20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR DO&AN KUBAN Bilim ve Türkiye Yine Aynı Sapakta Halkının %90'ı köylü ve okumamış olan Osmanlı Imparatorluğu bilim ve teknolojideki geriliği nedeniyle önce yarı sömürge durumuna düşmüş, sonra da yok olmuştur. Tarih basit birtek- nolojik üstünlüğün zafer yollarını açtığına yüzlerce kez tanıklık eder. Tekerlek, üzengi, ok, tü- fek, top, atom bombası... Bunlartarihin seyrini değiştiren teknolojik bulgulardır. Y eni yayımlanmış bir bilim tarihi kitabı aldım. Antik Yunan ve Hellenistik Çağ dışında, Ortacağda bir iki Avrupalı, bir iki Çinli, yedi tane de Müslüman tcmsilci var. Müslümanların hepsi, Türklerin İslama ege- men olmasmdan önce: El Harezmi (9. yüzyıl), Abu Katnil (9-10yü:yıl), ibniSina (10-11. yüzyıl), El Biruni (10-11. yüzyıl), İbniHeysem (10-11. yiizyıl), Hayyam (12. yü:yıl), Elldrisi(12. yüzyıl). Avrupa ortaçağında bunlar kadar önemli ve etkili olan bilim adamı yetişmemiş. Bu Müslümanların hi(,4iiri din ada- mı değil. Tıp ve matematik alanmda yetişmis, polimatlar. En ünlüsü de Kitap el-Tıb'ı 16. yüzyılda 22 kez basılmış olan Buhata'lı İbn-i Sina. Kökenleri ne kadar eskiye girse de, bilim rarihinin, ge- nel bir tablo olarak bakılırsa, Mısır ve Mezopotamya'nın ilk katkılarından sonra Yunan kökenli olduğu söylenehi- lir. Çinlilerin 16. yüzyıla kadar uzanan bilimsel hulusjan var. İslam kültürünün orta^ağdaki bilimsel gelişmesi Helenisrik yapıtların çcvirisi üzerine oturuyor. Rönesans'ta başlayan, fakat büyük patlamasını 17. yüzyıldan sonra ya- pan bilimsel ve teknolojik üstünlük Avrupa'yı dünyaya ege- men kılmıştır. Çağdas, bilimin yaratıcısı olarak adı sayılan 414 kişi için- de herhangi bir Türk yok. 14 Çinli ve Japon var. En ye- nisi 12. yüzyıldan 7 de Müslüman var. Agırlık merkezi 18. ve 19. yüzyıl Avnıpası'yken 20. yüz- yılda Amerika'ya atlayan çağdaş bilim doğayı irdeleyen bir gözlem, deney, arajtırma ve düşüncc etkinliği olarak Batı uygarlığmm temel özelliğidir. 21. yüzyıl yeni yazılıyor. Çağdaş bilim ve ona bağlı bütün teknolojik gelişmelerde ne Müslüman ne de Türk var. Bundan böyle Osmanlı'nın çağdaş dünyanm kurulmasında bir katkısı olduğunu ka- nıtlayacak yeni bulgular ortaya çıkmayacaktır. Öyle olsaydı, bizden önce Avrupa bilim taribinin malı olacaktı. Bütün tarih boyunca olduğu gihi, günümüzde de öz- gürlüğün ve politik egemenliğin bilimsel ve teknolojik ör- gütlenmeye ve yaratmaya dayanması bir deği$mez olgudur. Nüfusu yüzyılm ortasmda olasılıkla 85 milyonu bulacak bir Türkiye'nin bilimsel üretimi ve teknolojik düzeyi, ülkenin bağımsızlığmı sürdürebilmesi ve halkını C a £>-l ;ls . dünya stan- dartlarında yaşatabilmesi i^in yeterli olacak mı? Türkiye'nin bundan daha önemli bir sorunu yoktur. Temel politik söy- lem halkı bu bağlamda aydınlatmak üzere gcliştirilmiş ay- rıntılı bir programdan ibarettir. Gerçi Türk toplumu ha- vanda su döven politik söylemlerin yüzeyselliğine kurban olabilir. Yine de en zor koşullarda bile Türkiye'nin Filistin, Sudan, Yemen, Afganistan tüninden zavallı durunılara düs,- meyeceğine inanabiliriz. Ne var ki bütün İslam dünyası- nı üçüncü smıi toplumlar düzeyine indirgeyen ilkelceha- letin direnci bu koşulları sürdürmeye çalışan cmperyalist- lerin isjne geliyor. (Bilimsel ve teknolojik düzeye göre ya- pılacak bir sınıflandırmada 1. Avrupa ve Anıerika 2. Uzakdoğu ve Güney Anıerika 3. İslam ve Afrika ) Küresclleşmiş dünyada, geıjnişimizi, i^i bos, bir övgü ol- maktan çıkarmak icin, bilimsel kültüre katkılanmızı diğer toplumların performanslarıyla karşilaştırarak tanımlamak gerekir. Bu bağlamda bilim ve teknolojide yaya kaldığımızı biliyoruz. Felsefe tarihinde dünyanın sahiplendiği bir Türk filozofu yok. Bir Firdevsimiz, Ömer Hayyamımız, Mevlanamız da yok. Ev sahipliği etmis, olsak ve sahip ı^ık- sak da Mevlana dünya için Türk şairi olmuyor. Kaldı ki Shakespeare'i okuyan İngili: ı,xik ama Mevlana'yı okuyan bir üniversite öğrcncisi hiı^duyıııadım. Dünyanın adını bil- digi ve antolojilere geçirdigi tek Türk yazarı Nâzım Hikmet'tir. 21. yüzyılda da Nobel'i alan bir yazarımız ol- du. Türkler İslam'm kılıcı olarak onca yüzyıl Hıristiyanlara karşı Islamı savunurken ne düşüncede, ne bilimde, ne ede- biyatta hatta ne de İslami bilimlerde İslam ve dünya tari- hine geçen katkılarda bulunmamışlar. Bu hepiıni: iı;in ya- nıtlandınlması gcreken bir köktenci sorudur. Kendimizden başjka hiçkimse Türklerin İslam uygarlıgma yaptıkları kat- kıları dağlara çıkarmıyor. İmparatorluğun son dönemine ilişkin yerli ve yabancı gezginlerin ve tarihij'ilerin kitapları ve yayımladıkları istatistikler, hatta benim gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu'da yaşamış olanlar Osmanlı'nın geri kalmışlığınm boyudarmı biliyorlar ve ya- zıyorlar. İmparatorluk Avrupa'dan edindiği savaş araı^la- rı dışmda, ortaçağdan kalına bir bilimsel ve teknolojik ya- pıyla 700 yıl yasamı;. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ver- diği ivme ile Çağdaş bilimsel düşünce ve sanayi üretimini örgürlerken, yani çağdaşı yakalamaya yalışırken yeniden emper>'alizmin kucağına düşmüşüz. Avrupa ve Amerika hü- kümetleri bankalarını kurtarırkcn kendi vatandaşlarına bi- le acımadılar. İrlandalı yazar David Mc Williams Couırier Intemational'in 'La planete des robots' ad- lı özel sayısında (12-19 Mayıs 2010) Yunanistan'a verilecek 1.3 milyar Avro'nun Yunanlılara değil, Yunanistan'a borç veren bankalara ödeneceginin altı- nı çiziyordu. Kapitalistler insanlara bir Amerikan bankası kadar acımadı. Helc Müslümanlara hiç. Eğer yarışta Doğu Asya olmasa, bugünkü Batı kapitalizmi bize karşı daha acımasız olabilirdi. Dogu Asya'nın varlığının kendi yaşamımda önce Japon sonra Çin vc Kore malları- nın dünya pazarlarını doldurduğunu gördüğüm çeyrek yüz- yıllık deneylerle biliyorum. Yukarıda sözünü cttiğim Bilim tarihi kitabı Çin'de basılmış. Son kitabımı İngiltere'dc ya- yımlayan yayınevi baskısını Çin'de yaptırdı. Birtakım bu- dalalar bugün İslam dünyasının haline bakıp bunu anla- mıyorlarsa, İkinci Dünya Savaşı'ndan önceki sömürünün de niteliğini anlamamışlardır. Hâlâ ortaçağda yaşamakta devam ediyor da olabilirler. Bundan önceki yüzyılın egcmcnlik ya da bağımsızlık pa- rametreleri değişmedi. Sorun geri kalmışlık ve sömürülme çcrçcvesinde (ve tehdidi altında) 'çağdaçı yakalamak'tır. Başka bir deyişle bilimsel üretim, ona bağlı teknolojiler ve onların yönlen- direceği sanayinin örgütlenmesi vc ^îiğdaş standartları ya- kalaması çağdaşlaşjinanın kendisidir. Bilimsel düşüncenin yeterince örgütlenememesi, başka bir deyişle, toplumun ge- leceğini yönlendiren kararlara etkili olamaması ve bunun sonucu olarak, ikridar kavgasının, asıl amacı olan sanayi- leşmeden saptırılarak yaşamsal gerı^klerin dışlanması ekonomik ve ona bağlı siyasal bağımsızlığın sonunu geti- rebilir. Bu senaryoyu Batılı sömürgeciler ve onların yar- dak^ıları utanmazca ve açıktan destckliyor. Türkiye bilimsel çalışmalarda, bilim adamı yetiştimıekte, araştırmada, bilimsel kurumlaşmada, üniversite ile sana- yi arasındaki bağlantıları kurmakta gecikiyor. Bu Osmanlı'nın yaptığı hatayı yinelemektir. Bunu görmemek iij'in ya aptal ya da kötü niyetli olmak gerekir. Toplumun politik söyleminin yekirdeği bilim ve sanayinin (jiığdaş stan- darlları yakalaması konusu olmak zorundadır. Her gün cığ gibi büyüyen bir araşnrma ve ürün geliştirme seli i^nnde ya- şayan dünyada gen<;leri bilimsel düşünce ile donandırmak ve onları yaratıcı teknisycnler olarak yetiştirmcktcn daha önemli bir ülke sorunu olamaz. Bu ulus yaşamını sürdü- rülebilir yapmanm da temelidir. Ünivereite hocalannın ma- aşlı mcmur, uzmanlığı da damgalı diploma olarak gören bir cehalet çağından geçiyoruz. Avrupa üniversitelerinin or- taçağdan kalma papaz üniformalarmı da giyseler çocukla- rımız uzmanlık değil, sadece bir diploma sahibi oluyor. Olumsuz koşullara rağınen, bilim adamı »lmanın lıakkını veren geı\\;kten fedakâr ve bilin^'li ve üretken hocalarımızın varlığını biliyorum. Fakat bu genellenecek bir durum de- ğil. Öğretim yozlaşmasmı dile getirecek kadar bilinçli ve cesur bir tutuma gerek var. SMYRNA ANTİKKENTİ KAZILARI'NDA YENÎ BULUNTULAFL Hamam ve heykel başı TÜTAL'in desteklediği Dokuz Eylül Üniversitesi ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına sürdürülen Smyma Antik Kenti Kazıları 2010 yılı (^ılışmaları sırasında antik kaynaklaıdan, ^ok sayıda olduğu bilinen hamam yapılarından biıine ilk kez ula- şıldı ve hamamın Sıcaklık, Caldarium, bölümünün bir kısmı ortaya cikanldı. Roma döneminde inja edilen yapının altında sıcak havanın dolaştığı Sıcaklık bö- lümünün taban döşemesi ile duvarlarmda yine sıcak havanın dolaşmasını sağlayan piş- ıniş toprak tüplerden oluşan hypocaust sisteminin bir kısmı tespit edildi. Smyrna Antik Kenti'ne ilişkin olarak ilk ke: tespit edilen hamam yapısı ilerleyen kazı aşamala- rında İzmir tarih ve arkeolojisine önemli bilgiler sunacak. 2010 yılı kazı calışmalarındaki ikinci bir önemli bulgıı Smyrna Agorası mevkinde- ki Kent Meclisi kazıları sırasında bulunan, yüksek kabartma olarak yapılmış insan bo- yutlarındaki bir kabartmaya ait heykel bajı oldıı. Eser olasılıkla bir anıtı çevreleyen ve onu süsleyen, tanrı veya kahramanlardan oluşan çok sayıdaki kabartmalardan birine ait. Eserin M.S. 2. yüzyılm ikinci yarısına ait olduğu düşünülmekte. •fc—t Bany
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle