19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ 2010 / SAY11267 Cumhuriyet PAZARI Çırak bana çok şey öğretti H afızanızı biraz zorlayın. Yaklaşık beş yıl öncesine gidiyoruz. Kanal D'de gösterileri, Amerika'daki The Apprentice yanşmasının Türk versiyonu Çırak yarışmasındayız. Patron Tuncay özilhan. Yarışmanın tek lise mezunu adayı Ahmet Işık birinci olup Anadolu Grubu'nda çahşmaya başlıyor... Bugün Ahmet Işık artık kendi işinin sahibi. Kuş yuvada gördügünü işler misali, aklı hep ailesinin içindeki parayı nasıl idare ederiz, nasıl daha ucuza yapanz dürtüsüyle çalışmış, hâlâ ne yapıyorsa o dürtüyle yapıyor. Belki de Çırak yarışmasını kazanmasının da, şimdi büyük bir işadamı olma yolunda ilerlemesinin de sırn bu. Biz de Ahmet Işık'la Çırak yarışmasını ve yeni işin! konuştuk. Konuşmadan bana kalan bir soru hâlâ aklımda asılı: Alaylı mı, yoksa okullu olmak mı? - Çıraktan önce Balparmakta çalışıyordunuz. Neden katıldınız bu yanşmaya? - Yarışmanın Amerikan versiyonunu izliyordum. Çok keyifliydi. Formatı çok hoşuma gidiyordu, tam benim hayatım boyunca yaptıgım şeyler, sana bir görevle birlikte para versinler, sen o parayı idare et, o görevi yap... Sonra Türkiye'de tanıtım dönmeye başladı, son hafta evde otururken başvurmaya karar verdim. O zamanlar Ankara'da yaşıyordum, istanbul'a çagırdılar, tamam dedim. Normalde maceracı ruhlu bir insan değilimdir ama gittim. 30 bin kişi başvurmuştu. Beş eleme yapıldı, geçtim. - Işinlzden öylece aynldınız mı? - Kabul edildin dediler, ben tabii inanamadım. Çalışmadığım anda, parasız kalacağım. Ayrılıp elenirsem iki ay sonra tekrar iş mi arayacağım? Patronuma iki ay sonra elenip görevime başlayabileceksem, gideceğim, dedim. O da "Sana güveniyorum, git, burada da yerin hazır" dedi. -Sağlamcısınız... - Tek izin alıp gelen benmişim. Herkes işlerinden ayrılıp gelmiş. Yarışma başladı, tek lise mezunu benim... Çift MBA'lar, yurtdışında yaşayanlar, hepsi çok iyi, çok dolu, çok egitimli. Onca adayın arasında beni neden seçtiler bilmiyorum. Çerez olsun bunu ajalım dediler belki, ya da görüşmelerde yeterli geldim, bilemiyorum. Ama bir alaylı olması, yarışmayı da onun kazanması enteresan tabii. - Belki de o kadar yılı okuyarak geçlrenle çalışarak geçlrenin arasrndaki farkı görmek Istediler? - Meslek lisekVrini göz ardı etmemek lazım. Oradaki bilgiye de ihtiyaç var. Ben de ticaret lisesi mezunuyüm. Bazen hayat size çoktercih sunmuyor.1974'lüyüm, 1989'da sigorta başlangıcım var. Üniversitenin kattığı çok başka ama ben görüp yaşamak taraftarıyım. Belli bir yaştan sonra o pratigi görmek ağır gelebiliyor insana. O kadar MBA yaptım, fotokopi çektirmeye gönderildiğimde kırılırım... Alttaki çalışanın ne çektiğini bilmeden onu yönetemezsiniz. O fotokopinin nasıl çekildiğini bilmiyorsan, o fotokopide neyin yanlış olduğunu da bilemezsin. - Nerelerde çalıştınız? SİNEM DÖNMEZ 2005 yılında yayımlanan Çırak yanşmasının blrincisi Ahmet Işık artık kendi işinin sahibi. Büyük şirketlere hesap etmedikleri harcamalannda aracı oluyor. Biryandan da intemette özel alışveriş sitesi kurma telaşında. Lise mezunu olmasına karşın yanşmayı kazanan Işık, başansını ailesinden öğrendiği idare edebilme yetisine bağiıyor. - Çahşmaya lisede başladım. Muhasebe bölümündeydim. iş ararken arkadaşım gel satış işi var diye çagırdı. Öyle başladım satış işine. Daha sonra pek çok şirkette çalıştım. Camel distribütörlüğünde plasiyer olarak çalıştım, askere gittim geldim, devam ettim. Satış bir alışkanlık. Hayatta herkes satıcıdır diyorum ben artık, ilk önce kendini satman lazım. Askerden dönüşte bir Amerikan şirketinde çalıştım, Çufcütova bölgesine gönderdlffijffsef oldum, yöneticl oldum, : tüm Çukurova bölgesini bana b»fljtadılar. Sonra oniar • Türkiye'deh çekildi, ben de Balparmak'a geçtim. PRATİKMİ.TEORİMİ? - Slzce yanşmayı neden siz kazandınız? - Ben aslında orada belli bir strateji izlemedim ama Türkiye'de neyi, hangi yöntemle yaptıgın bellidir. Dünyada çalışmış olmakla Türkiye'de çalışmak arasında çok fark var. Türkiye çok başka. Doğuda hâlâ sözle ticaret yapılır. Onlar sekiz dedi mi sekizde yatırırlar parayı hesabınıza. Çek, senet yok. Bir Amerikan şirketi ben güvence almadan mal vermem dedi mi orada hiçbir şey satamaz. Uzun dönem çalıştıgım için, bize verilen görevin hangi yöntemle çözüleceğini bire bir dışanda deneyimleşim olmamın da etkisi var. Pratik mi teori mi derseniz, pratik bende biraz daha ağır basıyor. Zaten genelde pratiği yaparken teoriyi ögreniyorsunuz. - Yanşmayı kazanıp, Anadolu Grubu'nda Işe başladıgınızda, Balparmak'taki patronunuz ne dedi? Her gün aradı beni. Bir yıl buradayım, sonra da devam 1 edeceğim, diyordum. Tabii, o bana izln verdi, ben işten ••' • ayrılmış oldum. Ama hep şaka yollu konuştuk telefonda. - Pekl bir yıl sonra maaşınız nasıl 15 bin llradan düştü? - Yarışmanın kuralı bir yıl boyunca yüksek ücretten Anadolu Grubu'nda kendi yetilerine göre bir pozisyonda çalışmak. Tuncay Bey, genel müdür de yapabilirim, mavi yaka da, diyordu. 15 bin lira maaş, bir yıl dolunca o pozisyonun getirdiği maaş neyse öyle devam edecektim. Beni şef pozisyonundan başlattılar. -Yanlne kadar? Söyleyemem, ama iyi maaştı. - Yine de orada çalışmayı bırakıp Balparmak'a döndünüz. Patronunuz slzl nasıl ikna ettl? - Bir yılın sonunda Tuncay Bey devam etmemi istiyordu, bir altı ay daha devam ettim. Balparmak beni her gün arıyor, Bu hikâyeler hep olacak A rkası Var, Aslımay Altay Göney'in Galeri Apel'deki sergisinin adı. Tüm disiplinlerden faydalanan ama hiçbirine tamamıyla ait olmayan işlerinde, koca bir öykü anlatıyor Göney. Sırrı Süreyya önder'in deyişiyle, "kesiklerle, lekelerle ve bir fotografın arabı diyalektiginde" anlatılan bu öyküler herkesin. Sergiyi, 31 Temmuz'a kadar gezebilirsiniz ama önce Gönay'a kulak vermeye ne dersiniz? -Arkası Var'ın hikâyesinden başlasak... - Önceleri üretimime kaynaklık eden seyyahlık ve seyahat hikâyeleri Almanya'ya taşınma süreciyle degişime ugradı. Geçmişe bakmayı sevmek ve yol hikâyeleri toplama egilimim sürse de "seyyah"ın "göçmen"e dönüşmesi hikâyelerin rengini dogal olarak farklılaştırmaya başladı. Salt yolda olma haline, yol üzerinde ve yolun sonunda görülecek yerlere ilgi duyarak yer degiştirmek yerine, bambaşka sebep ve amaçlarla yerini degiştirmek, beni, öznesi oldugumuz durumların degişkenliğini, her an, uzaktan izledigimiz bir o(ayın aktörü, kenanndan bile geçmeyecegimizi düşündügümüz bir meselenin parçası haline gelebilecegimizi görmeye sevk etti... Yani, birimizin hikâyesi aslında hepimizin hikâyesi olabilirdi, bu da çıkış noktamı oluşturdu. Almanya'dan Türkiye'ye, Türkiye'den Almanya'ya bakarken arada kalma duygusu, kıyaslanma ve kıyaslamamayı öğrenmeyi bir yol olarak görmeye, önüme çıkan hikâyelerden alıntılar tasvir etmeye başladım. Bunu yaparken aslında kendi geçmişimde ve toplumsal geçmişte bir yolculuga çıktıgımı fark ederek oradan yüzeye yansıyan hikâyelere de müsade ettim. Nasılsa hikâyelerin de öznelerinin de degişkenligi ortadaydı. Tüm bunların işlerimde Almanya'da göçmen olmanın dogrudan yansımalarının aranmasına yol açmasını istemem ama şu da bir gerçek ki bu süreç, alttan alta hissedilen genel birton atmıştırtümişlere. - "Arkası Var" çünkü..? - Bu hikâyeler hep vardı ve hep olacak; biztanıklık etsek de etmesek de... Tasvirlerimde başsız ve sonsuzlar, ne ilk ne de sonlar... Tasvirlerin arkasında yakınan bildigimiz duruşlar var. Toplu halde, bir kitlenin parçası olarak bulunuşlar, örneğin; çeşitli şekillerde eritilmenin, biryerlerde göçmen olmanın, çalışmanın türlü halleri var. Bu başlık tekniğe de bir gönderme. Kesmeyle ilişkimin çok eskiye dayandığına; bugüne kadar öğrendigim, kullandıgım tüm tekniklerin yanı sıra sürüyor olduguna ve hep de sürecegine işaret ediyor.. - Kâğıdın, kesmenin size sağladıgı özgürtük nedlr? - Ben malzemenin de bir dili olduguna inanıyorum. Ne anlatacagım, onu neyle anlatacağımla hep paralel. Kâğıt ve mürekkep bu sergide en çok belgelemeye gönderme yaptıkları için var. Mürekkebi, toplu halde bulunuşları lekelere indirgeyerek anlatmak, egitim yıllannın zoraki resmiyetini çağrıştırmak için kullandım. Üstelik kâgıdın öyle bir özelligi var ki, edilgen duran, hafif ve yumuşak bir malzemenin yeri gelince nasıl da kuvvetli, sert, hatta bazen can yakan bir şeye dönüşebildiğine şaşıyor insan. • ^0 çok iyi teklifler yapıyordu, iç Anadolu Bölgesi sorumlusuydum. Grup satış müdürlügü teklif etti. Bu, ancak 10 yılda gelebilecegim bir pozisyondu. Bir yandan Anadolu Grubu'nda zorluklar da yaşıyorum, geçsem mi geçmesem mi diye düşündüm. - Ne glbf zorluklar yasadınız? - Yarışmadan dolayı şirkete girmem, bazı yerlerde torpil gibi hissedildi. Çok fazla anlatmak istemiyomm. Tuncay Bey'in kırılmasını istemem. O çok başka bir insan. öngörüsüyle, tevazusuyla, onu yıpratacak bir kelime bile etmedim orada. O benim yüzümden üzülmesin, gördügü sıkıntılarım yüzünden bazı tedbirler alsın istemedim. Her sordugunda hiçbir sıkıntım yok, dedim. Sonra gittim, "Ben burada kaldığım sürece o masadan başka bir yere gitme şansımın olmadıgmı biliyorum" dedim. -Neden? - Benim pozisyonumda, benim gibi biri yoktu. - Peki her şey kendi işini yapmak için miydl? - Yok. Daha sonra artık kendi işimi yapayım, dedim. Üzerinize bir unvan yapışıyor. Tuncay Bey'in çırağısınız, başka yere gitsem de üstümde kalacak... Yani okul bu yüzden önemli, diplomanı alıp arkana asacaksın. Kimse çalışmana bakmıyor, her şey diploma. Ben hep arkeolog olmak istemiştim. Emekli bir ailede büyüdüm, hepimiz çalışıp, babamın emekli maaşıyla geçindik. Ben arkeolog olmak istesem akademisyen olana kadar para yok. Bu kadar sevdiginiz bölüm olacak ama aç kalacaksınız. İşletme gibi bölümleri de istemedim, sevmiyorum. - Ama işletme bölümü mezunlannın yaptığı işi yapıyorsunuz? - Evet, çünkü para kazandırdı bana. İyi maaş alıyordum, altınıza araba veriyorlar, haydi gel satıcılık yapma. Amerikan şirketlerinde insanı öyle bir bagiıyorlar ki. Para kazanmak hayatı devam ettirmek anlamına gelince böyle oluyor. - Yanşmadan sonra hakkınızda ilginç haberier de çıktı. Çırak parayı buldu evlendi, gibi... - Herkes benden üst üste röportaj istemişti. Müge Anlı bile aradı. Evlenmek parasız olur mu? Sevdigim kadın da dügün istiyor. "Şu anda param var, dügün yapabilecegim" demiştim, öyle yazılmadı tabii. - Peki İlk maaşınızla ne yaptınız? Maaşımla evimi, yuvamı kurdum. Sonra Kutay dogdu. Malum istanbul masraf şehri... İlk maaşımı ailem ve kendim için harcamıştım, güzel bir balayına çıktım. Son olarak da iş kurdum. Burayı, Kurumsal Tedarik'i. - Şimdi şlrketlnizde ne yapıyorsunuz? - Büyük firmaların satın almak için ayırdıgı bazı kalemler vardır. Ben onların her gün satın almadıkları ama bir anda alma ihtiyacı duydukları şeyler için danışmanlık yapıyorum. Üretici ile satın alma arasında bir köprü kuruyorum. Eğer büyük bir şirketseniz devamlı almadıgınız ürünleriçin sizin yerinize ben fiyat alıyorum, pazarlık yapıyorum. Yeni projelerim de var. Asıl konum internet artık. Bir internet şirketiyle ortak olduk. Özel bir alışveriş sitesi hazırlığmdayız: www.PriveMall.com. Üyelikleri başladı. Sosyal sorumluluk kapsamında engellilere gönüllü iş bulan bir sitemiz de var: www.isdunyasindabendevarim.com -Anadolu Grubu'na İş yapacak mısınız? - işin içinde Tuncay Bey olunca karşısına çıktıgım zaman her şeyin eksiksiz olmasını istedim. Emin olmak istedim. O cesareti bekledim. - Geriye dönüp bakınoa Çırak size ne kattı? - Bana bakınca iş anlamında olumlu ne görüyorsanız Çırak'ın katkısı var. Bir de tabii Tuncay Özilhan gibi bir insanın bana, bu kapı her zaman açık diyebilmesi. Bu sayede, hayatım için başka bir yol çizdim kendime. Hep kendi işim olmasını istemiştim. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle