19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
19 78’in Temmuz ayõnda yaz çalõşmalarõ için İs- tanbul’a giderken bir- kaç gün Abant’ta kaldõ. Beşinci gün Cumhurbaşkanõ’nõn aniden ciddi bir rahatsõzlõk geçirdiği Çankaya Köş- kü’ne iletildi. Korutürk aynõ gün Ankara’ya döndü, istirahate çekildi. Abant’ta nefes alõp vermekte güç- lük çekerek uyanmõştõ. Yükseklik so- runu tetiklemişti. Köşk kapõsõnda karşõlanan Koru- türk, halsiz ve solgun görünüyordu. Özel doktoru İlhan Uğurtaş’a “sağlık durumum çalışmama en- gel bir noktaya gitmeye başlarsa bir doktorlar heyeti teşkil edilme- sini ve bu heyetin vereceği rapora göre hareket edeceğini” söyledi, ta- limat verdi. Görevini yapamayacağõ doktor ra- poru ile saptanõrsa Cumhurbaşkanlõğõ görevinden istifa edecekti! 28 Temmuz’da hastaneye götü- rüldü. Gülhane Askeri Tõp Fakülte- si Hastanesi. Ağustos ortalarõnda hastaneden taburcu edildi. İki ay rapor alarak İs- tanbul-Florya Deniz Köşkü’ne gitti. Cumhurbaşkanlõğõ’na Senato Baş- kanõ Sırrı Atalay vekâlet etti. 2. MC AP’den istifa eden millet- vekillerinin oylarõyla düşürüldü. Görev yine Ecevit’e verildi. Korutürk’ün gönlünde yine CHP- AP koalisyonu vardõ. Böyle bir hü- kümetin ülkeyi cephelere ayrõl- mõşlõktan kurtarabileceğini düşü- nüyordu. Zira sağ-sol çatõşmasõ giderek bü- yüyor, yoğunlaşõyor. Her gün insanlar öldürülüyordu. O günü anlatan Baransel; “Koru- türk, Ecevit’le yaptığı görüşmede 2. MC hükümetinin çok kritik bir zamanda iktidara geldiğini ve kı- sa sürede düştüğünü de hatırlat- tıktan sonra, ‘Bundan ders almalõ- sõnõz’ demişti; geniş tabanlı bir hü- kümetin gücü ortada. Oysa ba- ğımsızların sizi destekleyecekle- rini belirten bir organik bağıları yok. Nasıl güveniyorsunuz?” diyor. Oysa Cumhurbaşkanõ’nõn böyle konuşmasõnõ gerektiren bir hareket- lilik vardõ. Adalet Partisi’nden arka arkaya istifalar başlamõştõ. CHP lideri Ecevit, İstanbul’da Güneş Moteli’nde kimi AP millet- vekilleriyle görüştü. Partilerinden ayrõlõr bağõmsõz ola- rak hükümeti desteklerlerse, her birine bakanlõk görevi vaat etmişti. Ecevit, 213’ü tamamlayacak mil- letvekillerini arõyordu ve bulmuştu. CHP lideri artõk AP’den ayrõlan- larla hükümet olmayõ kafasõna koy- muş ve yola çõkmõştõ. Korutürk’ü dinleyecek durumda değildi. Örgüt ve kamuoyunun baskõsõ al- tõndaydõ. 213 milletvekili ile hükü- met olamayõşõnõ sürekli eleştiriyor- du. Ecevit, Batõ ülkelerinde böyle kri- tik rakamlarla kurulan birçok hükü- met olduğunu söyleyince, Korutürk, o ülkelerin şartlarõyla Türkiye’nin şartlarõnõ aynõ ölçüler içinde değer- lendirmemek gerektiğini hatõrlattõ Ecevit’e. Amacõ açõktõ: AP’den ayrõlarak ba- ğõmsõzlaşan milletvekillerinin des- teğiyle 2. MC hükümetini düşür- müştü. Yine onlarõn desteğiyle hü- kümeti kuracaktõ. AP’den ayrõlan 11 milletvekilinin 10’nuna kabinde yer vermesi siyasal tansiyonu daha da yükseltti. Demi- rel ile Ecevit’in arasõ artõk kapan- mayacak biçimde açõldõ. Bu arada anarşi ve terör olaylarõ gi- derek tõrmanõyordu. 3. Ecevit hükümeti 6 Ocak 1978’den 12 Kasõm 1979’a kadar gö- revde kaldõ. 1979’daki ara seçim, Ecevit hü- kümetinin sonu oldu. Demokratik rejimin sonunun baş- langõcõ! CMYB C M Y B 18 HAZİRAN 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM ‘Hukuk ve Anayasa’ Konuşuyorlarmış Yaklaşık 10 - 15 yıldan bu yana “birilerinin” anlattıklarının gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. “Çağdaş bir demokrasi getireceğiz” dediklerinde de yoktu, “AB’ye uygun değişiklikleri yapıyoruz” dediklerinde de, “Anayasa yapıyoruz, statükocular karşı çıkıyor” dediklerinde de... Ve her zaman şu iki noktayı da sizlerle paylaşmıştık. Birincisi şuydu; Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana (ister beğenelim, ister beğenmeyelim) anayasalar, anayasal belgeler yapmış bir ülke idi. Üstelik ülkenin tümü işgal altında iken, Ankara’da toplanan meclisinin, 1921 yılında, ilk sivil anayasayı yaptığı ülke idi. Yine 1961 yılında, Türkiye bir yana, birçok demokratik ülkenin bile o güne kadar gördüğü en iyi anayasalardan birini yapmış bir ülke idi. Ve bu birikimi ile, “demokratik, sosyal, hukukun üstünlüğüne dayalı, laik bir rejimin anayasasını” rahatlıkla yapabilecek nitelikte bir ülke idi. Sizlerle paylaştığım ikinci doğru da şuydu; bu “birilerinin”, onları destekleyen liberal(!) aydınların(!), liberal(!) gazetecilerin, bugüne kadar söylediklerinin, gerçekten de demokrasi ile, doğrularla, gerçeklerle kesinlikle ilgisi yoktu. Hem de hiçbir ilgisi. Ve tek ortak amaç da sizleri inandırmak, olmayan şeyleri sizlere doğruymuş gibi yutturmaktı. Her alanda böyle oldu. Bazı aydınlar(!) “Ben Annan Planı’nı okumadım ama destekliyorum” derken de, “Annan Planı’nı destekleyelim, Kıbrıs sorunu hemen bitecek” derken de, bazı ekonomistler “AB sayesinde, ekonomik durum açısından, 1 Yunanlı 7 Türk’e bedel” derken de... Aynı şekilde “Ermenistan protokolü, tüm sorunları bitirmeye yöneliktir ve hukuksal olarak hiçbir soruna çözüm getirmiyor diyenler yalan söylüyorlar” derken de, “Kriz bizi teğet geçti” derken de, “Bunlar usul kuralları, önemli olan amacın ulviliği” derken de... Tüm söylediklerinin, yaptıklarının tek bir amacı vardı. Bir “korku imparatorluğu” yaratmak. Ve iktidarla aynı düşünmeyenleri sindirmek. Hareket edemez duruma getirmek. Bunun son uzantısı da hiç kuşkusuz, iktidar partisinin yaptığı anayasa değişikliği idi. Hiç kuşkusuz... Amaç ve hedef de çok belirgindi; “tüm güçleri tek elde toplamak, yargıyı tamamen iktidara bağlı hale getirmek”. İşte HSYK ve Anayasa Mahkemesi maddeleri bunun için getirilmiş, diğer sözüm ona bazı özgürlük maddeleri etrafına serpiştirilmişti. Nitekim çok sorduk; “Dünyanın hangi demokratik ülkesinde, bir iktidar (isterse kendini çok haklı görsün) sadece kendi zorunlu gördüğü noktalara yönelik olarak anayasa değişikliği yapar?” dedik. “Tek bir ülke gösterin, bir tek demokraside bunun benzerini gösterin” dedik. “Dünyanın hangi ülkesinde, birkaç bakan ve başbakan, bir araya gelip, sözüm ona demokratik anayasa hazırlamıştır” diye sorduk. “Tek bir ülke gösterin” dedik. Ama bu anayasa aşaması, iktidar için çok önemli idi. Artık kaybedilecek zaman yoktu. Her şeyi, basının yüzde doksanını ele geçirmişlerdi. Hoşlanmadıkları gazetecileri içeri atmışlar ya da Ruhat Mengi’ninki gibi çok seyredilen programları, zor yoluyla yasaklatmışlardı. Ama ele henüz geçiremedikleri tek kurum kalmıştı; “yargının üst kurumları”. Yani HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi kurumlar. İşte yeni anayasa bunun için, bunlar için gerekliydi. Zaman yitirmemek bunun için önemliydi. İşte şimdi nedenini anladınız mı? Neden Osman Can, “Anayasa Mahkemesi, istediğimiz gibi karar vermezse, dinlemeyin, yokmuş gibi davranın” dedi, anladınız mı? Neden Ergun Özbudun destekledi, anladınız mı? Neden belli gazeteler, televizyonlar ve gazeteciler, bu öneri için “hukuk tarihinin en önemli keşfi” muamelesi yaptılar, anladınız mı? Neden iktidar partisinin tüm temsilcileri, Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı, siyasetçileri, gazetecileri, aydınları(!) bu önerinin üzerine atladılar, şimdi anladınız mı? Malum tüm hukukçular, Osman Can’ın bu önerisine karşı çıktılar; şimdi bir düşünün bakalım; “Acaba Osman Can, gerçekten bilgisiz olduğu, hiçbir şey anlamadığı için mi bu öneride bulundu?”... E cevit’in -Güneş Moteli gibi- kişiliğine yakõşmayan bir serüvenden sonra hü- kümeti kurmasõ, eleştiriden çok destek aldõ. Fakat terör ve anarşi azgõn dalgalar gibiydi. Sokağa çõkõlmaz duruma gelmişti. Can gü- venliği yok sayõlõyordu. Ecevit hükümeti sõrasõnda çok önemli top- lumsal olaylar patladõ. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi önün- de sol görüşlü öğrencilerin üzerine bomba atõl- dõ. 6 kişi öldü. Malatya Belediye Başkanõ Hamid Fendoğ- lu (17 Nisan 1978) evine gönderilen bombalõ pa- ketin patlamasõ sonucu öldürüldü. Bedrettin Cömert öldürüldü (9 Ekim 1978). Ankara’da 7 TİP üyesi öğrenci kaldõklarõ evde ülkücü komandolar tarafõndan katledildiler. İTÜ Elektrik Fakültesi Dekanõ Bedri Kara- fakioğlu öldürüldü (20 Ekim 1978). Ve… Kahramanmaraş katliamõ (23 Aralõk 1978). Baransel, katliamõ Köşk’ten anlatõyor: “Kahramanmaraş’ta bir sinemaya atılan bir bombanın solcular tarafından planlandığı iddiası inanılmaz gelişmelere sahne oldu. Bu olayın ardından CHP ve TÖB-DER binala- rına saldırılmış, ardından da iki öğretmen ev- lerine giderken vurularak öldürülmüşlerdi. Öldürülenlerin cenaze töreninde halkın kış- kırtılmasıyla Aleviler ve Sünniler arasında çı- kan olaylar, zamanında durdurulamayınca olanlar oldu. Cami önünde toplanan sağ görüşlü oldukları öne sürülen kalabalık, si- lah ve sopalarla şehir merkezine yürüyerek CHP’lilerin ve Alevilerin üzerine, işyerleri- ne saldırıya geçti. Bu çatışmalar arasında üç kişinin, ‘sol görüşlü’ polislerin tabancasından çıkan kurşunla öldürüldüğü haberi, olayla- rı inanılmaz boyutlara ulaştırdı. Saldırganlar, bütün şehirde solcu Alevi avı- na çıktı. Evler yakılıyor, ele geçirilenler kat- lediliyordu. 9 Aralık’ta başlayıp 23 Aralık’a kadar bü- tün şiddetiyle devam eden olayların bilançosu korkunçtu. 105 kişi ölmüş, çok daha fazlası yaralanmış, yüzlerce ev ve işyeri yıkılmış, insanlar so- kaklarda kalmışlardı. Olaylar üzerine o güne kadar sıkıyönetim uygulamasının karşısında olan Ecevit, 13 il- de sıkıyönetim öngören tasarıyı Meclis’e sunmak zorunda kaldı Zorunda kalmıştı; günlerce aralarında sıkıyönetim ilan etmekle etmemek konu- sunda tartışmışlardı. Hamido’nun paketle gelen bombayla öldürülmesinden sonra Malatya’ya gittim ve oradan da Kahramanmaraş’a… Olaylar patlat vermemişti ama kent ba- rut kokuyordu. Toplum öylesine gergindi ki… Burada yakın günlerde bir şeyler olacağı elle tu- tulurcasına belliydi. Oradan gazeteye -Hür- riyet’e- geçtiğim haberlerde, Maraş’ın büyük olaylara gebe bir kent olduğunu be- lirtmiştim. Ankara’ya dönüşümde -oradan verdiğim haberleri okumuş olacak- Cumhurbaşkanı Korutürk aradı. İzlenimlerimi anlattım, orada devlet yok, edim. Bir gazeteci olarak benim görebil- diklerimi devletin sezmemesi olanaklı mıydı? Çankaya’nın kaygılı olduğu ses tonun- dan, anlaşılıyordu. Birkaç gün geçti. Kahramanmaraş katliamı patladı.” “Yüz çizgilerinden okudum. Koru- türk olaydan derin bir acı duyuyordu” diyor Baransel. Cumhurbaşkanõ duygula- rõnõ, yargõlarõnõ şöyle açõklamõştõ: “Ne yazık ki ateşle oynamanın kor- kunç tehlikelerini göremeyen ya da kes- tirmek istemeyen bazı kişi, kuruluşlar ve politikacılar da siyasi çıkar için el al- tından mezhep ayrılıklarından yarar- lanma yoluna girmişlerdir.” Korutürk, doktor heyetinin raporuna göre görevine devam edip etmeme yönünde karar alacağõnõ açõkladõ Sağlığı bozuluyor Terör ve anarşi ortanın solu-sağı dinlemiyor BülentEcevithükümetisõrasõndatoplumsalolaylarpatlakverdi.Maraşkatliamõbunlarõnenönemlisiydi Cumhurbaşkanõ Korutürk ülke- yi içine düştüğü çaresiz durumdan, ancak bir CHP-AP hükümetinin çõkarabileceği inancõnõ hiç yitir- medi. Görevinin son yõllarõnda bu konuda bir girişim başlat- tõ. “CHP-AP koalisyonunu mümkün kılabilmek için” bir bü- yük gazetenin öncülük yapmasõnõ düşünüyordu. Baransel’e “Mil- liyet gazetesi başyazarı Abdi İpekçi saygın ve etkili bir gazeteci. Be- nim düşüncelerimi ona anlatsak, kendisi de bunu haber yapsa, kö- şesinde müdafaa etse çok iyi olur. Bunu sağlayabilir misin” diye sor- du. Baransel gazete nezdinde gereken girişimlerde bulundu, yokladõ. Abdi İpekçi’den haber geldi. Köşk’ün görüşlerini gazetenin birinci sayfasõnda haber yapacağõnõ, köşesini de bu konuya ayõraca- ğõnõ bildiriyordu. Haber “Çankaya Köşkü CHP- AP Koalisyonu İstiyor” manşetiyle çõktõ ve.. bek- lendiği gibi büyük tepkiyle karşõlandõ. Köşk’ün gö- rüşlerinin ya Cumhurbaşkanõ’nõ ya da Köşk Genel Sekreteri kanalõy- la açõklandõğõnõ savunan Demirel; “Anlaşılıyor ki Çankaya Köş- kü’nde karnından konuşanlar türemiştir” diyordu. AP lideri ima yoluyla Baransel’i hedef alõyordu. Kahramanmaraş olaylarõnõn yarasõ kapanmadan Türk basõn, düşün ve ya- zõn yaşamõ bir darbe yedi. Abdi İpekçi evinin yakõ- nõnda öldürüldü. (1 Ocak 1979) BİR GİRİŞİM S õkõyönetimin uzatõlmasõ Meclis’te Ecevit’le Demirel arasõnda sert tartõşmalara neden oldu ve tartõşma Silahlõ Kuv- vetler üzerinde yoğunlaşõnca Ko- rutürk, devreye girmek zorunda kaldõ: “Türk ordusu politikanın dışında tutulmalıdır!” İki lider arasõndaki gerginlik sü- rerken Ecevit’in kõsa süre önce AP’den ayrõlan Hasan Korkut’u Devlet Bakanlõğõ’na atamasõ ve ata- mayõ Köşk’ün onaylamasõ AP li- derini adeta çileden çõkardõ. Demirel, iki yakõn arkadaşõ İhsan Sabri Çağlayangil’le Nuri Ba- yar’õ Köşk’e gönderdi. Genel Sek- reter Haluk Bayülken’le konuşan AP’liler şu mesajlarõ iletiyorlardõ: “Cumhurbaşkanı bu tutum ve davranışlarıyla partiler demok- rasisini ağır bir şekilde zedele- miştir. Türkiye’deki bunalımın teme- linde Cumhurbaşkanı vardır. Bundan sonra Cumhurbaşkanı ile hiçbir şekilde görüşmeyeceğim. Cumhurbaşkanı’nın tutumu- nu meydanlarda kınayacağım. Cumhurbaşkanı’nın taraf ol- dığu ortada. CHP’yi tutuyor... Köşk’ü töhmet altında bıra- kan bir gelişme. “- Eve geldim. Eşim Köşk’ten arandığımı ve hemen gelmemin is- tendiğini söyledi” diyor Baransel: “Köşk’te Haluk Bayülken ile Prof. İlhan Öztrak oturuyordu, olay anlatıldı. Bayülken AP’li- lerle yaptığı konuşmayı anlat- mak için Korutürk’ün konutuna gitti, geldi. Cumhurbaşkanı’nın Demirel’e iletilmek üzere öngördüğü mesa- jın ana hatları şöyleydi: Bize, bu bağımsız bakanın atanmasından önce duyarlılıklarını açıkça bil- direbilirlerdi. Cumhurbaşkanı- nın AP ile karşı karşıya getirilmesi doğru olmaz. Demirel daha tole- ranslı davranmalı. Bunu kendi- sinin devlet adamlığı tecrübele- rinden ve hassasiyetinden bekle- rim.” Mesaj Demirel’e iletildi, ama AP lideri tatmin olmadõ. Aynõ gün AP Başkanlõk Divanõ yayõmladõğõ bil- diride Korutürk’ü ağõr bir dille suç- ladõ. Köşk’ü Ecevit hükümetine alet ol- makla itham ediyordu. Bizi odasõna çağõrdõ ve ben Ko- rutürk’ü böylesine morali bozuk, bit- kin ve sarsõlmõş görmedim. Yüzü kõpkõrmõzõ olmuş, elleri titriyor, ku- ruyan boğazõnõ õslatmak için sõk sõk su içiyordu. Mesela Meclis Başkanõ’na bir mektup yazõp tarafsõzlõğõnõ kaybe- dip kaybetmediğinin oylanarak be- lirlenmesini istedi. Bizler de anayasa ve yasalarda böyle bir hüküm ve ge- leneğin olmadõğõnõ belirterek yatõş- tõrmaya çalõştõk. Fakat düşünceleri- mizi bir türlü kabul ettiremedik. Şöyle diyordu: “Biliyorum ana- yasada böyle bir hüküm yok. Ama lütfen bunun bir yolunu bulun. Eğer benim tarafsızlığımı kaybettiğime karar verilirse, Mec- lis’te böyle bir kanaat varsa ben yerimi, bulacakları tarafsız bir cumhurbaşkanına bırakmaya ha- zırım!” Çaresiz kaldõk, Meclis Başka- nõ’na bir mektup yazdõk. Korutürk, tarafsõzlõğõnõ yitirmiş olup olmadõ- ğõ konusunda TBMM’nin birleşik oturumunda karar verilmesi yö- nünde böyle bir başvuruyu yasal yönden yapmanõn mümkün olma- dõğõnõ anõmsattõktan sonra bu hak- kõn kendisine verilmesi için gereken yasal yol ve yöntemlerin oluşturul- masõnõ istiyordu. Olanağõ olmayan bir girişimdi, ama Korutürk’ün amacõ duruşunu kamuoyuna bu yol- dan duyurmaktõ. O sõrada Meclis Başkanõ olan Cahit Karakaş (CHP), Korutürk’e moralini düzelt- meye yardõmcõ olacak bir ya- nõt verdi: “Sayın Cumhur- başkanı, Yüce Meclis’in za- tıâlinize karşı her zaman tam bir güveni olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir.” SÜRECEK Morali bozuk, bitkin bir cumhurbaşkanõ İkder’in Deniz Feneri sevgisi DERNEKLERİN DAYANIŞMASI! AYKUT KÜÇÜKKAYA AKP döneminde “köklü cemiyetlere” alternatif olarak kurulan ve hükümetin ilgisini esirgemediği dernekler kamuoyunun dikkatini çekiyor. İstanbul Üni- versitesi İktisat Fakül- tesi Mezunlarõ Cemi- yeti’ne (İFMC) alter- natif olarak kurulan, AKP ve İslamcõ kesim- lere yakõnlõğõyla bili- nen İstanbul İktisatçõlar Derneği’nin (İkder) “Deniz Feneri sevgisi” gözlerden kaçmõyor. Derneğin tasfiyesinde malvarlõğõnõn devredil- mesi için “Deniz Fene- ri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” adres gösteriliyor. Geçen yõl eski AKP Milletvekili Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’a “Hocaların Hocası” beratõnõ Cumhurbaşka- nõ Abdullah Gül’ün elinden veren, Prof. Dr. Sabahaddin Zaim İslam ve Ekonomi Sempoz- yumu’nu düzenleyen, etkinliklerine AKP’li bakan ve milletvekille- rinin katõldõğõ İkder’in tüzüğündeki bir madde dikkat çekiyor. “Der- neğin Feshi ve Mal Varlığının Tasfiye Şekli”ni düzenleyen 20. madde de şöyle yazõyor: “Genel kurulca fesih kararı verildiğinde, derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi son yönetim kurulu üyelerinden oluşan tasfiye kurulunca ya- pılır. ... Genel kurulda, devredilecek yer be- lirlenmemişse Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derne- ği’ne devredilir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle