25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
<n CM o 000F OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Eğer bir ülke veri ve enformasyon içinde boğuluyor ancak bilgi üretemiyorsa gelişmemiş demektir II II Dingin Bir Şimdiki Zaman Hayali Herşeyi, baştan sona herşeyibildiğimizzaman, daha ne öğ- renmemizgerekecek? Sentez sanaünıl J.C. Carriere'nin bu sorusuna verdiği cevapla Umbeıto Eco ya- şadığımız bilgi çağında "bilgi" demekle ne kastedilmesi gerekti- ğini net bir şekilde ortaya koymuş durumda. Bu model Michel Serres'ten bir alıntıyla da güçlendiriliyor: "Hafızamıza [malûmatjyerleştirme çabasınıarükgöstormemizge- rekmiyorsa o zaman geriye sırfzekâmızkalıyor". Bugün fazlalığından dolayı yakındığımız veri ve enformasyo- na ulaşmak, dünün insanı için oldukça zor ve o nedenle de de- ğerliydi. Sorun aslında bir veri ya da enformasyona ulaşıldığın- da bununla hayatın kalitesini nasıl artıracağını bilen insan sayı- sının az olmasıydı. Pek çok insan bu bilinçten yoksun olarak ya- şadı. Bugün ortalama bir insan o bilince sahip. Ancak sorunu ise veri ya da enformasyonu yalın olarak kullandığında hayatına bir değerkatma imkânının olmaması. Onları kullanarak, işleyerek il- la ki bir bilgi üretmesinin gerekliliği. Umberto Eco "sentez sana- tı" cevabıyla bu realiteye işaret ediyor. Bugün gelişmiş ile gelişmekte olan (yani gelişmemiş) bir ül- keyi ayırtetmede bu nokta da birdeğerlendirme kriteriolabilir. Eğer birülke veri ve enformasyon içinde boğuluyorancakbilgiürete- miyorsa gelişmemiş demektir(Ya da genelde gelişmiş sınıfına gi- ren bir ülkede yaşayan herhangi bir birey ya da topluluk için de bu değerlendirme kısmi olarak yapılabilir). Dijitalkültürde bunun hoş biradı da var. Dijitaluçuruml Bu uçu- rumu kapatma eforu da ülkenin gelişmişliğinin bir göstergesi ola- biliyor. Bazı ülkeler her haneye yüksek hızlı internet erişimi sağ- lamayı anayasalbirhak olarak değerlendirirken başka bazı ülkeler anayasayı değiştirmek için bambaşka motivasyona sahip olabi- liyor (mesela yargının yürütme ile aynı söyleme sahip olmasını sağ- lamakgibi) Eco ile Carriere'nin söyleşi formatmdaki "Kitaplardan KurtulabileceğiniziSanmayın"isimli kitapta kitabın geleceği de sorgulanıyor. Ancak basitçe mektup ile zarfın aynı şeyler olma- dığı gibi belki de kâğıdın yenileceğini ama kitabın teknolojiye ye- nilmeyeceğini saptıyorlar. Hattâ bazı açılardan incelendiğinde ki- tabın'format olarak bile teknolojiye üstün geldiğini tespit ediyor- lar. Örneğin beş yüzsene ö'nce yazılmış bir kitabı, dilini bildiğiniz sürece, bugün hala kolayca açıp okuyabilirsiniz. Ancak daha on yıl önce popüler olan bir saklama ünitesinde (diyelim ki diskette} yer alan bir dosyayı okumak bugün için neredeyse imkânsız. Neden? Çünkü standard bir bilgisayarda artık disket okuyucusu yoklBenzerşekilde belki CD/DVDokuyuculardayarınmmükemmel bilgisayarlararının standard birparçası olmayacaklar ve o nedenle bugün CD'lerde DVD'lerde saklanan bilgilere erişim imkânı orta- dan kalkmış olacak. Elbette ki bu öliimcül bir durum değil. Her seferinde yeni bir teknoloji çıktığında o geçiş döneminde bilgi hazinenizi yeni tek- nolojiye dönüştürürseniz herhangi bir kaybınız olmaz. Ancak yine de bu durum, adı "kalıcı veridepolama ortamı"ola- rak anılan teknolojilerin aslında kendileriyle çelişkiye düşergibi "geçici" oldukları gerçeğini saklayamıyor. Geçici, çünkü sürek- li değişiyor.Bu değişim öyle bir hızda ki Eco'nun tespitiyle "Dingin birşimdikizamanıyaşayamıyoruzanklDaima geleceğe hazırianma gayretiiçindeyizl" 0 gelecek hiçbir zaman gelmiyor ve daha da kötüsü şimdiki zamanı elimizden çalıp kaçırıyor! BİLİM TARİHİ Kuyu yerine kule Bir uzman, kendi bilim alanında kuyu kazmak yerine, Bâbil Kulesi kurmayı tercih etmelidir. Fizik Profesörii Salih Murad (Uzdilek), 29 Mart 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımla- nan "llim herkese anlatılabilmelidir" başlıklı yazısında bu fikri savunuyordu. Salih Murad Bey'in yazısının bir bölümii şöyledir: Hazırlayan:0sman Bahadır "...Asri ilmin en mühim va- zife ve ınesuliyetlerinden biri, neticelerin, sokak adamı denilen fakat ilinı adamı olmayan zeki kimselere anlatılabilmesi için teşkilat yapmasıdır. Halk daima ilmi hakikatleri öğrenmek ister. Şu şartla ki, bu hakikatler biitün çıplaklığıyla gösterilsin ve zi- hinlerdeki teşevvüş (karışıklık) buludarı :ail olsun (gicsin). İlim kaptanı, gemiyi hakikate yö- nelttiğini gemidekilere göste- rirse, onlar da sevc seve hedcfc yönelirler. Ameıika'nın görün- nıesi, tayfanın Kristof Kolomb'a karşı kin ve nefret hislerini bir- denbire söndürmedi mi? İlmin seri tekamül ve inki- şafı, ilim adamlarmı pek mühim ve ciddi içtimai meseleler karşı- smda bulunduruyor. Bu devirde ihtisas (uzmanlaşma) o derecc ileri gitmiş ki, her mütehassıs tek buutlu (boyutlu) mahluklar gibi birer tünel içinde kal- mışlar ve yandaki tünelde geçen vukuattan habcrlcri yok. Mütehassıs deyince, bunlar, sahasında gördüğü yıldızları he- def alan vc bulduğu neticeleri bu yıldızlardan ilham alarak söyleyen kimselerdir. Eğer bu sahalar dar kalırsa, bir mü- tehassısm kül (biitün) halindeki yıldız âlemi hakkmda söy- lediği sözler ve verdiği hükümler ekscriya yanlıştır. Bir mütehassısın velut (doğurgan) olması için, mesle- *"*'*--' 1954 yıhnda Salih Murad (1891-1967) Bey'in evindeki müzikli birtoplantı sırasında çekilmiş bir fotoğraf. Ayakta sol başta bulunan fizik Profesörii ve aynı zamanda müzik mekaniği ve matematiği araştırmacısı Salih Murad Bey'dir. Ortada oturan ise ünlii besteci ve müzikolog H. Sadettin Arel'dir (1880-1955). ğinin kuyusunu derincc kazması doğru ise de, derin kuyu dibinden bakılınca saha dardır. Binaenaleyh mütehassıs derin kuyu kazacağı yerde, Bâbil Kulesi gibi yükselmeli vc muhitindeki yapılarda gerek iklim ve gerekse insan elinin yap- tığı tahavvülat (değişikliklcr) iyice göz- den geçirilebilmelidir. Bu hataları tashih (düzeltmek) için yegâne çare, mütehassısları ara sıra top- layarak her mütehassısa diğer ilim adam- larının maksatlarını, hırslarını, eserleri- ni hülaseten (özetle) göstermeli. Mütehassısların birbirini tenvir ctmele- ri (aydmlatmalan), yalnız kendilerinin değil, cemiyetin de menfaatine uygun dü- Halkın yeni ilim ve tatbikatmı anla- nıası da pek faydalı ve mühimdir. İlim bil- gisi, ilim vetireleri ve tatbikatı öyle bir saf- haya giımiştir ki cehalet, tehlike ve bel- ki tahrip manasını tazammun eder (içerir). Tarihin müspet ilimler devrinde, bilginin süratle biriktiği bu devirde yaşayanlar için terbiye programmın yüklenme- si lazım geldiği gibi, her fcrde içtimai ve smai murakabe (dc- netim) itibanyla vazifeler düşüyor. Yeni ilim şardarında, bil- meyenler ya yaşayamayacak veya dünyanın hâlâ iptidai (il- kel) geçinen mahlukları arasında yer alacaktır. Hatta bu gi- dişlc, Afrika ortasında yaşayanlar bilc hayat mücadelesi için yeni bilgilere sarılmaya, onunla uyuşmaya mccbur olacak- tır...". Kuş göçü gözlemi Eylül'de Gökyüzü, sayfa 19'dan devam İstanbul Boğazı'ndan kıtalararası göçmen kuşların geç- işlerini duyurahm. İstanbul'un az bi- linen bu doğal kültürü, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı projelerinden biri olarak çalışmala- rını sürdüraıekteyiz. Konunun öne- mi juradan gelmekte: her sene dün- yada 50 milyar kuş göç eder, bun- lardan 5 milyarı Avrupa ile Afrika arasındadır. Türkiye, bu iki kıta arasmda göç eden kuşlar için bir köprü oluşturması ve 400'ü aşkm göçmen türü barındırması bakımından özel bir uluslarara- sı öneme sahip. İstanbul Boğazı da dünyanın en iyi göçmen kuş gözlem yerlerinden biri. 2010 yılının Eylül-Ekim-Kasım aylarında kuzeye göç eden kuşlann ailelcrine kattıkları ye- ni genç biıeyleri ile birlikte güneye göçüşünü İstanbul'dan özellikle Çamlıca tepesinden izleyebileceğiz. Kuzeyden güneye ilk geri dönüş kafilesi leyleklcr İstanbul Kınahada'dan görüntülendi (18 Ağustos 2010, Selen Papur fotoğrafladı). Kuş göçleri herkes tarafmdan görtilmeyc değer büyük bir şov- dur Kuşlar yönlerini Güneş'e göre ayarlamakta. Bu yüzden kuşlann çoğu gündüz Güneş'e göre hareket eder. Ancak bir- çok kuş da gece göç eder. Kuşlar gündüz Güneş'e, gecele- yin ise Ay ve yıldızlara göre uçuş yönlerini bulabiliyor. Güneş, Ay ve yıldızların görülmediği durumlarda ise yön- lerini birçok hayvanm vücutlarmdaki var olan biyolojik pu- sulalara göre bulmaktalar. Boyun kısımlarındaki ferro- manyetik tanecikler yardımıyla Yer'in manyetik alan kuv- vet çizgilerine göre kendi durumlarını tesbit ederek doğru yönü bulur. Bulutlu-kapalı havalar yön bulmalarını en- gellemez. Kuşlar ayrıca yönlerini koku alarak da bulabilmekte. Çok iyi hava tahmincilcridir. Havadaki çok hafif barometrik basınçdeğişi- mini fark edebilirler. Fırtma çıka- cağını önceden keşfederler. Keskin bir görme gücüne sahipler ve pola- rize ile ultraviole ışınları da göre- bilirler. Bu ışıklardan denizlerden uçarken faydalanırlar. Aynca, frekansı çok düşük uzun dalga alt sesleri de duyarlar. İnsan kulağı saniyede 10-20 titreşimin altındaki sesleri duyamaz. Kuşlar ise çok daha düşük sesleri işitebilirler. Bunun saye- sinde göç eden bir kuş kendisinden çok uzakta patlayan bir fırtınayı veya 1000 km uzaktaki gök gürültüsünü işitebil- mektedir. Binlerce kilometre ötedeki atmosfcr basmcı değişik- liklerinin meydana getirdiği çok düşük frekanslı elektro- manyetik dalgaları fark edebilmektedir. Milyonlarca göçmen kuşun uzun mesafeler katederek yaptığı yolculuk insanlar için hayati değer taşır. Kuşlar za- rarlı böceklerin baş düşmanıdır. Karaların çoğunun bu- lunduğu kuzey bölgelcrine göç etmeselerdi ve yılın dörtte üçünü burada geçirmcselerdi, haşereler buralarda bitki kac- liamı yapardı. Baharda milyonlarca böcek, bitkiler üzerine yumurta bırakır. (alıntı: http://tr.wikipedia.org).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle