer sitele-
ri engellemek mümkün değil. Mahke-
meye veriyorlar, dava açıyorlar.
Mahkûm ettirmeye çalışıyorlar. Ana
mantık burada ‘uyar ve kaldõr’ kaldır-
mazsan dava açarız ve ceza veririz
diyorlar. Bizdeki gibi ‘sen telefon et
ben kaldõrayõm’ gibi bir durum yok.
İnternet yasaklarını 3 katogoride top-
layabiliriz. Birinci katogoride Çin,
Kore, İran ve Küba gibi ülkeler var.
Çin internet yasakları için 30 bin ki-
şiyi çalıştırıyor. Yasaklar konusunda
çok sıkılar. Bundan sonra yasakları
az uygulayan ülkeler var. Türkiye bu
katogoride lider konumda bulunu-
yor. 3. katogoride ise yasağı uygula-
mayan ülkeler bulunuyor. Biz, ‘You-
tube’ yasağı nedeniyle AİHM’ye baş-
vurduk. Başvurumuzun temel nokta-
sı da basın özgürlüğü, internetteki
ifade özgürlüğü, öğrenme ve örgüt-
lenme özgürlüğü, adil yargılanma öz-
gürlüğü konularında kısıtlamaya gi-
dilmesiydi. Yasakların basın ve ifade
özgürlüğü açısından kesinlikle savu-
nulacak bir tarafı yok.”
Kendisi karar versin
Yasaklarõn ortadan kalkmasõ için zi-
hinsel bir değişime ihtiyaç duyulduğunu
ifade eden Akgün özetle şu görüşlere
yer verdi:
“Burada bir devrim var. Devrim,
çoğu şeyi değiştiriyor. Değişime hazır
olmayanlar bundan rahatsız oluyor
ve bu duruma direniyor. Gündemde
başka bir problem daha var. O da Fi-
kir ve Sanat Eserleri Kanunu ile ilgili.
İnternette müzik indirenler, 3 kere-
den fazla indirirse internetleri kesili-
yor. Bunu çeşitli Avrupa ülkeleri uy-
guluyor ya da uygulamaya başlaya-
cak. Kültür Bakanlığı da bunu kanun
haline getirebilecek. Yani yasaklara
yeni bir boyut daha eklenecek. Nasıl
matbaa geldiği zaman hattatlar diren-
mişlerdi. Şimdi de internet birtakım
ilişkileri değiştirdiği için engellenmek
isteniyor. Müzik, eğlence, medya sek-
törlerini değiştiriyor. Burada köşe
başını tutanlar, işleri bozulanlar in-
terneti yasaklamak istiyor. Bunun çö-
zümü değişimi kavrayabilmekten, es-
nek ve katılımcı bir şekilde çalışmak-
tan geçiyor. Türkiye’de çocukları ko-
rumak kabul edilebilir bir durum.
Çocuk pornosuna karşı dünyada bü-
yük bir hareket var. Onun dışında ha-
karet edeni bulup cezalandırmak la-
zım, insanları kirli bilgilerden uzak
tutmak kabul edilemez bir durum.
Vatandaş neyin iyi neyin kötü oldu-
ğuna kendisi karar verir. Devletin bu
işlere karışmaması lazım. İnsanları
eğitirsin, öğretirsin soruna çözüm bu-
labilirsin. Dünyayı anlayacaksak, Av-
rupa Birliği’ne gireceksek, bu yasak-
lardan vazgeçmemiz gerekiyor.”
İşin kolayõ:YasakAvrupa’nõn hiçbir ülkesinde, çocuk istismarõ yapanlar dõşõnda, internet siteleri kapatõlmõyor.
Türkiye’de ise suç sayõlan içeriğe erişimin engellenmesi yerine site tamamen yok ediliyor
İletişim hukukçusu Fikret İlkiz, internet
üzerindeki sınırlandırmaların “minumum”
düzeyde olması gerektiğinin
altını çizerek “Özellikle in-
ternet ortamında yayınlar
bakımından ifade özgürlü-
ğünün sınırlandırılmasın-
daki sınırlar ve cezalan-
dırmalar son çare olarak
kabul edilmelidir” dedi.
Atatürk’e hakaret edilen vi-
deo görüntülerin yayınlan-
dığı internetteki www.you-
tube.com’a erişimin “tama-
men” engellenmesi kararla-
rının hukuka aykırı olduğu-
nu ifade eden İlkiz, “Asıl
olan hukuk yoluyla ‘suç
sayılan içeriğe erişimin en-
gellenmesi’dir. Kaldı ki in-
ternet ortamındaki yayın-
lar bakımından, internetin
tüm aktörlerini içinde ba-
rındıran, sorumluluk sistemini kurmuş
olan ‘erişimin engellenmesini’ ya da ‘içeri-
ğin kaldırılmasını’ düzenleyen bir yasal
düzenleme yoktur. Aksine var olduğu
kabul edilen ve bu ge-
reksinimi sağladığı dü-
şünülen internet orta-
mında işlenen bazı suç-
ların önlenmesi ile ilgili
5651 sayılı yasa içerik
olarak yeterli değildir”
dedi. İnternet ortamındaki
ifade özgürlüğünün ko-
runması için ana ilkenin
28 Mayıs 2003 tarihli Av-
rupa Konseyi Bakanlar
Komitesi’de kabul edilen
“İnternette iletişim öz-
gürlüğü deklarasyonu”
olduğunu anlatan İlkiz,
“Bu deklarasyonla üye
devletler internet yayın-
larında ‘devletin önceden
kontrolde bulunmaması’
ilkesini kabul etmiştir.
Yani devletler kamu kurumları, genel filt-
releme veya engelleme tedbirlerine baş-
vurarak internette bilgi ve diğer iletişim-
lere, ulusal sınırlara bakılmaksızın, ka-
munun erişimini engellemiyorlar” diye
konuştu. Siber suçların çoğalmasıyla gele-
neksel hukuki kavramların geçerliliğini yitir-
diğini ifade eden İlkiz şöyle devam etti:
“İnternet ve teknoloji sınırları ortadan
kaldırdı. Hukuk, bu gücün varlığını tanı-
madan ve yapabileceklerini bilmeden
almaya çalıştığı önlemler, yarattığı ta-
nımlar ve yeni suç tipleri birkaç saniye
içinde hızla işe yaramaz ve anlamsız ha-
le gelebilmektedir. Gelişen ve çoğalan
teknolojinin yarattığı ‘karanlık bölge’ hu-
kuki kavramları tehdit etmektedir. Bu
tehdidin demokratik hukuk devleti ilke-
lerine bağlı kalınarak önlenmesi gerekir.
Hukukun çözemeyeceği bir alan olarak
karşımıza çıkarılmaya çalı-
şılan bu ‘karanlık
bölge’ somut
bilgi ve
hukuk
yoluyla
aşılır.”
KARANLIK BÖLGE HUKUK YOLUYLA AŞILIR
SÖZDEN YAZIYA
SÜHEYL BATUM
Bir Şey Var
Ama Ne Acaba?
Son günlerde olan biteni, şaşkınlıkla izliyorsu-
nuzdur. Örneğin Hükümetin, referandumda
“evet” oyu verilmesi yönünde PKK ile işbirliği
yaptığı yönündeki iddialara bakalım bir.
İlk gün PKK lideri Murat Karayılan bir iddia or-
taya atıyor; “Hükümet PKK ile anlaştı” diyor. Di-
ğer partiler ayağa kalkıyor. Ertesi gün, Başbakan
bu iddiaya karşı, “Bunu söyleyen şerefsizdir” di-
yor. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması ise hemen er-
tesi gün geliyor: “PKK ile devlet görüşmez, ama
kurumlar görüşebilir”. Ertesi akşam ise, Sayın
Başbakan, katıldığı Siyaset Meydanı programında
tamamen farklı bir şey söylüyor: “Hükümet gö-
rüşmez, devlet görüşür.”
Şimdi sevgili dostlar, ardı ardına dört açıklama
izliyorsunuz. Bunların üçü de devletin en üst ku-
rumlarından; Cumhurbaşkanı’ndan ve Başba-
kan’dan. Karayılan, “Hükümet PKK ile anlaştı” di-
yor. İlk gün yanıt; “bunu söyleyen şerefsiz” oluyor.
Sonra Cumhurbaşkanı çıkıyor; “Devlet değil, ku-
rumlar görüşür” diyor. Ertesi akşam Başba-
kan’dan “hükümet görüşmez, devlet görüşür”.
Şimdi sizler ne anladınız? Bunlardan hangisi doğ-
ru acaba? “Bunu söyleyen şerefsizdir” mi doğru?
Yoksa “Devletin değil, kurumların” görüşebile-
ceği mi? Yoksa “Devletin görüşeceği” mi?
Yani “Hiç görüşülmez, bunu yapan da, söyleyen
de şerefsizdir” bir tarafta. “Devlet görüşmez” diğer
tarafta. Ve “hükümet değil, devlet görüşür” de en
diğer tarafta.
Bu açıklamalardan ne çıkardınız allahaşkına?
PKK ile kim görüşmüş ya da görüşürmüş? Devlet
mi? Hükümet mi? Kurumlar mı? Sonra kim bu
devlet ya da hükümet? Ya da “kurumlar” dedikleri
ne? Kimler var bu kurumlarda? Bunların devlet ile
bağlantısı yok mudur? Bunlar hükümetten tama-
men bağımsız mıdır? Bu kurumları kimler yönetir,
kararları kimler verir?
Ya da sevgili dostlar, acaba birileri, bizi işletiyor
mu? Acaba bu işletenlerin arasında Sayın Cum-
hurbaşkanı’nın ve Sayın Başbakan’ın bulunması
olasılığı var mı? Yoksa öyle mi sanıyorlar?
Ya da Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın “dev-
let ne”, “hükümet ne”, “Devlet kurumları ne” soru-
larının yanıtlarını hiç bilmediklerini düşünebilir mi-
yiz? Örneğin Sayın Başbakan, devleti başka bir
şey zannedip, “Hükümet görüşmez, devlet görü-
şür” demiş olabilir mi? Ya da Cumhurbaşkanı da
bunların ne olduğunu hiç bilmediği için, “Devlet
görüşmez, kurumlar görüşür” demiş olabilir mi? Ya
da Cumhurbaşkanı’nın, “çağdaş ve demokratik
devletlerde, devlet denilen cihazın dışında yer alan
kendi kafalarına buyruk kurumlar olduğunu” zan-
netmesi mümkün olabilir mi acaba?
Olabilir tabii. Hiçbir şey bilmiyor olabilirler. Ama
bana göre üç gün içinde bu denli “ters, çelişkili
açıklamalar” yapabilmenin nedeni bilmemek de-
ğil. Daha başka bir şey var gibime geliyor. Sakın
bir şeyleri saklıyor olmasınlar. Ya da sinirleri bo-
zulmuş olmasın sakın. Bu nedenle soğukkanlılıkla-
rını yitirmiş olmasınlar. Çelişkilerin bile farkına var-
mıyor olmasınlar sakın.
Nitekim “bir şeylerin” Başbakan’ın sinirini boz-
duğu çok açık. O kadar siniri bozuk ki, sadece “iki
gün içinde, birbiri ile son derece çelişkili şeyler”
söylemekle kalmadı. Daha da ötesine geçti. Çün-
kü çelişkili açıklamaları, zaten eskiden de yapardı.
Hatırlıyorsunuzdur, “Ofer‘i tanıyıp tanımadığı ko-
nusunda” sorulan sorulara iki gün içinde verdiği
yanıtları. Hani, “Hayır kendisini hiç tanımam”dan
başlayıp “Evet iki üç kez görüştüm” e kadar varan
açıklamalarını.
Ama şimdi bunları aştı. O kadar sinirli ki, bırakın
çelişkili açıklamaları, artık sabırsızlığını açıkça
gösteren açıklamalar yapmaya başladı. Hani
“AKP’nin gizli ajandasından” hep söz edilirdi ya,
Sayın Başbakan, bu gündemi “açıkça ortaya ko-
yan”, “anlamayanlara davul zurna az” türü açıkla-
malar yapmaya başladı. Herhalde sinirinden olsa
gerek. Ne tür açıklamalar mı?
İlk önce YARSAV için söyledi. “12 Eylül’de evet
çıkarsa sizi halledeceğim” dedi. Ve de “Yargıda
birden fazla dernek, sendika olmaz, tek bir ta-
ne olur, yargıçlar orada örgütlenir” diye ekledi.
Hatta bizler, “Sayın Başbakan, bu model, ancak
faşist rejimlerde olur, devletin kurduğu korporas-
yonlar ya da resmi meslek birlikleri, faşist modelin
örneğidir” dediğimizde ilgilenmedi. Dediğim gibi
artık sinirliydi galiba. Ve “gizli gündem” böyle açık-
lanıyordu galiba.
Ve sonunda, dünya demokrasi(!) tarihine ge-
çecek sözü de geldi. Hani işadamlarına söylediği
söz. Hani “bitaraf olan bertaraf olur” sözü. Biz
“bir tek demokraside bile, bir Başbakan, işa-
damlarına böyle bir söz etmez, edemez” diye
düşünürken daha kötüsü de geldi.
“Bugüne kadar yargıda dedeler talimat veri-
yordu” sözü. Yani “Seyfi Oktay Aleviydi, dedeydi.
Bugüne kadar onlar etkiliydi, artık biz etkili oluyo-
ruz, Sünniler olacak” niteliğindeki sözü.
Değerli dostlar, bugüne kadar bir Başbakan’ın
ağzından bu denli “yaralayıcı, ikiye ayırıcı” bir
söz duydunuz mu? Bu dururken, “Sayın Başba-
kan, acaba neden çelişkili açıklamalar yapıyor” di-
ye sormanın bir anlamı var mı sizce? Esas sorma-
mız gereken, bu “büyük sinirin” neden olduğu?
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anadolu
Ajansõ (AA) DSP’den bir buçuk yõl önce istifa
eden eski İl Başkanõ Mehmet Ek’i halen il baş-
kanõ gibi göstererek, “DSP Muş İl Başkanı
Mehmet Ek ve 7300 kayıtlı üye ‘evet’ oyu ve-
receğini açıklayarak partisinden istifa etti”
biçimindeki haberi abonelerine duyurdu. DSP
Milletvekili Hasan Erçelebi, Ek’in 1 buçuk yõl
önce istifa ettiğini belirten bir açõklama yaptõ.
Ajans DSP’nin düzeltme metnini saatler sonra
servise koyarken habere “toplu istifa” başlõğõ
koymasõ dikkati çekti. DSP’nin 2009 yerel se-
çimlerinde Muş’ta 68 oy aldõğõ dikkate alõnõrsa
7300 üyenin istifa ettiği iddiasõ akõllarda soru
işareti uyandõrdõ. Erçelebi, “Muş’tan partimize
bir tek istifa gelmemiştir. Yanlış bilgi aktarı-
larak sanki DSP örgütlerinde çatlak varmış
imajı vermek, AKP’nin referandumda ne ka-
dar zorlandığının göstergesidir” dedi.
Anadolu Ajansı ‘evet’
propagandasını abarttı
TC Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri” Hakkında Kanun’un 5. maddesine gö-
re, başkanlık bünyesinde kurulacak “Mushaf-
lar İnceleme ve Kıraat Kurulu” Kuran’la ilgili ya-
yınları takip edecek ve hatalı ve noksan mus-
haf ve cüzler ile sesli ve görüntülü Kuran ya-
yınlarını tespit edip toplatarak imhasına karar
verebilecek. İnternet sitelerini de tarayacak olan
kurul, hatalı-noksan bilgiler için Telekomüni-
kasyon İletişim Başkanlığı’na başvurarak ilgi-
li sitenin kapatılmasını, engellenmesini iste-
yebilecek. Başkanlık da bu isteği en yakın sulh
hukuk mahkemesine götürecek mahkeme ka-
rarıyla söz konusu siteler engellenebilecek.
Diyanet de site
kapatabilecek
‘Pes’ dedirten iftar
FIRAT KOZOK
ANKARA - Referandum süre-
cinde devlet olanaklarõnõ seferber
eden iktidar, her fõrsatta dini kul-
lanõyor. Büyük Ankara Platfor-
mu’nun Büyükşehir Belediye-
si’nin desteğiyle başkentin göbe-
ğinde düzenlediği 50 bin kişilik if-
tar yemeğine insanlar belediye
otobüsleriyle, dolmuşlarla hatta
kamyonlarla taşõndõ. İftar masalarõ
“evet” sloganlarõyla donatõldõ.
Yemek kutularõnõn üzerine bile
propaganda etiketleri yapõştõrõldõ.
Günler öncesinde hazõrlõklarõ
başlayan 50 bin kişilik iftar prog-
ramõ skandala dönüştü. Yemek
için günler öncesinden hazõrlanan
Büyükşehir Belediyesi belediye
otobüslerini seferber etti. Ayrõca
yüzlerce dolmuş da iftar için kul-
lanõldõ. Bazõ yurttaşlarõn kamyon
kasalarõnda alana getirilmesi dik-
kat çekti. Ankara’nõn birçok böl-
gesinden üzerinde “Özel servis”
yazan otobüslerle insanlar Atatürk
Kültür Merkezi’ne taşõndõ. İftar
için kurulan masalarõn üzeri “Sev-
damız millet, kararımızı evet”
yazan kâğõt örtülerle kaplandõ.
İftar için anlaşõlan firmalar kutu-
lar içerisindeki yemekleri öğle
saatlerinden itibaren alana yõğdõ.
Bu kutularõn üzerinde de “Sev-
damız millet kararımız evet”,
“Takdir senin karar senin” ya-
zõlõ etiketlerin yapõştõrõlmasõ dik-
kat çekti. İftar öncesinde alana ge-
tirilen Hacõ Bayram Veli Camisi
imamõ Ahmet Kara Kuran oku-
du. Daha sonra alana giren Baş-
bakan Tayyip Erdoğan, “Sivil
bir anayasa için yüreğini orta-
ya koyan, daha özgür, daha de-
mokrat bir Türkiye için ‘evet’
diyen sayın başbakanımız iftar
programımızı onurlandırmış-
lardır” anonsuyla karşõlandõ.
Erdoğan: Popülizm
yapmıyoruz
İftarõn açõlmasõndan sonra da
sahneye çõkan Melih Gökçek, ala-
na gelen her bir kişiden referan-
dumda “hayır” diyecek bir yakõ-
nõnõ “evet”e ikna etmek için söz
vermelerini istedi. Erdoğan ise,
muhalefetin Türkiye’nin aydõnla-
masõnõn önüne geçmek için elinden
geleni yaptõğõnõ savunarak, “Dar-
be anayasasına ‘evet’ diyorlar.
Biz ise milletin anayasasına evet
diyoruz” dedi. Alanda yaşanan
istismar görüntülerine karşõn Er-
doğan’õn “Biz meydanlarda po-
pülizm yapmıyoruz demesi”, “Bu
kadarına da pes” dedirtti. Alana
gelen insan sayõsõnõn beklenenin
üzerinde olmasõ birçok kişiyi de aç
bõraktõ. Binlerce kişi iftarõnõ aça-
madan evine dönmek zorunda kal-
dõ. Programõn başõnda Erdoğan, ba-
kanlar ve protokolün oturduğu ma-
salara da sõradan insanlara dağõtõ-
lan yemek kutularõndan konuldu.
Ancak ilerleyen dakikalarda pro-
tokolün önüne tencereler içesinde
sõcak et yemekleri geldi. Alana
girişte kendilerine lunapark bileti
dağõtõlan AKP’lilerden birçoğu da-
ha sonra bedava lunapark eğlencesi
için lunaparkõn yolunu tuttu.
Yemek için günler öncesinden hazır-
lanan AKP’li yerel yönetimler, bele-
diye otobüslerini seferber etti. Ayrı-
ca yüzlerce dolmuş da iftar için kul-
lanıldı. Bazı yurttaşların kamyon ka-
salarında alana getirilmesi dikkat
çekti. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ)
Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Ankara’da düzenlenen 50 bin kişilik iftar yemeğinde
masalar ‘evet’ sloganlarõyla donatõldõ. Binlerce kişi aç kaldõ, protokol tencere dolusu et yedi