19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 3 EYLÜL 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Yargıyı Emir Altına Alma Hazırlıkları Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Başbakan, önceki gece bir özel kanalda yaptığı söyleşide, referandumda çoğunluğu evet oyları alacak olursa, iktidarın öncelikle yargıçlar arasında büyük bir tasfiyeye gideceğinin ipuçlarını verdi. AKP Genel Başkanı’nın, yürütmenin başı olarak uygulamak istediği kimi icraata, kimi yurttaşların açtığı davalar sonunda Anayasa Mahkemesi’nin “iptal”, Danıştay’ın da “yürütmeyi durdurma” kararları vermesinden bağrının çok yanık olduğunu cümle âlem biliyordu. Önceki gece, kendisi ile tartışmaya girmekten çekinen; aksine, beklediği türden çanak “sorular” soran bir grup gazeteciye, o bilinenlerin bir ikisinin de örneklerini vererek somut hale getirdi. Öylece Telekom ya da İzmir Alsancak Limanı gibi, özel girişime satışı istenilen kuruluşların devirlerinin ya durdurulduğunu ya da geciktirildiğini söyleyerek “Şimdi bu anlayışla nereye gidersiniz?” diye sormasının altında, o tür kararları veren bir yargı yerine, attığı her adımı onaylayan bir oluşum isteği yatıyor. Nasıl bir yargı emrederler acaba? Ama Erdoğan’ın yargıya güvensizliği bu kadarıyla sınırlı olsa, 12 Eylül’de oy atacağı anayasasına destek olmayı demokrasinin gereği saydıklarını söyleyen sözde liberal aydınlarınızı anlayışla karşılayalım. Hem düşünce özgürlüğü istediğini söylüyor hem de kendisinin kısa bir süre öncesine kadar yaptığı çelişkili konuşmalar için düşüncelerini bir pankarta “Türk’üm demeye utanan bir Başbakan” sözleri ile aktaran vatandaşın “yapılan hakaret değil, ağır eleştiridir” gerekçesi ile salıverilmiş olması karşısında “ben bu yargı anlayışına saygı duyamam” diye karşılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, düşünce özgürlüğü, kendisi için; sınırları yine kendisi tarafından belirlenmiş bir kavramdır. Oysa Avrupa Birliği’nin ölçütleri de, AİHM’nin bu konuda verdiği içtihat kararları da, Erdoğan’ın muasır medeniyet diye tanımladığı çağdaş uygarlık dünyasının tam aksini düşündüğünü gösteriyor. AİHM ölçütleri Özellikle politika ile uğraşanların bu tür ağır eleştirilere tahammül etmesi gerektiğini ortaya koyan sayısız örneği, Egemen Bağış ya da Adalet Bakanı’ndan isteyebilir. Çarktan çıkmış bir yargı özlemi, AKP liderini o kadar sarmış olmalı ki, önceki geceki söyleşisinde, referandumda “evet çıkması halinde nelerin biteceğini onlar biliyorlar” sözleri ile önce, çetelerin biteceğinden söz ediyor. Ardından da o adını vermediği çetelerin yargı tarafından korunduğu iması geliyor. Kırılma noktası olarak değerlendirdiği hedef, çetelerle, ülkenin en büyük yargıç ve savcılar birliği olarak, kendisinin hukuk dışı yaptırımlarını sergileyen YARSAV’dır. “İyi biliyorlar ki, ben YARSAV dedim, orada kestim. YARSAV’dan sonra bir de çeteler var. Bunlar müşterek bir çete oluşturdular. Müşterek çete çalışıyor. Evet’in çıkması halinde çetelerin biteceğini biliyorlar” diyebilen Başbakan’ı izlerken, o konuşmayı adeta birer figüran halinde izleyen meslektaşlardan öncelikle kimin, “bir dakika efendim” sözleri ile, bu müşterek çete kavramına açıklık getirmesini Erdoğan’dan isteyeceğini boşuna bekleyenler arasında kuşkusuz ben de vardım. Özellikle seçim ya da halkoylaması türünden kampanyalarda, söyleşi sahibini, çeşitli sorularla sıkıştıran gazeteciliğin yasaklanmış olduğu anlaşılıyor. Kendilerini birer süs bebeği gibi algılayan arkadaşlar, sanırım çok çabuk hiddetlendiğini bildikleri Başbakan’dan, “sen de çeteden misin?” türünden bir azar beklemekten korkmuş olabilirler. Bugünkü yargı sistemine asla güvenilmeyeceğini içtenlikle belirtmiş olan Erdoğan’ın 12 Eylül referandumunda evetlerin çoğunluğu alması halinde ilk yaptırımının, o sistemi yok etmek olacağını gizlemek gereğini bile duymayışı önemlidir. HSYK’nin bugünkü yapısını, “Onların arka bahçesiydi. Bir kast sistemi vardı. Bu kast sistemi çöküyor. Şimdi bu halkın ön bahçesi olacak” diye nitelendiren Başbakan, o ön bahçeye, Adalet Bakanı’nın elinde kocaman bir makas taşıyan bir bahçıvan gibi gireceği günü bekliyor olmalıdır. Beğenmediği fidanları budayan, hatta söküp atan bir bahçıvan. Bir yandan 12 Eylül darbecilerini yıllarca koruma altına alan 15. maddeyi değiştirmek; öte yandan, daha ileri demokrasi yutturması ile, kendisini zırhlar içinde koruyup kollayacak bir adalet sistemini oluşturmaya çalışmak. Halkoylamasına sunulan anayasayı onaylayacaklarını söyleyen sahte demokratların dikkatine. Düzeltme: Önceki günkü yazımda, ekmek fiyatlarının artacağını söyleyen kuruluş Fırıncılar Derneği olacaktır. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Sağlık Bilinci: Bugünlerde değerli Sosyolo- ji Profesörü Mübeccel Kıra’yı sık sık anıyorum. Işıklar içinde olsun. Halkıma, hastalarıma ger- çekleri bir türlü anlatamadığım zamanlarda çev- remdeki dostlarıma üzüntümü, kaygılarımı an- latırdım. Bir seferinde bana “Coşkun Hoca lüt- fen hiç dert etme, üzme kendini, çünkü bizim halkımızın çoğunluğu yalnız bilmiyor değil ay- nı zamanda öğrenemiyor” demişti. Özellikle Anadolu’ya çıktığım zaman bu sıkıntıyı daha yo- ğun yaşıyorum. Akraba evliliğinin kalıtımsal has- talıklar için bir risk oluşturduğunu kolay anla- tamıyorum. Tedavisi olmayan hastalıkların varlığı konusunda ikna edici olamıyorum. Ot- larla bitkilerle şifaya kavuşmanın mümkün ol- madığını anlatamıyorum TV’lerdeki zırvalara ko- laylıkla inanıyor ve aldanıyorlar. Politikacıların zırvalarına inandıkları gibi. Tansiyon yüksekli- ğinin sürekli bir tedaviyi gerektirdiğini, tansiyon düşmüyorsa ilaç almanın bir çare olmadığını da anlatamıyorum. “Hocam tansiyonum var ama bana dokunmuyor” diyen okuryazarlara rast- lıyorum. İlacın semptomatik (belirti giderici) et- kisini açıklayamıyorum. Hastaların çoğunluğu ne olduğunu anlayamadığı çok sayıda incele- me raporları ile dolu dosyalar taşıyor. Hasta- lığının ne olduğunu, adının ne olduğunu, özel- likle kronik bir hastalıksa, yıllar geçmiş olsa bi- le bilmiyor. Doktor seçmesini bilmiyor, ilacını düzenli kullanmayı bilmiyor. Yurdumuzda tan- siyon hastalarının yüzde 90’ının gerektiği gibi tedavi gördüğünü sanmıyorum. Bence şeker hastaları da öyledir, kalp hastaları da. Bir de ta- nık olduğum şu davranışa bakar mısınız? Kas güçsüzlüğü nedeni ile tedavi görmekte olan ve bu nedenle zorlukla yürüyen iki kadın hasta- ma kocaları “Yürüsene be kadın!” diye çıkışı- yor. Görüyor musunuz bizim erkek oğlu er- keklerimizi? Üstelik eşlerinin hasta olduğunu tedavi gördüğünü de biliyorlar. Siz bakmayın büyük şehirlerde büyük hastanelerde seçkin- lerin iyi, yeterli tedavi görmeleri ve başarılı ame- liyatlar geçiriyor olmasına. Durmadan yinele- rim halkımız sağlık konusunda kendisini ko- ruyacak yeterli bir bilince sahip değildir. Bu yar- gım elbette demokrasimiz için de doğrudur. Al- lahaşkına elinizi koyun vicdanınıza, şu refe- randuma giderken halkımız, neyi, niçin oyla- yacağını biliyor mu? Tüm politikacılar popülizm yapmak zorundalar... Doktorların Rolü: Halkın sağlık konusundaki yetersizliğinde doktorların rolünü de unuta- mayız. Gerçeği söylemekten çekinmezsek çok kötü, bencil sorumsuz doktorlara rastlı- yorum. Konuşmuyorlar, açıklama yapmıyor- lar, iyi davranmıyorlar, hastalardan sıklıkla bu şikâyetleri dinliyorum. Ünlü doktorlarımızdan bazıları hastaları azarlıyor, birçoğu öyle gere- kirken “Ben bunu iyi bilmiyorum şu merkeze şu uzmana gitmelisiniz” demiyor. Yol göste- rici olmuyor... Genetik olmayan bir hastalık için, “Bu kızına da geçer onu getir tedavi ede- yim” diyorlar, aldatıyorlar. İzmir’in en usta EMG uzmanı tarafından yapılmış EMG incelemesi- nin 3 defa boşu boşuna yinelendiğine tanık olu- yorum. Gereksiz çok sayıda laboratuvar in- celemesi görüyorum. Bir de yaman eczacıla- rımız var. Verdiğim bir ilaç için “A bu çok kuv- vetli bir ilaç neden verildi size” diye hava ba- sıyor. Eczacı kalfalarının epeyce sağlık öğü- dü verdiklerine ilaç tavsiyesinde bulundukla- rına tanık oluyorum. Zaten sağlık konusunda maşallah herkes ahkâm kesebiliyor. Hem de 58 yıllık bir hekimin yanında. İrrasyonel ve ol- dukça kirlenmiş bir toplumda yaşıyoruz. Hal- kımız için iyi bir eğitim, akla, bilime dayanan, aydınlanmacı bir eğitim deyip dururuz ama kim dinler? Köy Enstitülerini yıkanların öğretim bir- liğini yok edenlerin vârisleri mi? [email protected] Sorunlarımızın Temeli ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - SGK hastanelerinin 2005’te Sağlõk Bakanlõğõ’na apar topar devredilmesinin ardõndan yaşa- nan yeni ilaç alõm sistemine ilişkin altyapõ sorunlarõ küçük ilaç fir- malarõnõ vurdu. Hastanelerin ihale usulü ilaç alõmõ yerine reçeteyle ilaç almasõ, ürünlerinin tanõtõmõnõ ya- pacak yeterli teknik ekibi olma- yan küçük firmalarõ, ellerinde kalan ilaçlar nedeniyle yüz binlerce liralõk zarara uğrattõ. Sağlõk Bakanlõğõ’nõn 2005’te apar topar alõnan bir kararla SGK’nin hastanelerini devral- masõ ve ilaç alõmõ uygulamasõn- da yapõlan değişiklikler küçük medikal firmalarõnõ maddi zarara uğrattõ. SGK’nin eczanelerinde ve depolarõnda kalan ve süresi do- lan ilaçlarõ firmalara iade etmesi ve ilaç alõmõnda ihale usulü yeri- ne reçete usulünün öne çõkmasõ, ürünlerinin tanõtõmõnõ yapacak tek- nik ekibi olmayan küçük firmala- rõn rekabet gücüne darbe vurdu. İt- hal ettikleri ilaçlarõ satamayan, yeni uy- gulama öncesinde SGK’ye sattõk- larõ ilaçlarõ da kullanõm süresi dol- duğu için geri almak zorunda kalan firmalar yüz binlerce TL’lik zarara uğradõlar. Medikal ürünler ithal eden bir fir- manõn yetkilisi Babacan Ay- baş, yeni uygulama nedeniyle el- lerinde kalan 60 bin kutu astõm ilacõnõn 5 yõldõr depolarõnda bek- lediğini söyledi. Söz ko- nusu ilaçlarõn ruhsatõ, gümrük vergisi ve diğer teknik koşullarõ yerine getirmek için 35 bin TL har- cadõklarõnõ anlatan Aybaş, ilaç- larõn tutarõyla birlikte toplam zararlarõnõn 250 bin TL’yi bul- duğunu ifade etti. Aybaş, “Sistemin acele bir kararla apar topar değiştiril- mesi bizim gibi küçük fir- maları maddi açıdan çok sarstı. 250 bin TL’lik ilacın elimizde kal- masının ardından, firmamızın ilaç departmanını kapatmak zo- runda kaldık. 14 çalışanımız işi- ni kaybetti. Yeni uygulamaya geçmek için bize 3 ay süre tanı- salardı bunlar olmazdı. Yeni uy- gulamayla bizim gibi küçük fir- malar egale edildi” dedi. GÖRÜLME ORANI YÜZDE 80 Psikolojik sorunlar hasta ediyor MELTEM YILMAZ ADANA - Op. Dr. Taner Bayramoğlu, psikolojik sorunlar ile yoğun çalõşma temposunun, hemoroidal hastalõklarõ tetiklemesi nedeniyle bu hastalõklarõn şehirli nüfusta görülme oranõnõn yüzde 80’e ulaştõğõnõ belirtti. “Diğer yandan, internetten denetimsiz bir şekilde satışı yapılan ve hemoroidal hastalıkları tedavi ettiği iddia edilen ‘bitkisel ilaçlar’ satılmaktadır. Ancak bu ilaçlar, hastalığı tedavi etmek bir yana, büyük ölçüde tetiklemektedir” diye konuştu. Hemoroidal hastalõklarõn “iç, dış ve miks” olmak üzere üç grupta toplandõğõnõ, bu hastalõklarõn oluşumunda en önemli etkenlerin müzmin kabõzlõk veya ishal, yanlõş beslenme, hamilelik, zorlu doğumlar, şişmanlõk, ailesel yatkõnlõklar, yoğun çalõşma temposu ile stres olduğunu kaydeden Dr. Bayramoğlu, psikolojik sorunlarõn vücutta etkilediği ilk sistemin sindirim sistemi olduğuna işaret etti. Hemoroidal hastalõklarõn tedavisinde yapõlan tõbbi yanlõşlõklarõn başõnda hekimin erken ve zamansõz ameliyat kararõ olduğunu söyleyen Dr. Bayramoğlu, “Hemoroidal hastaların yüzde 95’e varan orandaki kısmı klasik cerrahi kullanılmadan çözülebilmektedir. Kalan yüzde 5’lik hasta gurubuna da minör operatif işlemlerle mükemmel bir tedavi yapılabilmektedir. Minör operatif uygulamalar sayesinde lokal anesteziyle bölgeyi uyuşturarak, diş çekimi kadar acı hissiyle, 10 dakika içerisinde hemoroid sorununu çözebilmekteyiz” dedi. Eczanelerde ya da internet üzerinden satõşõ yapõlan “bitkisel ilaçların” ise tedavi ettiğinin bilimsel olarak kanõtlanmadõğõna dikkat çeken Dr. Bayramoğlu, “Tam tersine, bu ilaçların oluşturduğu alerjik reaksiyona bağlı olarak büyük sıkıntılar yaşanabiliyor. Benim tavsiyem, hekime gidemeyen insanların bu hastalıkların acısını dindirmek için ılık suya oturma banyosu yapmalarıdır” görüşünü dile getirdi. Ne yapmalõ? ? Kabõzlõğõn önlenmesi. ? Bol miktarda lifli gõda almak. ? Bol miktarda sebze ve meyve tüketmek. ? Günde en az 10 bardak su içmek ? Tuvalette çok zaman harcamamak. ? Düzenli fiziksel aktivitede bulunmak. ? Anal bölge temizliğine dikkat etmek. En büyük sorun mikrocerrah yetersizliği İstanbul Haber Servisi - Türk Plastik, Rekons- trüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Topalan, kaza ya da başka nedenle meydana gelen organ kopmalarõnda geri dö- nüşü olmayan durumlarõn mikrocerrah yetersizli- ğinden kaynaklandõğõnõ söyledi. Prof. Dr. Topalan, Türkiye’de mikrocerrahi ame- liyatlarõnõn 1980’li yõllarda başladõğõnõ, bu ameliyatlar için pek çok faktörün bir arada olmasõ gerektiğini be- lirterek “Deneyimli ve mikrocerrahi yapabilen cer- rah, özel ameliyat aletleri, mikrocerrahi iplikle- ri ve büyütmenin yapıldığı ameliyat mikroskop- ları ve özel ameliyat gözlükleri. Bunlar içinde en önemli faktör mikrocerrahi eğitimi almış cer- rahlardır” dedi. Topalan, organ kopmalarõnõn ge- nellikle sanayide çalõşanlarõn başõna geldiğine, bu tür kazalarõn olmamasõ için işyerlerinde gereken ön- lemlerin alõnmasõ gerektiğine dikkat çekti. İstanbul Haber Servisi - Göztepe Eğitim ve Araştõrma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Hikmet Okur, 3 yõldõr düşündükleri ve üzerinde çalõştõklarõ Organ Nakli Merkezi’ni hastane bünyesinde hizmete açtõklarõnõ belirterek “Bundan önce bizim bir ayağımız eksikti. Birtakım yasal prosedürleri yerine getirmek için uğraşıyorduk. Yeterli ekibimizi de kurunca organ nakli ünitemizi hizmete açtık” dedi. Prof. Okur, hastane bünyesinde büyük bir nefroloji klinikleri olduğunu ve burada 125 diyaliz hastasõna hizmet verdiklerini ve yaklaşõk bir ay önce hizmete başlayan Organ Nakli Merkezi’nde ameliyatlara başladõklarõnõ anlattõ. Okur, “Şu anda ikinci böbrek naklimizi gerçekleştirdik. Hastaların sağlık durumları da gayet iyi” dedi. Organ Nakli Servisi Koordinatörü Doç. Dr. Rafet Yiğitbaşı da merkezde hemşirelerle birlikte 15 kişilik bir ekip ve 5 oda 6 yatakla hizmet vermeye başladõklarõnõ, daha önce 250 kadar böbrek nakli operasyonuna girdiğini ve ameliyatlarõn 50 kadarõnõ da kendisinin yaptõğõnõ söyledi. Türkiye’de 50-60 bin kadar organ nakli bekleyen hastanõn bulunduğunu anõmsatan Yiğitbaşõ, “Organ nakli, son dönem hastalıkların en modern ve kesin tedavi şeklidir. Bu konuda gerekli bilincin oluşturulması son derece önemlidir” dedi. Nefroloji Servisi Şefi Doç. Dr. Ali Rıza Odabaşı ise organ nakli konusunda, hedefi büyütmek istediklerini belirterek, hedeflerinin bu yõl sonuna kadar en az 15 kişiye böbrek nakli yapmak, gelecek yõl da ayda en az 2-3 nakil gerçekleştirmek olduğunu kaydetti. SİBEL BAHÇETEPE Türkiye’den engelli derneklerinin de ara- larõnda bulunduğu sivil toplum kuruluşu tem- silcileri, geçen aylarda İsviçre’nin Cenevre kentinde Türkiye’de engellilerin ekono- mik, sosyal ve kültürel haklardan yararlan- ma bakõmõndan karşõlaştõklarõ sorunlara işaret etme amacõyla Bir- leşmiş Milletler (BM) Ekonomik, Sosyal ve Kül- türel Haklar Komitesi’ne bir rapor sundular. Sivil toplum kuruluşu temsilci- leri, Türkiye’de engelli- lerin hak ihlali yaşadõkla- rõnõ belirterek, söz konusu raporla yaşanan sorunlar ile devletin sunduğu ra- pordaki eksikliklere dikkat çekmeyi hedefledikledik- lerini söylediler. Raporda engellilik ala- nõnda ayrõmcõlõk yasağõ, çalõşma hakkõ ve adil ça- lõşma koşullarõ hakkõ, sos- yal güvenlik hakkõ, sağlõk hakkõ, eğitim hakkõ, kültürel, sosyal ve bi- limsel yaşama katõlõm hakkõ, engelliler ile il- gili hukuki ve fiili durumlar ele alõndõ. Ra- poru sunmak için Cenevre’ye gidenler ara- sõnda yer alan İstanbul Bilgi Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi Öğretim Üyesi İdil Işıl Gül, “Engellilik konusunda özellikle hükü- met ve Meclis’in yaklaşımını değiştir- mek için uluslararası baskının önemli olduğunu fark ettik. Bu çalışmaları yalnız Türkiye’de değil, uluslararası örgütleri de kullanarak yapmak istedik” dedi. Türki- ye’nin 2003 yõlõnda BM Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne taraf oldu- ğunu anõmsatan Gül, sözleşmeye taraf olan ülkelerin, kendi ülkelerindeki mevcut durum ile ilgili rapor sunduğunu anlattõ. Türkiye Kas Hastalõklarõ Derneği üyesi Ha- kan Özgül de komitenin 18 yõldõr yõlda 2 kez toplandõğõnõ, toplantõlarda ülkeler hakkõnda gerekli bilgi, raporlama, birey- sel başvuru, devletlerarasõ dile getirerek şöyle devam etti: “Devletler anlaşma gereği komiteye belirli zamanlarda ülkelerindeki hakların kulla- nımına ilişkin raporlar su- narken, sivil toplum kuru- luşları da ilgili sözleşmenin komitesine ülkedeki duru- mu anlatmak ve devletin sun- duğu raporlardaki eksiklik- leri dile getirmek için ‘Gölge Rapor’ veya alternatif rapor sunar. Raporumuzda en kısa zamanda engelliliğe dayalı ayrımcılıkla mücadele eylem planı hazırlanması ve uy- gulanması gerektiğini, çoklu ayrımcılığa ilişkin yasal düzenlemenin yapılması, engellilerin toplumun eşit hak sahibi bi- reyleri olduğu yönünde bilinç arttırıcı ted- birler alınması, erişebilirliğe ilişkin stan- dartların tamamlanması gibi talepleri- mizi dile getirdik.” Göztepe’ye organ nakli merkezi açıldı STK’LERDEN BM’YE ENGELLİLER RAPORU Engelleri yõkõn İlaç alõm sisteminin değişmesiyle altyapõ sorunlarõ ortaya çõktõ. Olan da küçük ithalatçõ firmalara oldu Binlerce ilaç elde kaldı ? Görme Özürlüler Derneği, Türkiye Sakatlar Derneği, Türkiye Körler Federasyonu, İnsan Haklarõ Derneği, Ruh Sağlõğõnda İnsan Haklarõ Girişimi, İstanbul Bilgi Üni- versitesi İnsan Haklarõ Hu- kuku Uygulama ve Araştõrma Merkezi, Toplumsal Haklar ve Araştõrmalar Derneği, Türkiye Kas Hastalõklarõ Derneği ve Narlõdere Zihin- sel Engelliler Koruma ve Destekleme Derneği üyele- rini temsilen sunulan rapor- da, Türkiye’deki engellile- rin yaşadõğõ sorunlar ve ya- sal boşluklara dikkat çekildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle