23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 3 EYLÜL 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart yahoo.com Kimi edebiyatçı, kimi şair, kimi şarkıcı, kimi oyuncu, kimi aydın, kimi dönek solcu... Gazetelerde, televizyon ekranlarında durmadan konuşuyorlar: “12 Eylül’de benim oyun EVET olacak!” “Şairim” diye geçinenler, aydın kimliğiyle ortalıkta dolaşanlar, AKP yalakalığı yapıp 2010’da İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması nedeniyle proje hazırlayıp yüz binlerce lirayı cebe indirenler, koro halinde bağırıp çağırıyorlar: “Demokrasi için, 12 Eylül faşizminin, Kenan Evren’in yargılanması için EVET oyu vereceğim...” Acaba bu kişiler oturup anayasa değişikliği maddelerini okudular mı? O değişiklik getiren 25 maddede ne yazdığını biliyorlar mı? Hele şu mangalda kül bırakmayan, kendilerini “en hızlı devrimci ve sosyalist” olarak gören dalavereciler, “şairim” diye ortalıkta dolaşanlar, yurtsever Fazıl Say’ı ekrana çıkarıp sıkıştırmaya çalışanlar “askeri vesayete” karşı çıkarlarken neden “sivil vesayete” karşı çıkmıyorlar, hiç düşündünüz mü? Peki TÜSİAD’a, TOBB’ye ne demeli? TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’i NTV’de izlerken, AKP iktidarından ne denli korktuğuna tanık olunca hiç şaşırmadım! Sanayiciler ve işadamları niçin susuyor? Başta TÜSİAD olmak üzere öteki demokratik kitle örgütleri iktidardan niçin korkuyor? Kendi kişisel çıkarlarını düşünen, ülkenin geleceğini “Bana ne” diyerek elinin tersiyle iten bir kesim, niçin AKP iktidarının borazanlığını yapıyor? Hülya Avşar ve Sezen Aksu’nun, Fazıl Say gibi kendisini ülkesine ve müziğe adamış bir sanatçıyı haklı eleştirilerinden dolayı yerden yere vurma hakkı var mı? Dünyaca ünlü bir piyanisti aşağılayarak Emine Hanım’ın masasında oturup sağa sola hava atmak, ardından da “Ben Cumhuriyet kadınıyım” diyerek sağa sola göz kırpmak... Hangi bilgiye, donanıma sahiptir Hülya Avşar ve Sezen Aksu? Yukarıda mesleklerini, kimliklerini belirttiğim kişiler bizim Orhan Erinç’in son bir aydır yazdıklarını okusalardı, AKP iktidarının oynadığı oyunu kavrayabilirlerdi. Onların sermaye-emek çelişkisiyle, 12 Eylül yönetiminin yaptığı işçi düşmanlığıyla uzaktan yakından ilgisi yok... Orhan Erinç bir yazısında soruyordu: “12 Eylül yaklaşımıyla her zaman suç işlemesi olası sayılan sendikacıların durumu, demokratik(!) bir yönetime geçildiğinde değişti mi? Ne gezer!” Sendika genel kurullarındaki seçimlerin ardından, yönetim, denetim ve disiplin organlarına seçilenlerin, kamu makamlarına kimlik bilgilerini, iş ve ev adreslerini vermelerinin yanı sıra, bunların bir gazetede yayımlanması da zorunludur. Böyle bir demokrasi hangi Avrupa ülkesinde var? Eğer biraz paraya kıyıp bir siyasi parti kurarsanız, seçmen listelerine ulaşabilir, yurttaşların kimlik numaralarını ve adreslerini öğrenip yasadışı yollardan onları dinler ve izlersiniz. Ayrıca TBMM’de Adalet Alt Komisyonu’nda bekletilen, “Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Yasa Tasarısı” bulunuyor. Şimdi 12 Eylül’de halkoylamasında “Evet” diyeceklere soruyorum: Anayasının 20. maddesinde öngörülen değişiklikle yukarıda saydığım hukuka aykırılıklar anayasaya aykırılıktan kurtarılmış olacak. Siyasal iktidarların benzer yeni yasalar çıkarabilmesinin de önü açılacak. Bu mudur demokrasi ve özgürlükler? Sorum “Evet”çilere! Utanmadan sıkılmadan yalan söylüyorlar, Türkiye’de “askeri vesayete” karşı çıkıp “sivil vesayeti” alkışlayanlar. Medyayı denetim altında tutmak için işadamları, sanayiciler, gazete patronları, siyasiler, bilim insanları, sanatçılar eğer muhalifse dinlenip izleniyor. Hanefi Avcı bunları kitabında yazdı... Ergenekon iddianameleri ortada... Gizli kulak, İlhan Selçuk’un dışında hem şoförünü hem de devletin verdiği koruma polisini dinleyip izliyor. EVET’çiler avukat Fikret İlkiz’in “Bizim Gazete”de yayımlanan yazılarını okusun. NTV Fikret İlkiz’i bir akşam yayına alsın, dincileri ve liboşları çıkaracağına. İlkiz, 20. maddede yapılan değişiklikle kişisel verilerin nasıl elde edileceğini açıklasın. Kişisel veriler elden ele dolaşacak, insanların özel yaşamları saptanacak... Demokratik bir hukuk devletinde böyle şeyler olmaz! Acaba Hülya ve Sezen hanımlar bunları biliyor mu? Ne gezer! Orhan Pamuk biliyor mu? Hayır! Yargı bağımsızlığı aldatmacasıyla sivil dikta rejimine doğru hızla gidilirken medya susuyor... Bakın Fikret İlkiz ne diyor: “Anayasanın 20. maddesinde yapılmak istenen değişiklik, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nu anayasaya aykırılıktan kurtarır mı bilinmez, hukuka aykırılıktan korumayacağı ortada.” Özel yaşamınız ortadan kalkacak, ev adresleriniz bilinecek... Salt gazeteciler, sendikacılar için değil, tüm insanlarımız için geçerlidir bu. Bence “EVET”çiler bir kez daha düşünüp öyle karar versinler! POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA ‘EVET’çilere Küçük Bir Uyarı hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Avukat Turgut Kazan, BDP lideri Demirtaş ile referandrum için görüştüğü iddialarõnõ yalanladõ: Hayõr korkusu başladõİstanbul Haber Servisi - Eski İstanbul Barosu Başkan- larõndan avukat Turgut Kazan, bazõ gazetelerde yer alan ha- berlerde, referandumda hayõr oyu vermeleri için BDP Genel Başkanõ Selahattin Demir- taş’la görüştüğü yönündeki id- dialarõn gerçekdõşõ olduğunu söyledi. Kazan, “Genelkur- may’ın yasadışı dinleme ihti- mali yadırganarak manşetle- re taşınıyor. Aynı gün başka bir yasadışı dinleme kutsa- narak haberler yapılıyor. Böyle bir ahlak, böyle bir ga- zetecilik anlayışı ile karşı kar- şıyayız” dedi. İstanbul Barosu’nun İstiklal Caddesi’ndeki Orhan Apaydõn Konferans Salonu’nda basõn açõklamasõ yapan avukat Kazan, “İnanılmaz bir referandum süreci yaşıyoruz. Evet için demokrasinin ve hukukun yerleşmiş değerleri hiçe sayı- larak, bütün kirli yollara baş- vuruluyor. Devlet imkânları seferber edilirken trilyonluk evet ilanları yayınlanıyor. Bu kaynağın nasıl sağlandığı bi- linmiyor. Devlet televizyonu, yalnız evet propagandası ya- pıyor. Bu eşitsizliğin yanında, tehdit ve baskılar kullanılı- yor” diye konuştu. Referan- dumda hayõr ihtimalinin yüksek görülmesinden korkanlarõn, her türlü yalana başvurduklarõnõ söyleyen Kazan, Selahattin De- mirtaş’la müvekkili Erzincan Cumhuriyet Başsavcõsõ İlhan Cihaner’in durumunu anlatan bir rapor sunmak üzere görüş- tüğünü belirtti. Abdullah Öcalan’la temas kurmak için aracõlõk yaptõğõ iddialarõnõn alçaklõk olduğu- nu kaydeden Kazan, söz ko- nusu dinleme kayõtlarõnõn ger- çeğiyle oynandõğõna inandõğõ- nõ ifade etti. Cihaner’in duru- munu anlatmak için CHP Ge- nel Başkanõ Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli ile de görüştüğünü kaydederek şöyle devam etti: “Bu görüşmelerim Şubat 2010’da gerçekleşti. Bu ta- rihte ne referandum, ne ana- yasa taslağı vardı. Bu du- rumda, telefon dinlemesine ilişkin kaydın gerçekten ya- pılmış bir konuşmayı yansıt- tığına, söylenenlerin doğru olduğuna kim inanır? Sayın Demirtaş’a ‘ulan’ diye hitap ettiğim söyleniyor. Ben ‘ana- nõ da al git’ üslubunda biri de- ğilim. Böyle bir terbiyesizliği ancak yasadışı dinlemeyi mes- lek edinenler, kayıtlarla oy- nayarak başka metin üreten- ler yapabilir.” BDP Başkanõyla görüşme- nin ‘demokrasi türküsü söy- leyenler’ tarafõndan karalama kampanyasõna dönüştürüldü- ğüne dikkat çeken Kazan, bu yayõnõ yapanlarõn, demokra- siyle zerre kadar ilgilerinin ol- madõğõnõ, hiçbir ahlaki değeri tanõmadõklarõnõ savundu. Hayõr ihtimali yüksek olduğu için telaşlananlarõn, İmralõ’da yaptõklarõ referandum pazar- lõklarõnõn tepki çektiğine işaret eden Kazan, “Bu nedenle kor- kuları arttı. Bilgi kirliliği ya- ratarak pazarlık faturasını bize yıkmak istiyorlar. Bu tezgâh tutmayacaktır. Evren zamanını yaşadığım için bili- yorum. O zaman bile olma- yan eşitsiz propagandaya, inanılmaz baskıya ve akıl al- maz yalanlara kimse kanma- yacaktır” dedi. Referandumda hayõr ihtimalinin yüksek görülmesinden korkanlarõn, her türlü yalana başvurduklarõnõ söyleyen avukat Turgut Kazan, Selahattin Demirtaş’la müvekkili Erzincan Cumhuriyet Başsavcõsõ İlhan Cihaner’in durumunu anlatan bir rapor sunmak üzere görüştüğünü belirtti. Abdullah Öcalan’la temas kurmak için aracõlõk yaptõğõ iddialarõnõn alçaklõk olduğunu kaydeden Kazan, söz konusu dinleme kayõtlarõnõn gerçeğiyle oynandõğõna inandõğõnõ ifade etti. HSYK BAŞKANVEKİLİ KADİR ÖZBEK: ‘Yargıçlar neden dinleniyor’ HSYK Başkanvekili Özbek, Yargõtay üyelerinin olduğu iddia edilen ses kayõtlarõna ilişkin olarak yaptõğõ değerlendirmede, “İçeriğini tasvip etmek mümkün değil. Ama asõl üzerinde durulmasõ gereken bu insanlar neden dinlendi, neden servis edildi?” dedi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - HSYK Baş- kanvekili Kadir Özbek, yargõtay üyelerine ait ol- duğu iddia edilen ses ka- yõtlarõna ilişkin olarak, “İçeriğini tasvip etmek mümkün değil. Üzerin- de durulması gereken şey bu arkadaşlarımız neden dinlediler, niye peşinde birileri dinleme hazırlığıyla geziyordu, niye bunları tespit etme ihtiyacı duydular ve ni- ye servis edildi?’’ yoru- munu yaptõ. Gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Kadir Özbek, Adalet Bakanõ Sadullah Ergin’in kararnameyle il- gili bir çalõşma yaptõklarõnõ söylediğini belirterek, “(Bakan Ergin) 224 tane hâkim ve savcı arkada- şımızın durumlarının görüşülüp değerlendi- rilmesi gerektiğini ifa- de ettiler. Bu sayının doğru olmadığını özel- likle ifade etmek istiyo- rum. Onlardan 56’sı ka- rarnameden çıkmıştı. O sayı gerçekleri yansıt- mıyor” diye konuştu. Özbek, “Bazı hâkim ve savcıların konuşma- larının bazı internet si- telerinde yayınlanması- nı nasıl değerlendiriyor- sunuz?” sorusuna şu ya- nõtõ verdi: “Ayrıntılarını bilmiyorum, ancak iç- eriğini tasvip etmek mümkün değil. Üzerin- de durulması gereken şey bu arkadaşlarımız neden dinlediler, niye peşinde birileri dinleme hazırlığıyla geziyordu, niye bunları tespit etme ihtiyacı duydular ve ni- ye servis edildi? Şimdi iki insan baş başa konu- şurken çok özel şeyleri de konuşabilir. Bunlar tasvip edilir, edilmez an- cak bunları gizlice tespit etmek suçtur. Asıl bu- nun üzerinde durulma- sı gerekir. Bu arkadaş- larımızın ne konumları, ne imkânları itibarıyla Öcalan ve benzerleriyle pazarlık edebilecek, bun- dan bir fayda bulabile- cek imkânları da yok” Yargõtay Başkanõ Ha- san Gerçeker de, Yargõ- tay’a girişinde gazetecile- rin sorularõnõ yanõtladõ. Bir gazetecinin “Yar- gıtay üyelerine ait oldu- ğu iddia edilen ses ka- yıtlarına ilişkin bir işlem yapıp yapmadıklarını” sormasõ üzerine, Gerçeker, basõnda konuya ilişkin ha- berler yer aldõktan sonra olaya el koyduklarõnõ ve gerekli talimatlarõ verdi- ğini, soruşturmanõn, araş- tõrmanõn yapõldõğõnõ söy- ledi. Daha önce de Yargõ- tay üyelerine ait olduğu id- dia edilen ses kayõtlarõna ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na suç du- yurusunda bulunduklarõnõ anõmsatan Gerçeker, baş- savcõlõktan kendilerine bil- gi iletilmediğini kaydetti. Gerçeker, kendisinin din- lenildiğinden şüphe du- yup duymadõğõnõn sorul- masõ üzerine, “Şu anda dinlenip dinlenilmediği- mi bilmiyorum. Basına yansıyan bilgilere, so- mut birtakım verilere göre yasal olmayan din- lemeler yapılıyor. Bunu hiç kimsenin inkâr et- mesi mümkün değil. Şu- nu unutmamak lazım, bugün bunu benim ya- rarıma olduğu için hoş görebilirsen, yarın aynı durum sizi de vurabilir” değerlendirmesini yaptõ. Kapusuz: Vahim AKP Genel Başkan Yardõmcõsõ Salih Kapu- suz, Yargõtay üyelerine ait olduğu iddia edilen ses kayõtlarõnõ “vahim” olarak değerlendirdi. Kayõtlara ilişkin yalanlamanõn gel- mediğini vurgulayan Ka- pusuz, ses kayõtlarõnõn “yargı mensuplarının yargı dışında nelerle meşgul olduklarını, ne vahim bir görüşe sahip olduklarını” gösterdiğini belirtti. Kapusuz, “Bu, hukuk adına bir reza- lettir, hukukçu adına bir vahamettir, ülke adına bir ihanettir. 1 Ekim iti- barıyla, o güne kadar bir şeyin yapılmaması durumunda bu konu ke- sinlikle TBMM’ye taşı- nacaktır. Topluma bü- yük zarar verebilecek bu ve benzeri değerlen- dirmeleri şiddet ve nef- retle kınıyorum” dedi. ‘Başbuğ’a neden madalya yok?’ CHP’li Öztürk, Başbakan Erdoğan’a, Büyükanõt’a Devlet Şeref Madalyasõ verilirken hangi kriterlere göre hareket edildiğini sordu MERSİN (Cumhuriyet) - CHP Mer- sin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, geçen günlerde emekliye ayrõlan Orgeneral İl- ker Başbuğ’a neden Devlet Şeref Ma- dalyasõ verilmediği sorusunu Meclis gün- demine taşõdõ. Öztürk Erdoğan’õn yanõtlamasõ istemiy- le verdiği soru önergesinde, ülke içerisinde Devlet Şeref Madalyasõ alan ilk kişinin es- ki Genelkurmay başkanlarõndan İsmail Hakkı Karadayı olduğunu, daha sonra sõ- rasõyla 9. Cumhurbaşkanõ Süleyman De- mirel’e, Genelkurmay Başkanlõğõ yapan Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hilmi Özkök ve son olarak Yaşar Büyükanõt’a bu madal- yanõn verildiğini belirterek, “Ayrıca Sayın Yaşar Büyükanıt’a Devlet Şeref Madal- yası’nın yanında emekli olurken Audi marka, değeri yaklaşık 1 milyon TL olan zırhlı araç da verilmiştir” dedi. Başbuğ’un 4 selefine de Devlet Şeref Ma- dalyasõ verilirken kendisine bu ödül veril- mediğine dikkat çeken Öztürk, “Bundan önceki 4 eski Genelkurmay başkanına da bu ödül verilirken Genelkurmay Baş- kanlığı görevinden yeni ayrılan Sayın İl- ker Başbuğ’a bu ödül neden verilme- miştir. “Sayın Yaşar Büyükanıt’ta yeterli görülen hangi özellikler Sayın İlker Baş- buğ’da yoktur” diye sordu. İstanbul Haber Servisi- Sanatçõ, yazar, tiyat- ro oyuncusu, bilim insanõnõn bulunduğu çok sa- yõda aydõn, 12 Eylül Anayasa referandumu için “Henüz Vakit Varken Hayır” adlõ imza kam- panyasõnõ başlattõ. Beyoğlu’nda dün düzenlenen basõn açõklama- sõnda sanatçõ, yazar ve aydõnlar adõna ortak bildi- riyi okuyan grup sözcüsü Hüseyin Haydar, 12 Eylül 2010’un Türkiye’nin kader günü olduğunu belirterek “Türkiye ya zulme boyun eğecek ya da başkaldıracaktır. ‘Hayõr!’ demek bir baş- kaldırıdır. Türkiye ya uçuruma AKP ile ABD’nin birlikte hazırladığı anayasa, bir sivil darbe anayasasıdır” dedi. Evet diyenlerin Amerika tarafõndan kontrol edildiği, emparya- lizm ile işbirliği yaptõklarõ belirtilen bildiride özetle şunlara yer verildi: “Hayır diyenler ise 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin gerçek mağ- durlarıdır. Kimdir onlar? CHP, DSP, İP, TKP, EMEP, ÖDP, DİSK ve MHP İle DP’nin geniş ölçüde antiemperyalist, yurtsever kesim- leri. Yine işçi sendikalarının ve demokratik kitle örgütlerinin ezici çoğunluğu hayır diyor. Hayırcı grubun ortak özelliği, Amerika tara- fından kontrol edilemiyor olmalarıdır... Biz yazar ve sanatçılar, AKP’ye de anayasasına da ‘hayõr’ diyor, bütün yurtseverleri, uçurum- dan önce son çıkışa yönelmeye, ‘Henüz vakit varken, hayõr!’ demeye çağırıyoruz.” Çağrõ yapan imzacõlar arasõnda Oktay Akbal, Tarık Akan, Esin Afşar, Rutkay Aziz, Mu- zaffer Akyol, Alper Akçam, Feridun Andaç, Yetkin Aröz, Hayati Asılyazıcı, Ataol Behra- moğlu, Bedri Baykam, Cengiz Bektaş, Nihat Behram, Cahit Berktay, Muazzez İlmiye Çığ, Yılmaz Gruda, Muzaffer İzgü, Arif Keski- ner, Levent Kırca, Fikret Otyam, Filiz Ot- yam, Ahmet Say, Ferhan Şensoy, Afşar Ti- muçin, Öner Yağcı, Nejat Yavaşoğulları, Haşmet Zeybek de yer alõyor. ERDOĞAN AĞRI’DA CHP VE BDP’Yİ HEDEF ALDI ‘Tunceli’de genel af diyorlar Kayseri’de af diliyorlar’ AĞRI (Cumhuriyet) - Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan, Ağ- rõ’da yaptõğõ konuşmada “Biz, nab- za göre şerbet verenlerden olma- dık. Bizim kelamımız, rüşveti ke- lam değildir. Biz, Van’da ne ko- nuşursak Tekirdağ’da da onu ko- nuşuruz” dedi. Erdoğan, partisince Abide Kavşa- ğõ’nda düzenlenen mitingde iktidar- larõ süresince partizanlõk yapma- dõklarõnõ savundu. Erdoğan, “Biz, nabza göre şerbet ve- renlerden olmadık. Bizim kelamımız rüşveti kelam değildir. Biz, Van’da ne konuşursak Tekirdağ’da da onu konuşuruz, Biz Adıyaman’da ne konuşur- sak Adana’da da onu konu- şuruz” dedi. Terör örgütü PKK’yle 30 yõldõr süren mücadele- de sadece silah tüccarlarõnõn, savaş ba- ronlarõnõn kazandõğõnõ belirten Erdo- ğan, “Bu ülkeyi bölmek isteyenler kazandı, bu milletin evlatlarını, birbirine düşürmek isteyenler ka- zandı. Gençlerin kanından beslenen gafiller kazandı” diye konuştu. Artõk bunun değişmesini istedikle- rini ifade eden Erdoğan, şunlarõ söy- ledi: “Ölümden, kandan, gözya- şından medet umanlar var. Ölüm- ler üzerinden, şehitler üzerinden si- yaset yapanlar var. ‘Tabut gelsin de bunun siyasi rantõnõ elde edelim’ di- ye el ovuşturanlar var. İşte onları bugünlerde görüyorsunuz maske- lerinin nasıl düştüğünü görüyor- sunuz. Batman’da konuşuyor An- kara’da çark ediyorlar. Tunceli’de ‘genel af’ diyor, Kayseri’de af dili- yorlar. Anayasa Mahkemesi’nde başörtüsünü serbest bırakacak ana- yasaya değişikliğini iptal ettiriyor. Sonra da Konya’da, Kayseri’de, İstanbul’da başörtüsü soru- nunu biz çözeriz, diyor. Bu kardeşiniz, Ağrı’da ko- nuştuğunu Edirne’de de konuşuyor. Edirne’de ko- nuştuğunu Ağrı’da da ko- nuşuyor. Bizde araziye uy- mak yok. O bukalemun tav- rıdır. Bizde net olmak var.” Boykot çağrõsõ yapan BDP’ye de yüklenen Erdoğan, “Aynı şe- kilde ‘barõş, demokrasi, adalet’ deyip, milli iradeye ipotek koyanlar, mil- li iradeye boykot dayatanlar var. Bırak benim Ağrılı kardeşim gitsin sandığa onun iradesine baskı yap- ma, onu tehdit etme” dedi. Bu arada konuşma yapõlan plat- formda AKP Ağrõ milletvekilleri ile Ağrõ Belediye Başkanõ Hasan Arslan anons edilip vatandaşlarõ selamlarken alanda bulunan vatandaşlarõn bir bö- lümü milletvekilleri ve belediye baş- kanõna tepki gösterdi. SANATÇI VE YAZARLARDAN ‘HAYIR’ KAMPANYASI İlker Başbuğ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle